Suriye’de yakın gelecekte ‘küçük savaşlar’ beklenebilir mi?

Çocuklar 2 Temmuz tarihinde Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında muhalif güçlere bakıyor (AFP)
Çocuklar 2 Temmuz tarihinde Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında muhalif güçlere bakıyor (AFP)
TT

Suriye’de yakın gelecekte ‘küçük savaşlar’ beklenebilir mi?

Çocuklar 2 Temmuz tarihinde Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında muhalif güçlere bakıyor (AFP)
Çocuklar 2 Temmuz tarihinde Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında muhalif güçlere bakıyor (AFP)

Yakın gelecekte Suriye’de devam eden açmazı harekete geçirecek ‘küçük savaşlar’ beklenebilir mi?
Suriye konusuyla ilgilenen aktörler ve gözlemcilerin öncelikleri nelerdir?
Ülke içindeki Suriyeliler ve üç ‘devletin’ çıkarları nedir?
Suriyeliler maruz kaldıkları ‘büyük yaşam savaşı’ ile nasıl başa çıkıyor?

Taslak savaşı
Milyonlarca Suriyeli, dikkatlerini New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), Suriye’ye insani yardımların Türkiye sınırından yapılmasına izin veren mekanizmanın görev süresinin uzatılması konusunda Batılı ülkeler ile Rusya arasındaki diplomatik çatışmaya çevirdi.
Rusya, Suriye’ye sınır ötesi insani yardım mekanizmasının görev süresinin bir yıl uzatılmasına yönelik kararı veto etti.
Moskova, Batılı ülkelerin Ukrayna savaşı da dahil olmak üzere birçok nedenden dolayı yılda iki kez müzakerelere dönmesi için yeni kararı 12 ay yerine 6 ay ile sınırlamak istiyor.
Rusya, Batılı ülkelerin katkıda bulunmak için siyasi koşullar dayattığı ülkenin yeniden inşası ve temel hizmetlere erişim için su, hijyen, sağlık, eğitim ve elektrik hizmetlerinin sağlanmasını ve Şam ile ilişkilerin genişletilmesi için içeriden sınır ötesi yardımın genişletilmesini içeren kendi tasarısını sundu.

Hava saldırıları
Rusya, Suriye’nin güneydoğusundaki Tanf üssünde ve başka yerlerde ABD kuvvetlerinin yakınındaki mevzileri en az üç kez hedef aldı.
Moskova, 2017’de aralarında herhangi bir çatışmayı önlemek için varılan anlaşma kapsamında ABD ordusuna yeterli süre vermedi.
Bunun, Ukrayna’nın Suriye’deki büyük güçler arasında çok önemli olabilecek askeri sürtüşmeler hakkında endişeler uyandıran bir Batı-Rusya ‘yıpratma savaşına’ girmesiyle birlikte sık sık tekrarlanacağı açıktır.

Yeni hatlar
İsrail ilk kez Tartus’un güneyinde, Rus üssünün yakınında ve Lübnan sınırının kuzeyinde, Hizbullah’ın askeri varlıklarını içerdiği söylenen bölgeleri vurdu.
Tel Aviv ayrıca, Şam Uluslararası Havaalanı’nı hedef aldı ve günlerce hizmet dışı kalmasına neden oldu.
Rusya’nın, Tel Aviv’in Ukrayna savaşındaki tutumu nedeniyle İsrail’in Suriye’deki hareketini kısmen kısıtladığı açık.
Ukrayna’daki savaş ve İran ile yaşanan ‘gölge savaşı’ tırmanırsa, Suriye’de (veya Lübnan’da) birden fazla askeri sürtüşme yaşanabilir.
Türkiye’nin askeri operasyonları
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna savaşından sonra geliştirdiği müzakere pozisyonuna istinaden, Suriye’nin kuzeyinde büyük bir askeri operasyon başlatma uyarısında bulundu.
Ancak bu uyarılar, Fırat’ın doğusundaki ABD’nin reddi ve operasyonun Suriye temas hatları arasında istikrarı tehdit edebileceğine dair ifadelerle karşılandı.
Rusya ise, askeri harekatı engellemek için Şam ile Ankara arasındaki açık ve gizli temaslarını yoğunlaştırdı.
İran, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Tahran-Ankara arasında mekik dokumasıyla hatta girdi.
Türkiye’nin askeri operasyonu şu an için askıya alınmış gibi görünüyor.

Güvenli bölge
Ürdün yıllar önce Suriye’nin güneyindeki sınırının kuzeyinde bir güvenli bölge kurulmasından bahsetmişti.
Rusya, Dera, Kuneytra ve Suveyda illerinde istikrarı sağlamak için askeri bir rol üstlenen plan uygulanmadı.
Umman da birkaç ay önce Şam ile normalleşmeyi başlatarak ‘adım adım’ yöntemini önerdi.
Haberler, Ürdün’ün sınırdan uyuşturucu akışı ve kaçakçılığın yanı sıra Suriye’nin güneyindeki kırsal kesimde artan suikast ve kaostan şikayette bulunduğunu gösteriyor.
Son olarak geçtiğimiz günlerde Amman, olası bir gerilim konusunda uyardı ve Şam’a baskı yapmak ve Moskova’yı harekete geçme konusunda motive etmek için ‘güvenli bölge’ planını uygulamakla tehdit etti.
Bu, Ürdün sınırına yakın Tanf üssünde ikamet eden muhalif grupların ABD tarafından silahlanlandırılmasıyla aynı zamana denk geldi.

Arap ülkeleriyle normalleşme
Arap ülkelerinin başkentleri ile Şam arasındaki normalleşme adımları yavaş ilerliyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in terör suçları işleyenler için çıkardığı af ile bu adımları birbirine bağlayanlar var.
Ancak şu ana kadar Şam’ın, Kasım ayında Cezayir’in ev sahipliği yapacağı Arap Birliği Zirvesi’nde birliğe geri dönmesi konusunda fikir birliği sağlanamadı.
Cezayir, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın zirvenin toplanmasıyla birlikte ikili görüşmeler yürütmesi için Cezayir’e gelmesini veya Suriye’nin, Türkiye ve diğerleri ile ‘gözlemci’ olarak davet edilmesini önerdi.
Bu öneriler, zirveden önceki aylarda yaşanan gelişmelere ve savaşlara bağlı olarak netleşebilir.

Ekonomik savaş
Ekonomik kriz ve Suriyelilerin geçim sıkıntısının gün geçtikçe artması yeni bir durum değil. Yoksulluk oranlarındaki artış gün geçtikçe daha da kötüleşiyor ve bu konuda herhangi bir çözüm yok.
İran’dan petrol tankerleri geldi ve Halep’teki elektrik santralinin bir kısmı faaliyete geçti. Arap doğalgaz boru hattı görüşmeleri yeniden başladı.
Ancak artan göç ve şikayetler gösteriyor ki, gençler ve zanaatkarlar yurtdışına göçerken, rejime sadık olanlar bölgelerinde durumun düzelmemesinden şikayetçi.
Ülkede ‘savaş zenginleri’ ve ‘savaş kurbanları’ arasındaki büyük uçurum da gitgide büyüyor.
Bir değişimin er ya da geç olacağına, şu ya da bu arenada bir ‘küçük savaşın’ yaşanacağına ve bir taraf zafere ulaşırken diğerinin hezimete uğrayacağına şüphe yoktur.
Ancak büyük ihtimalle, ‘yaşam savaşının’ çözülmesi ve yaşanan ‘uzun geceden’ çıkılması için uzun yıllar gerekecek.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”