Papua Yeni Gine'de bulunan dev fosilin farklı bir kanguru türüne ait olduğu saptandı

Fotoğraf: Flinders Üniversitesi
Fotoğraf: Flinders Üniversitesi
TT

Papua Yeni Gine'de bulunan dev fosilin farklı bir kanguru türüne ait olduğu saptandı

Fotoğraf: Flinders Üniversitesi
Fotoğraf: Flinders Üniversitesi

Avustralya'da yürütülen bir araştırma, 1983'te bulunan dev fosilin yeniden incelenmesi sonucunda 50 bin yıl önce sadece Papua Yeni Gine'de yaşadığı düşünülen farklı bir kanguru türüne ait olduğu ortaya çıktı.
Mail Online'da yer alan habere göre, Avustralya'daki Flinders Üniversitesi'nden araştırmacılar, "Nombe Nombe" adını verdikleri kanguru türünün, bodur ve kaslı bir vücuda sahip olduğunu kaydetti.
Araştırma, yeni türün Avustralya'da yaşayanların aksine sadece Papua Yeni Gine'de bulunan benzersiz bir kanguru türüne ait olduğunu ortaya çıkardı.
Fosilin çenesini incelemek için 3D görüntülerin kullanıldığı araştırmada, "Nombe Nombe" adlı türün güçlü çiğneme kasları sayesinde ağaçlar ve çalıların sert yapraklarını yiyebildiği aktarıldı.
Türün milyonlarca yıl önce Avustralya'dan Yeni Gine'ye geçerek zaman içerisinde yeni yaşam alanına uyum sağlayarak değişim gösterdiğine inanılıyor.
İlk olarak 1983'te tanımlanan dev kanguru fosilinin yaklaşık 50 bin yıl önceye ait olduğu düşünülüyor.
Fosil, Papua Yeni Gine'nin Chimbu eyaletindeki Nombe Rockshelter adlı geçmişte yağmur ormanlarıyla kaplı olduğu düşünülen bölgede bulunmuştu.



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news