İsrail’in Suriye’deki rolü Tahran’daki zirvede etkili oldu mu?

Tahran'da 19 Temmuz'da yapılan Suriye konulu üçlü zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir araya geldiler. (AFP)
Tahran'da 19 Temmuz'da yapılan Suriye konulu üçlü zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir araya geldiler. (AFP)
TT

İsrail’in Suriye’deki rolü Tahran’daki zirvede etkili oldu mu?

Tahran'da 19 Temmuz'da yapılan Suriye konulu üçlü zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir araya geldiler. (AFP)
Tahran'da 19 Temmuz'da yapılan Suriye konulu üçlü zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir araya geldiler. (AFP)

İsrail'de ulusal güvenlik alanından isimlerin katıldığı bir panelde, İran’ın başkenti Tahran’da yapılan ve birçok ortak çıkarın bir araya geldiği ‘Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı’na katılan Türkiye, Rusya ve İran arasında çeşitli anlaşmazlıkların yanı sıra çakışan çıkarlar olduğu değerlendirmesi yapıldı. Katılımcılar üçlü zirvede, Türkiye’nin Suriye'nin kuzeyine olası askeri harekatına karşı çıkıldığını ve İsrail'in askeri saldırılar yoluyla Suriye’deki varlığının göz ardı edildiğini öne sürdüler.
Tel Aviv Üniversitesi'ne bağlı Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nden (INSS) bazı diplomatların, eski generallerin ve uzmanların katıldığı panelde katılımcılar, İsrailli ve yabancı yetkililerden Türkiye, Rusya ve İran arasındaki anlaşmazlıkların ve çatışan çıkarların boyutunu gözler önüne seren zirve hakkında ayrıntılar aktardılar.
Katılımcılar, Tahran'daki Suriye konulu zirvede, İran ve Rusya'nın Türkiye'yi Suriye'nin kuzeyinde, Ankara’nın PKK’nın uzantısı olarak gördüğü ve bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu belirttiği Kürt grupların kontrolündeki bölgelere yeni bir askeri harekat başlatma niyetinden vazgeçirmek için ortak bir tutum sergilediklerini iddia ettiler. İran'ın, Türkiye tarafından Suriye’de gerçekleştirilecek başka bir harekatın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in ülkedeki hegemonyasını baltalamasından ve Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının İran ve onu destekleyen milislerin nüfuz bölgesi olarak kabul edilen Şii beldeleri Nebil ve ez-Zehra yakınlarındaki Halep’in kuzeyinde yer alan Tel Rıfat’a doğru genişlemesinden korktuğunu kaydettiler.
Katılımcılar, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Erdoğan ile yaptığı görüşmede, Suriye'nin kuzeyine olası askeri bir harekatın kaçınılmaz olarak Türkiye'ye, Suriye'ye ve tüm bölgeye zarar vereceği ve teröristlerin bundan faydalanacağı konusunda uyardığını öne sürdüler. Ancak katılımcılara göre İran ve Rusya'nın açıklamalarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Suriye'nin kuzeyine yeni bir askeri harekat düzenleme niyetinden vazgeçmeye ikna edemedikleri anlaşılıyor.
İsrail'in Suriye'deki eylemlerinin devam etmesiyle ilgili olarak İran ve Rusya arasında Suriye sahasındaki fikir ayrılıkları bulunduğuna dikkat çeken katılımcılar, Kremlin tarafından yayınlanan Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı’nın resmi özetinde, İsrail’in Suriye’deki bombardımanlarının durmasını isteyen İran’daki görüşmelerde konunun gündeme gelmesine rağmen İsrail'den ya da Suriye'deki İsrail saldırılarından bahsedilmediğine dikkat çektiler. Türkiye, Rusya ve İran, aralarında çeşitli anlaşmazlıklar olsa da Suriye'deki çıkarlarını korumak için bir tür anlaşmaya varılması gerektiğinin farkında gibi görünüyorlar.
Panle ilişkin yayınlanan bir raporda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin görüşmeler sırasında Batı tarafından uygulanan ve farklı derecelerde etkilendikleri yaptırımlarla mücadelede aralarındaki ortak tutumu gösterme fırsatı buldukları belirtildi. Ancak Batı’ya karşı tutarlı bir cephe oluşturabileceklerine ve yurtiçinde, bölgede ve uluslararası arenada karşılaştıkları zorluklarla başarılı bir şekilde başa çıkabileceklerine dair şüphe duyulduğu ifade edildi.
Rapora göre Erdoğan, Putin, Reisi ve Hamaney arasında gerçekleşen ikili görüşmelerde anlaşmazlıklar daha da belirgindi. Raporda, Putin ile Hamaney arasındaki ikili görüşmenin, İran yönetiminin, Tahran'a karşı giderek artan tecrit politikası çerçevesinde son yıllarda benimsediği ‘doğuya yönelme’ stratejisi kapsamında Rusya ve İran arasındaki iş birliğini genişletme fırsatı bulduğu belirtildi. İki ülke, son aylarda, İran'ın ekonomik yaptırımları aşma konusundaki deneyimine dayanarak Batı’nın yaptırımları karşısında iş birliği olasılığıyla ilgili istişareler gerçekleştirdi. İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) ile Rusya'nın enerji şirketi Gazprom arasında yaklaşık 40 milyar dolar değerindeki petrol ve gaz projelerine ortak yatırım için bir anlaşma imzalandı.
İsrailli yetkililer, Rusya'nın şu an İran'ın petrol ve gaz sahalarını geliştirmek için bu kadar büyük meblağlarda yatırım yapabilecek imkanlara sahip olmasının son derece şüpheli bir olduğunu aktardılar. Bunun yanı sıra iki ülkenin halen enerji alanlarında ortak olmaktan ziyade rakip olduklarını da hatırlattılar. Ukrayna'da savaşın patlak vermesinden bu yana İran'ın Çin'e yaptığı ham petrol ihracatının hacmi, Rus petrolünün Çin'e indirimli olarak satılmasıyla büyük bir darbe aldı.
Rapora göre Ukrayna'daki krizi, Tahran’a Moskova ile askeri iş birliğini geliştirmesi için bir fırsat sağlarken Tahran ziyaretinde Putin'e eşlik eden heyeti üyelerinden birinin Rusya ordusunun ana istihbarat servisinin başında olması nedeniyle ziyaret sırasında askeri yönlerin de tartışıldığı düşünülüyor. Ziyaret sırasında ayrıca iki ülke arasında askeri-teknik iş birliğine ilişkin bir maddenin de yer aldığı stratejik iş birliği anlaşma taslağı karşılıklı olarak paylaşıldı. Anlaşma taslağının, iki ülke arasında ilk olarak 2001 yılında imzalanan ve süresi birkaç kez uzatıldıktan sonra 2020 yılında sona eren önceki anlaşmanın yerini alması bekleniyor. Rusya, Ukrayna'yı işgalinden önce, Batı'nın tepkisinden çekinerek İran'la askeri iş birliğini geliştirmeye yönelik herhangi bir atmadı. Ancak Ukrayna savaşından sonra artık bu kısıtlama ortadan kalktı ve Rusya, İran'a henüz kendisine verilmeyen ileri askeri teknolojiler sunabilir.
Raporda, Tahran'ın Ortadoğu'da kısmen Washington tarafından yönetilen bir bölgesel savunma sistemi oluşturulması için ileri sürülen önerilere karşı Kremlin ile stratejik ilişkilerini güçlendirme konusunda çıkarı olduğunun açıkça görüldüğüne işaret edildi. Bu olasılığın, özellikle nükleer anlaşmanın canlandırılması müzakerelerindeki mevcut çıkmaz ve Batı ile aralarındaki gerginliğin daha da artması korkusuyla Tahran'da büyük endişe yarattığı vurgulandı. Rusya ise Washington tarafından yönetilen bu tür bir savunma sistemini bölgesel çıkarları için bir tehdit olarak görüyor.
Diğer yandan Ankara tarafsızlığını koruyor. Bölge ülkeleri ile İsrail arasında devam eden normalleşme süreci bölgeyi Washington liderliğindeki eksene yaklaştırırken, bu ve diğer aktörlerle aralarındaki anlaşmazlıklar Ankara’yı Rusya ve İran’a yaklaştırıyor.
İsrail’in raporunda, Putin'in Tahran ziyaretinin, ABD tarafından yayınlanan ve İran'ın Rusya'ya Ukrayna'daki savaşta kullanılmak üzere yüzlerce insansız hava aracı (İHA) tedarik etmeyi planladığına dair haberlerin ardından gerçekleştiğine işaret edildi. Ancak rapora göre İran'ın kısa sürede yüzlerce gelişmiş İHA üretme kabiliyetine sahip olup olmadığı konusunda şüpheler olduğundan Rusya, İran'dan İHA satın alsa bile bunun büyük miktarda olmayacağı tahmin ediliyor.



Washington, SDG ile Suriye güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları yatıştırmak için müdahale etti

Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
TT

Washington, SDG ile Suriye güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları yatıştırmak için müdahale etti

Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı silahlı milisler, geçtiğimiz hafta çarşamba günü Suriye'nin Kamışlı kentinde ‘İrademizle devrimimizi koruyacağız’ sloganıyla düzenlenen gösteriye katıldı. (Reuters)

Washington’daki kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Brad Cooper’ın, Halep’in kuzeyindeki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde dün yeniden patlak veren Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye ordusu arasındaki çatışmaları yatıştırmak amacıyla temaslar yürüttüğünü bildirdi. Kaynaklar, bu girişimlerin, DEAŞ’ın ve düşman bölgesel güçlerin faydalanabileceği bir gerilimin önlenmesini hedeflediğini belirtti.

Çatışmaların, SDG keskin nişancılarının Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelere ateş açmasının ardından başladığı aktarıldı. Bu durumun, iki taraf arasında imzalanmış ateşkes anlaşmasının ihlali anlamına geldiği kaydedildi. ABD destekli Kürt güçlerin, Suriye’nin kuzeydoğusundaki özerk yönetimi kaybetme endişesiyle Şam’daki geçiş hükümetine entegrasyon planlarına karşı çıktığı ifade edildi.

Bu çatışmaların üzerinde, yeni Suriye hükümetinin kontrolünü zayıflatmayı amaçlayan İran müdahalelerinin gölgesinin dolaştığı belirtildi. ABD istihbarat raporlarına göre İran, Suriye’ye ve bölgedeki milislerine yönelik silah akışını sürdürmek için çabalarını yoğunlaştırıyor ve Şam yönetiminin yasa dışı silah kaçakçılığı güzergâhlarını dağıtmaya yönelik aldığı önlemlere uyum sağlamaya çalışıyor.

cdfrgt
Diplomatlar, Lübnan Ordusu eşliğinde Lübnan'ın güneyinde gerçekleştirdikleri bir tur sırasında, Lübnan Ordusu tarafından güney Litani bölgesinde ele geçirilen bir Hizbullah tünelini inceledi. (Lübnan Ordusu)

Öte yandan çeşitli raporlar, SDG’nin Lübnan’daki Hizbullah ile ilişkilerini güçlendirdiğine işaret etti. Bu kapsamda SDG’nin, Hizbullah adına Ammar el-Musavi başkanlığındaki temsilcilerle Beyrut’ta gizli bir toplantı gerçekleştirdiği aktarıldı. Toplantının, SDG ile Ahmed eş-Şera hükümeti arasındaki anlaşmazlıklar ve iki taraf arasında yeniden başlayan askeri çatışmalar ışığında, Suriye’deki güvenlik sorunlarının değerlendirilmesi amacıyla yapıldığı kaydedildi.

Üç kaçakçılık koridoru

Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nün (ISW) yayımladığı bir raporda, İran’ın kaçakçılık hatlarını yeniden canlandırdığı ve DEAŞ’a ülke içinde saldırılar düzenlemesi için destek verdiği belirtildi. Raporda, Suriye’nin geçiş sürecinde yaşadığı istikrarsızlık ortamında vekâlet çatışmalarının tırmanabileceği ve kaçakçılık ağlarının yayılabileceği uyarısında bulunuldu.

Raporlara göre, İran’ın Suriye’ye silah kaçakçılığı geleneksel ve yeni güzergâhların bir bileşimini içeriyor. Kara yolları ve kamyon taşımacılığı, Tahran’ın silah sevkiyatında başlıca yöntem olmaya devam ediyor. Bu kapsamda üç ana koridor öne çıkıyor: İlki Bağdat’tan er-Ramadi, Elbukemal, Deyrizor ve Tedmür üzerinden Şam’a uzanan hat; ikincisi Tahran’dan Basra ve Bağdat üzerinden et-Tanf’a, oradan da Şam’a giden güzergâh; daha az kullanılan üçüncü yol ise İran’dan Musul ve Haseke üzerinden Lazkiye’ye uzanıyor. Bu hatların, silahların daha sonra Lübnan’daki Hizbullah’a aktarılmasını kolaylaştırdığı ifade edildi. Raporda ayrıca İran’ın, SDG’nin kontrolünde bulunan Suriye’nin kuzeydoğusuna özel önem atfettiği vurgulandı.

dfrgt
Suriye'nin doğusundaki Elbukamal'da, ülke dışına kaçırılmak üzere hazırlanan SAM-7 füzeleri ele geçirildi. (SANA)

Raporlarda, sevkiyatların el yapımı patlayıcılar, havan mermileri, tanksavar mayınları, plastik patlayıcılar, uçaksavar füzeleri, hava savunma sistemleri, el bombası fırlatıcıları ve insansız hava araçlarını (İHA) kapsadığı belirtildi. Ayrıca Irak-Suriye sınırı yakınındaki Elbukemal bölgesinde, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından 2018’den bu yana inşa edildiği tahmin edilen ve silahların Suriye üzerinden Lübnan’daki Hizbullah’a aktarılmasında kullanılan bir yer altı tünel ağının bulunduğuna dair bilgiler sızdı.

Raporlar, yeni Suriye hükümetinin ülkenin tüm topraklarında denetimi sağlayacak açık ve yeterli kapasitelere sahip olmadığını, sınırları kontrol altına alabilmesi ve toprakları üzerinden yapılan kaçakçılığı engelleyebilmesi için uzun yıllara ihtiyaç duyacağını ortaya koydu.

Engelleme girişimleri

Suriye makamları, İran kaynaklı kaçakçılık girişimlerine karşı koymak için yoğun çaba harcıyor. CENTCOM, içinde bulunduğumuz aralık ayında Şam’daki yönetimi, Hizbullah’a gönderilmek üzere olan sevkiyatları engellemesi nedeniyle övdü.

Ortadoğu uzmanı Ata Muhammed Tebriz ise İran’ın faaliyetlerine ilişkin doğrulanmış raporlar bulunmadığını, ancak farklı medya kuruluşlarının Tahran’ın Suriye’de kendisine bağlı güçleri yeniden inşa etmeye yönelik çabalarına dair haberler yayımladığını söyledi. Tebriz, İran’ın Ahmed eş-Şera hükümetine karşı olan güçlerle iş birliği yapmaya ve bu çevrelerin sesini yükseltmeye çalıştığını savunarak, İran nüfuzunun Suriye’de yeniden kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

dfrg
DEAŞ saldırısında hayatını kaybeden Amerikan askerlerinin cenazelerinin ülkelerine geri gönderilmesi töreni (AP)

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Michael Knights, Beşşar Esed rejiminin çöküşünün teşvik edici bir gelişme olduğunu, ancak bunun İran’ın, Esed rejiminin eski destekçisi olarak, Suriye’yi Lübnan’daki Hizbullah’ı yeniden yapılandırmak için kullanmaktan kolayca vazgeçeceği anlamına gelmediğini söyledi.

Knights, Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte ülkeye araçlar, mali kaynaklar, insani yardımlar, yeniden imar malzemeleri ve tüketim mallarından oluşan bir akışın yaşanmasının beklendiğini, bunların büyük bölümünün komşu ülkelerden kamyon taşımacılığı yoluyla ulaştırılacağını belirtti. İran’ın bu akışı, Suriye, Irak ve Lübnan’daki uzantılarını silahla beslemek için kolaylıkla kullanabileceğine dikkat çekti.

Knights ayrıca İran’ın, geçmişte El Kaide ve Taliban örneklerinde olduğu gibi, Sünni cihatçı gruplarla taktik düzenlemeler yapma konusunda herhangi bir çekince göstermediği uyarısında bulundu. Bu yaklaşımın, Suriye sahasında DEAŞ ile de benimsenebileceğini ifade etti.


Sudani koalisyonu, Irak başbakanlığı sorununu çözmek için bir girişim öneriyor

"Koordinasyon Çerçevesi" güçlerinin toplantılarından birinden, (Irak Haber Ajansı)
"Koordinasyon Çerçevesi" güçlerinin toplantılarından birinden, (Irak Haber Ajansı)
TT

Sudani koalisyonu, Irak başbakanlığı sorununu çözmek için bir girişim öneriyor

"Koordinasyon Çerçevesi" güçlerinin toplantılarından birinden, (Irak Haber Ajansı)
"Koordinasyon Çerçevesi" güçlerinin toplantılarından birinden, (Irak Haber Ajansı)

Geçici Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani liderliğindeki İmar ve Kalkınma Koalisyonu, başbakanlık sorununu çözmek için kapsamlı bir siyasi girişim sunmayı amaçlıyor.

Es-Sudani'nin liderliğindeki hareketin medya organı dün yaptığı açıklamada, İmar ve Kalkınma Koalisyonu'nun siyasi çıkmazı aşmayı hedefleyen kapsamlı bir siyasi girişim üzerinde çalıştığını belirtti. Açıklamada, girişimin ayrıntılarının yaklaşan toplantılarında Koordinasyon Çerçevesi güçlerine sunulacağı ifade edildi.

Bu arada, İmar ve Kalkınma Koalisyonu üyesi Kusay Mahbuba, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, ayrıntı vermeden, “bu girişimin koalisyonun başbakanı seçme şartlarından oluşacağını” söyledi.

Öte yandan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Irak özel temsilcisi Mark Savaya, "X" platformunda yaptığı bir paylaşımda, bazı silahlı grupların silahsızlanmayı görüşmeye hazır olduklarını açıklamalarını memnuniyetle karşıladı, ancak "silahsızlanmanın kapsamlı ve geri döndürülemez olması gerektiğini" vurguladı.


Halep'teki çatışmalarda ölü ve yaralılar var

Halep'teki Şeyh Maksud mahallesinden yerleşim bölgelerine yapılan bombardıman sonucu yaralananlar el-Razi Hastanesi'ne sevk edildi (SANA)
Halep'teki Şeyh Maksud mahallesinden yerleşim bölgelerine yapılan bombardıman sonucu yaralananlar el-Razi Hastanesi'ne sevk edildi (SANA)
TT

Halep'teki çatışmalarda ölü ve yaralılar var

Halep'teki Şeyh Maksud mahallesinden yerleşim bölgelerine yapılan bombardıman sonucu yaralananlar el-Razi Hastanesi'ne sevk edildi (SANA)
Halep'teki Şeyh Maksud mahallesinden yerleşim bölgelerine yapılan bombardıman sonucu yaralananlar el-Razi Hastanesi'ne sevk edildi (SANA)

Suriye'nin kuzeyindeki Halep kentinde hükümet güçleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında çıkan çatışmalarda 2 kişi öldü, aralarında bir kadın ve bir çocuğun da bulunduğu 6 sivil yaralandı. Çatışmalar, SDG ile Suriye hükümeti arasında 10 Mart'ta varılan anlaşmanın şartlarının uygulanması için belirlenen son tarihin yaklaşmasıyla eş zamanlı olarak geldi ve bu sırada bir Türk heyetinin Şam ziyareti gerçekleşti.

Her iki taraf da çatışmaları kışkırtmakla birbirini suçlarken, Washington'daki kaynaklar Şarku’l Avsat’a, ABD elçisi Tom Barrack ve ABD Merkez Komutanlığı başkanı Brad Cooper'ın, çatışmaları azaltmak ve DEAŞ ile düşman bölgesel güçlerin işine yarayabilecek bir gerilimi önlemek için yetkililerle temas halinde olduğunu söyledi.

Ankara ve Şam, SDG'yi 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanmasını geciktirmekle suçladı ve Suriye'nin birliğini ve istikrarını baltalamaya yönelik her türlü girişimi reddettiklerini vurguladı.

Bu açıklama, Şam'da üst düzey bir Türk heyeti ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ve ilgili yetkililer arasında yapılan görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında geldi. Eş-Şeybani, Şam'ın SDG'den anlaşmayı uygulamaya yönelik "herhangi bir girişim veya ciddi bir istek" görmediğini, ancak yakın zamanda süreci ilerletmek için onlara başka bir yol önerdiğini söyledi.