WHO, sonbahardan itibaren Kovid-19 vaka artışlarının daha kötüye gidebileceğini açıkladı

AA
AA
TT

WHO, sonbahardan itibaren Kovid-19 vaka artışlarının daha kötüye gidebileceğini açıkladı

AA
AA

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, Avrupa genelindeki Kovid-19 vaka sayılarında son haftalarda görülen artış dolayısıyla sonbahardan itibaren virüsle mücadelenin iyice zorlaşabileceği uyarısında bulundu.
Kluge, yaptığı yazılı açıklamada, Avrupa bölgesinde Kovid-19 vaka artış oranının son 6 haftadır üst üste yükselmesini değerlendirdi.
Geçen hafta bölgede 3 milyona yakın yeni vaka görüldüğünü belirten Kluge, bu rakamın son bir haftadaki küresel Kovid-19 vaka sayılarının neredeyse yarısına denk geldiğine dikkati çekti.
Vaka artışlarının bu şekilde ilerlemeyi sürdürmesi durumunda sonbahardan 2023 kışına kadarki sürecin zor geçeceğini ifade eden Kluge, bölge ülkelerine "daha fazla sağlık hizmet yüküne hazırlık yapmaları" çağrısında bulundu.
Kluge, bölgede her hafta yaklaşık 3 bin kişinin Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini kaydetti ve "Bir önceki yaz mevsimiyle aynı durumda olduğumuz apaçık. Şu an tek fark, Kovid-19'un Omicron'un alt varyantları BA.2 ve BA.5'in etkisiyle daha hızlı yayılması." ifadelerini kullandı.



Atina'da Afrika'dan taşınan çöl tozu etkili oluyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Atina'da Afrika'dan taşınan çöl tozu etkili oluyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yunanistan'ın başkenti Atina'da, Afrika'dan rüzgarlarla taşınan çöl tozu etkili olmaya başladı.

Afrika üzerinden gelen çöl tozu, başkent Atina'da gökyüzünü kapladı.

Yunanistan Göğüs Hastalıkları Derneğince paylaşılan açıklamada, atmosferdeki çöl tozu parçacıklarının solunum rahatsızlığı olanlar için tehlikeli olduğu uyarısında bulunuldu.

Açıklamada, solunum sorunu ve kalp rahatsızlığı olanların açık hava aktivitelerinde bulunmaması, pencerelerin kapalı tutulması, açık havada maske kullanılması ve kronik rahatsızlıkları olanların da doktorları ile iletişim halinde olması istendi.

Çöl tozu nedeniyle şehir merkezinde ve bölgede görüş mesafesi azaldı.

Yunanistan Meteoroloji Dairesi, kuzey ve batı Yunanistan'da da çamurlu yağış beklendiğini aktardı.


ABD Senatosu, Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a 95 milyar dolarlık yardım paketini onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Senatosu, Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a 95 milyar dolarlık yardım paketini onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'e 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a gönderdi.

ABD Temsilciler Meclisi'nin geçen hafta sonu onaylayarak Senato'ya gönderdiği dış yardım paketi, Senato Genel Kurulu'nda gece geç saatlerde yapılan oylamada 18 hayır oyuna karşılık 78 evet oyu ile kabul edildi.

İçinde 4 ayrı tasarıyı barındıran ve Senato'da birleştirilerek tek bir paket haline getirilen tasarı, senatörlerin ezici çoğunluğu ile onaylanırken, aralarında bağımsız Senatör Bernie Sanders gibi isimlerin de olduğu bazı Demokrat isimler İsrail'e verilen desteğe, bazı Cumhuriyetçi senatörler de Ukrayna'ya sağlanan desteğe karşı çıkarak hayır oyu verdi.

Senato onayının ardından Beyaz Saray'a gönderilen pakette, 61 milyar dolar Ukrayna'ya askeri destek, 9 milyar doları Gazze dahil savaş bölgelerine insani yardım olacak şekilde 26 milyar dolar İsrail'e askeri destek, 8,1 milyar dolar da Hint-Pasifik bölgesine (Tayvan) destek amacıyla tahsis ediliyor.

Senato'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ise ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin ve TikTok'un ABD'de yasaklanmasının da önü açılıyor.

- Biden'dan açıklama

Öte yandan tasarıyla ilgili yazılı bir açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, tasarının masasına ulaşmasıyla birlikte çarşamba günü tasarıyı imzalayacağını bildirdi.

Biden, tasarının yasalaşmasının ardından ABD'nin en hızlı şekilde Ukrayna'ya destek göndereceğini, bununla birlikte "İran tehdidine karşı" İsrail'e askeri destek sağlanacağını ve Gazze dahil çeşitli insani kriz bölgelerine yardım göndereceklerini belirtti.


FBI: TikTok, Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

FBI: TikTok, Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, Çinli Bytedance firmasının ana ortağı olduğu TikTok uygulamasının Çin'e milyonlarca kullanıcının verilerini kontrol etme olanağı sağladığını savundu.

Wray, NBC News'e yaptığı açıklamada, ABD gündemine dair değerlendirmede bulundu.

ABD'de TikTok'un yasaklanmasının gündemde olduğu bugünlerde uygulamaya ilişkin değerlendirmede bulunan Wray, "Bu, bizim için ulusal güvenlik meselesi. TikTok'un bağlı bulunduğu ana şirket, Çin hükümeti yönetiminde. Bu da Çin istihbarat servisine milyonlarca kullanıcıdan veri toplama ve algoritmaları kontrol etme olanağı veriyor." ifadelerini kullandı.

Wray, Tiktok'un "kontrol etme" yeteneği sayesinde Çin Komünist Partisine (ÇKP) hizmet ettiğini savunarak "Böylece ÇKP söylemleri öne çıkarılabiliyor, Çin hükümetine yapılan eleştiriler de önemsiz gibi gösteriliyor. Bu bağlamda milyonlarca kullanıcı ÇKP propagandasının savunucusu haline gelebiliyor." diye konuştu.

Çin hükümetinin yazılımı kontrol edebildiğini iddia eden Wray, "Bu da milyonlarca telefon ve elektronik cihazın güvenliğini tehlikeye atıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Wray, TikTok'un ABD'deki milyonlarca kullanıcısına uyarıda bulunarak "ÇKP'nin yönetimindeki Çin hükümetinin uygulamasını dikkate almanızı öneririm." dedi.

Son dönemde ABD genelindeki üniversitelere yayılan İsrail karşıtı gösterileri de değerlendiren Wray, "Bu gösteriler FBI'ın takibinde değil ancak kampüslerde oluşabilecek güvenlik tehdidine karşı polis güçleriyle istihbaratı paylaşıyoruz." ifadesini kullandı.

- ABD Senatosu, TikTok'un yasaklanmasının önünü açan tasarıyı onayladı
Bu arada ABD Senatosu, TikTok'un devredilmesinin, devredilmemesi halinde ise yasaklanmasının önünü açan yasa tasarısına onay vermişti.

"Ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğu" gerekçesiyle TikTok'un yasaklanmasının önünü açan tasarının yasalaşması halinde, ana ortak konumundaki Çin ByteDance firması, platformu devretmek zorunda kalacak. Aksi takdirde TikTok'un ABD'deki internet uygulama mağazalarından 5 ay süreyle veya tamamen çıkarılması öngörülüyor.

Tasarının yasalaşması halinde TikTok'un ana ortağı ByteDance'in, şirketin devri konusunda Washington ve Pekin'in birbirine zıt taleplerinin baskısıyla karşı karşıya kalması muhtemel.

Eski ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, tasarının yasalaşmasıyla devri gündeme gelecek olan TikTok'u satın almak için bir yatırımcı grubu kuracağını duyurmuştu. Uygulamayı kullanıcıların sevdiğini ve kapatılmaması gerektiğini savunan Mnuchin, "Bunun ABD'li işletmelere ait olması gerekir. Çinlilerin, bir ABD şirketinin Çin'de böyle bir şeye sahip olmasına asla izin vermesi mümkün değil." ifadesini kullanmıştı.

Çin hükümetinin ByteDance'in TikTok'u ABD'li bir alıcıya satmasına izin verip vermeyeceği belirsizliğini korurken TikTokCEO'su Shou Zi Chew, satışın bir seçenek olmadığını ima etmişti.


Jamaika, Filistin'i devlet olarak tanıdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Jamaika, Filistin'i devlet olarak tanıdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Jamaika, Filistin'i resmen devlet olarak tanıdığını bildirdi.

Jamaika Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Kamina Johnson Smith, yaptığı basın açıklamasında, "Jamaika'nın, uzun süredir devam eden (İsrail ile Filistin arasındaki) çatışmayı çözmek için tek geçerli seçenek olarak iki devletli çözümü savunmayı sürdürdüğünü" belirtti.

Smith, dün yapılan Bakanlar Kurulunun ardından Filistin'i resmen devlet olarak tanıma kararı aldıklarını kaydetti.

Bölgede gerilimin azaltılması ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları desteklemeye devam ettiklerini bildiren Smith, tarafları sorunu diplomatik yollarla çözmeye çağırdı.

Barbados yönetimi de 20 Nisan'da, Filistin'i devlet olarak tanıma kararı almıştı.


ABD: Irak ekonomisini çeşitlendiren her türlü çabayı destekliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD: Irak ekonomisini çeşitlendiren her türlü çabayı destekliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD, Türkiye ile Irak arasında Kalkınma Yolu Projesi görüşmelerinin ardından Bağdat ekonomisini "çeşitlendirme" çabalarını desteklediğini bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığından sözcü, Kalkınma Yolu Projesi kapsamında Türkiye, Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında imzalanan mutabakat zaptı hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Irak'ın Kalkınma Yolu Projesi'ne yönelik planlarını, ABD-Irak Yüksek Koordinasyon Komitesi toplantısında, ABD ile paylaştığını aktaran sözcü, "Irak ekonomisini çeşitlendiren ve bölgesel entegrasyonu teşvik eden her türlü çabayı destekliyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Nisan'da Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Bağdat'taki Hükümet Sarayında görüşmüş, taraflar, 26 işbirliği anlaşmasına imza atmıştı.

Görüşmede, Irak, Türkiye, Katar ve BAE arasında Kalkınma Yolu Projesi'nde işbirliğine ilişkin 4'lü mutabakat zaptı kabul edilmişti.

- Kalkınma Yolu Projesi

Proje, Irak'ın güneyindeki Basra kentinde yer alan Büyük Fav Limanı'ndan başlayarak Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul'dan geçerek Türkiye sınırına uzanacak demir yolu ve kara yolu hatlarını ihtiva ediyor.

Kalkınma Yolu Projesi'yle Türkiye sınırından Mersin Limanı'na erişim sağlaması ve kara yoluyla İstanbul üzerinden Avrupa'ya ulaşması öngörülüyor.

Limandan, Türkiye sınırına ulaşacak Kalkınma Yolu Projesi, Çin'in İpek Yolu doğrudan Irak'tan geçmediği için muhtemel bölgesel çatışma ve savaş durumlarında alternatif seçeneklerden biri.

Projenin, Çin ile Avrupa arasındaki mesafeyi, Süveyş Kanalı'ndan geçen deniz yoluna nazaran kısaltarak zaman ve maliyetten tasarruf sağlaması bekleniyor.


Yüzlerce fanatik Yahudi Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
TT

Yüzlerce fanatik Yahudi Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA
Fotoğraf: Mohammad Hamad/AA

İsrail polisinin korumasındaki yüzlerce fanatik Yahudi, işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdi.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan yazılı açıklamada, sabah saatlerinde 703 fanatik Yahudi'nin, Mescid-i Aksa'nın güneybatısındaki El-Meğaribe (Fas) Kapısı'ndan Harem-i Şerif'e baskın düzenlediği belirtildi.

Açıklamada, İsrail polisi korumasındaki Yahudi grubun, Harem-i Şerif'in avlularında dolaştıktan sonra Mescid-i Aksa'dan ayrıldığı kaydedildi.

Söz konusu Yahudi grupların sabah Mescid-i Aksa'ya giriş yaptıkları ve bu girişlerin öğleden sonra da devam edeceği ifade edildi.

Hamursuz Bayramı'nın birinci günü olan dün, 292 fanatik Yahudi yerleşimci Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.

Fanatik Yahudilerin Harem-i Şerif'e düzenlediği bu tür baskınlar bölgede gerginliğin tırmanmasına neden oluyor.

22 Nisan'da başlayan ve 30 Nisan akşamına kadar devam edecek Hamursuz Bayramı (Pesah) dolayısıyla fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskınlarının artması bekleniyor.

- Mescid-i Aksa'ya ilişkin statüko

Ürdün, 1994'te İsrail ile imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs'teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor.

Yine 2013'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre, Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün'e verildi.

Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa; Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

Daha önce Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin izni dahilinde Mescid-i Aksa'yı ziyaret eden Yahudiler, 2003'ten bu yana Vakıflar İdaresinin egemenliğini ihlal eden İsrail'in tek taraflı kararı çerçevesinde polis eşliğinde Müslümanların kutsal mabedine giriyor.

İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa'da "sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği" tarihi statükonun korunduğunu savunuyor.

Ancak fanatik Yahudi yerleşimcilerin İsrail polisi korumasında Aksa'ya düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüelleri yerine getirmeleri sıkça kameralara yansıyor.


ABD'li Senatör Sanders, İsrail'e yardımların Filistin'de "yıkıcı savaşı" sürdüreceğini belirtti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD'li Senatör Sanders, İsrail'e yardımların Filistin'de "yıkıcı savaşı" sürdüreceğini belirtti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'de bağımsız Senatör Bernie Sanders, Senato'da onaylanan, aralarında İsrail'in de bulunduğu ülkelere yönelik dış yardım paketine, Filistin halkına karşı "yıkıcı savaşın" devamını sağlayacağı gerekçesiyle itiraz etti.

Sanders, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, dış yardıma "hayır" oyu verme gerekçelerini paylaştı.

Açıklamasında Sanders, "Bu akşam dış yardım paketine basit bir nedenden ötürü hayır oyu verdim. ABD vergi mükellefleri, Filistin halkına karşı yıkıcı savaşını sürdürmesi için aşırılık yanlısı Binyamin Netanyahu hükümetine milyarlarca dolar daha vermemelidir." ifadelerini kullandı.

İsrail'in saldırılarında şimdiye kadar 34 binden fazla Filistinlinin öldüğüne dikkati çeken Sanders, saldırılarda yüzde 70'ini kadın ve çocukların oluşturduğu yaklaşık 77 bin kişinin de yaralandığını kaydetti.

Sanders, "Gazze'de evler, altyapı, sağlık sistemi, eğitim tesisleri yok edildi. Artık yeter. Netanyahu'nun savaş makinesine daha fazla para yok." değerlendirmesinde bulundu.

ABD Senatosu, Ukrayna'ya 61 ve İsrail'e 26 milyar dolarlık askeri yardımın da içerisinde yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a göndermişti.


Almanya, Gazze'de UNRWA ile işbirliğini yeniden başlatacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Almanya, Gazze'de UNRWA ile işbirliğini yeniden başlatacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Almanya, Gazze'de Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ile işbirliğini yeniden başlatacağını duyurdu.

Almanya Dışişleri Bakanlığı ile Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Bakanlığının yaptığı ortak açıklamada, eski Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın yönetiminde BM tarafından atanan Bağımsız İnceleme Grubu'nun raporunun yayımlanmasının memnuniyetle karşılandığı belirtilerek, UNRWA'nın rapordaki önerileri hızlı ve eksiksiz uygulayacağını açıkladığına işaret edildi.

Alman hükümetinin, İsrail tarafından UNRWA'ya yöneltilen suçlamaları yoğun şekilde ele aldığı ve bu bağlamda İsrail hükümeti, BM ve diğer uluslararası donörlerle yakın temas halinde olduğu bilgisine yer verilen açıklamada, söz konusu raporun önerilerinin ivedilikle uygulanması çağrısında bulunuldu.

Açıklamada, Sigrid Kaag'ın, BM'nin Gazze'deki İnsani Yardım Koordinatörü olarak üstlendiği önemli rolden dolayı memnuniyet duyulduğu ve Kaag'ın destekleneceği kaydedildi.

"Bu çerçevede ve söz konusu reformları desteklemek amacıyla Alman hükümeti yakında, Avustralya, Kanada, İsveç ve Japonya gibi ülkelerin yaptığı şekilde Gazze'de UNRWA ile işbirliğini sürdürecektir." ifadesi kullanılan açıklamada, Almanya'nın ek fonlar sağlanması konusunda uluslararası ortaklarıyla yakın koordinasyon içerisinde olacağı bildirildi.

Bu işbirliğini sürdürerek, UNRWA'nın Gazze halkına malzeme sağlamadaki hayati önem taşıyan ve halihazırda yeri doldurulamaz rolünün desteklendiği belirtilen açıklamada, diğer uluslararası yardım kuruluşlarının da şu anda UNRWA'nın Gazze'deki yapılarına bağlı olduğu ifade edildi.

Alman hükümeti, bazı çalışanlarının Hamas'a destek verdiği iddiası üzerine ocak sonunda Gazze'deki UNRWA'ya geçici olarak yeni fonların onaylanmayacağını duyurmuş, UNRWA'ya desteğin tekrar başlatılıp başlatılmayacağıyla ilgili kararın bu bağlamda yapılan inceleme ve soruşturma süreci ışığında verileceğini açıklamıştı.

Bağımsız İnceleme Grubu'nun 22 Nisan'da yayımladığı raporda, İsrail'in, UNRWA personeline yönelik iddialarına ilişkin hala kanıt sunmadığını, UNRWA'nın tarafsızlık ilkesini uygulamak için önemli mekanizma ve süreçleri olduğunu bildirmişti.


Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı
TT

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika Cumhuriyeti, uluslararası topluma, Gazze'de ortaya çıkarılan toplu mezarlarla ilgili acil ve kapsamlı soruşturma başlatılması çağrısı yaptı.

Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Gazze'deki Nasır ve Şifa hastanelerinde toplu mezar bulunmasında dehşet duyulduğu kaydedilerek, "Bu korkunç bulgular, adaleti ve hesap verebilirliği sağlamak için acil ve kapsamlı soruşturmalar yapılmasını gerektiriyor." ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Gazze'ye yönelik saldırılarına devam eden İsrail'in, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) kararlarını hiçe saydığı ve cezasız kaldığı vurgulandı.

İsrail'in sivillere yönelik toplu katliamlara ilişkin kanıtların savaş suçu ve soykırıma işaret ettiğine dikkati çekilen açıklamada, "Bu bağlamda uluslararası toplumu, failleri adalet önüne çıkarmak ve mağdurlar ile ailelerinin hesap vermesini sağlamak için harekete geçmeye çağırıyoruz." ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), Filistin'deki duruma ilişkin yargı yetkisine sahip olduğu belirtilerek, "UCM'yi bu konuyla ilgili, uluslararası hukuk standartlarına uygun, kapsamlı ve tarafsız bir soruşturma başlatmaya, gerçekleri ortaya çıkarmaya ve sorumluları adalet önüne çıkarmaya çağırıyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Uluslararası insani hukuk, sivillere yönelik saldırıları yasaklayarak savaş zamanlarında insan yaşamının korunma altına aldığının kaydedildiği açıklamada, yaşanan vahşetin usulüne uygun olarak soruşturulmasının sağlanmasının uluslararası toplumun ortak görevi olduğu vurgulandı.

İsrail ordusunun Han Yunus kentinden çekilmesinin ardından Nasır Hastanesi kompleksinde bulunan bir toplu mezardan 19 Nisan'dan bu yana 283 ceset çıkarılmıştı.


BM Raportörü Mofokeng, Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu söyledi

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
TT

BM Raportörü Mofokeng, Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu söyledi

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA

Birleşmiş Milletler (BM) Sağlık Hakkı Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng, İsrail'in yoğun saldırıları altındaki Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu belirtti.

Mofokeng, Gazze'de yaşananlara ve buradaki sağlık altyapısındaki son duruma ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Gazze'deki mevcut çatışma halinin tırmanmaya devam ettiğine dikkati çeken Mofokeng, 7 Ekim 2023'ten bu yana özellikle sağlık alanında olmak üzere çok fazla ağır insan hakkı ihlali yaşandığını kaydetti.

Mofokeng, "Bu süreçte açlığın nasıl bir savaş silahı olarak kullanıldığını gördük. Sağlık çalışanlarımızın öldürüldüğünü, uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk gereği İsrail hükümeti tarafından korunmadıklarını da gördük. Bu, yaşanan kronik şiddet olaylarından sadece bir tanesi. Bu düzeyde bir yıkımı hiç görmedik." dedi.

Gazze'de şu anda üzerine konuşulabilecek sağlık sistemi olmadığını, bunun tamamen yok edildiğini vurgulayan Mofokeng, BM ve insani yardım kuruluşlarının, Gazze'de sağlık dahil tüm alandaki eksikleri gidermek için mücadele ettiğini belirtti.

Mofokeng, Gazze halkının da herkes gibi "sağlık hakkı" olduğunu ve yaşanan şiddet ortamında buna erişemediğini söyledi.

Gazze'de 7 Ekim 2023 öncesinde de normal sağlık sistemi bulunmadığını hatırlatan Mofokeng, Gazze için onarıcı bir "adalet sürecinin" nasıl olacağının iyi tasarlanması gerektiğini kaydetti.

"(Gazze'de) Derhal ateşkes sağlanması zorunludur. Gazzelilerin ve toprakları işgal edilen Filistin halkının kendi kaderini tayin etmesine izin vermeliyiz." ifadesini kullanan Mofokeng, Gazze'deki kayıpların netleştirilmesi gerektiği, sonrasında yeniden inşa süreci için kaynak ve desteğe ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Mofokeng, "(Gazze'de) Şu anda yaşananlar kesinlikle soykırımdır. Uluslararası Adalet Divanını kullanarak cezai sorumluluk açısından farklı hesap verme süreçleri olduğunu bir mahkemenin size söylemesini beklemenize gerek yok. İsrail hükümeti, yapmak istediklerinin tam olarak bu olduğunu çok açık şekilde ifade etti. Yaşananlar tam olarak budur. Gazze'de, işgal altındaki Filistin topraklarındaki soykırım saldırılarıdır." dedi.

Hesap verebilirliğin önemine işaret eden Mofokeng, "İsrail hükümetine bu soykırım eylemini gerçekleştirebilme imkanı sağlayan birçok müttefiki var, aynı zamanda onlara milyarlarca dolarlık para yardımı yapan. İsrail'i hesap vermekten koruyacak BM Güvenlik Konseyi içinde dahi siyasi güç var." değerlendirmesinde bulundu.