Sednaya Hapishanesi’nden çıkan tutuklular ‘tuz odalarının’ dehşetini anlattı

Sednaya Hapishanesi’nin havadan görüntüsü (Twitter)
Sednaya Hapishanesi’nin havadan görüntüsü (Twitter)
TT

Sednaya Hapishanesi’nden çıkan tutuklular ‘tuz odalarının’ dehşetini anlattı

Sednaya Hapishanesi’nin havadan görüntüsü (Twitter)
Sednaya Hapishanesi’nin havadan görüntüsü (Twitter)

Suriyeli mahkum Abdo, 2017 kışında bir gardiyan tarafından loş bir hücreye atıldığında, ayak bileklerine kadar tuz gibi görünen bir şeyin içinde kalınca şaşırdı.
Savaşın yıktığı Suriye’nin en büyük ve en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya’da iki yıldır tutuklu olan Abdo, hapishaneye girdiğinden beri yetersiz olan yemeklerinde tuzdan mahrum bırakılmıştı.
Abdo birkaç dakika sonra, odanın içinde bir deri bir kemik kalmış ve tuza gömülmüş bir ceset gördü.
Eski tutukluların ‘mezar’ ve ‘ölüm kampı’ olarak nitelendirdiği hapishanedeki hayatını AFP’ye anlatan Abdo, bundan birkaç saniye sonra da, odada yerde yatan iki ceset daha olduğunu fark etti.
Abdo, Suriyeli mahkumların ‘tuz odaları’ dedikleri, soğuk morgların yokluğunda cesetleri korumak için tasarlanmış ilkel morglara atılmıştı.
Sednaya Hapishanesi’ndeki Tutuklular ve Kayıp Kişiler Derneği (ADMSP), ilk kez 2011 yılında patlak veren çatışma yıllarında morg işlevi gören ‘tuz odalarını’ yakında yayınlayacağı bir raporla belgeledi.
Araştırmalar ve eski mahkumlarla yapılan görüşmeler sonucu, Sednaya’da cesetlerin nakledilme zamanı gelene kadar yerleştirildiği bu tür en az iki tuz odasının olduğu tespit edildi.
Suriye’de rejim kontrolündeki bölgelerde yaşayan aile üyelerinin başına bir şey geleceği korkusuyla gerçek adının açıklanmamasını talep eden Abdo yaşadıklarını şöyle anlattı;
“Odaya girince ilk önce kendi kendime ‘onlarda bu kadar tuz var da bizim yemeğimize niye katmıyorlar’ diye sordum. Sonra soğuk bir şeye bastım. Birinin bacağıydı. Daha sonra tuzun üzerinde yatan diğer cesetleri görünce korkudan dondum. Benim de kaderimin bu olacağını düşündüm. Artık hareket edemiyordum, duvarın yanına oturdum ve ağlayarak Kur’an okumaya başladım.”
Şu an Lübnan’da yaşayan Abdo, yaklaşık bir buçuk saat odada hareket etmeden oturduğunu söyleyerek, o anı ‘hayatının yakında biteceğini düşünerek yaşadığı duygudan dolayı Sednaya’da gördüğü en zor şey’ olarak nitelendirdi.
Abdo, kırmızı binanın birinci katındaki tuz odasını, bir köşesinde ilkel bir tuvalet bulunan, kabaca altı metreye, sekiz metre olan bir oda olarak tanımladı.
Abdo, gardiyan kendisini mahkemeye götürmek üzere geri döndüğünde rahat bir nefes aldı. Ancak odadan çıkarken kapının yanında bir yığın ceset torbası gördüğünde tekrar hüzünlendi.
2020’de serbest bırakılan Abdo, “Sednaya’da kalbim öldü. Artık hiçbir şey beni etkilemiyor. Biri bana kardeşimin öldüğünü söylese bile bu benim için normal olur. Gördüğüm işkence, dayaklar ve ölümler sayesinde her şey normale döndü” diye konuştu.
AFP, 2014 yılında benzer bir deneyimi anlatan başka bir eski mahkum Mutasım Abdulsatır ile de Reyhanlı’daki evinde görüştü.
Abdulsatır, 27 Nisan 2014’te serbest bırakılacağını öğrendiğini, kader arkadaşlarıyla vedalaştığını ve mutlu bir şekilde gardiyanının arkasından yürüdüğünü anlattı.
Ancak serbest bırakıldığı gün tuz odasına sokulan Abdulsatır, kışın yolların buzunu çözmek için kullanılan 20-30 santimlik bir tuz tabakasının üzerinde durunca şaşırdı.
Odada dört yada beş ceset gördüğünü dile getiren Abdulsatır, “Serbest olduğum gün oraya konma sebebime gelince, sanırım bizi korkutmak istediler” dedi.
Abdulsatır üç-dört saat odada kaldığını ve çok terlediği için ayağının altındaki tuzların eridiğini belirtti.
Korkudan odaya idrarını yapan Abdulsatır, gardiyanın anlamaması için çabucak idrarı tuzla kapladı.
2011 yılında cezaevine girdiğinde 98 kilo olan Abdulsatır, çıktığında 42 kiloydu.
Bu odaların hala var olup olmadığı bilinmiyor.
ADMSP, tutuklular ve eski cezaevi çalışanlarının ifadelerine dayanarak, ilk tuz odasının 2013'ün ikinci yarısında bulunduğuna inanıyor.
ADMSP’nin kurucu ortağı Diab Serriya Gaziantep’te verdiği röportajda, “İşkence altında, hastalıktan veya açlıktan ölenlerin cesetleri için kullanılan en az iki tuz odası olduğunu tespit ettik” dedi.
Serriya, tuz odalarının cesetleri korumak, kötü kokuyu kontrol altına almak ve gardiyanları ve hapishane personelini bakteri ve enfeksiyonlardan koruma amacı taşıdığını söyledi.
Cesetlerin, tuz odalarına nakledilmeden önce, cezalandırma yöntemlerinden biri olarak tutuklularla birlikte iki ila beş gün arasında hücrelerde tutulduğunu bildiren Serriya, “Daha sonra cesetler, ölüm belgeleri için bir askeri hastaneye ve ardından toplu mezarlara nakledilmeden önce tuz odaları içinde iki gün bekletiliyordu” diye konuştu.
Sednaya’da çok sayıda ölüm yaşanmasına rağmen morg olmadığını söyleyen Serriya, “Ayrıca özellikle 2013 ve 2017 yılları arasında rejim güçleri ile muhalif gruplar arasında yoğun çatışmalar yaşandığı dönemlerde, cesetleri her gün hapishane dışına taşınması da zordu” diye ekledi.
İnsan vücudunu koruma teknikleri üzerine kapsamlı araştırma yapan, ABD Point Loma Nazarene Üniversitesi’nde anatomi profesörü olan Joy Balta, tuzun soğuk odalara basit ve ucuz bir alternatif olarak nasıl kullanılabileceğini açıkladı.
Balta, AFP’ye verdiği demeçte, “Tuz herhangi bir canlı dokuyu kurutma yeteneğine sahiptir ve bu nedenle ayrışma sürecini önemli ölçüde yavaşlatmak için kullanılabilir. Yüzey anatomisini değiştirecek olsa da bir vücut, amaca uygun olarak yapılmış bir buzdolabında olduğundan daha uzun süre bozulmadan tuzda kalabilir” dedi.
Eski Mısırlıların, vücudun natron adı verilen bir tuz çözeltisine daldırılmasını içeren mumyalama işlemini kullandıkları biliniyor.
Sednaya’da kullanılan tonlarca kaya tuzunun Halep vilayetindeki Suriye’nin en büyük tuz düzlükleri olan Cabbul Gölü’nden geldiği sanılıyor.
ADMSP’nin 10 eski tutuklu ve rejimin güvenlik ve askerlik hizmetlerinden 21 kişiyle yapılan görüşmelere dayanan raporu, cezaevinin idari yapısı, çalışma mekanizmaları ve örgütsel ilişkileri hakkında bugüne kadarki ilk ve en detaylı çalışma olacak.
Serriya, “Rejim Sednaya’nın kara delik olmasını istiyor, kimsenin bu konuda bir şey bilmesine izin verilmiyor. Suriye’de siyasi bir geçiş olursa, Sednaya’nın Auschwitz gibi bir müzeye dönüştürülmesini istiyoruz” diye konuştu.
AFP’ye konuşan tutuklular işkence ve hastalık bir yana en büyük işkencelerinin açlık olduğunu hatırlıyor.
ADMSP, 2011’de çatışmanın patlak vermesinden bu yana Sednaya’ya 30 bin kişinin girdiğini ve bunlardan yalnızca 6 bininin serbest bırakıldığını, geri kalanların çoğunun ise, özellikle ailelerin ölümlerinden nadiren haberdar edildiği için kayıp olarak kabul edildiğini tahmin ediyor.

 



Mısır ve Rusya, Sudan'da herhangi bir ‘paralel oluşuma’ karşı çıktıklarını vurguladı

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
TT

Mısır ve Rusya, Sudan'da herhangi bir ‘paralel oluşuma’ karşı çıktıklarını vurguladı

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)

Mısır ve Rusya, Sudan'da ‘paralel oluşumlar’ kurulmasını reddettiklerini açıkladı. İki ülke, Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolüne geçmesine yol açan güvenlik gelişmelerinin ardından ‘ülkenin birliğini koruma gerekliliği’ konusunda mutabık kaldı.

Bu, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında geldi. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın dün yaptığı açıklamaya göre, iki bakan ayrıca, ‘Sudan devletini ve ulusal kurumlarını koruma gerekliliği’ üzerinde durdu.

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, görüşme sırasında Abdulati'nin Sudan'ın birliği ve istikrarına Mısır'ın sarsılmaz desteğini yinelediğini söyledi. Halaf, Kahire'nin Dörtlü Mekanizma çerçevesinde sükuneti sağlamak ve kapsamlı bir ateşkese ulaşmak için gösterdiği çabalara işaret etti.

Abdulati, kapsamlı bir insani ateşkes sağlamak ve etkilenen bölgelere yardımın ulaşmasını kolaylaştırmak için güvenli koridorlar açmak amacıyla bölgesel ve uluslararası düzeyde ortak çabaların gerekliliğini vurguladı. El-Faşir şehrinde meydana gelen ihlalleri kınayan Abdulati, Mısır'ın kötüleşen insani durumdan duyduğu endişeyi dile getirdi ve Sudan halkına yardım desteği sağlamaya devam edeceğini belirtti.

HDK 26 Ekim'de el-Faşir'in kontrolünü ele geçirirken, komutanları Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) 29 Ekim'de güçlerinin şehirde ‘aşırılıklar’ işlediğini kabul etti ve soruşturma komiteleri kurulduğunu duyurdu.

Mısır'ın Sudan işlerinden sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüsam İsa, uluslararası tutumun Sudan’da HDK tarafından kurulan ‘paralel hükümeti’ tanımayı reddettiği yönünde net olduğunu belirtti. İsa, bu hükümetin hiçbir uluslararası tanınırlığı olmadığını, meşruiyetten yoksun olduğunu ve kurulmasının ‘Sudan ulusal çıkarları açısından olumlu bir etkisi olmayan fırsatçı bir tavır’ olarak değerlendirildiğini ifade etti.

İsa Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Paralel hükümetler herhangi bir birleşik devlet için tehdit oluşturur. Söz konusu hamle Sudan için yakın bir tehlike arz ediyor. Bu da Mısır ve uluslararası toplumun HDK'nin eylemlerini reddetmesinin nedenini açıklıyor” ifadelerini kullandı.

HDK, geçtiğimiz temmuz ayında, Sudan'da kontrol ettikleri bölgelerde bir başkanlık konseyi ve paralel hükümet kurulduğunu duyurdu. Ağustos ayı sonunda ise, Sudan Kurucu İttifakı, Hamideti’nin, ittifak tarafından kurulan hükümetin Başkanlık Konseyi Başkanı olarak yemin ettiğini duyurdu.

d
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ekim ayı ortasında Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, ‘insani yardımların ulaşmasını sağlamak için Sudan'da kapsamlı bir insani ateşkesin tesis edilmesi gerektiği’ yönündeki çağrısını yineledi. Abdulati cuma günü, ‘insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için insani yardım koridorları açılması gerektiğini’ vurguladı ve İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de meydana gelen ihlalleri’ kınadı.

İsa, “Son görüşmeler, Mısır’ın bu kritik dönemde çeşitli düzeylerde yürüttüğü sürekli çabalar çerçevesinde gerçekleşiyor. Bu görüşmeler, Dörtlü Mekanizma’nın girişimini hayata geçirmek amacıyla oldukça önemli” dedi.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD'den oluşan Dörtlü Mekanizma, Sudan'da ateşkesin sağlanması için çalışıyor. Dörtlü Mekanizma, geçtiğimiz eylül ayında Washington'da bakanlar düzeyinde bir toplantı düzenledi. Toplantıda, ‘Sudan'daki silahlı çatışmayı çözmek için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiği’ vurgulandı.

İsa, dünyanın Sudan'daki savaşa yeterince ilgi göstermediğini, ancak HDK'nin işlediği zulümler nedeniyle Gazze savaşının sona ermesinden sonra dikkatlerin buraya yönelmeye başladığını belirtti. İsa’ya göre Kahire, şu anda yaşananların ‘Sudan'ın bölünmesine yol açtığı için tüm kırmızı çizgileri aştığını’ düşünüyor.

Nisan 2023'ten bu yana Sudan, Sudan ordusu ile HDK arasında kanlı bir savaşa sahne oluyor. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre bu savaşta on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.


Sudan'ın el-Ubeyd şehrinde HDK'nın her an saldırabileceği korkusu hakim

Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
TT

Sudan'ın el-Ubeyd şehrinde HDK'nın her an saldırabileceği korkusu hakim

Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)

Güney Sudan'ın el-Ubeyd şehri sakinleri, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kentlerine saldırı hazırlığında olduğu yönündeki haberlerin ardından endişelerini dile getirirken, Sudan ordusu dün HDK'nın kente bir insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği saldırıyı önlediğini duyurdu.

Kuzey Kordofan eyaletinin yönetim şehri olan ve başkent Hartum'un yaklaşık 400 kilometre güneybatısında yer alan el-Ubeyd, 2023 yılının nisan ayından bu yana Sudan ordusu ile devam eden savaşta bu bölgeleri ele geçirmeleri halinde HDK için stratejik bir kazanca dönüşecek.

gthy
Darfur'un Kordofan bölgesine komşu kesiminde ordu ile HDK arasında çıkan çatışmaların yol açtığı yıkımdan bir kare (arşiv - AFP)

HDK, geçtiğimiz perşembe günü uluslararası arabulucuların sunduğu ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladı, ancak Birleşmiş Milletler (BM) daha sonra ‘gerginliğin azaldığına dair herhangi bir işaret bulunmadığını’ belirterek gelecekte daha fazla çatışma yaşanabileceği konusunda uyardı.

El-Ubeyd şehrinin Karima Mahallesi sakinlerinden Suad Ali, HDK'nın 18 aylık kuşatmanın ardından Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesindeki şehri el-Faşir’in kontrolünü ele geçirmesine atıfla “Özellikle el-Faşir’de yaşananlardan sonra mevcut durum bizi endişelendiriyor” dedi.

HDK'nın el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, toplu katliamlar, cinsel şiddet, kaçırma ve yağma olayları bildirildi. Bu olaylar uluslararası kamuoyunda kınama dalgasına yol açarken, çatışmaların petrol zengini Kordofan bölgesine sıçrayabileceği endişesi doğdu.

Darfur ile Hartum'u birbirine bağlayan önemli bir ikmal yolunun üzerinde yer alan el-Ubeyd şehrinde bir de havaalanı bulunuyor.

BM, pazartesi günü şehirdeki bir cenaze törenine düzenlenen saldırıda 40 kişinin öldüğünü açıkladı.

HDK geçtiğimiz hafta el-Ubeyd şehrinin kuzeyindeki Bara'yı ele geçirdi. BM’ye göre altı gün içinde 36 binden fazla kişi Bara beldesinden ve Kuzey Kordofan'daki diğer dört beldeden kaçtı.

HDK, geçtiğimiz hafta el-Ubeyd’e ilerlemek için Bara'da harekete geçtiğini duyururken sivillere askeri hedeflerden uzak durmalarını tavsiye etti.

El-Ubeyd şehrinin el-Kuba Mahallesi’nde yaşayan bir kişi, kimliğinin gizli tutulması şartıyla Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, “Yetkililerin güven verici açıklamalarına rağmen, Bara'da yaşananlar korkularımızı artırıyor” dedi.

HDK’nın arabulucuların ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladıktan bir gün sonra BM, Sudan'da ‘çatışmaların yoğunlaşması için açıkça hazırlıklar yapıldığı’ konusunda uyardı.

fhy
El-Faşir'in HDK’nın kontrolüne geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar tarafından kurulan geçici barınakların yer aldığı Ummu Yankur Mülteci Kampı (AFP)

Öte yandan BM İnsan Hakları Komiseri Volker Turk, Kordofan'da yaşanan olaylarla ilgili sert uyarıda bulundu.

Turk, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“El Faşir'in ele geçirilmesinden bu yana sivil kayıplar, yıkım ve kitlesel yerinden edilme vakaları artıyor. Gerginliğin azalacağına dair hiçbir işaret yok.”

Bir askeri kaynak cumartesi günü AFP’ye medyaya konuşma yetkisi olmadığı için isminin açıklanmamasını isteyerek şunları söyledi:

“Hava savunma sistemi bugün, Kuzey Kordofan eyaletinin yönetim şehri el-Ubeyd’de HDK’ya ait bir İHA’yı düşürdü.”

HDK, el-Faşir'i de eline geçmesiyle artık Darfur'daki beş yönetim şehrinin tamamını kontrol etmeye başlarken bu durum Sudan'ın doğusu ile batısı arasında bir bölünme yaşanacağına dair endişeleri artırıyor.

Sudan ordusu, başkent Hartum dahil olmak üzere kuzey, doğu ve merkezin çoğunu kontrol ediyor.

El-Faşir’in düşmesinden bu yana, 80 binden fazla kişi şehirden ve çevresinden kaçtı.

BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM), bu kişilerden bazılarının yakınlardaki Tola, Kabkabiya, Malit ve Kutum beldelerini sığındığını açıkladı.

Bir sivil toplum örgütü olan Darfur Yerinden Edilmiş Kişiler ve Mülteciler Koordinasyon Komitesi’nden dün yapılan açıklamaya göre 16 binden fazla kişi Tavile'ye gelirken acil olarak gıda, su ve tıbbi bakıma ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

HDK'nın kontrolü ele geçirmesinden önce el-Faşir’de yaklaşık 260 bin kişi yaşıyordu.

gthy
HDK savaşçıları Darfur bölgesindeki el-Faşir sokaklarında kutlama yapıyor (AFP)

İletişimin büyük ölçüde kesildiği şehirde mahsur kalan binlerce kişinin akıbeti hakkında bilinenler oldukça sınırlı.

Sudan'daki Norveç Mülteci Konseyi'nden insan hakları savunucusu Matilde Fo, AFP’ye yaptığı açıklamada, Tavile'ye gelen birçok ailenin beraberlerinde ‘kendilerine ait olmayan çocuklar’ ile geldiğini söyledi.

Fo, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, yol boyunca ebeveynleri ölmüş, kaybolmuş, kaos içinde ortadan yok olmuş, tutuklanmış veya öldürülmüş çocuklarla gelmek zorunda kaldıkları anlamına geliyor.”

AFP’ye konuşan hayatta kalan kişiler,  el-Faşir’den ayrılmaya çalıştıklarında kadınlar ve erkeklerin birbirlerinden ayrıldığını ve yakın kasabalarda yüzlerce erkeğin tutuklandığını söyledi.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün, el-Faşir'den kaçan mültecileri, yaklaşık bin kilometre kuzeydeki ed-Daba beldesinde ziyaret etti.

Sudan’ın ordu yanlısı hükümeti, HDK'nın geçtiğimiz yıl nisan ayında el-Faşir'i kuşatmaya başlamasından bu yana 50 binden fazla kişinin ed-Daba'ya kaçtığını açıkladı.


Suriye Cumhurbaşkanı Şara, resmi ziyaret için ABD'de

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, resmi ziyaret için ABD'de

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Suriye resmi haber ajansı SANA, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın dün resmi bir ziyaret kapsamında ABD'ye gittiğini bildirdi. Bir Suriye cumhurbaşkanının Beyaz Saray'a yaptığı ilk ziyaret olacak olan bu tarihi ziyaret sırasında Şara’nın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi planlanıyor.

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın açıkladığı gibi bu ziyaret sırasında, Şam'ın Washington liderliğindeki DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon’a (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.

Suriye’nin 14 yıllık yıkıcı bir savaşın ardından yeniden inşası için finansman aranıyor. Dünya Bankası, yeniden inşanın maliyetinin 216 milyar dolardan fazla olacağını tahmin ediyor.

ABD, Şara’yı Washington ziyaretinden birkaç gün önce ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) tarafından kendisine uygulanan yaptırımların kaldırmasının ardından, cuma günü resmi olarak küresel terörist yaptırım listesinden çıkardı.

Şara, New York'ta düzenlenen BM Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere ilk kez ABD'yi ziyaret etti ve burada bir konuşma yaptı, ancak Washington ziyareti Suriye cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret oldu.

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump ile Şara'nın Suriye yönetimi ile İsrail arasında doğrudan müzakereleri ele alması bekleniyor.

Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suriye Cumhurbaşkanı Şara’yı, 2020 yılında birçok Arap ülkesinin İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılmaya çağırmıştı.

Şara ise geçtiğimiz eylül ayında İsrail ile yapılan müzakerelerin, İsrail'in Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra askeri olarak ilerleme kaydettiği Suriye'nin güneyindeki bölgelerden çekilmesi ve hava saldırılarını durdurması şartıyla bir güvenlik anlaşmasına varılmasını amaçladığını açıkladı.