Türkiye’de İsraillileri hedef alan İranlı suikast hücresiyle ilgili yeni detaylar ortaya çıktı

İstanbul'da tutuklanan İranlı suikast hücresinin üyelerinden birine ait olan ve Sabah gazetesi tarafından yayınlanan bir fotoğraf.
İstanbul'da tutuklanan İranlı suikast hücresinin üyelerinden birine ait olan ve Sabah gazetesi tarafından yayınlanan bir fotoğraf.
TT

Türkiye’de İsraillileri hedef alan İranlı suikast hücresiyle ilgili yeni detaylar ortaya çıktı

İstanbul'da tutuklanan İranlı suikast hücresinin üyelerinden birine ait olan ve Sabah gazetesi tarafından yayınlanan bir fotoğraf.
İstanbul'da tutuklanan İranlı suikast hücresinin üyelerinden birine ait olan ve Sabah gazetesi tarafından yayınlanan bir fotoğraf.

İsrail Başbakanı Yair Lapid'in ziyaretinden birkaç gün önce İstanbul’da, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve İstanbul Emniyeti'ne bağlı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen bir operasyonla  geçtiğimiz ay tutuklanan ve İsraillileri hedef almakla suçlanan İranlı suikast hücresi hakkında yeni detaylar ortaya çıktı.
Türkiye’de hükümete yakın olduğu bilinen Sabah gazetesinin internet sitesinde Pazar akşamı yer alan haberde İran uyruklu 8 kişiden oluşan suikast hücresinin MİT ve İstanbul Emniyeti'ne bağlı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından deşifre edildiği bildirildi.
Gazete, suikast hücresinin İstanbul'un Beyoğlu semtindeki bir otelde kalan İsrail’in eski İstanbul konsolosu Yosef Levi Sfari ve eşi dahil olmak üzere İstanbul'daki İsraillilere suikast düzenleme girişimiyle ilgili yeni resimler ve detaylar yayınladı.
Kaynaklar, İranlı suikast hücresi üyelerinin eski konsolos ile eşi ve bir grup İsrailli turist ile Taksim Meydanı'na yakın olan aynı otelde kaldıklarını belirttiler. Kaynaklara göre suikast hücresi üyeleri, İsrail basını tarafından İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurtdışı kolu olan Kudüs Gücü’nün 84. Birimi’nin üst düzey yetkililerinden biri olarak tanımlanan Albay Hasan Seyid Hüdayi’nin Tahran'ın merkezinde gerçekleştirilen İsrail tarafından bir operasyonla öldürülmesine misilleme olarak, İstanbul'da İsrailli turistlere yönelik saldırıların yanı sıra eski konsolosu ve eşini kaçırıp infaz etmeyi planlıyorlardı.
Kaynaklar, MİT ve İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü polisleri tarafından gözaltına alınan İranlı suikast hücresi üyelerinin üzerinden 3 adet susturuculu tabanca çıktığını söylerken Sabah gazetesi, hücre üyelerine ait silah ve mühimmatın fotoğrafını yayınladı. Gazeteye konuşan kaynaklar, İranlı suikast hücresi üyelerinin farklı tarihlerde İstanbul'a gelip gizlice görüştüklerini, MİT ve İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün durumun ciddiyetini anlamasıyla İsraillileri sessizce başka bir otele transfer ettiklerini belirttiler. Ancak İsrail basını, İran istihbaratının kontrolündeki planı engellemek için İsrail ve Türk güvenlik güçleri arasında yakın koordinasyon kurulduğundan bahsetti.
İsrail, mayıs ayı sonlarında zorunlu olmadıkça İstanbul'a seyahat edilmemesi uyarısında bulundu. Ardından Haziran ayının ilk iki haftasında uyarıyı yineledi. Haziran ayının ortalarında, İsrail basınında İran'ın başarısız planına ilişkin haberler yer aldı. Bu haberlerde Ankara'nın Tahran'ı kendi topraklarında bu tür operasyonlar yürütmemesi konusunda uyardığı, ancak İran'ı şu ana kadar alenen terör saldırıları planlamakla suçlamadığı iddia edildi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre gözlemciler, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın Haziran ayı ortalarında Türkiye’ye yapması planlanan ziyaretinin ertelenmesinin, söz konusu suikast hücresinin İstanbul’da İsraillilere yönelik suikast ve adam kaçırma planıyla ilgili devam eden tartışmalarla ilişkili olduğunu düşünüyorlar.
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Haziran ayı sonlarında Ankara'yı ziyaret ederek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. Görüşmelerde terörle mücadelede iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliğinin önemi vurgulandı.
Türk yetkililer, Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mayıs ayında İsrail'e yaptığı ziyarete karşılık olarak Lapid'in 23 Haziran'da birkaç saatlik bir ziyarette bulunmak üzere Ankara'ya gelmesine kısa bir süre kala MİT’in 17 Haziran'da İstanbul'da 5'i İran uyruklu olmak üzere 7 kişiden oluşan bir hücrenin İsraillilere yönelik saldırısını engellediğini açıkladılar.
Türkiye basını, 5 İranlı ve 2 Türkün İstanbul'da İsrailli turistlere suikast planlamak suçlamasıyla tutuklandığını ve 7 kişilik hücrenin İran istihbaratı için çalıştığını bildirdi. Yine Türkiye basınında yer alan haberlere göre MİT ve terörle mücadele ekipleri, 17 Haziran'da İstanbul'un Beyoğlu semtinde 3 ev ve bir otele baskın düzenleyerek şüphelileri tutukladı. Operasyonda silahlar ve dijital materyaller ele geçirildi. Haberlerde, MİT ve İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü polislerinin İsraillileri hedef alan adam kaçırma ve öldürme planları hakkında istihbarat edindiği bildirildi.
Lapid, görüşmelerinin ardından Çavuşoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İsrail güvenlik güçlerinin son haftalarda gösterdiği büyük çabaların İsraillilerin hayatını kurtardığını söyledi. Türk hükümetine katkılarından dolayı teşekkür etti.
Lapid'in ziyaretinin ardından İsrailli yetkililer, İsrailli turistlerin gözde tatil destinasyonu Türkiye'ye seyahat etme konusundaki uyarılarını azalttılar. Geçtiğimiz yıl Ocak-Nisan döneminde İsrail'den Türkiye’ye gelen turist sayısının 2021'in aynı dönemine göre yüzde 632 artarak 157 bine ulaştığını gösteren resmi verilere göre tatil için Türkiye’yi tercih eden İsrailli turist sayısında artış gözlemlendi. Ancak İsrailli yetkililerin yaptıkları son uyarılar binlerce rezervasyonun iptal edilmesine yol açtı.
Türk basını, geçtiğimiz Şubat ayında Türk güvenlik birimlerinin İranlı bir hücrenin Türkiye'de yaşayan ve güvenlik şirketi sahibi İsrailli işadamı Yair Geller’e suikast girişimini engellediğini ortaya çıkardı. Basında yer alan haberlere göre iş adamına yönelik suikast planının İstanbul'daki istihbarat şubesine ulaşması ve aylar süren takibin ardından 9 kişiden oluşan hücre çökertildi.



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.