FBI'ın hazırladığı bomba yapımı videosunu internete yükleyince 20 yıl hapis cezası aldı

Avukatı, DEAŞ destekçiliğinden hüküm giyen Floridalının şizofreniden mustarip olduğunu savundu

Romeo Xavier Langhorne sosyal medyadaki paylaşımlarıyla güvenlik güçlerinin dikkatini çekmişti (Facebook/Romeo Xavier Langhorne)
Romeo Xavier Langhorne sosyal medyadaki paylaşımlarıyla güvenlik güçlerinin dikkatini çekmişti (Facebook/Romeo Xavier Langhorne)
TT

FBI'ın hazırladığı bomba yapımı videosunu internete yükleyince 20 yıl hapis cezası aldı

Romeo Xavier Langhorne sosyal medyadaki paylaşımlarıyla güvenlik güçlerinin dikkatini çekmişti (Facebook/Romeo Xavier Langhorne)
Romeo Xavier Langhorne sosyal medyadaki paylaşımlarıyla güvenlik güçlerinin dikkatini çekmişti (Facebook/Romeo Xavier Langhorne)

FBI'ın hazırladığı bomba yapımı videosunu internete yükleyen Romeo Xavier Langhorne, DEAŞ destekçiliğinden 20 yıl hapis cezası aldı.
ABD'deki Florida Başsavcılığı'nın üç gün önce yaptığı açıklamada, 32 yaşındaki suçlunun serbest kaldıktan sonra 15 yıl boyunca denetime tabi tutulacağı bildirildi.
Kolluk kuvvetleri, hakkındaki suçlamayı 13 Mayıs 2021'de kabul eden Floridalıyı yıllardır izliyordu.
Savcıların açıklamasına göre Langhorne, DEAŞ'a destek vermeye 2014'te başladı. 2018 ve 2019'da bazı sosyal medya hesaplarında örgüte destek verdiğini belirten paylaşımlar yaptı. Ayrıca YouTube'dan, DEAŞ'a ait videoları yayımladığı görüldü.
Langhorne, DEAŞ üyelerinin olduğu bir çevrimiçi sohbet odasında Aralık 2018 ve Ocak 2019 arasında ölüme yol açabilecek kadar güçlü bir patlayıcının yapımı ve kullanımıyla ilgili video hazırlamak istediğini söyledi.
Bundan bir ay sonra Floridalı, DEAŞ üyesi rolüne bürünen FBI ajanıyla sohbet etmeye başladı ve video konusunda yardım istediğini vurguladı.
Yetkililer, Langhorne'nun FBI ajanına videonun eğitim amaçlı olduğunu belirtmesi gerektiğini ve böylece internetten kaldırılmasının önüne geçileceğini söylediğini aktardı. Anlatılanlara göre DEAŞ destekçisi, asıl amacının örgüt üyelerini patlayıcı konusunda bilgilendirmek olduğunu kaydetti.
Langhorne, FBI'ın hazırladığı ve patlama özelliği olmayan bir formülün yer aldığı videoyu internette paylaştı. Bunun ardından 15 Kasım 2019'da yakalandı. Videoyla DEAŞ için eğitim materyali sağladığını Mayıs 2021'de kabul etti.
Mahkumun oluşturduğu tehlikenin "her zaman gerçek" olduğunu savunan FBI ajanı Sherri E. Onks, planı erkenden bozarak bir tehdidin önlendiğini belirtti.
Mahkumun avukatı John Leombruno ise Langhorne'nun FBI'la etkileşime girdiği süre boyunca şizofreni gibi akıl sağlığı sorunlarından mustarip olduğunu savunuyor.
Müvekkilinin asosyal olduğunu öne süren Leombruno, Langhorne'nun "kabul edilmek ve önemli görülmek için" internete girdiğini söyledi.
Avukat, İslam'a ilişkin provokatif yorumlar ve tartışmaları sebebiyle Langhorne'un hedef alındığını ifade etti.
Independent Türkçe, New York Times, USA Today



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.