Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Stone nükleer enerjinin çevreyi korumak için en iyi seçenek olduğunu savundu.

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
TT

Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.

Hollywood'daki önemli yönetmenler ana akım türden filmler yapmak konusunda isteksiz oldukları için çalışmaya devam edemez hale geliyorlar. Bu durum hakkında Oliver Stone ve Spike Lee’nin katıldığı geçen yılki özel bir sohbette, iki yönetmen de ırkçı yaklaşımların devam etmesine izin veren genel siyasi duruma tepki gösterdi.  
Stone söz konusu sohbette, iki yönetmen arasındaki en zayıf halka gibi görünüyordu. Şikayeti gerçekçiydi ve o sırada oldukça mutlu gözüken Spike Lee'ye yönelik eleştirisi sertti.  Spike Lee’nin yönettiği Da 5 Bloods, ABD’li eleştirmenler arasında haklı bir beğeni elde etti.
Buna karşılık Stone birkaç yıldır yeni bir film yapamadığı için gündemden düşmüştü. 2016 yılında, İngiltere ve Fransa tarafından finanse edilen Edward Snowden hakkındaki ‘Snowden filmi’ ile çıktı. Ancak filmin ABD’deki gösterimi fazla ilgi görmedi.
Bu ay Venedik Film Festivali’nde konuşan Oliver Stone, Salvador filminde (ki bu film 1986 yılında yönetmenliğini yaptığı ilk fimdi), El Salvador'daki ABD politikası konusunu gündeme getirerek eleştirmişti. Evet, film merak uyandırdı. Ancak yönetmenin, CIA politikalarının ateşlediği, savaşın parçaladığı bir ülkede farklı ABD’liler hakkındaki hikayesini beslemek için uygun bulduğu tonlarca konuşma içeriyordu.

Ertesi yıl yaptığı Müfreze filminin konusu Vietnam'dı. Asker olarak katıldığı Vietnam Savaşı’na eleştirel sorularını gizlemeyecek şekilde ele aldığı ve ardından Vietnam'a değindiği Born on the Fourth of July (1989) filmini tamamlamadan kısa bir süre önce, 1987'de Wall Street ekonomi politikasına maruz kaldı.
Bundan sonra da John F. Kennedy (JFK) (1991) Malcolm X (1992) ve ardından Nizon (1995) filimleri geldi. Bu filmler büyük medya ve finansal başarı elde etti ancak Stone bu alanda istediğini elde etmekte zorlanmaya başladı. 2004 yılındaki Alexander (İskender) filmiyle sinema tarihine geçti. Ancak sonraki yıllarda çalışmaları daha az başarılı sonuçlar vermeye başladı. JFK filminin bıraktığı etkiyi gerçekleştirmese de 2008'de George W. Bush'u konu alan "W" filmini yapıncaya kadar istediği başarıyı elde edemedi.

Yönetmen Oliver Stone.
Ancak şimdi şaşırtıcı bir şekilde, Venedik Film Festivali’nin gösterimlerine yarışma dışı giren Nükleer adlı yeni bir filmle manşetlere dönüyor. Film, Toronto Film Festivali’nde gösterildi.
Nükleer filmi, yönetmenin film boyunca nükleer enerjinin toplum yaşamına sağladığı avantajlar ve önemi açısından bir fark yaratmadığı iddiasından yola çıkan belgesel türündeki bir yolculuk. Diğer yandan film, sağcı ve solcu ABD’lilerin nükleer enerjiyi kötüye kullanılması, onu daha yüksek ölçekte sömürmek isteyen gruplarca siyasallaştırılırken diğer taraftan çevreyi bu sömürünün genişlemesinden kurtarmak için bir kampanya yürütülmesini içeriyor.
Yönetmen filminde Demokrat Parti kadar çevreci görünüyor. Ancak bu onun yerleşik kurallara dayanmayan mevcut politikasını eleştirmesine engel olmamış.
Stone, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda başta son filmi Nükleer olmak üzere çevre ve siyaset alanındaki tepkilere ve duruşa ilişkin birçok merak edilen soruyu cevapladı:

-Kurallara dayanmayan, mevcut politikaları eleştiriyorsunuz...
Bu filmin nükleer enerjinin dünyaya pek çok fayda sağladığı gerçeğine açıklık getirmesini istiyorum. Çünkü modern yaşamın gereklerini sağlamak için nükleerin kullanımına dayanıyor olması nedeniyle bu belki de ürkütücü bir kelimedir. Ancak nükleer güç ve nükleer enerji arasında bir ayrım yapılmalıdır. İlki her şeyi mahvedebilir. İkincisi, iyi kullanılırsa hayatın gerekliliklerinden biridir.

- Filmde petrol ve türevleri yerine nükleer enerjiye güvenmek için ciddi bir çağrı var...
Kesinlikle. Nükleer enerji, çevreyi dünyadaki yaşamımızı tehdit eden çeşitli kaynaklardan kaynaklanan kirlilikten korumanın en iyi yoludur.

- Tüm bu bilgilere nasıl ulaştınız?
Elbette bir belgesel film çok fazla bilgi gerektirir ama burada mesele tek bir kaynaktan alınmış gibi sunulmasıdır. Joshua Goldstein'ın yazdığı Parlak Gelecek adlı film için seçtiğim aynı isimle bir süre önce yayınlanan bir kitap dikkatimi çekti. Bu tür konulara ilgi duyduğum için okudum, yazarıyla iletişime geçtim ve filmi birlikte yazmaya karar verdik. Böylece tanımladığınız şeyi tek bir kaynak olarak buluyorsunuz. Güvendiğimiz başka kaynaklar da var. Ama amaç, güvenilir bilgiler yayan ve ülkelerin kavram ve politikalarını ve yaşamın geleceğini incelemenin yolunu açan bir film yapmaktı.

- Dünya Çernobil ve Fukushima kazalarını ve bunların gezegenimizi çevresel tehlikelerden koruma çağrısını nasıl etkilediğini tartışıyor...
Tabii. Sanırım iki olay, karşı karşıya olduğumuz şeyle yüzleştirdi bizi. Ancak işler tehlikeli nükleer radyasyonun salınmasından daha boyutlu ve daha ciddi. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) geçen yılki raporu, mevcut durumun karbondioksitteki artış ve ve bugün meydana gelen önemli kirlilikle devam etmesi halinde 2050 yılında bildiğimiz dünyanın sonunu bekliyor olacağız ve hayat eski haline dönmesi imkansız hale gelmese de bu oldukça zor olacak.

- Konu sizi rahatsız etti mi?
Doğal olarak. Al Gore'un çevreyle ilgili çalışmalarını gördüm. Her şeyden bahsetmedi ama gördüklerim beni korkuttu. Filmi ve verdiği mesajı sevdim. Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim. Ben bir bilim insanı değilim. Ama hepimiz aynı hayatı paylaşıyoruz.

- Gerçekten korkutucu bir konu. Yaklaşık 30 yıl sonra dünyanın sonunun gelmesi kaçınılmaz mı?
Birincisi, elbette sadece bizim için değil, şüphesiz yükselen ve gelecek nesil için de korkutucu. İkincisi, kesinlikle kaçınılmaz. BM ajansı IPCC, olasılıkları artırmaz, ancak sonuçlar çıkarır. Filmde, "Korkacak zamanımız yok" diyorum. Biz zaten sorunun merkezindeyiz.

- Film çok sayıda röportaj, ziyaret ve seslendirmenizle verilen bilgilerden oluşuyor. Bu, özellikle bilgiler güvenilir olduğundan ve sizinle konuşan insanlar tam olarak neden bahsettiğinizi bildiğinden, onu ikna edici, çekici hale getiriyor...
Bu önemli bir not. Bu, kurgu olmayan bir film. Hepimizi dünyayı ve üzerindeki yaşamı kurtarmaya katkıda bulunmaya çağıran bir mesaj vermek için bahsettiği konuyu kaydeden bir film. Biz sorumluyuz ve bu sorumluluktan dolayı Ali'nin görevi sadece bu durumlar etrafında dönen bir film sunmak değil, aynı zamanda onu tartışmalara yol açacak ve izleyicileri ve yetkilileri içerdiği gerçeklere ikna edecek şekilde sunmaktır.

- Son yıllarda belgesellere ilgi duyduğunuz bir sır değil. Bunun sebebi nedir?
Belgesel sinema benim için olmazsa olmaz. Çünkü bu kapsamdaki film dram unsurlarını içermiyor. Aksine, doğrudan ve gerçek bir şekilde iletmek istediği mesajı verir. Elbette bu durum iyi bir film için de geçerlidir. Çünkü bildiğiniz gibi bir mesaj içermeyen çok sayıda belgesel var. Bu, dramatik filmlerin dürüst olamayacağı anlamına gelmez.

- Son zamanlarda bilim kurgu filmlerinden hangileri dikkatinizi çekti?
Don't Look Up’ı izledim, iyi bir film. Ama sonunda söylendiği etkiyi yaratmadı. Filmin yönetmeni Adam McKay ile bir araya geldim ve 2026'da dünyadaki yaşamın sona ereceğine olan inancıyla beni şaşırttı. Bu görüşü paylaşmadığımı söylediğimde bana kızgın bir bakış attı.

- Belgesel filmlere yönelik artan yöneliminizle ilgili soruya dönüyorum. Bunun nedeni Hollywood'un katılmadığınız  yaklaşımı olabilir mi?
Bu kesinlikle önemli bir neden. On yıl önce Vahşiler filminden sonra, sunduğum uzun metrajlı filmlerin senaryolarını Hollywood şirketlerine kabul ettirmeye çalışırken çok zorlandım ve sevmediğim filmleri yapmam için beni ikna etmeye girişimleri nedeniyle çok vakit geçirdim. Bu nedenle uzun metrajlı filmin olmaması ya da film ile diğeri arasında uzun bir sürenin geçmesi belgesel filmlere daha fazla odaklanmamı sağladı. Bu belgeseller arasında yürütücü yapımcılığını üstlendiğim Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili iki film var. Bu filmlerden biri de burada, Venedik’te gösterilen Ukrayna'da Ateş.

- Bu savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki buna katılmıyorum. Bu savaştan kaçınılabilirdi. Ancak NATO yıllarca Rusya'yı kışkırttı. Her savaşta olduğu gibi sorumluluk birden fazla tarafa aittir. Putin'in bu savaşı Batı'ya düşman olduğu için istediğini düşünmüyorum. Sorun bu değil, sorun Batı'nın ona düşman olması bence.

- 2017'de, kendisiyle ilgili televizyon filmi yapıldığında Putin ile tanıştınız. Hakkında ne düşünüyorsun?
Onu küresel siyasete ve etrafımızdaki olaylara çok aşina buldum. Onunla uzun uzun konuştum ve röportajın sonunda bana beklemediğim bir şey söyledi. Bana dayak yiyip yemediğimi sordu. Kensiisne “Evet” cevabını verdim. O da bana "O zaman bu film yüzünden dayak yiyeceğini biliyorsun" dedi.

-Bu film yüzünden dayak yediniz mi?
(Gülüyor) Hayır ama eleştirmenlerin, izleyicilerin ve hayatın tek bir yanı olduğuna inanan arkadaşlarımın aksi yöndekiş görüşleriyle karşılaştım.



Oscarlı aktör, Putin'le tanışmasını anlattı: "Aldandım"

 Sean Penn, Vladimir Putin'le 2001'deki ilk görüşmelerinde babalık hakkında konuştuklarını söyledi (AP)
Sean Penn, Vladimir Putin'le 2001'deki ilk görüşmelerinde babalık hakkında konuştuklarını söyledi (AP)
TT

Oscarlı aktör, Putin'le tanışmasını anlattı: "Aldandım"

 Sean Penn, Vladimir Putin'le 2001'deki ilk görüşmelerinde babalık hakkında konuştuklarını söyledi (AP)
Sean Penn, Vladimir Putin'le 2001'deki ilk görüşmelerinde babalık hakkında konuştuklarını söyledi (AP)

Inga Parkel 

Sean Penn, 2001 yapımı filmi Söz'ün (The Pledge) galasının ardından tanıştığı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le ilk görüşmesini anlattı.

Ukrayna'nın önde gelen destekçilerinden 65 yaşındaki Penn, Moskova Uluslararası Film Festivali'nde açılışını yapan gizemli gerilim filminin ardından Putin ve filmin yıldızı Jack Nicholson'la yemek yemiş.

Perşembe günü Jimmy Kimmel Live! programına konuk olan Oscar ödüllü ve iki çocuk babası aktör, aralarındaki sohbeti anlattı: 

Babalık hakkında konuştuk.

Putin'in eski eşi Ludmila Aleksandrovna Şkrebneva'dan en az iki kızı var.

Penn akşam yemeğinin, "dönemin ABD Başkanı George Bush'un 'Putin'in gözlerine baktım ve ona güvenebileceğimi hissettim' sözlerinden yaklaşık iki-üç hafta sonra" gerçekleştiğini söyledi.

Milk filminin oyuncusu, "Bunu söylerken itiraf etmeliyim ki, ben de aldanmıştım" diye ekledi. 

Orada samimi bir şey olduğunu hissetmiştim. Artık onun 30 bin çocuğu kaçırmaya, birçok insanı öldürmeye ve bu çocuklara ebeveynleriyle ülkelerinden nefret etmeyi öğretmeye çok istekli olduğunu biliyoruz. Yine de ülkemiz, onu yenecek kaynağı sağlamamız gerektiğini fark edecek kadar birlik halinde değil.

Sunucu Kimmel, "Bence ülkemizin çoğu birlik halinde" diyerek itiraz etti. 

Ülkemizi yönetenlerin bunu anladığını sanmıyorum.

Gizemli Nehir'in (Mystic River) yıldızı, Putin'le tercüman aracılığıyla mı konuştuğu sorusuna evet cevabı verirken Rus liderin "gösterdiğinden daha fazla İngilizce konuştuğunu ve anladığını" da belirtti.

Penn, "Sanırım bu KGB'yle [Sovyetler Birliği'nin eski gizli polis teşkilatı] ilgili bir şey" dedi.

Sean Penn, Ukrayna'nın Hollywood'daki en yüksek sesli destekçilerinden biri (Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Basın Ofisi)Sean Penn, Ukrayna'nın Hollywood'daki en yüksek sesli destekçilerinden biri (Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Basın Ofisi)

Oyuncu ve yönetmen daha önce 2023'te The Independent'a, Nicholson'la birlikte Putin'le yaptıkları görüşmeyi anlatmıştı.

Penn "Bir konvoya alındık. Putin'in onur konuğu olacağını biliyorduk. O dönemin ve mekanın doğası gereği, daveti kabul ettik" demişti.

Aktör "Bu konvoya katıldık. Ve onların istediği kadar hızlı gidiyorduk; geçtiğimiz köylerde tehlike yaratıp yaratmayacağımıza aldırış edilmiyordu" diye ekledi.

Midilli arabalarıyla giden çiftçiler karşıya geçmeye çalıştığında, araçlarımızdaki güvenlik görevlileri pencereden dışarı eğilip onları coplarla uzaklaştırıyordu. Bu saldırganlığa hiç gerek yoktu.

Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı topyekun istila operasyonu başlatmasından bu yana Penn, savaşın en dobra muhalifleri arasında yer alıyor.

Aktör o dönemde yaptığı açıklamada "Zaten canların alınması ve kalplerin kırılmasıyla acımasız bir hata yapıldı ve eğer Putin geri adım atmazsa, tüm insanlık için en korkunç hatayı yapmış olacak" ifadelerini kullanmıştı.

Devlet Başkanı Zelenskiy ve Ukrayna halkı, tarihi bir cesaret ve ilke sembolüne dönüştü. Ukrayna, demokratik hayallerin kucaklanması için gereken öncü güç. Onun tek başına savaşmasına izin verirsek biz Amerika olarak ruhumuzu kaybederiz.

Daha sonra Ukrayna'ya verdiği destek nedeniyle Penn'in Rusya'ya girişi süresiz olarak yasaklandı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment


Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
TT

Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)

Deniz arkeologları, MÖ 241'deki antik bir deniz savaşında Akdeniz'in dibinde kaybolan nadir bir Roma dönemi miğferi ortaya çıkardı.

"Olağanüstü biçimde iyi korunmuş" askeri miğfer, Batık Alanların Belgelenmesi Derneği üyesi derin deniz dalgıçları tarafından Aegadian Adaları sularında bulundu.

Araştırmacılar, miğferin o dönemde yaygın kullanılan "Montefortino" miğfer tipinin neredeyse eksiksiz bir örneği olduğunu ve iyi korunmuş yanak korumalarıyla öne çıktığını söylüyor.

Kültürel Miras Bölge Konseyi Üyesi Francesco Paolo Scarpinato, "'Montefortino' miğferi, şimdiye kadar bulunan en güzel ve eksiksiz miğferlerden biri" dedi.

Araştırmacılar, bu miğfer tipinin Romalılara Keltler tarafından tanıtıldığını ve MÖ 4. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar yaygın bir tercih haline geldiğini söylüyor.

Arkeologlar, miğferin muhtemelen MÖ 241'de Roma ve Kartaca arasındaki Birinci Pön Savaşı'nda gerçekleşen Aegates Muharebesi sırasında kaybolduğunu tahmin ediyor.

Tarihi kaynaklar, Kartacalıların bu savaşta Roma ordusundan sayıca üstün olduğunu ancak daha iyi eğitimli Romalıların onları yendiğini gösteriyor.

Bu durum, Kartaca'nın Sicilya'yı teslim etmesine ve 20 yıldan uzun süre sonra Birinci Pön Savaşı'nın sona ermesine yol açtı.

Uzun ve maliyetli savaşın sona ermesi, Roma'yı Batı Akdeniz'de baskın güç haline getirdi.

Scarpinato, "Bu buluntular, MÖ 241 savaşının tarihsel bilgisini zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda adamızın dünyada eşsiz bir kültürel mirasın koruyucusu olduğu imajını da güçlendiriyor" dedi.

Aynı deniz arkeolojik alanında dalgıçlar, MS 5. yüzyıla tarihlenen "kullanımı belirsiz" büyük bir bronz kulp da ortaya çıkardı.

Ayrıca daha önce bölgede bulunan ve üzeri kabuklarla kaplı yaklaşık 30 metal eser üzerinde Bilgisayarlı Tomografi'yle (BT) X ışını taraması yaptılar.

Bu eserler arasında MÖ 241'deki savaşta kullanılan ve yüzyıllardır deniz tabanında korunan kılıç, mızrak ve cirit gibi silahlar da var.

Arkeologlar, savaş sırasında bir Roma gemisinin Kartacalılar tarafından ele geçirilmesinin ardından bu eserlerin denize düşmüş olabileceklerinden şüpheleniyor.

Daha önceki bir sefer sırasında ele geçirilen eşyalardan biri de temizlenmiş ve üzerinde "Ser.Solpicio C.F. Quaestor Probavi(t)" ifadesine rastlanmıştı. Arkeologlar bunun Birinci Pön Savaşı'nın ortaları da dahil MÖ 243'ten beri Roma hakimi olan Gaius Sulpicius'a işaret ettiğini düşünüyor.

Independent Türkçe


Call of Duty'ye talip olan Spielberg'ün talepleri "yapımcıları ürküttü"

Call of Duty: Modern Warfare II (Activision)
Call of Duty: Modern Warfare II (Activision)
TT

Call of Duty'ye talip olan Spielberg'ün talepleri "yapımcıları ürküttü"

Call of Duty: Modern Warfare II (Activision)
Call of Duty: Modern Warfare II (Activision)

Kathryn Vann 

Activision'ın, Call of Duty'nin uyarlamasını çekmeyi teklif eden ödüllü sinemacı Steven Spielberg'ü reddettiği bildirildi.

Jurassic Park'ın yönetmeninin, oyunun yayıncısı teklifi reddedene kadar, en çok satanlar listesine giren askeri video oyunu serisini beyazperdeye uyarlamakla ilgilendiği söyleniyordu.

Puck'ın haberine göre Spielberg ve yapım şirketi Amblin, Er Ryan'ı Kurtarmak'ın (Saving Private Ryan) yönetmeninin proje üzerinde tam kontrole sahip olması koşuluyla Activision'a bir fikir sundu.

Ancak Spielberg'ün kontrol konusundaki ısrarı, şirketin tekliften "ürkmesine" neden oldu. Yayın kuruluşu, "Spielberg beraberinde, piyasadaki en iyi fiyatları, son kurguyu ve yapım ve pazarlama üzerinde tam kontrolü içeren ünlü Spielberg Anlaşması'nı getiriyor" iddiasında bulundu.

Anlaşma sağlansaydı projenin yapımcılığını Universal Studios üstlenecekti. Filmin yapımcılığını onlar yerine Paramount yürütecek.

The Independent cevap hakkı için Spielberg'ün bir temsilcisiyle temasa geçti.

Call of Duty tüm zamanların en popüler medya serilerinden biri. Çoğunlukla II. Dünya Savaşı gibi gerçek dünyadaki askeri senaryolarda geçen oyunlar, serinin başladığı 2003'ten bu yana 500 milyondan fazla kopya sattı.

Önceki günlerde yeni uyarlama duyurulurken yapımcılar, filmin popüler olması halinde eserin TV dizisine dönüşebileceğinin sinyalini verdi.

Call of Duty, gişe başarısı yakalayan diğer video oyunu uyarlamalarını takip ediyor. Bu yapımlar arasında bu yıl toplam 957,7 milyon dolarla yılın en çok hasılat yapan üçüncü filmi olan Bir Minecraft Filmi (A Minecraft Movie) de var.

Spielberg henüz herhangi bir video oyununu filme uyarlamasa da uzun zamandır Call of Duty serisinin hayranı olduğu söyleniyor.

Yönetmenin oğlu Max, MinnMaxx'e verdiği bir röportajda "Call of Duty'yi seviyor; maceralardan keyif alıyor" demişti.

Paramount CEO'su David Ellison, şirketin yeni uyarlamayı satın almasından duyduğu heyecanı dile getirmişti. Ellison "Hayatı boyunca Call of Duty hayranı olan biri olarak hayallerim gerçek oldu" demişti.

Filmin duyurulmasının ardından yaptığı açıklamada Ellison sözlerine şunları eklemişti:

Bu filme, Top Gun: Maverick'teki çalışmalarımıza rehberlik eden aynı disiplinle, mükemmellikten taviz vermeme sözüyle yaklaşıyoruz ve bu seriyle hayranlarının hak ettiği olağanüstü yüksek standartları karşılamasını sağlıyoruz.

Filmin prodüksiyonu henüz başlamadı ve hem oyuncu kadrosu hem de yönetmeni henüz kesinleşmedi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment