Lenderking ve Grundberg, Yemen’de ateşkesi uzatmak için çabalıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3928846/lenderking-ve-grundberg-yemen%E2%80%99de-ate%C5%9Fkesi-uzatmak-i%C3%A7in-%C3%A7abal%C4%B1yor
Lenderking ve Grundberg, Yemen’de ateşkesi uzatmak için çabalıyor
Bin Mübarek dün Yemen’deki İngiliz Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Chris Bould’u kabul etti (Şarku’l Avsat)
ABD Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler’in (BM) Yemen’deki ateşkesi uzatmayı ve kapsamını genişletmeyi hedefleyen çabalarını desteklemek üzere, Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking’in bölgeye geri döndüğünü duyurdu. Bu gelişme, Husilerin uzlaşmazlığı ve BM Güvenlik Konseyi tarafından ‘radikal’ olarak nitelendirilen talepleri gölgesinde geldi.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking’in bölgeye dönüşü, BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg’ın, ikinci uzatması 2 Ekim’de sona eren ateşkesi yeniden canlandırma çabaları bağlamındaki çalışmaları ile eş zamanlı olarak geldi. Ancak Husi milisleri, ateşkesi uzatma ve kapsamını genişletme konusundaki önerilere karşı çıktı.
Grundberg Twitter hesabında, salı günü Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yaptığı ziyareti tamamladığını belirtti. Ziyaret sırasında Devlet Başkanı Diplomasi Danışmanı Enver Karkaş ve Devlet Bakanı Halife Şahin el-Marar ile bir araya geldi. Taraflar, Yemen’de ateşkesin yenilenmesine yönelik çabalara devam edilmesi gerektiğini vurguladı.
Diğer yandan, ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking’in, Yemenliler için ateşkesin uzatılması ve kapsamının genişletilmesi konusunda anlaşmaya varmak amacıyla, BM liderliğinde Yemenli taraflarla yürütülen yoğun müzakereleri desteklemek üzere 11 Ekim’den itibaren bölgeye döndüğünü belirtti.
Açıklamada, Husilerin milyonlarca Yemenliye acil yardım sağlayan genişletilmiş bir ateşkes anlaşmasını destekleme fırsatına sahip olduğu belirtildi. Söz konusu acil yardım kapsamında, zor durumdaki devlet memurlarının maaşlarının ödenmesi, Taiz içinde ve Taiz’e giden yolların açılması, Sana Havalimanı’ndan yapılan uçuşların destinasyonlarının sayısının artırılması yer alıyor. Bunların yanı sıra, Yemenlilerin liderliğinde, adalet ve hesap verebilirliğin sağlanmasını, insan hakları ihlalleri ve suistimalleri için tazminat taleplerini güvence altına alan, sağlam ve kapsayıcı bir barış sürecine giden bir yol bulunmasını da kapsıyor.
ABD’den yapılan açıklamada, ateşkesin ‘Yemenlilerin yıllardır arzuladığı barışı sağlamak için en iyi fırsat’ olmaya devam ettiği ve ‘ABD ve uluslararası toplumun genişletilmiş ateşkesini desteklemeye hazır olduğu’ vurgulandı.
Şarku’l Avsat’ın yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, Husi milislerini ateşkesi 6 ay uzatılması ve ateşkes kapsamının, milis kontrolündeki bölgelerdeki hükümet çalışanlarının maaşlarının ödenmesi, Taiz ve diğer illerde ana yolların açılması, Sanaa Havalimanı’ndan yapılan uçuşlarda yeni destinasyonların eklenmesi, Hudeyde Limanı’nda kısıtlamaların kaldırılmasını da içerecek şekilde genişletme planını uygulanmasına ikna edemedi. Söz konusu önerilerle ilgili olarak, Yemen Başkanlık Konseyi ve meşru hükümeti bunları olumlu karşılanacağını duyurmuştu.
Yemen halkı, uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler ateşkesi uzatma ve kapsamını genişletilmesini umut ederken, Yemen hükümeti, Husi milislerinin İran gündeminin uygulayarak, kasıtlı bir şekilde barış sürecini engellediğini söylüyor.
Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek son açıklamalarında, Husi milislerini ateşkesi uzatma ve kapsamını genişletme konusunda olumsuz bir tutuma sahip olmakla suçlayarak “Barış anlaşması sürecini kasten engelliyorlar, Yemen’i savaş durumuna döndürmek ve savaş kapsamını da Kızıldeniz’de seyrüseferin yanı sıra Yemen ve bölgedeki uluslararası petrol çıkarlarını tehlikeye atacak şekilde genişletmek istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Bin Mübarek’in açıklamaları, Riyad’da İngiltere’nin Yemen Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Chris Bould ile görüşmesi ve İsviçre’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Wolfgang Amadeus ile yaptığı görüntülü görüşme sırasında geldi.
Resmi kaynaklara göre, Yemenli Bakan ülkesindeki hükümetin “Yemenlilerin barışa ulaşma arzusunu hayata geçirme ve Husilerin saldırganlığının neden olduğu insani acıyı hafifletme amacıyla büyük tavizler verdiğini” söyledi.
Hükümetin gösterdiği esnekliğin, “Husiler tarafından, Yemenlilerin çıkarları, güvenlikleri ve istikrarları hiçe sayılarak, İran’ın bölgedeki genişleme projesine öncelik vermekten başka hiçbir gerekçesi olmayan bir şekilde, uzlaşmazlık ve kibirle karşılandığını’ da sözlerine ekledi.
Uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler, ateşkesin uzatılması ve kapsamının genişletilmesine yönelik Husi uzlaşmazlığının, aylarca ateşkesin sağlanmasından ardından büyük çapta askeri çatışmaların geri dönmesine yol açmasından korkuyor.
İran rejimi tarafından finansal ve askeri olarak desteklenen milisler, ateşkesi uzatmak ve kapsamını genişletmek için Yemen hükümetin milislerin ve silahlı unsurların maaşlarını ödemesi şartı da dahil olmak üzere, meşru hükümet açısından kabul edilmesi mümkün olmayan koşulların yerine getirilmesinde ısrar ediyor.
Milislere tabi medyanın belirttiğine göre, darbe grubunun son tutumunda, Husilerin sözde Dışişleri Bakanı Hişam Şeref, Sana’da BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya ile yaptığı görüşmede, ateşkesin uzatılmasını kabul etmek için milislerin şartlarını yineledi. Söz konusu şartlar, İran silahlarının gelişini önlemek için gruba tabi olan giriş noktalarına uygulanan tüm kısıtlamaların kaldırılmasını ve uluslararası alanda tanınan Yemen’deki meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu desteğinin sona erdirilmesini içeriyor.
Yemen ordusu, Husi grubunu, Marib, Taiz ve ed-Dali’nin yanı sıra ülkenin batı kıyısındaki çeşitli cephelerde her gün onlarca saldırı düzenlemekle suçluyor.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yardım bekleyenler de dahil olmak üzere 40 kişi hayatını kaybettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5179324-i%CC%87srailin-gazze-%C5%9Feridine-d%C3%BCzenledi%C4%9Fi-sald%C4%B1r%C4%B1larda-yard%C4%B1m-bekleyenler-de-dahil
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yardım bekleyenler de dahil olmak üzere 40 kişi hayatını kaybetti
Geçtiğimiz pazar günü yardım almaya çalışırken açılan İsrail ateşiyle öldürülen yakınlarının cenazesi başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Bugün şafak vakti İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarında 40 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı.
Filistin Safa Haber Ajansı, ‘Apache helikopterlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısındaki es-Saftavi Caddesi'ndeki bir evi hedef alması sonucu bir çocuğun hayatını kaybettiğini, birkaç kişinin de yaralandığını’ bildirdi.
Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre, İsrail uçaklarının Gazze'nin güneyindeki es-Sabra mahallesindeki bir evi hedef alması sonucu yedi vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı.
Safa Haber Ajansı, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un kuzeyindeki el-Karara kasabasında bir çadırı bombalaması sonucu beş vatandaşın hayatını kaybettiğini’ bildirdi. Ajans, ‘işgal güçlerinin el-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki bir evi hedef alması sonucu bir vatandaşın yaşamını yitirdiğini, çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda kişinin ise enkaz altında kaybolduğunu’ kaydetti.
Filistin resmi haber ajansı WAFA dün akşam İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin orta kesiminde ve kuzeyinde düzenlediği bombardımanlarda üç Filistinlinin hayatını kaybettiğini, çok sayıda kişinin de yaralandığını bildirdi.
WAFA, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyinde insani yardım bekleyen insanları hedef aldığını; iki kişinin yaşamını yitirdiğini, birkaç kişinin de yaralandığını duyurdu.
WAFA, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda bir eve hava saldırısı düzenlediğini ve bu saldırıda bir Filistinlinin hayatını kaybettiğini, üç kişinin de yaralandığını bildirdi.
İsrail ordusu dün sabah Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlediği saldırıda, Independent Arabia fotoğrafçısı Meryem Ebu Dakka'nın yanı sıra Reuters, Associated Press (AP) ve Al Jazeera'da çalışan diğer meslektaşları da dahil olmak üzere beş basın mensubunu öldürdü.
Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlenen İsrail saldırısında öldürülen bir gazetecinin cenazesi defnedileceği yere taşınıyor. (AP)
Diğer yandan Hamas, ateşkes anlaşmasının Gazze Şeridi'ndeki rehineleri geri getirmenin tek yolu olduğunu yineledi ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu hayatta kalan rehinelerin kaderinden tamamen sorumlu tuttu.
Hamas tarafından pazar günü yapılan açıklamada, “Aracıların önerisini kabul etmemizin ardından Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme planını onaylaması, anlaşmayı engelleme kararlılığını teyit ediyor” denildi.
Kısmi bir anlaşmayı kabul ettiğini doğrulayan Hamas, kapsamlı bir anlaşmaya hazır olduğunu belirterek, ‘Netanyahu’nun tüm çözümleri reddettiğini’ ifade etti.
Ahmed eş-Şara: Suriye'nin stratejisi sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İbrahim (Abraham) Anlaşmaları bize göre değilhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5179322-ahmed-e%C5%9F-%C5%9Fara-suriyenin-stratejisi-sorunlar%C4%B1-ortadan-kald%C4%B1rmay%C4%B1-ama%C3%A7l%C4%B1yor
Ahmed eş-Şara: Suriye'nin stratejisi sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İbrahim (Abraham) Anlaşmaları bize göre değil
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin başkenti Şam’da, 22 Aralık 2024 (SANA)
İbrahim Hamidi
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Al Majalla tarafından kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta ülkesinin stratejisinin ‘sorunları çözmek ve anlaşmazlıkları gidermek’ olduğunu söyledi. İsrail ile Suriye arasındaki koşulların diğer Arap ülkeleriyle farklı olduğu için İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın Suriye için uygun olmayacağını belirtti.
Pazar günü öğleden sonra Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda medya genel yayın yönetmenleri ve eski enformasyon bakanlarından oluşan bir Arap heyetiyle yaptığı toplantıda konuşan Şara, katılımcıların Suriye'deki durumun yanı sıra ülkesinin komşularıyla ve dünya ile ilişkileri hakkındaki sorularını yanıtladı.
Sorular genellikle Suriye'deki siyasi, ekonomik ve güvenlik durumu ve yatırımların geleceği, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile olan müzakereler, Süveyda'daki olaylar, adem-i merkeziyetçilik ile federalizm ve merkezi devlet arasındaki fark ve İsrail ile müzakerelerin geleceğine yönelikti.
Şara’ya, Suriye'nin 1967 yılının haziran ayından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarına ilk kez başkanlık düzeyinde katılacağı New York ziyaretini sorduk. Şara bu soruya verdiği yanıtta, Suriye'nin önceki rejimin uygulamaları ve diğer ülkelerin Suriye'ye karşı tutumu nedeniyle ‘tecrit içinde tecrit’ edildiğini ve toplantılara katılımının, Suriye'nin politikaları veya bazı ülkelerin Suriye'ye karşı politikaları nedeniyle olsun, Suriye'ye karşı tutumlarda bir düzelme olduğunu gösteren en önemli işaretlerden biri olduğunu söyledi.
ABD'nin 1979 yılından bu yana Suriye’ye yaptırımlar uyguladığına, ancak şu anda ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikler (BAE), Katar, Ürdün ve Avrupa ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulduklarına dikkati çeken Şara, “Bu ziyaretin Suriye'deki değişimin en belirgin işaretlerinden biri olduğuna şüphe yok” ifadesini kullandı.
Beyaz Saray'ın Şam'ı davet etmesinden sonra Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları’na katılma olasılığına ilişkin sorumuza verdiği yanıtta, Suriye ile bu anlaşmalara katılan diğer Arap ülkeleri arasındaki farktan bahseden Şara, “Anlaşmalar, İsrail ile anlaşmazlık yaşamayan ve komşu olmayan Arap ülkeleri arasında yapıldı. Suriye'nin durumu farklı. İşgal altındaki Golan Tepeleri var” diyerek İbrahim Anlaşmaları'nın Suriye'de tekrarlanmasının mümkün olmadığını vurguladı.
Tüm sorunları çözmek ve anlaşmazlıkları gidermek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Şara, “Bu bizim stratejimizdir ve güçlü yönleri ve müttefikleri olan Suriye, hiçbir savaşa sürüklenmeyecektir. Bunun yerine, konumunu açıklamaya odaklanmış ve birleşik ve güçlü bir Suriye için destek kazanmıştır” ifadelerini kullandı.
Lübnan, eski rejimin iktidarı döneminde Suriye'nin politikalarından büyük zarar gördü. Coğrafyanın Lübnan üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu için ‘coğrafyanın baskısı’ olarak bilinen bir durum söz konusu.
Şara, İsrail ile Suriye arasında imzalanan 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması hakkındaki bir soruya “Önceki rejim 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’na bağlıydı. Anlaşmayı uygulamak için uluslararası güçler var” cevabını verdi.
İsrail'in, istihbarat raporlarının işaret ettiğinin aksine, Lübnan'daki savaşı Suriye'ye taşımaya bahis yapmış olabileceğini, ancak 8 Aralık'ta Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle şaşkına döndüğüne işaret eden Şara, “İsrail, bir gün içinde kendini yeni bir gerçeklikle karşı karşıya buldu ve stratejisi darbe aldı” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail, Suriye'nin stratejik varlıklarına ve Şeyh (Hermon) Dağı'nda işgal altındaki mevzilere ve Golan Tepeleri'nde Ayrılma Anlaşması kapsamındaki tampon bölgeye yüzlerce saldırı düzenledi. Bazı çevreler, Tel Aviv'in Suriye'nin bölünmesi üzerine bahis oynadığını düşünüyor.
Al Majalla Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Hamidi, Şam'da Arap ülkeleri ve Suriye medyasından aralarında gazeteci Aliye Mansur’un da bulunduğu bir heyeti kabul eden Suriye Cumhurbaşkanı Şara’ya sorular sorarken, 24 Ağustos 2025
Şara, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye'yi bölmeyi amaçlayan hiçbir politika başarılı olamaz. Golan Tepeleri 1967’den beri işgal altında ve bu işgal kimse tarafından tanınmıyor. Arap ülkeleri, bölge ülkeleri ya da uluslararası taraflardan destek görmüyor. Çünkü ülkeler, yayılma politikasına karşılar ve devletlerin birliğini korumak istiyorlar.”
Suriye Cumhurbaşkanı, başka bir soruya verdiği yanıtta şunları söyledi:
“Şu an önceliğimiz, 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’na veya benzer bir anlaşmaya geri dönmek, yani uluslararası denetim altında Suriye'nin güneyindeki güvenlik durumunu kontrol altına almaktır.”
Anlaşmanın içeriğine bağlı olduğunu belirten Şara, “Bir şey başardığımızda çekingen davranmayacağız. Ülkenin çıkarlarına uygun ve istikrara katkıda bulunan her adımımızı duyuracağız” diye belirtti.
Lübnan ile ilgili konulara da değinen ve Şam ile Beyrut arasındaki ilişkinin coğrafi özelliklerinden bahseden Şara, “Coğrafyanın Lübnan üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu için ‘coğrafyanın baskısı’ olarak bilinen bir durum söz konusudur. Suriye ile Lübnan arasında, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni tarihini yazabileceğimiz yeni bir sayfa açmamız gerekiyor. Aralarındaki olumsuz anılar silinmeli ve bunu yapma konusunda kararlılık var” şeklinde konuştu.
Sudani, mesajıma yanıt verdi ve Suriye'ye müdahale etmeden sınırın korunmasıyla sınırlı kaldı. Bu doğru yönde atılmış bir adımdı. Ben evlere kapılardan giriyorum. Irak’a da hükümeti aracılığıyla girmeyi ısrarla talep ediyorum.
Lübnan'ın istikrara ve ekonomik iyileşmeye ihtiyacı olduğunu ve Suriye'nin ekonomik yükselişinden büyük fayda sağlayabileceğini açıklayan Suriye Cumhurbaşkanı, “Limanlar, yollar ve iş birliği fırsatları gibi birçok ortak nokta var... Bu durum, Suriye'nin Lübnan'ı kontrol etmek istediği şeklinde anlaşılmamalı. Evlere sadece kapılarından girilmeli, en iyisi de bu. Ben de öyle yaptım. Lübnan Cumhurbaşkanı ve Başbakan Nevvaf Selam ile görüştüm.”
Şam'a girmesinden ve Esed rejiminin düşüşünden sonra, ‘herkesten eşit uzaklıkta’ olmak istediği için Lübnan'ın iç işlerine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadığını belirten Şara, Gazze'den Batı Şeria'ya ve diğer bölgelere kadar Ortadoğu'nun kaos içinde olduğunu belirterek, “Bölgede rol oynamak ve belirli durumları istismar etmek isteyen taraflar var. İran çok şey kaybetti, ekseni çok şey kaybetti ve geri dönüş yapmak için belirli durumları istismar etmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Bölgenin sorunlarını çözmesi gerektiğini vurgulayan Şara, “Suriye’de kriz patlak verdiğinde, tüm bölge etkilendi. Bu yüzden Suriye, bölgede istikrarı sağlamak istiyor ve Suriye’nin durumunu ve ekonomisini iyileştirmek, bölgeye bir model sunmak ve bölgedeki istikrarı desteklemek için çalışıyor. Suriye hükümetinin kurulmasıyla Lübnan, Irak ve bölgedeki bazı ülkelere bir mesaj gönderdim. Kotaları reddediyorum ve ülkenin yönetiminde tüm tarafların katılımının yanı sıra ortaklık istediğimizi, vatandaşlığı güçlendirmek istediğimizi söyledim, temel işte budur” diye konuştu.
Irak ile ilgili olarak Suriye’yi kurtarmak için başlatılan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu sırasında ‘bazı tarafların durumu istismar etmeye çalıştığını fark ettiğini belirten Şara, “Kasım ayında Halep'in kurtarılmasından sonra gözüm Irak dahil birçok tarafın tutumundaydı. Irak'ta karar üzerinde baskı vardı, bu yüzden Irak'taki durumu yatıştırmak için tereddüt etmedim. Irak'ın Suriye meselelerine müdahalesi işleri karmaşıklaştırırdı. Bu yüzden güven verici mesajlar gönderdim. (Irak Başbakanı Muhammed Şiya) Sudani, mesajıma yanıt verdi ve Suriye'ye müdahale etmeden sınırın korunmasıyla sınırlı kaldı. Bu doğru yönde atılmış bir adımdı. Ben evlere kapılardan giriyorum. Irak’a da hükümeti aracılığıyla girmeyi ısrarla talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Suriye Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sudani'yi, kalkınma önceliklerini ve endişelerini, istikrarı sağlama ve yatırımı teşvik etme arzusunu takip ettim. Sudani, iki ülke arasındaki ilişkileri iyileştirmek istiyor, ben de öyle. Bazı Iraklı tarafların Suriye'ye müdahalesinin yol açtığı yaralara rağmen, adım adım ilerliyoruz.”
Suriye’nin özgürleştirilmesi, Suriyelilerin aidiyet duygusunu geri kazandırdı. Suriye'nin limanlarını, yollarını ve demiryollarını komşu ülkelere ve dünyaya bağlamak da dahil olmak üzere, geleceğin Suriye'sini inşa etmeye yönelik stratejik planlarımız var.
Heyette yer alan gazeteciler, Suriye’nin kıyı kesimleri ve Süveyda'daki iç durum ve yaşanan olaylarla ilgili sorular da sordu. Şara, Süveydalıların çoğunun Şam'a sadık olduğunu ve son olaylarda ‘İsrail ile iş birliği yapan küçük bir azınlığın kargaşa çıkardığını’ belirterek, “Orada eski rejimin subaylarının ve uyuşturucu kaçakçılarının olduğu askeri güçler var” ifadesini kullandı.
Dürziler ve Bedevi aşiretleri arasında çatışmalar yaşandığını, tüm tarafların hatalar yaptığını, güvenlik güçlerinin müdahale ettiğini ve belki de bazı hatalar yapıldığını ifade eden Şara, sorunların sabırla çözülmesi, Dürziler ve Bedevi aşiretler arasındaki ilişkilerin yeniden kurulması ve uzlaşıya varılması için çalışılması gerektiğini vurguladı. Suriye Cumhurbaşkanı, “İsrail'in desteğiyle bölünme önerileri ise gerçekçi değildir. Süveyda halkı Suriye tarihi boyunca onurlu bir tutum sergilemiştir. Belirli bir grubun tutumu herkesi temsil etmez” şeklinde konuştu.
Suriye'nin bir bütün olduğunu ve silahların devletle sınırlandırıldığını vurgulayan Şara, “Kontrolsüz silahlar istikrar getirmez, aksine Suriye'ye, bölgeye ve komşularına zarar verir” dedi.
Suriye'nin kuzeydoğusundaki duruma da değinen SDG ile Kürtler arasında ayrım yapan Şara, Kürtleri ve önceki on yıllarda alınan bazı önlemler nedeniyle çektikleri acıları anladığını söyledi. Hedefin Kürtlerin hakları olması durumunda, bu hakların anayasada güvence altına alınacağı için kan dökülmesine gerek olmadığının altını çizen Şara, ancak kotaların da kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Arap gazetelerinin genel yayın yönetmenleri, yöneticileri ve eski enformasyon bakanlarından oluşan bir Arap medya heyeti, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayında Şara ile bir araya geldi, 24 Ağustos 2025
Şara, SDG lideri Mazlum Abdi ile 10 Mart'ta imzaladıkları ve tüm taraflarca kabul edilen ve diyalog için referans teşkil eden anlaşmaya atıfla, ‘uluslararası arabuluculuk ve anlayışa doğru ilerlemeden’ bahsetti.
Bir soruya verdiği yanıtta Şara, Suriye yasalarının 107 sayılı yasa ve Yerel Yönetim Bakanlığı ile bir ölçüde adem-i merkeziyetçi olduğunu, ancak önemli olanın federalizm veya adem-i merkeziyetçiliği tanımlamak olduğunu söyledi. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı habere göre Şara, “Eğer bu bölünme anlamına geliyorsa, kabul edilemez. Suriye birleşmek istiyor mu? Merkezi bir yönetim istiyor mu? Coğrafi yapısı buna izin veriyor mu? Halk buna razı mı? Konumu tüm bu soruların yanıtları belirliyor” ifadelerini kullandı.
Şara’ya kişisel deneyimi sorulduğunda ise tarihin herhangi bir döneminin o dönemin koşullarına ve yasalarına göre değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Geçmişi bugünün yasalarıyla yargılamak ya da bugünü geçmişin yasalarıyla yargılamak mümkün değil” şeklinde konuştu.
ABD’nin 2003 yılında Irak'taki savaşı başlatmasından önce Irak’a gittiğini ve 2005 yılında hapse atıldığını, serbest bırakıldıktan sonra Suriye'ye döndüğünü ve burada yalnızca rejim ve rejimin devrilmesi konularına odaklandığını anlatan Şara, cihatçı örgütler veya Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) gibi hiçbir İslamcı gruba bağlı olmadığını, Arap Baharı ile de hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirtti.
Suriye'nin ekonomik geleceği ve komşu ülkeler ve bölgeler arasında stratejik bir bağlantı noktası olarak oynadığı rol hakkında uzun uzun konuşan Şara, “Suriye'nin özgürleştirilmesinden bu yana, ülkelerden Suriyelilere birlikte yaşayan mezhepler olarak hitap etmemelerini istedik. Onlara şunu söyledik ve söylemeye devam ediyoruz: Suriyelilere bir ülke ve vatandaşları olarak hitap edin” dedi.
Şara, sözlerine şöyle devam etti:
“Suriye’nin özgürleştirilmesi, Suriyelilerin aidiyet duygusunu geri kazandırdı. Suriye'nin limanlarını, yollarını ve demiryollarını komşu ülkelere ve dünyaya bağlamak da dahil olmak üzere, geleceğin Suriye'sini inşa etmeye yönelik stratejik planlarımız var. Bunun yanında Suriye'nin turizm potansiyeli ve bir gıda sepeti olması da söz konusu.”
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara sözlerinin sonunda, ülkesinin doğu ekonomik kültüründen karma bir ekonomik kültüre geçiş sürecinde olduğunu belirterek “Suriye, hukuk ve bankacılık reformları da dahil olmak üzere bir rönesans yaşıyor” ifadelerini kullandı.
*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Barrack: Lübnan, Hizbullah'ı silahlarını teslim etmeye ikna etmek için 31 Ağustos'ta bir plan sunacakhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5179312-barrack-l%C3%BCbnan-hizbullah%C4%B1-silahlar%C4%B1n%C4%B1-teslim-etmeye-ikna-etmek-i%C3%A7in-31
Barrack: Lübnan, Hizbullah'ı silahlarını teslim etmeye ikna etmek için 31 Ağustos'ta bir plan sunacak
ABD heyeti, Beyrut'ta Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüştü. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)
Senatör Lindsey Graham başkanlığında Beyrut'u ziyaret eden ABD heyeti, bugün Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile ‘verimli’ bir görüşme gerçekleştirdiğini vurgulayarak, ‘ABD'nin Lübnan halkının ve güvenli ve müreffeh bir Lübnan'ın yanında olduğunu’ belirtti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Baabda Sarayı'ndan yaptığı açıklamada, “Başkan Donald Trump, Lübnan'ın refah içinde olmasını ve silahsızlandırılmasını istiyor. Üç başkan da refahı sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Öyleyse neden Hizbullah silahlı?” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı'ndan (NNA) aktardığına göre Barrack, “31 Ağustos'ta hükümet ve ordu bir plan sunacak. Savaştan bahsetmiyoruz, Hizbullah'ı silahlarını bırakmaya ikna etmekten bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Umutluyum, çünkü hükümetiniz harika bir şey yaptı ve ordudan Hizbullah'ı silahsızlandırmak için bir plan hazırlamasını istedi. Bu plan bize sunulacak. İsrail, Lübnan'dan çekilmekten memnun olduğunu ve Lübnan'ı işgal etmek istemediğini söylüyor.”
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus ise “İsrail, Lübnan hükümetinin kararlarına adım adım uyum sağlamaya hazır. Biz de hükümetin bu tarihi kararı uygulamasına yardımcı olacak ve İsrail'i adımlarını atmaya teşvik edeceğiz” şeklinde konuştu.
Heyet tarafından yapılan açıklamada, “Lübnan, Hizbullah'ı silahsızlandırmak için çaba gösterirse, biz de ona yardım etmek için burada olacağız. Kongre Lübnan'a farklı bakıyor. Eğer Lübnan bu yolda devam ederse, fırsatlar yakalayacak” ifadeleri yer aldı.
Açıklamanın devamında, “Güvenliği sağlamak için Lübnan ordusunu güçlendirerek cesur kararları desteklememiz ve Lübnan'ı güçlendirmek için mali reformları teşvik etmemiz önemli. Lübnan'ın seçimlerini desteklemek için baskı yapmaya devam edeceğiz… Hizbullah'ın gündemi Lübnan için uygun değil ve Lübnan halkı daha iyi bir gelecek istiyor. İran zayıf bir konumda ve iyi niyetli değil, ayrıca kapasitesi de azaldı” denildi.
Öte yandan İsrail dün, Lübnan Silahlı Kuvvetleri Hizbullah'ı silahsızlandırmak için adımlar atarsa Güney Lübnan'daki askeri varlığını azaltacağını ima etti, ancak İran destekli örgüt silahsızlanmayı reddettiğini yineledi. İsrail Başbakanlık Ofisi’nin açıklaması, Binyamin Netanyahu'nun Hizbullah'ı silahsızlandırma ve İsrail güçlerini Lübnan'dan çekme planında önemli bir rol oynayan Barrack ile görüşmesinden bir gün sonra geldi. Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, “Lübnan Silahlı Kuvvetleri Hizbullah'ın silahsızlandırılması için gerekli adımları atarsa, İsrail de kuvvetlerinin kademeli olarak azaltılması dahil olmak üzere benzer önlemler alacaktır” denildi. Açıklamada, İsrail kuvvetlerinin Lübnan'da kontrol ettikleri beş mevziden tamamen çekilip çekilmeyeceği açıkça belirtilmedi.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة