Yemen: Husi saldırıları BM barış çabalarını baltalıyor

Yemen, Husilerin terör eylemlerine karşı mücadele için uluslararası çabaları birleştirme çağrısında bulundu

Alimi, iletişim ve ulaşım sektörünün gelişimini görüşmek üzere Aden’de bir mini hükümet toplantısı düzenledi (SABA)
Alimi, iletişim ve ulaşım sektörünün gelişimini görüşmek üzere Aden’de bir mini hükümet toplantısı düzenledi (SABA)
TT

Yemen: Husi saldırıları BM barış çabalarını baltalıyor

Alimi, iletişim ve ulaşım sektörünün gelişimini görüşmek üzere Aden’de bir mini hükümet toplantısı düzenledi (SABA)
Alimi, iletişim ve ulaşım sektörünün gelişimini görüşmek üzere Aden’de bir mini hükümet toplantısı düzenledi (SABA)

Yemen hükümeti, enerji kaynakları ve deniz ticaretini tehdit eden Husi terörü ile mücadeleye ilişkin uluslararası çabaları ve bölgesel tutumları birleştirme çağrısını yineledi. Söz konusu çağrı, Husi milislerin son zamanlarda Arap Denizi’ne açılan Hadramut ve Şebve şehirlerindeki iki petrol ihracat limanına yönelik saldırılarının arka planında gerçekleşti.
Şarku’l Avsat’ın resmi kaynaklardan aktardığı bilgilere göre, Yemen hükümetinin açıklamaları, Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek’in Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed ile gerçekleştirdiği temaslar sırasında geldi.
İran destekli Husi milisler birkaç gün önce, ticaret hareketliliği ve petrol ihracatını engellemek amacıyla, Hadramut’ta bulunan Dabbe Petrol Limanı’na ve komşu Şebve şehrindeki en-Nişime limanına yönelik silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılar, Arap dünyası ve uluslararası düzeyde kınandı.
Yemenli resmi kaynaklar, Yemen Dışişleri Bakanı Bin Mübarek’in dün (Salı) Suudi mevkidaşı ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, Hadramut ve Şebve’deki petrol limanlarına yönelik Husi terörist saldırılarının, Yemen halkının acılarını daha da artıran ciddi bir tehdit oluşturacak şekilde bölgenin güvenlik ve istikrarına, uluslararası seyrüsefere ve enerji kaynaklarının güvenliğine yönelik yansımalarını ele aldı.
Bin Mübarek, Yemen hükümetinin Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu’nun Husi milislerini küresel bir terörist grup olarak sınıflandırma, onları boykot etme ve finansman kaynaklarını kurutma çağrısını memnuniyetle karşıladığını yineledi.
Yemen resmi haber ajansı SABA’ya göre, Bin Mübarek, bu terör eylemlerine karşı mücadele etmek, Yemen halkına karşı işlenen Husi suçlar ile ülkenin ekonomik kapasitesine ve bölgenin güvenlik ve barışına yönelik tehditleri ortaya çıkarmanın yanı bu sorumsuz davranışlara karşı sağlam bir uluslararası duruş sergilemek, Husileri küresel bir terörist grup olarak sınıflandırılmasını sağlamak için uluslararası çabaları birleştirmenin ve ortak hareket etmenin önemine dikkat çekti.
SABA’ya göre Suudi Dışişleri Bakanı “Suudi Arabistan, 2216 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının açık bir ihlali olan, İran destekli terörist Husi milislerinin barış sürecinin çabalarını baltalayan ve bölgenin güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir gerilimin göstergesi olan bu terör saldırılarını kınıyor” ifadelerini kullandı. Bakan, Yemen’in güvenliğini ve istikrarını garanti eden ve halkının isteklerini yerine getiren her adımına yönelik, Krallığın sağlam ve destekleyici bir tutuma sahip olduğunu belirtti.
Aynı bağlamda, Yemen kaynakları, Yemen Dışişleri Bakanı Bin Mübarek’in mevkidaşı ile Yemen petrol limanlarına yönelik Husi saldırılarının barışı sağlama ve savaşı sona erdirmeye yönelik uluslararası çabalara yansımalarını ele aldığını belirtti.
Yemenli bakan, Husi saldırılarını ‘terörist eylemler’ olarak nitelendirirken “Yemen halkının hayati altyapısının ve ekonomik oluşumlarının doğrudan hedef alınmasında tehlikeli bir gösterge’ olduğunu söyledi. Bakan aynı zamanda bu saldırıların BM elçisinin ateşkesi uzatma konusundaki tüm iyi niyetlerini baltaladığını belirtirken, terör eylemlerinin yıkıcı sonuçları konusunda uyarıda bulundu.
Bin Mübarek, uluslararası toplumun sorumluluklarını üstlenmesinin, milislere ve destekçilerine karşı katı önlemler almasının ve onları terör örgütü olarak sınıflandırmak üzere çalışmaların önemine dikkat çekti.
SABA’nın aktardığına göre, BAE Dışişleri Bakanı ülkesinin, ekonomik tesislere yönelik bu saldırıları, tehlikeli bir gerilim ve Yemen’deki savaşı sona erdirme çabalarına ilişkin uluslararası toplumun çabalarına açık bir meydan okuma olarak gördüğünü ve Husi milislerini kınadığını yineledi.
Yemen’deki Ulusal Savunma Konseyi, Husi milislerinin Hadramut ve Şebve şehirlerindeki iki petrol ihracat limanına yönelik saldırılarının ardından, Suç ve Ceza Kanunu, terörle mücadeleye yöne Arap ülkeleri arasındaki anlaşmalar ve Yemen tarafından onaylanan uluslararası ve bölgesel sözleşmeler ve anlaşmalar uyarınca, Husi milislerini bir terör örgütü olarak sınıflandırma kararı aldı.
Yemen’deki Ulusal Savunma Konseyi, kararın uygulamaya konulması açısından gerekli prosedürlerin tamamlanması için ilgili makamlara talimat verdi. Konsey, bu terörist gruba destek, yardım veya kolaylık sağlayan veya herhangi bir şekilde onlarla işbirliği yapan kurum ve kişilere uyarıda bulunarak, “Bu kişilere karşı sert önlemler alınacak ve cezalar uygulanacaktır” açıklamasında bulundu.
Husi grubunu terör örgütü olarak sınıflandırma kararının ardından, geçici başkent Aden’deki Yemen hükümeti, Ulusal Savunma Konseyi’nin bu kararını uygulamaya koymak üzere hızlı adımlar atılması için görüşmelere başladı. Bu adımlar sonucunda milis kontrolü altında bulunan bölgelerdeki nüfusun insani düzeyde zarar görmeyeceği vurgulandı.
Resmi kaynaklara göre, Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik, Ulusal Savunma Konseyi ve Başkanlık Konseyine, Husi milislerinin terör örgütü olarak sınıflandırılmasına ilişkin kararlarının uygulamaya konulması ve bu kararın, terörist milisler tarafından kontrol edilen bölgelerdeki vatandaşların yaşamlarını olumsuz etkilememesi için gerekli alternatiflerin geliştirilmesine yönelik talimat verdi.
Husilerin petrol limanlarına yönelik saldırısı, Yemen siyasi çevresini ve halkı kızdırdı. Darbe grubuyla herhangi bir anlaşmanın sona erdirilmesi ve milisleri barışa zorlamak ve başkent Sanaa’yı geri almak üzere en uygun seçenek olarak askeri seçeneğe geri dönülmesi çağrısında bulunuldu.



Filistin Yönetimi, Netanyahu ve Trump'ın açıklamalarından sonra Gazze Şeridi'nin devletleşmesi ve yönetilmesi konusunda ısrarcı

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da bir araya geldi. (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da bir araya geldi. (DPA)
TT

Filistin Yönetimi, Netanyahu ve Trump'ın açıklamalarından sonra Gazze Şeridi'nin devletleşmesi ve yönetilmesi konusunda ısrarcı

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da bir araya geldi. (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da bir araya geldi. (DPA)

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa dün yaptığı açıklamada, İsrail'in bir Filistin devletinin kurulmasını ve Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ne geri dönmesini engelleme planının başarılı olamayacağını belirtti.

Bakanlar Kurulu toplantısının başında yaptığı açıklamada Mustafa, “Kesin resmi pozisyonumuz, Gazze Şeridi'ndeki halkımıza yardım sağlayabilmemiz ve uzun zamandır beklenen bağımsız Filistin devletinin somutlaşmasına yol açacak yeniden inşa sürecini kolaylaştırabilmemiz için tek bir siyasi sistem, birleşik ulusal kurumlar ve tek bir güvenlik kurumu altında herkesin iş birliğini gerektiren Filistin topraklarında Filistin devletinin somutlaştırılmasıdır” dedi.

Mustafa sözlerine şöyle devam etti: “İsrail tarafı bu vizyonla savaşıyor. Tüm kurum ve kuruluşları ulusal otoriteyi zayıflatmak, Gazze Şeridi'ndeki halkımıza karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi için mali abluka altına almak ve geniş bir uluslararası mutabakatın konusu haline gelen Filistin devletinin kurulmasını engellemek için çalışıyor… İsrail planının desteklenmesi başarılı olamayacak. Zira halkımızın iradesi güçlü. Tüm gücümüz ve kararlılığımızla ulusal görevlerimizi yerine getirmek için sorumluluklarımızı üstlenmeye kararlıyız.”

Mustafa, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi sırasında ‘bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini’ açıklamasının ardından Filistin Yönetimi'nin bir Filistin devleti kurma ve Gazze Şeridi'ndeki sorumluluklarını üstlenme konusundaki ısrarından bahsetti. Mustafa ayrıca, Netanyahu’nun Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri kabul etmek için bir dizi ülkeyle iletişim halinde olduğunu ifade etti.

cdfgthy
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu pazartesi akşamı Beyaz Saray'daki yemekte ABD Başkanı Donald Trump'ı Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteren mektubun bir kopyasını elinde tutuyor. (DPA)

Netanyahu'ya Washington ziyaretinde eşlik eden üst düzey bir yetkili, İsrail'in bir süre daha Gazze Şeridi'nde kalabileceğini doğruladı. Yetkili, Netanyahu'ya eşlik eden gazetecilere yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde Filistin Yönetimi'nin olmayacağını söyledi.

‘Ertesi gün’ meselesi

Maariv gazetesi ve Walla internet sitesine göre Netanyahu ve Trump, ‘Gazze Şeridi'nde ertesi gün’ gibi merkezi ve karmaşık bir meseleyi görüştü. Görüşmenin ardından bir siyasi yetkili, “Ertesi gün elbette Filistinliler olacak ama Filistin Yönetimi olmayacak” dedi.

Maariv, toplantının ardından yalnızca Amerikalı gazetecilerin içeri alınmasına izin verilmesinin ardından Netanyahu'nun, İsrailli gazetecilerin üst düzey bir yetkili tarafından brifing verilmek üzere çağrılmasını istediğini bildirdi.

scdfgrthy
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu pazartesi akşamı Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump'la yediği yemekte konuşuyor. (EPA)

Yetkili, ertesi gün ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Ana ve gerekli koşul Gazze Şeridi'nde Hamas'ın olmamasıdır. Hamas silahsızlandırılmalı ve liderleri sürgün edilmeli. Başka bir güç Gazze Şeridi'ni kontrol etmeli ve silah kullanımını engellemeli.”

Hangi gücü kastettiği sorulduğunda ise “Bunu tartışıyoruz. İsrail ordusu her türlü tehdidi engellemek için her zaman hazır bulunacak. Gazze Şeridi'nde güvenlikten İsrail sorumlu olacak” yanıtını verdi.

Yetkili, Gazze Şeridi’nin sivil kontrolü konusunda şunları söyledi: “Gazze Şeridi'nde gündelik hayatı yöneten bir hükümet sistemi olmalı. Belki belli bir süre için orada olacağız ve bu konuda endişelenmemeliyiz. Eğer ilk aşamada orada olmazsak, iktidarı başka bir tarafa devredebileceğimizden emin olamayız. Gazze Şeridi'ndeki yönetim sistemi Filistinliler tarafından yürütülecek. Kesinlikle Filistinliler olacak ama Filistin Yönetimi olmayacak. Filistin Yönetimi Gazze Şeridi'ni yönetmeyecek.”

Üçüncü görüşme

Trump ile Netanyahu arasında pazartesi akşamı Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşme, Trump'ın geçtiğimiz ocak ayında başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana gerçekleşen üçüncü görüşmeydi.

Filistinlilerle barış istediğini ifade eden İsrail Başbakanı, Filistinlilerin gelecekte kuracakları bağımsız bir devleti İsrail'in yıkımı için bir platform olarak tanımladı ve bu nedenle egemen güvenlik yetkisinin İsrail'de kalması gerektiğini savundu.

dfrgty
ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi akşamı Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte (DPA)

Trump, gazetecilerin iki devletli bir çözümün mümkün olup olmadığı sorusuna “Bilmiyorum” dedi ve soruyu Netanyahu'ya yönlendirdi.

Netanyahu soruyu, “Filistinlilerin kendi kendilerini yönetmek için tüm yetkilere sahip olmaları gerektiğine inanıyorum, ancak bizi tehdit edecek herhangi bir yetkiye değil” diye yanıtladı.

Netanyahu ayrıca, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden çıkarılması konusuna da değinerek, İsrail ve ABD'nin, savaştan zarar gören Gazze Şeridi'nden ayrılmak isteyen Filistinlileri kabul edecek ‘birkaç ülke bulmaya yakın’ olduğunu söyledi.

Netanyahu, “Başkan Trump'ın seçim özgürlüğü diye harika bir vizyonu var. Eğer insanlar kalmak istiyorlarsa kalabilirler ama gitmek istiyorlarsa da gidebilmeliler” şeklinde konuştu.

Üst düzey bir İsrailli yetkili yemekten sonra yaptığı açıklamada, İsrail'in Trump'ın Gazzelileri gönüllü olarak göç etmeye teşvik etme konusunda ciddi olduğuna ikna olduğunu belirtti.

Söz konusu açıklamaların ardından Filistin Yönetimi'nden bir kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Onların tutumu biliniyor. Ancak biz siyasi bir süreç başlatmak için uğraşıyoruz. Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü kapsayan bir devlet kurma hakkımızdan taviz vermeyeceğiz.”