İki buçuk durak

Araplar, ABD ile biçim ve içerik olarak tutumlarında sadık kalabileceklerini anladılar

ABD Başkanı Biden’ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri, Mısır, Ürdün ve Irak liderleri arasında yer aldığı bir fotoğraf (AFP)
ABD Başkanı Biden’ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri, Mısır, Ürdün ve Irak liderleri arasında yer aldığı bir fotoğraf (AFP)
TT

İki buçuk durak

ABD Başkanı Biden’ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri, Mısır, Ürdün ve Irak liderleri arasında yer aldığı bir fotoğraf (AFP)
ABD Başkanı Biden’ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri, Mısır, Ürdün ve Irak liderleri arasında yer aldığı bir fotoğraf (AFP)

Nebil Fehmi
ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz hafta İsrail, Beytullahim ve Suudi Arabistan’ı kapsayan ‘iki buçuk durak’tan oluşan Ortadoğu turunu gerçekleştirdi. ‘İki buçuk durak’ ifadesinin tuhaflığına ve basit görünmesine rağmen Biden’ın İsrail ve Suudi Arabistan’da çeşitli temaslarda bulunduğu ve bir iş gününün bir bölümünü Filistinli yetkililerle geçirdiği Ortadoğu ziyareti için yapılan düzenlemeleri doğru bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Daha da önemlisi, ABD’nin ziyaretteki önceliklerinin yanı sıra ev sahibi taraflar ve katılımcılar için çok önemli olan sonuçlarını da yansıtıyor.
Biden ve İsrail’in ABD'nin Ortadoğu’ya olan ilgisinin boyutunu ve İsrail'in güvenliğine ve bölgesel çıkarlarına olan bağlılığını müzakere etmeleri gerekiyordu. Ayrıca bu, farklı vizyonlara sahip oldukları İran'la yapılan nükleer anlaşmayı canlandırmak ya da canlandırmamak ile ilgili tepkilerinin koordine edilmesini, İsrail’in Arap ülkeleri ya da Çin ve ABD gibi diğer ülkelerle fikri mülkiyet ve güvenlik haklarına bağlılığı konusunda birçok teknolojik ve bilimsel konuda koordinasyonu ve İsrail'in dış ilişkilerine yaptığı yatırımı kapsayan bir ziyaretti.
Biden’ın İsrail ziyareti sırasında, ne uluslararası tarafların ne de Arap ülkelerinin hassasiyetlerini dikkate alan ‘Kudüs Bildirisi'  yayınlandı. Bu, başlığından da anlaşılacağı üzere üstü kapalı olarak İsrail'in, özellikle Kudüs üzerindeki egemenliğini kabul eden bir bildiri. Bildiri, ABD’nin bu konuda çekincesi olduğuna dair hiçbir işaret barındırmıyor. Bildiride İsrail'in iki devletli çözüme ve bu çözümün temellerine yönelik herhangi bir taahhüdünden hatta ABD’nin İsrail'den Batı Şeria'da ve Kudüs çevresinde devam eden yerleşim birimleri inşası gibi barışı engelleyen adımlarını durdurmasına ilişkin talebinden de bahsedilmiyor.
Bildiride, ABD’nin İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına ve İran'ın nükleer politikalarının ciddiyetine verdiği yanıt yinelenirken Tel Aviv'den herhangi bir tek taraflı adım atması öncesinde Washington’a danışması talep edilmedi. İsrail Genelkurmay Başkanı, Biden’ın ziyaretinin hemen ardından gerektiği takdirde İran’a karşı kapsamlı bir askeri harekât başlatabilmek için hazırlandıklarını açıkladı. Bu açıklamanın halen İran'la nükleer anlaşmaya varmak isteyen ABD’yi rahatsız ettiğine eminim.
Kudüs Bildirisi'nin formu ve içeriği konusunda bir takım çekincelerim olsa da, şu an ABD ile İsrail arasında var olan garip dengeyi yansıttığını kabul etmeliyim. Biden, artık Filistin meselesine gereken ilgiyi göstermiyor. Bildiride İsrail'in iki devletli çözüme uyma taahhüdüne atıfta bulunulmadı. Hatta ABD ve İsrail’in Filistin'in tutumlarına ve taleplerine gereken önemi vermesi gerektiği bile belirtilmedi. Bildirideki sadece ABD’den İsrail'e verilen taahhütler yer aldı.
Biden’ın Filistinli yetkililerle geçirdiği yarım gününün en belirgin olumlu yanı, Biden’ın özellikle Doğu Kudüs'teki ABD Konsolosluğunun kapatılması gibi ABD eski Başkanı Donald Trump’ın aldığı bazı kararları düzeltmekten geri adım attıktan ve Filistin’e yapılan ABD yardımlarını yeniden başlamakla yetindikten sonra Filistin meselesini (az da olsa) ABD’nin geleneksel tutumları çerçevesinde kendi partisi içindeki solcuların taleplerine yanıt olarak iki devletli çözümü ele almaya karar vermesiydi.
ABD Başkanı, yakın bir gelecekte sağlanamayacak olsa da iki devletli çözüme destek verdiğini belirterek Filistinlileri ekonomik ve insani olarak desteklediğini vurguladı. Filistin halkının çektiği sıkıntılara işaret eden Biden’ın tüm bunları Beytullahim'de insani bir mesaj olarak değil, bölgeye ve dünyaya siyasi bir mesaj olarak İsrail'de açıkça ifade etmesi daha uygun ve siyasi olarak daha doğru olurdu. Filistin Yönetimi’ni kurumlarını desteklemeye ve yolsuzlukla mücadele etmeye çağırırken İsrail'den Filistinlilere karşı her gün uyguladığı yasadışı uygulamaları durdurmasını istedi.  Yani, ara durakta verdiği sınavın olumlu yönleri taşıdığı sembolik anlamında ve insani yönlerinde, olumsuz yönleri ise pervasız siyasi yönlerindeydi.
Biden’ın Ortadoğu turunun ikinci ayağı ise Suudi Arabistan'dı. Arap ülkeleri için ziyaretin sonuçlarının hassas ve güçlü olduğunu düşünüyorum. Yani bu ziyaretin, kapsamlı diplomatik temaslarla ilerleme kaydedilebilecek belirli konularda alınacak kararların ötesinde derin ve stratejik bir mesaj olduğunu kastediyorum. ABD ile başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır olmak üzere Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler, Biden'ın başkan seçilmesinden hemen önce ve hemen sonra sergilediği tutumlarla oldukça çalkantılıydı. Ortadoğu turu kapsamında Suudi Arabistan’a gelen Biden, burada hem Suudi Arabistan’ın hem de diğer bazı Arap ülkelerinin liderleriyle bir araya geldi. Biden’ın Arap dünyasıyla ilişkileri umursayan, girişimci bir konuk olduğunu gösteren bazı sinyaller vardı. Ev sahibi Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmaların çoğunu kabul etti. Her ne kadar İsrail'in İran'a karşı bir Arap-İsrail ittifakı kurulmasını desteklemesinin ardından İsrail'e yönelik geleneksel, ancak sınırlı adımlar atılmasının yanı sıra Kasım ayında ABD’de yapılacak ara seçimlerde yönetiminin ve Demokrat Parti'nin şansı üzerinde olumsuz etkisi olsa da ziyaretin başlıca güdüsü, küresel enerji fiyatlarındaki artışı ve bunun ekonomik yansımalarını kontrol etme girişimiydi. Biden, Rusya ve Çin ile arasında yaşanan rekabet çerçevesinde ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini geliştirmek, Mısır ile stratejik diyalogu güçlendirmek, BAE ile temasları yoğunlaştırmak ve ABD'nin Arap dünyasındaki çıkarlarını korumak için uyumlu bir profil çizdi.
Bazı Arap ülkelerinden liderlerin katıldığı zirvenin öneminin, medyanın ilgi gösterdiği yumrukların tokuşturularak yapıldığı selamlamadan, barış yönteminin modernliğinden ve bazı özel anlaşmalara varılmasından dolayı değil, ABD’nin bölgeye ihtiyacı olduğunun ve Arap ülkelerinin hassasiyetlerini ve tutumlarını daha ciddiye alması gerektiğinin bir göstergesi olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Zirve, aynı zamanda Arapların, ABD’yle dahi olsa, biçim ve içerik olarak tutumlarına sadık kalabileceklerini anladıklarını yansıtıyordu. Bunun yanında ABD desteğinin gerçek boyutunu ve gelecekte bölgede oynayacağı rolü gözden geçirmek için bir fırsattı. Ziyaretin Arap ülkeleri ile olan bölümünün en önemli başarısı, Arap ülkeleri böyle devam ederlerse birçok olumlu yankı uyandıracak olmasıdır.  Ev sahibi ülke olan Suudi Arabistan, bu konuda önemli ve seçkin bir role sahip. Biden’ın Suudi Arabistan ziyareti iki gün sürdü. Ziyaretin biri günü, ev sahibi Suudi Arabistan'a ayrılmıştı. İkinci gününde ise Suudi Arabistan ve ABD’nin ortak başkanlığında bazı Arap ülkelerinin katılımıyla bir zirve düzenlendi. Ortak başkanlık sayesinde zirvenin öncelikli olarak Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile ilişkili olarak görülmesi önlendi.
Özetleyecek olursak, ziyaretin Arap dünyasında, özellikle İlişkileri doğal bağlamlarına döndürmenin önünü açmasından ötürü Suudi Arabistan, Mısır ve BAE için faydalı olduğunu düşünüyorum. Biden’ın Ortadoğu turu, Araplara ABD’nin imkanlarını ve niyetlerini objektif olarak değerlendirmeleri için doğrudan bir fırsat sağladı. Öte yandan İsrail'in de Filistinlilere karşı uzlaşmazlığına yönelik eleştirilerin artmasıyla, ABD’nin kendisine verdiği desteğini teyit etme fırsatı yakaladığına inanıyorum. ABD ve Filistin görüşmeleri ise üçüncü sırada geliyor. Biden’ın Ortadoğu turu, Filistin sorununu ve Filistinlilerin çektikleri acıları hızlı da olsa gözler önüne serdiğinden ABD’ye Filistin’i destekleyen en büyük ülke olarak yeniden gerçekçi politikalar benimsemesi için bir fırsat sundu. Fakat bu fırsat siyasi olarak, büyük bir ülkenin tarihini ve ihtişamını yeniden geri kazanma arayışı ile yasadışı ve üzerinde düşünülmemiş askeri işgaller sonucunda yapılan ciddi ve maliyetli hatalar sonrasında ortaya çıkan tecritçi bir akım yüzünden sorumluluk almaktan korkma ve isteksizlik arasında kayboldu. Ancak Biden’ın Ortadoğu turunun ABD kamuoyundaki yansımaları devam ediyor. Bu da Biden'ın, ülkesi askeri bir çatışmaya karışmadan bölgeyi ziyaret eden ilk ABD başkanı olduğunun altını çizmesine neden oldu.

* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Filistinli yetkililer, 1982 yılında Paris'teki bir Yahudi restoranına düzenlenen saldırıyla ilgili bir şüpheliyi tutukladı

9 Ağustos 1982'de bir Fransız Yahudi restoranına düzenlenen saldırının ardından Paris'teki Rue Rosier'de itfaiyeciler ve kurtarma ekipleri, (AFP)
9 Ağustos 1982'de bir Fransız Yahudi restoranına düzenlenen saldırının ardından Paris'teki Rue Rosier'de itfaiyeciler ve kurtarma ekipleri, (AFP)
TT

Filistinli yetkililer, 1982 yılında Paris'teki bir Yahudi restoranına düzenlenen saldırıyla ilgili bir şüpheliyi tutukladı

9 Ağustos 1982'de bir Fransız Yahudi restoranına düzenlenen saldırının ardından Paris'teki Rue Rosier'de itfaiyeciler ve kurtarma ekipleri, (AFP)
9 Ağustos 1982'de bir Fransız Yahudi restoranına düzenlenen saldırının ardından Paris'teki Rue Rosier'de itfaiyeciler ve kurtarma ekipleri, (AFP)

Fransız Terörle Mücadele Savcılığı bugün yaptığı açıklamada, Filistinli yetkililerin, 1982 yılında Paris'teki Rue de Rosiers'e düzenlenen ve altı kişinin ölümüne yol açan saldırıdan sorumlu grubun yöneticisi olduğundan şüphelenilen Filistinli Hişam Harb'ı (1955 doğumlu) tutukladığını duyurdu.

Fransız Le Parisien gazetesinin haberini doğrulayan savcılık, AFP’ye yaptığı açıklamada, Interpol'ün tutuklama hakkında kendilerini bilgilendirdiğini ve temmuz ayında özel bir ceza mahkemesine sevk edilen davayla ilgili olarak "bu önemli usul adımını memnuniyetle karşıladığını ve Filistin yetkililerine teşekkür ettiğini" ifade etti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise 1982 saldırısını yönetmekle suçlanan Filistinli Hişam Harb'ın tutuklanmasının ardından bugün Filistin Yönetimi ile "mükemmel iş birliğini" övdü. Twitter'da yaptığı açıklamada, "Hızlı bir iade için birlikte çalışıyoruz. Bazı şüpheliler ceza mahkemesine sevk edilecek olsa da bu, yasanın uygulanması ve gerçeğin ortaya çıkarılması yolunda atılmış bir adımdır" ifadelerini kullandı.


Trump: Londra Belediye Başkanı Sadık Khan 'dünyanın en kötüleri arasında'

Londra Belediye Başkanı Sadık Khan (Reuters)
Londra Belediye Başkanı Sadık Khan (Reuters)
TT

Trump: Londra Belediye Başkanı Sadık Khan 'dünyanın en kötüleri arasında'

Londra Belediye Başkanı Sadık Khan (Reuters)
Londra Belediye Başkanı Sadık Khan (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Londra Belediye Başkanı Sadık Khan ile arasındaki anlaşmazlık tırmanırken, Londra Belediye Başkanı Sadık Khan'ın İngiltere'ye yaptığı ikinci resmi ziyaret sırasında etkinliklere katılmasını "istemediğini" söyledi. Eski belediye başkanı, Khan'ı "dünyanın en kötü belediye başkanlarından biri" olarak nitelendirdi.

İngiliz haber ajansı PA Media'ya göre Trump, Khan'ın katılmak istediğini, ancak "kendisinin katılmamasını istediğini" iddia etti.

Bu açıklamalar, Trump ile İşçi Partili belediye başkanı arasında uzun süredir devam eden söz düellosunun son halkası. İşçi Partili belediye başkanı, bu hafta başında İngiltere'ye geldiğinde ABD başkanını dünya çapında bölücü aşırı sağcı siyaseti teşvik etmekle suçlamıştı.

Trump, Air Force One uçağında gazetecilere, "Bence (Londra Belediye Başkanı) berbat bir iş çıkardı," dedi. "Londra'da suç oranı çok yüksek. Göçmenlik ise felaket boyutunda."

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Bu açıklamalara yanıt olarak Khan'a yakın bir kaynak, "Trump'ın politikaları korku ve bölünmeye dayanıyor. Bu, büyük başkentimizi küçümsemeyi de içeriyor" dedi. Kaynak, şöyle devam etti: "Londra küresel bir başarı öyküsüdür; açık, dinamik ve büyük ABD şehirlerinden daha güvenlidir. Belki de rekor sayıda Amerikalının Londra'yı yuva olarak seçmesinin nedenlerinden biri budur."

Khan'ın, tartışmalı devlet ziyareti onuruna düzenlenen etkinliklere davet edilmeyi ne istediğini ne de beklediğini haftalar önce açıkça belirttiği anlaşılıyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre ikili arasındaki çekişme, İşçi Partili siyasetçinin dönemin başkan adayı Trump'ın Müslümanların Amerika Birleşik Devletleri'ne seyahat etmesini yasaklama önerisini kınadığı 2015 yılına dayanıyor.


İngiliz istihbaratı yeni casuslar toplamak için "Dark web"e giriyor

Resim  MI6 yeni casuslar arıyor (dolaşımda)
Resim  MI6 yeni casuslar arıyor (dolaşımda)
TT

İngiliz istihbaratı yeni casuslar toplamak için "Dark web"e giriyor

Resim  MI6 yeni casuslar arıyor (dolaşımda)
Resim  MI6 yeni casuslar arıyor (dolaşımda)

İngiliz Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, dış istihbarat teşkilatı MI6'nın karanlık ağda "Dark web" bir portal açarak Rusya da dahil olmak üzere Birleşik Krallık için yeni casuslar toplamaya çalıştığını duyurdu.

"Sessiz Kurye" (Silent Courier) adlı yeni güvenli mesajlaşma platformu, MI6'nın küresel istikrarsızlık, uluslararası terörizm ve düşmanca istihbarat faaliyetlerine karşı Birleşik Krallık'ın savunmasını güçlendirme çabalarının bir parçası olarak, karanlık ağın anonimliğinden ilk kez yararlanacak.

 Londra'daki MI6 genel merkezi- 18 Mart 2025 (AP)Londra'daki MI6 genel merkezi- 18 Mart 2025 (AP)

Platform, dünyanın herhangi bir yerindeki terörizm veya düşmanca istihbarat faaliyetleriyle ilgili hassas bilgilere sahip olan herkesin Birleşik Krallık ile güvenli bir şekilde iletişim kurmasını ve hizmet sunmasını sağlayacak.

Yeni Dışişleri Bakanı Yvette Cooper yaptığı açıklamada, "Dünya değiştikçe ve karşı karşıya olduğumuz tehditler çoğaldıkça, Birleşik Krallık'ın her zaman düşmanlarımızdan bir adım önde olmasını sağlamalıyız. Dünya standartlarındaki istihbarat teşkilatlarımız, bu zorlukların ön saflarında yer alıyor ve İngiliz halkını korumak için perde arkasında çalışıyor" ifadelerini kullandı.

Portal bugünden itibaren kullanıma açılıyor ve kullanım talimatları MI6'nın resmi YouTube kanalında yayınlanıyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre kullanıcıların portala güvenilir VPN'ler ve kişisel kimlikleriyle bağlantılı olmayan cihazlar üzerinden erişmeleri tavsiye ediliyor.