Fransa İsrail-Filistin barış süreci için devreye girdi

Fransa, barış süreci çabalarını yeniden başlatmak için çalışmaya hazır

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün başkent Paris'te Elysee Sarayı'nda düzenledikleri ortak basın toplantısında Filistin Devlet Başkanı Abbas'ı dinlerken (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün başkent Paris'te Elysee Sarayı'nda düzenledikleri ortak basın toplantısında Filistin Devlet Başkanı Abbas'ı dinlerken (AFP)
TT

Fransa İsrail-Filistin barış süreci için devreye girdi

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün başkent Paris'te Elysee Sarayı'nda düzenledikleri ortak basın toplantısında Filistin Devlet Başkanı Abbas'ı dinlerken (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün başkent Paris'te Elysee Sarayı'nda düzenledikleri ortak basın toplantısında Filistin Devlet Başkanı Abbas'ı dinlerken (AFP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Avrupa'daki ikinci durağı Paris’ti. Abbas, 4 Haziran'da yaptıkları telefon görüşmesinde aldığı davet üzerine dün öğleden sonra Elysee Sarayı'nda bir araya geldiği Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan duymak istediklerini duydu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Abbas ile görüşmesi öncesindeki açıklamaları Filistin tarafını memnun etti. Şiddetin her an (yeniden) patlak verebileceği konusunda uyaran, isim vermeden İsrail’i 2014 yılından bu yana siyasi çözüme giden yolda ilerleme kaydedilememesinden sorumlu tutan ve siyasi yolda ilerlemeye devam etmesi için başta yerleşim birimlerinin inşası ve Filistinlilerin mülklerine el konulması olmak tamamı uluslararası hukuka aykırı olan ve yan yana yaşayan iki devletin kurulmasını engelleyen eylemler olmak üzere sahadaki tek taraflı adımlara son verilmesini şart koşan Filistin Yönetimi, ‘eylem çağrısında bulunmaktan ve derin siyasi nedenlere değinmekten’ çekinmedi. Cumhurbaşkanı Macron, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen barış çabalarını yeniden başlatmaktan başka seçeneğin olmadığını söyledi. Güvenilir bir siyasi ufuk bulmak için tüm iyi niyetli taraflarla birlikte çalışacağını teyit eden Fransa Cumhurbaşkanı, siyasi süreci yeniden başlatmaya ve uluslararası toplumu adil ve kalıcı bir barışın önünü açacak bir çözüme ulaşmak için harekete geçirmeye hazır olduğunu söyledi. Ancak Macron, bu süreçte önünde bir takım zorlukların olduğu ve içinde bulunulan durumun belki de en zoru olabileceğini, fakat mücadele edilmesi gereken hakların bunu gerektirdiğini göz ardı etmiyor.
Macron’un açıklamaları, Mahmud Abbas’ın Beytüllahim’de bir araya geldiklerinde istediğini söylemekten çekinmeyen ABD Başkanı Joe Biden'dan duyduklarından tamamen farklıydı. Biden, Abbas ile Beytullahim’deki görüşmesi sırasında herhangi bir barış planı yapmayacağını, mevcut durumun buna uygun olmadığını ve tarafların müzakereleri yeniden başlatmaya istekli olduklarını gördüğünde harekete geçebileceğini söylemişti.
Paris’teki diplomatik kaynaklar, 5 Temmuz’da İsrail Başbakanı Yair Lapid’i Paris’te ağırlayan Macron’un, ‘İsrail'in Yahudi ve demokratik bir devlet olarak kalması için iki devletli çözümü desteklediğinin kimse için bir sır olmadığını’ vurgulayan Yair Lapid ile olan yakın dostluğuna yatırım yapmak istediğini söylediler. Macron'un 2016 yılında Cumhurbaşkanı François Hollande hükümetinde Ekonomi Bakanı olarak görev almasından bu yana Lapid ile uzun süredir devam eden bir dostluğu olduğu biliniyor. Ancak Macron’un durumu karıştırabileceğini düşünen aynı kaynaklar, üç nedenden ötürü oldukça karamsar bir tablo çiziyorlar. Kaynaklara göre bu nedenlerin ilki, Fransa’nın İsrail tarafını etkilemesini sağlayacak yeterli ağırlığa sahip olmaması ve bu yüzden Avrupa’nın ağırlığına başvurmak zorunda kalacak olması. Fakat buradaki asıl zorluk, dış politikada uzlaşı ilkesine göre hareket eden Avrupa Birliği’nin (AB) kendi içinde bölünmüş durumda olması. Macaristan, Almanya ve diğerleri gibi İsrail'i hiçbir şekilde rahatsız etmek istemeyen ülkeler var. İsrail, Filistin tarafına daha fazla tolerans gösterdiğini düşündüğü için Avrupa'nın siyasi bir rol oynamasına hiçbir zaman izin vermedi.
İkinci neden, İsrail’de 1 Kasım'da genel seçimlerin yapılacağı ve Lapid’in başbakanı olduğu hükümetin geçici bir hükümet olmasından dolayı böyle bir adımı atma yetkisinin olmaması. Üçüncü neden ise Biden'ın önümüzdeki sonbaharda ara seçimler gibi bir sınav verecek olması ve anketlerde Demokratların Kongre'deki zayıf çoğunluğu kaybedeceğine işaret etmesi. Bu durum kısmen de olsa dikkatini ara seçimlere vermesi ve herhangi bir siyasi girişimden kaçınmasını açıklıyor. Biden’ın başkanlık seçimleri sırasında verdiği Kudüs'teki ABD Konsolosluğu’nu yeniden açma sözü halen geçerli ve belki de hep bir vaat olarak kalmaya devam edecek.
Analistler, ABD’liler arasında Filistin-İsrail dosyasının, İsrail varlığının ABD içindeki güçlü boyutu nedeniyle art arda göreve gelen ABD yönetimleri için bir dış politika konusu olarak görülmediğini düşünüyor. Görüşlerine başvurulan kaynaklar özetle, Macron'un bu yönde adım atma ve yardım etme arzusunun takdire şayan olduğuna, ancak ABD ile ortak hareket etmek istemediği sürece pratik bir sonuca varamayacağına inanıyorlar.
Bununla birlikte, Macron’un özellikle barış dosyasında ABD’nin bıraktığı boşluktan yararlanmak isteyebileceğini ve Filistin tarafına en azından mali yardım sağlayabileceğini düşünen bazı kaynaklar ise Lübnan, Irak, Libya ve Sudan dosyalarındaki aktifliğinin aksine Filistin-İsrail dosyasında pasif olduğu beş yıllık ilk dönemi boyunca dış politikasında bu konuda herhangi bir jest yapmayan Fransa Cumhurbaşkanı'nın vaatlerinin ciddiyetini sorguluyorlar. Bu kaynaklar, Macron’u dün geride durduğu dosyada bugün öne çıkmasının nedenleri merak ettiklerini vurguladılar.
Macron ve Abbas’ın, Elysee Sarayı'nda düzenledikleri ortak basın toplantısında, iki yazılı kısa açıklama okumakla yetinip bu konuda gazetecilerden hiçbir soru kabul etmemeleri dikkati çekti.
Abbas, Macron’un aktif rolü ile ilgili olarak açıkça şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı, ilgili Avrupa ​​ve Arap ülkeleriyle iş birliği içinde ve uluslararası hukuk temelinde, İsrail'in 1967 sınırlarındaki topraklarımızı işgaline son verecek ve bölgemizde barış çabalarını ilerletecek gerekli girişimleri ve hamleleri başlatmadaki rolünüze güveniyoruz. Bizler, Filistin’in başkenti Doğu Kudüs dahil İsrail’in 1967 sınırlarındaki topraklarımız üzerindeki işgalinin sona ermesini sağlayacak olan uluslararası hukuk temelinde bir barışa ulaşmak için sizinle birlikte çalışmaya hazırız.”
Macron'un Elysee Sarayı'nda İsrail'i yerleşim birimleri inşa etmeyi sürdürmesi, Filistinli ailelerin yerlerinden edilmeleri, tacizlere uğramaları, evlerinin yıkılması, günlük olarak işlenen cinayetler, Hristiyan kiliseleri de dahil olmak üzere çeşitli mülklere ve arazilere el koyulması, yerleşimci faaliyetlerin ve işgalin devam etmesi, Kudüs'ün statüsünü değiştirme çabaları, yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddeti, art arda yaşanan saldırılar nedeniyle suçlaması Abbas’ın duymak istediği ifadelerdi. Fransa Cumhurbaşkanı, ayrıca İsrail ordusu tarafından öldürülen gazeteci Şirin Ebu Akil cinayetinden sorumlu olanlardan hesap sorulmasını istedi. Filistin Devlet Başkanı Abbas, tıpkı her fırsatta olduğu gibi, Fransa'nın Ortadoğu'da uluslararası kararlara dayalı iki devletli çözümün yanı sıra Filistin halkının özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak adil ve kalıcı bir barışa yönelik destekleyici tutumlarına övgüde bulundu. Abbas, Paris’in Filistin kurumlarının inşası ve ekonomisinin desteklenmesi konusundaki adımlarını da takdir etti.
Paris’in çalışmalarının AB’nin çalışmalarının ayrı düşünülemez. Bu yüzden Mahmud Abbas, Brüksel'e, işgalden kurtuluncaya kadar Filistin halkının istikrar ve güvenliğini sağlamadaki ve ekonomik şartlarını iyileştirmedeki önemli ve devam eden rolü için teşekkür ederken her iki lider de AB ve üyesi olan ülkeler tarafından sağlanan bu siyasi ve ekonomik desteğin sürdürülmesinin önemini vurguladılar.
Ancak Filistin tarafının, ‘yaşayabilir ve coğrafi olarak bölgeleri birbirine bağlı, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması’ temelinde AB ülkelerinden istediği ve ortak resmi politikası siyasi çözüm çağrısına dayanan bir girişim var. Söz konusu girişim, ‘Tüm dünyada 134 ülke tarafından Filistin Devleti’nin Resmi Olarak Tanınması’ başlığını taşıyor. Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya gibi aktif Batılı ülkeler tarafından tanınmak isteyen Filistin tarafı, böyle bir gelişmenin, siyasi süreçte etkisinin ve ağırlığının olacağına inanıyor. Fransa Parlamentosu, eski Cumhurbaşkanı François Hollande döneminde, hükümete Filistin devletini tanıma çağrısında bulunan bir oylama gerçekleştirmişti.
Fakat Paris halen tereddütlü davranmaya devam ediyor. Çünkü Filistin’in tüm Avrupa ülkeleri tarafından ortak olarak tanınmasının daha iyi olacağına inanıyor. Ancak bunun asıl sebebinin art arda iktidara gelen Fransız hükümetlerinin İsrail ile ilişkileri koparmak istememesi olduğuna inananlar var. Özellikle Paris’in Filistin’i tek taraflı olarak tanıması, gelecekte arabuluculuk görevi ya da herhangi bir aktif rol üstlenmesini imkansızlaştıracaktır. Bugün dahi Paris’in özellikle Filistin-İsrail meselesine ciddi şekilde girme niyetinde olması halinde böyle bir adım atması ihtimali oldukça zayıf. Bunun olacağını düşünmek için ziyadesiyle iyimser olmak gerektiriyor.



İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
TT

İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)

İsrail, bugün yaptığı açıklamada, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla Hamas'tan dün teslim aldığı cenazenin, 7 Ekim 2023'teki saldırıda öldürülen İsrail-Arjantin vatandaşı bir rehineye ait olduğunu duyurdu.

Ordu açıklamasında, "Ulusal Adli Tıp Enstitüsü'nde İsrail Polisi ve Askeri Hahamlık iş birliğiyle kimlik tespit işlemlerinin tamamlanmasının ardından" Lior Rodalev'in ailesine "cenazesinin İsrail'e defnedilmek üzere geri gönderildiği" bildirildi.

Bu gelişme, İsrail topçularını bu sabah Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgeleri bombalaması ve ateşkesin 29. gününe girerken Şeridin çeşitli bölgelerinde yıkım operasyonlarının devam ettiği bir zamanda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin haber ajansı Safa’dan aktardığına göre İsrail uçakları bugün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgelere üç hava saldırısı düzenledi. Bombalama, şehir üzerinde alçak irtifalı insansız hava araçları (İHA) uçuşları sırasında gerçekleşti.

Han Yunus'un kuzeydoğusundaki bölgelerde de kapsamlı yıkım operasyonları gerçekleştirildi. İsrail savaş gemileri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah açıklarında ateş açtı.

Hamas ve İsrail arasındaki ateşkes anlaşması 10 Ekim'de yürürlüğe girdi.


Barzani, Irak'ı Lübnan'a benzetti: Irak, gruplara karşı güçsüz

Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
TT

Barzani, Irak'ı Lübnan'a benzetti: Irak, gruplara karşı güçsüz

Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)

Kürdistan Demokrat Partisi Genel Başkanı Mesud Barzani, Irak'taki durumu, "silahlı grupların gücünün devletin otoritesini aştığı" Lübnan'daki duruma benzetti. Pazartesi akşamı televizyonda yayınlanan bir röportajında ​​Barzani, "Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin bu gruplarla mücadele etme yeteneğinden yoksun olduğunu" belirterek, "devlet kurumlarının zayıflaması ve siyasi bölünmenin derinleşmesi" konusunda uyardı.

Barzani, grupların "siyasi ve ekonomik kararları kontrol eden, anayasanın üstünde bir güç" olduğunu ileri sürerek, "silahların siyasi nüfuz sağlama aracı değil, savunma sisteminin bir parçası olması gerektiğini" vurguladı.

Barzani ayrıca, "Irak'taki her partinin kendisini bir devlet olarak gördüğünü" belirterek, "parlamentoyu ve hükümeti kontrol eden mini devletler olduğunu" belirtti.

Barzani, "uluslararası koalisyonun" Irak'tan çekilmesinin, "DEAŞ” örgütünün geri dönüşüne yol açabileceği uyarısında bulunarak, ABD güçlerinin 2011'de örgütün üç yıl sonra genişlemesi öncesinde geri çekildiği deneyimi hatırlattı.


Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

Gazze Şeridi'ne bir ‘istikrar gücü’ konuşlandırılması konusu, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunduğu karar taslağı ve Başkan Donald Trump'ın, yaklaşık bir ay önce yürürlüğe giren ateşkesin geri kalan hükümlerini uygulamak üzere bu uluslararası güçlerin yakında Gazze Şeridi'ne varacağını duyurmasıyla ivme kazandı.

Görevleri ve konuşlanmaları konusunda hazırlık aşamasında görüş ayrılıkları yaşanan, Mısır’ın ise görev alanlarının genişletilmesiyle ilgili çatışmalar olabileceği yönünde endişe duyduğu bu güçler, uzmanlara göre karmaşık düzenlemelerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle İsrail’in konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülmesine karşı çıkması, Türkiye’nin kuvvetlere katılması ve Filistin tarafının çekinceleri olması hâlinde olası bir Rusya-Çin vetosu ihtimali, bu durumu daha da karmaşık hâle getirir. Uzmanlar, bu kuvvetlerin ancak geniş bir uzlaşı süreci oluşturulması hâlinde ve ateşkes anlaşmasını koruma amacına hizmet edecek şekilde yakın bir zamanda kurulabileceğini öngörüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Trump, ABD'nin Gazze Şeridi'ne yönelik barış planını desteklemeyi amaçlayan karar taslağını BM Güvenlik Konseyi'ne sunacağını açıklamasından bir gün sonra, uluslararası istikrar güçlerinin ‘çok yakında’ Gazze Şeridi'ne varmasını beklediğini söyledi.

Trump, Beyaz Saray'da Orta Asya ülkeleri liderleriyle yaptığı toplantıda, “Bu çok yakında gerçekleşecek. Gazze'de işler yolunda gidiyor” dedi. Bu açıklama, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir ay sonra Gazze Şeridi'nde zorlu insani koşulların devam etmesi üzerine bir gazetecinin uluslararası güçlerin bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili sorusuna yanıt olarak yapıldı.

ABD'nin BM Daimî Temsilciliği’nin açıklamasına göre ABD, Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı barış planını desteklemek amacıyla BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sundu. Henüz oylama tarihi belirlenmemiş olan karar taslağı, ‘Gazze’de istikrarı sağlamak amacıyla geçici bir uluslararası güç’ kurulmasına izin veriyor. Bu güç, uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukla uyumlu olmak kaydıyla, yetkisi kapsamındaki görevleri yerine getirmek için ‘gerekli tüm araçları kullanma’ yetkisine sahip olacak.

Axios internet sitesi salı günü bir ABD yetkilisinin, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nin bazı üyelerine, Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç oluşturulması için bir karar taslağı gönderdiğini ve ilk birliklerin önümüzdeki ocak ayına kadar Gazze'ye konuşlandırılmasının hedeflendiğini söylediğini aktardı.

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)

İsrail uzmanı Dr. Said Ukkaşe, ‘istikrar gücü’ dosyasının daha BM Güvenlik Konseyi’ne sunulma aşamasından itibaren zorlu düzenlemelerle karşılaşacağını düşünüyor. Özellikle İsrail’in, bu gücün uluslararası sistem tarafından onaylanmasına karşı çıkması ve Türkiye gibi katılımcı ülkelere itirazlarının bulunması, ayrıca Rusya ile Çin’in metindeki bazı ifadeleri kabul etmeyip bu konuda herhangi birinin veto hakkını kullanma olasılığı, süreci daha da zorlaştırıyor.

Ukkaşe, Trump’ın söylediği gibi kuvvetlerin yakın zamanda ulaşmasının pek mümkün olmadığını belirtti. Mevcut karmaşık koşullar altında bunun yakın bir tarihte gerçekleşmeyeceğini, ancak perde arkasında üzerinde anlaşmaya varılmış ve yalnızca duyurulmayı bekleyen bazı gizli süreçler varsa bunun mümkün olabileceğini ifade etti.

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava da Çin ve Rusya'nın herhangi bir Arap veya Filistinli çekinceye veto hakkını kullanma olasılığı göz önüne alındığında, istikrar gücünün özellikle BM Güvenlik Konseyi'nde zorluklarla karşılaşacağına inanıyor. Mutava, bu karmaşık düzenlemeler göz önüne alındığında, geniş bir mutabakat sağlanmadıkça güçlerin gelmesinden bahsetmek için henüz çok erken olduğunu belirtti.

Endişeler BM Güvenlik Konseyi ile sınırlı değil, sahaya da uzanıyor. Mısır Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, son açıklamalarında, uluslararası güce Hamas'ı silahsızlandırma görevinin verilmesi halinde ‘çatışmalar’ yaşanacağına işaret etti.

Sorunun, İsrail'in Gazze planının uygulanmasını engelleyen koşullar dayatmasından kaynaklandığını açıklayan Raşvan, “Filistinliler, Gazze'nin güvenliğini yabancı bir gücün devralmasını veya işgalin vesayetle değiştirilmesini kabul etmeyecek” dedi.

Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, salı günü CBS News'e verdiği röportajda, “İstikrar gücünün oluşumu, yapısı, yetki alanı ve süresi de dahil olmak üzere çeşitli unsurlar hakkında Amerikalı ve bölgesel ortaklarla görüşmeler sürüyor” dedi.

Said Ukkaşe, Mısır'ın tutumunun ve endişelerinin haklı olduğuna inanıyor. Ukkaşe, Kahire’nin bölge konusunda diğer tüm taraflardan daha fazla tecrübeye sahip ve Filistinli gruplarla uzlaşı içinde, silahsızlanmanın kademeli şekilde gerçekleşmesine yönelik bir vizyona sahip olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Ukkaşe, “Trump, eğer istikrar güçleri maddesi konusunda uluslararası ve İsrailli taraflarla uzlaşı sağlanamazsa, herkesi şaşırtarak çok uluslu güçlerin gönderilmesini gündeme getirebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mutava, ‘hiçbir Arap veya İslam ülkesinin silahsızlanma konusunda bir çatışmaya girmeyi kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Mutava, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Beklenen uluslararası gücün başarısı, bu güce Filistin polis gücünün eklenmesine bağlı. Bu güç, istikrar güçleri tarafından desteklenen açık bir plan çerçevesinde kanunları uygulamaktan tek başına sorumlu olacak” ifadelerini kullandı.