Onurlu Adamlar Hareketi’nden Suriye rejimiyle bağlantılı gruplara operasyon

Suveyda’nın önde gelen isimleri tarafından yapılan ‘bölgeyi suçlulardan arındırma’ çağrısının ardından Onurlu Adamlar Hareketi üyeleri Suriye rejimiyle bağlantılı gruplara karşı operasyonlar düzenlemeye başladılar

Suveyda’ya bağlı Kanavat beldesinin girişi (Sosyal medya)
Suveyda’ya bağlı Kanavat beldesinin girişi (Sosyal medya)
TT

Onurlu Adamlar Hareketi’nden Suriye rejimiyle bağlantılı gruplara operasyon

Suveyda’ya bağlı Kanavat beldesinin girişi (Sosyal medya)
Suveyda’ya bağlı Kanavat beldesinin girişi (Sosyal medya)

Suriye'nin güneyinde nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’nın önde gelen yerel silahlı gruplardan biri olan Rical el-Kerame (Onurlu Adamlar) Hareketi, ‘silahlı terör çetelerine karşı’ yürüttüğü askeri operasyonların yeniden başladığını duyurdu. Onurlu Adamlar Hareketi tarafından yapılan açıklamada, operasyonlar çerçevesinde, Kanavat beldesinde söz konusu çetelerin en tehlikeli liderlerinden birinin hedef alındığı belirtildi. Bahsi geçen kişi birkaç gün önce Onurlu Adamlar Hareketi çatısı altındaki ‘el-Cebel Tugayı’ adlı silahlı grup tarafından serbest bırakılan Fecir Kuvvetleri’ne bağlı Fehd Güçleri’nin lideri Selim Hamid'den başkası değildi. Kanavat sakinleri ve gençleriyle işbirliği içinde, bölgenin dini liderinin ve önde gelenlerinin talebi üzerine Onurlu Adamlar Hareketi üyelerinin Kanavat’a yönlendirdiği belirtilen açıklamada, “Şeyh'ul Akl Hikmet Selman el-Hicri liderliğindeki, elleri masumların kanına bulanmış çete üyelerinin evlerine ve saklanma yerlerine baskın düzenlendi” denildi. Grubun tüm üyelerini teslim olmaya çağıran Onurlu Adamlar Hareketi, güçlerine karşı direnmeye çalışanlara sert bir şekilde yanıt verileceğini vurguladı. Hareket, Kanavat beldesindeki sivillere de Suveyda'yı terör çetelerinden temizlemek ve bölgede güvenlik ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla düzenlenen operasyonlar bitene kadar evlerinde kalmaları çağrısında bulundu.
Suveyda'daki yerel kaynaklar, Onurlu Adamlar Hareketi üyelerinin, Fehd Güçleri lideri Selim Hamid'in evinin yanı sıra cinayet işlemek hırsızlık yapmak ve Suveyda'daki Askeri İstihbarat Birimi'ne bağlı yerel grup Fecir Kuvvetleri ile işbirliği yapmakla suçlanan grup üyelerinin evleri de dahil olmak üzere Kanavat kasabasında birçok eve baskın düzenlediklerini aktardılar. Selim Hamid baskına uğradığında namuslu adamlar evinde bulunamadı.
Onurlu Adamlar Hareketi üyeleri, Selim Hamid’in evine baskın düzenlediklerinde onu evinde bulamadılar. Ancak, bazı grup üyelerinin tutuklandığını bildiren Hareket, suça karışmadıkları kanıtlanan dört kişinin serbest bırakıldığını ve baskınlar sırasında Onurlu Adamlar Hareketi üyelerini vuranların tutuklu kalmaya devam ettiklerini aktardı.
Merhec el-Cermani liderliğindeki el-Cebel Tugayı grubu, Fehd Güçleri grubunun lideri Selim Hamid'i silahlarını teslim ettikten ve bölgeyi terk etme sözü verdikten sonra serbest bırakmıştı. Suveydalı kaynaklar, bu adımın Hamid'in Onurlu Adamlar Hareketi ile yaptığı ilk anlaşma çerçevesinde atıldığını, ancak Hamid’in anlaşmaya uymayarak tüm silahlarını teslim etmediğini ve bu nedenle Ağustos ayı başlarında kendisine karşı bir operasyon başlatıldığını söylediler. Aynı kaynaklar, Cermani’nin Selim Hamid'e teslim olursa güvende olacağına söz verdiğini, ona baskı yapmak için kardeşini gözaltına aldığını ve Hamid’in bu yüzden teslim olduğunu hatırlattılar. Cermani, Hamid’i günlerce sorgulandıktan sonra, silahlarını teslim etmesini ve Suveyda'dan ayrılması şartıyla onu serbest bıraktı.
Suveydalılar arasında bu konuda görüş ayrılıkları söz konusu. Bazıları Cermani’yi cinayet, hırsızlık ve adam kaçırma ile suçlanan bir kişiyi serbest bırakmaktan ve birçok suça karıştığı için Kanavat beldesindeki diğer yerel grupların yanı sıra sivil ve dini liderlerin onu serbest bırakmaması taleplerini görmezden gelmekten sorumlu tutarken bazıları, Cermani'nin, Onurlu Adamlar Hareketi'nin Selim Hamid ile yaptığı ilk anlaşmada belirlediği şartları uyguladığını savundular. Hareket, Hamid gibi, kısa bir süre önce silahlarını teslim etmeleri ve normal hayata dönmeleri için diğer yerel gruplarla da bazı anlaşmalar yapmıştı. Hamid’in lideri olduğu Fehd Güçleri grubunun üyelerini ise Kanavat beldesinde Suriye rejimine ait kontrol noktasından sivillere saldırmayı reddedenler oluşturuyor. Ulusal Savunma Kuvvetleri’ne bağlı gruplara saldıran Fehd Güçleri, onları Mart ayı ortalarında meskun mahallelerdeki karargâhlarından kovdu.
Selim Hamid ve Merhec el-Cermani anlaşmasını destekleyenler ile reddedenler arasında tartışmalar devam ederken ve Suveyda’da hesap verebilirlik ve yerel soruşturmalar artarken Suriye hükümet güçlerinin hiçbir etkisi yok gibi görünüyor. Bölgedeki yerel haberleri aktaran ‘Suveyda 24’ adlı internet sitesi, Şam’daki üst düzey yetkililerin Suveyda’daki dini liderler ve önde gelenlerle mevcut aşamanın atlatılması amacıyla temas halinde olduklarını bildirdi.
Son olayların ardından birçok görevli subayın değiştirildiği Askeri Güvenlik Şubesine yeni bir yetkilinin atandığına dikkati çeken Suveyda 24, Şam’ın Raci Felhut liderliğindeki Fecir Kuvvetleri’nin temsil ettiği Suveyda'daki rejime bağlı oluşumları kaybettikten sonra, Askeri İstihbarat Şubesi çerçevesi dışında Suveyda'da yeni müttefikler arayışında olduğuna işaret etti.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.