Harap evler: Yeniden yapılanma ve bakımsızlık arasında kaybolan Bağdat

Bağdat'ın tarihi alanları, simge yapılarının çirkinleştirilmesine tanık oldu: "Modern mimari, politik gerçekliğin bir tercümesidir"

Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
TT

Harap evler: Yeniden yapılanma ve bakımsızlık arasında kaybolan Bağdat

Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)

Harap evler neredeyse yıkılmak üzere, dükkânlar müşterilerle dolu ve eski dükkanlar kamu güvenliği şartlarından yoksun…
Bağdat'ın eski bölgelerindeki evlerin ve dükkanların çoğu bakımsızlıktan ve tarihi geçmişleri dikkate alınmadan onlarca yıldır yapılan rastgele inşaat çalışmalarından dolayı böyle görünüyor.
Irak'ın başkenti Bağdat, tarihi yerlerle dolu, ancak yıllar içinde tarihi mirasa ilgi duyulmamış ve bu yerler, ayırt edici mimari özelliklere sahip simge yapılarında değişikliklere tanık olmuş.
Buna karşılık Irak makamları, Bağdat'ın eski bölgelerinin tarihi eserlerini korumaya çalışıyor, ancak girişimleri her yıl yenilenen inşaat projeleri sebebiyle sonuçsuz kalıyor.

Acıyla inleyen duvarlar
Iraklı araştırmacı Salih Lefte, başkent Bağdat'ın savaşlar ve istilalar görmüş, ardı ardına imparatorluklara ev sahipliği yapmış herhangi bir antik kent gibi olduğunu, bu nedenle farklı dönemlere uzanan tarihi alanları içerdiğini ve Irak'ın tüm kentleri gibi bu kentin de ihmalden muzdarip olduğunu söylüyor. Tarihi mekanların korunması ve bakımının yapılması çalışmalarına dahi yolsuzluğun bulaşması veya anlaşmalı şirketlerin bu tarihi sitelerin bakımını yapma konusunda deneyimlerinin olmaması, yapıların çirkinleştirilmesine yol açıyor.
Lefte, "Sitelerin şehrin tarihini sergileyen turistik alanlar olması mümkündü, ancak Irak'taki tüm bu karışıklık ve ihmaller dolayısıyla dikkatler bu alanlara odaklanmayacak. Zaten tarihi yerler unutulmaya yüz tutmuş ve bazıları yavaş yavaş çöp alanına ya da köpek barınağına dönüşmüş durumda" diyor.
Ekonomi araştırmacısı Bassam Raad, tarih boyunca Bağdat'ın  Irak'ın başkenti ve şehirlerinin anası olduğuna ve kültürel, ekonomik ve ticari alandaki temel rolünün yanı sıra insanları etkileyen ve tarihte önemli bir yere sahip olan ebedi şehir olduğuna inanıyor.
Raad, "Tarihi eserler her zaman medeniyetin en iyi göstergesidir ve Osmanlı ve İngiliz işgali dönemleri, inşa edildikleri yerin turistik olarak değerini artıran cami, bina, saray ve köprülerin izlerini bırakmıştır. Ancak tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan, ihmal ve yok olmaya yüz tutmuş olan müzeler, kütüphaneler, okullar, meydanlar ve eski Bağdadi binaları gibi tarihi yerlerin korunması için turizm yasalarına yönelik politika ve düzenlemelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Bağdadi mirasını korumak ve eski Bağdat'ın alanlarını ve anıtlarını restore etmek için gerekli fonları tahsis etmek ve ardından festivaller ve mevsimlik etkinlikler gibi kültürel faaliyetleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekonomik ve sosyal kalkınmayı yeniden canlandırmak için turizm politikaları geliştirilmelidir.

Tarihin aksi
Mezopotamya şehirleri birçok tarihi mimari ile doludur, ancak bugün gördüğümüz, Irak'ın tarihi ve kültürüyle ilgisi olmayan ev ve binalardır ve eski yapılardan tamamen farklıdır.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Iraklı mimar ve akademisyen Vinus Süleyman, krizin hemen hemen tüm devlet kurumlarını kapsadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Tarihi yapılar, çağlar boyunca mimarisiyle ülkenin kimliğini şekillendiren hazineler olarak kabul ediliyor. Örneğin Bağdat'ın tarihi merkezinde bütünleşik bir kolaj olan bir pano görüyoruz ve içindeki her parça siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer boyutlarıyla ülke tarihinin bir bölümünü anlatıyor. Bu pano, modern mimarinin çok nadir mirasını dahi içeriyor. Özellikle geçen yüzyılın altmışlı, yetmişli ve hatta seksenli yıllarında Bağdat'taki mimarlığın kimliğini şekillendirmede önemli bir etkisi olan bütün bir Iraklı mimar kuşağının mimarisini gözler önüne seriyor".
Süleyman şöyle sorguluyor: "Biz bu zengin mirasın neresindeyiz? Tüm bu mirasın ciddi bir şekilde ihmal edildiğine tanık olmak çok üzücü ve işler bu şekilde devam ederse korkarım büyük bir kısmının yok olacağı bir aşamaya geleceğiz".
Iraklı Mimar Süleyman sözlerine şöyle devam ediyor: "Reşid Caddesi'nden Abdullah İhsan Kamil ve Rif'a Cadirci tarafından tasarlanan yuvarlak beyaz Abbud binası yönüne yürüyüp, tarihi Mercan Camii ve solundaki Rafidin Bank binasının yanından geçtiğimde, her biri koca bir tarihe tanıklık eden binalar önümde sıralanıyor. Hepsi tüm siyasi, sosyal ve ekonomik detaylarıyla Irak'taki yaşamın bir dönemini özetliyor... İçimi bir hüzün kaplıyor ve bu binalar korunup yatırım yapılsa ne olur diye düşünmeye başlıyorum. Eski kafeler ve dükkanlar; el-Kabbanci, Nazım el-Gazali ve Selime Paşa'nın seslerini kulağıma fısıldıyor. Çay arabaları ve özgün kokularıyla yöresel yemek mekanları görüyorum ve yabancı turistlerin bu tarihin ve tarihimizin tadını çıkardığını, gençlerimizin tarihiyle övündüğünü hayal ediyorum. Ölümsüz Dicle Nehri'nden, hepimizi Binbir Gece Masalları'ndan yeni bir hikayeye taşımak için bir esinti geçiyor, sonra hayalimden otobüslerin sesiyle uyanıyorum ve çöp yığınlarına takılıp tökezliyorum ve ihmal sonucu öldürülen harap binaları görmek için başımı kaldırıyorum”.
Süleyman, sorunu şöyle açıklıyor: "Tarihi mekanları kurtarmak için yapılanlar bile aslında kelimenin tam anlamıyla bir yıkım, çünkü uzman olmayanlar tarafından rastgele yapılıyor. Bu alan, mimar, tarihçi, sosyolog ve diğerleri dahil olmak üzere farklı alanlarda özel yetkinlikler gerektirdiğinden, herhangi bir mimarın tarihi binaları restore edebileceğini düşünmek bile çok tehlikelidir”.

Köklere yolculuk
Çağdaş mimariye gelince, Süleyman bu konuda "Ne yazık ki, durumu zengin mimari mirasın durumundan daha az üzücü değil. Mimarlık şu anda çağdaş yerel mimari oluşturmak için gerekli temellerden yoksundur. Bunun sebepleri çoktur elbette, ancak en önemlileri bu konudaki mevzuat ve kanunların uygulanması ile ilgilidir” diyor.
Mimar Süleyman şöyle devam ediyor: "Çağdaş yerel mimarinin sorunu, kimliğini oluşturacak her şeyini kaybetmiş olmasıdır. Örneğin sıkı kumaşlara, Bağdadi sokaklarına ve orta avlulu muhteşem görünümlü evlere gelecek olursak, sanatsal zenginliklerine rağmen, onların iki temel kriterden doğduklarını görürüz. Birincisi yerel iklim ortamı, ikincisi ise toplum yapısı içindeki sosyal ve dini inançtır ve bu iki kriter temelinde şehirler, oturmuş bir mimari tarzı, zenginlik ve çeşitlilik üzerine inşa edilmiştir".
Iraklı mimar, "Şu anda gerekli olan, geçmişin mimarisinden biçimsel özelliklerin kopyalanıp yapıştırılması değil. Çünkü bu, biçimsel olarak ayrı bir parça değil, kapsamlı bir sistemin tamamlayıcısı olan bir mimari unsurdu ve varlığı bu sistem içindeki temel işlevi için bir zorunluluktu. Bu nedenle çözüm, geçmişin mimarisinden rastgele koparılan ve çağdaş mimariye yeniden entegre edilen biçimsel unsurları tekrarlamamaktır” diyerek yeni bir mimari üslup yaratmanın önemine dikkat çekiyor.
Iraklı mimar, "Çözüm, çağdaş yerel mimarlığın kimliğini oluşturmak için temel kriterleri netleştirecek her şeyi yeniden düşünmek ve geçmişin mimarisindeki başarılı mimari oluşumların mekanizmalarından ders çıkarmaktır. Bütün bunlar ülkedeki siyasi boyutla ilgilidir. Mimarlık aslında bir bağlamda da siyasi gerçekliğin bir tercümesidir. Siyasi otoritelerde net ve bilinçli bir vizyon oluştuğunda, geçmişin deneyimlerini ve köklerimizin mimarisini dikkate alarak Bağdat ve Irak'ta çağdaş yerel mimarinin kimliğini oluşturmaya yönelik olumlu bir adım atabiliriz" diyerek sözlerini noktalıyor.



BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bugün Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısı yapan ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını öngören bir karar tasarısı üzerinde yeniden oylama yapacak. Söz konusu öneri, ABD'nin tekrarlanan vetolarına rağmen 23 aydır devam eden savaş karşısında harekete geçmeye çalışan üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor. Bugünkü oylama, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği ve 14 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir ortamda gerçekleşiyor.

Bu arada, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus bugün, zaten baskı altında olan Gazze'deki hastanelerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara harekatının genişlemesi nedeniyle ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu belirterek, ‘bu insanlık dışı koşulların sona ermesi’ çağrısında bulundu. Ghebreyesus, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Gazze'nin kuzeyindeki askerî harekât ve tahliye emirleri, yeni bir göç dalgasına yol açarak, zaten psikolojik travma yaşayan aileleri, giderek küçülen bir alana itiyor. Baskı altında olan hastaneler çöküşün eşiğindeyken, şiddetin artması erişimi engelliyor ve WHO'nun hayati önem taşıyan ekipmanları ulaştırmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Filistin Enformasyon Merkezi, bugün Gazze Şeridi'nde hayatını kaybeden 14 kişiden 9'unun Gazze şehrinden olduğunu bildirerek, ‘işgal güçlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısında vatandaşların evlerini yıkmak için tonlarca patlayıcı yüklü 4 zırhlı aracı patlattığını’ kaydetti. Nuseyrat'taki el-Avde Hastanesi, dün gece, ‘İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın 7. Blok bölgesindeki bir evi hedef alması sonucu dört şehit ve on yaralıyı kabul ettiğini’ bildirdi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise bugün, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında çatışmaların genişlediğini duyurarak, ‘İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı cihazlar içeren bir silah deposuna saldırı düzenlendiğini’ kaydetti.

Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “162. ve 98. tümenler, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehrinde savaş operasyonlarını genişletiyor ve terörist altyapıyı yok ediyor” dedi.

Adraee’nin paylaşımının devamında şu ifadeler yer aldı: “İsrail Hava Kuvvetleri dün, Gazze şehrinde Hamas'a ait bir silah deposuna saldırı düzenledi. Bu depoda, bölgede faaliyet gösteren İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere hazırlanmış patlayıcı cihazlar depolanıyordu.”

‘Acil ateşkes’

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda seçilmiş üyeler, BM'nin Gazze Şeridi'nde resmi olarak kıtlık ilan etmesinin ardından karar taslağı üzerinde görüşmeler başlattı.

Metnin ilk taslağı, yardımların ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyordu. Ancak diplomatik kaynaklar, Fransa ve Birleşik Krallık'ın, küresel barış ve güvenliği korumak için kurulmuş bir kuruluş tarafından yayınlanan ve ABD'nin her halükârda engelleyebileceği, tamamen insani yardım amaçlı bir kararın yararlılığı konusunda şüpheci olduklarını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bugün oylamaya sunulacak olan karar taslağı, insani yardımların girişine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyor. Aynı zamanda, ‘Gazze'de acil, koşulsuz, kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyor.

İsrail ordusuna göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si halen Gazze Şeridi'nde esir tutuluyor; bunlardan 25'i hayatını kaybetti.

ABD, daha önce BM Güvenlik Konseyi'nde oylamaya sunulan benzer karar taslaklarını reddetmişti. En son haziran ayında, müttefiki İsrail'i korumak için veto hakkını kullanmıştı.

Öfke ve hayal kırıklığı

Öncekilerle aynı kaderi paylaşması muhtemel olsa bile, bunu tekrar denemenin faydası olup olmadığı sorusu gündeme geliyor.

Bu soruya yanıt olarak bir Avrupalı diplomat, “Hiçbir şey yapmamak, BM Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesine ve küresel kamuoyuna konumlarını açıklamak zorunda kalmayacak olan Amerikalılar için kolay olacaktır” diyerek, sadece ABD'nin veto hakkından korkulduğu için hiçbir şey yapmama fikrini reddetti.

İsmini vermek istemeyen diplomat, “Bu, sahadaki Filistinlilere pek yardımcı olmuyor, ama en azından çaba gösterdiğimizi göstermeye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.

Önceki veto, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 14 üyesinin öfkesini uyandırdı. Bu üyeler, İsrail'e Gazze halkının içinde bulunduğu kötü durumu sona erdirmesi için baskı yapamamanın hayal kırıklığını giderek daha fazla dile getiriyorlar.

Yahudi devleti, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te topraklarına düzenlediği saldırının ardından patlak veren savaşı durdurması için uluslararası baskıyla karşı karşıya.

İsrail'in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Hamas hükümeti tarafından yayınlanan rakamlara göre, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail ordusu tarafından başlatılan şiddetli askerî harekât sonucunda Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 65 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Savaşın başlamasından bu yana İsrail tarafından kuşatma altında tutulan Filistin topraklarındaki iki milyondan fazla nüfusun büyük çoğunluğu yerinden edildi. İsrail'in Mart 2025 başında uyguladığı kuşatma mayıs sonundan bu yana nispeten hafifletilmiş olsa da, insani yardım bu topraklara sadece sınırlı miktarda ulaşabildi.


İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Gazze şehrine yönelik harekâtın ikinci gününe girilmesiyle, İsrail ordusunun Güney Cephesi Komutanı Tümgeneral Yaniv Asor tarafından hazırlanan üç aşamalı bir plan ortaya çıktı. İsrail'in Walla internet sitesi, bu planın ‘benzeri görülmemiş ve Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda bir emsal teşkil edecek’ olduğunu belirtti.

İnternet sitesine göre bir kaynak, ‘Asor'un Gazze şehrini kontrol altına almak için uzun süredir üzerinde çalıştığı ve üç aşamaya ayırdığı bir plan olduğunu’ söyledi. ‘Ateş aşaması’ olarak adlandırılan ilk aşama, yer üstü ve yer altı robotları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak terör altyapısının (çoğunlukla geceleri) kapsamlı bir şekilde yok edilmesine odaklanıyor.

Kaynak, ‘operasyonun kapsamının eşi benzeri görülmemiş’ olduğunu ifade ederek, “Gazze daha önce hiç böyle bombalanmamıştı… Ve bu sadece ikinci gece” dedi. İkinci aşama, ‘hızlı ateş, işgalin kendisi ise daha yavaş olacak’ ilkesine dayanan kara operasyonu ile ilgili. Üçüncü aşama ise şu anda ‘İsrail savaşları tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri yeteneklerin toplanması yoluyla yüksek güvenlikli’ olarak sınıflandırılıyor.

vfdbg
Gazze şehrinde İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, aşamalar son iki ay boyunca istihbarat servisleri ve Rehineler ve Kayıp Kişiler Komutanlığı ile koordineli olarak, İsrail askerleri ve rehineler için riskleri en aza indirme ihtiyacını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlandı.

İsrail, geçtiğimiz salı günü Gazze şehrini tamamen kontrol altına almak amacıyla, İzzeddin el-Haddad'ın liderliğindeki Kassam Tugayları'nın şehirdeki taburunu yenilgiye uğratmak hedefiyle Gazze şehrine şiddetli bir kara saldırısı başlattı. İsrail ordusu, önümüzdeki yılın başına kadar sürecek operasyonda 2 bin 500 savaşçıyla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun bir dizi ateş hattıyla şehre saldırısını yoğunlaştırdığı ve Batı Şeria ile İsrail'de şiddetli patlamaların duyulduğu bir gecenin ardından Gazze şehrine yönelik kara harekatının başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü, 98., 162. ve 36. tümenlerden gelen düzenli ve yedek kuvvetlerin, Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehri genelinde büyük çaplı bir kara operasyonu başlattığını duyurdu. Kuvvetler, operasyon planına uygun olarak faaliyetlerine başladı ve durumun değerlendirilmesine bağlı olarak genişlemeye hazırlanıyor.

Geçici koridor

İsrail dün Gazze şehrine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak bölge sakinlerini güneye doğru kaçmaya zorladı. On binlerce kişinin er-Reşid Caddesi'nde toplanmasıyla hareketin son derece yavaşlaması üzerine ordu, Filistinlilerin tahliyesi için ikinci bir geçici koridor açmak zorunda kaldı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki çeşitli mahalleler ve hayati bölgelere yönelik devam eden operasyonunun bir parçası olarak, salı gecesi ve çarşamba günü Gazze şehrinde yaklaşık 50 hedefi vurduğunu, son 24 saatte ise Gazze şehrinde 140 hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu dün, kara harekâtını genişletip Gazze Şeridi'nin en büyük şehrine yönelik bombardımanı yoğunlaştırmasının ardından, Gazze şehrinde yaşayanların ayrılması için ‘geçici bir geçiş yolu (koridor)’ belirlediğini duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güneye hareketin kolaylaştırılması için Selahaddin Caddesi üzerinden geçici bir koridor açılıyor” dedi. Adraee, koridorun bugün öğlen saatlerinden cuma günü öğlen saatlerine kadar ‘48 saat’ boyunca açık olacağını belirtti.

Selahaddin Caddesi, kuzeyden güneye kıyı şeridine paralel uzanır. Son haftalarda ordu, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Gazze şehri sakinlerine, şehri ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırı başlatmaya hazırlanırken, şehri terk edip Gazze Şeridi'nin güneyinde kurduğu ‘insani yardım bölgesine’ taşınmaları gerektiği konusunda uyarılarını yoğunlaştırdı.

fghyju
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler güneye doğru ilerliyor, 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail ordusu dün, Gazze şehrini terk etmek zorunda kalanların sayısının 350 bini aştığını belirterek, birçok Filistinlinin orada kalmaya direndiğini, ancak bölgede sığınacak güvenli bir yer olmadığını vurguladı.

Gazze şehrinden henüz ayrılmamış yaklaşık 800 bin Filistinli bulunuyor. İsrail, Hamas'ı teslim olmaya zorlamayı umuyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, operasyonun başlangıcında yaptığı açıklamada, “Hamas'tan iki şey istiyoruz ve onlar bunları istediğimiz için vermeyecekler: tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması. Buradaki saldırı ne kadar yoğun olursa, Hamas o kadar yorulur ve rehinelerin serbest bırakılma şansı o kadar artar” ifadelerini kullandı.

Yoğun hava bombardımanının yanı sıra ordu, ilave kuvvetlerin girişine hazırlık olarak, şehrin dış mahallelerindeki binaları ve altyapıyı yok etmek için patlayıcı yüklü zırhlı personel taşıyıcıları kullandı.

İsrail ordusu ayrıca, halihazırda yedek görevde olan 70 bin askere ilave olarak, operasyon için yaklaşık 60 bin yedek askeri çağırdığını duyurdu.

Yorgunluk haberlerine rağmen, İsrail ordusu yedek askerlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve çoğu birimde yüzde 75 ile yüzde 85 arasında değiştiğini vurguladı. Yedek kuvvetler arasında üç tugay ve birkaç tabur ile istihbarat ve lojistik personeli de dahil olmak üzere birçok muharebe destek askeri bulunuyor.

Farklı eksenler

Gazze şehrine yapılan saldırının yanı sıra, İsrail ordusu 99. Tümen'in Gazze'nin kuzeyindeki İsrail tampon bölgesinde savunma operasyonları yürüttüğünü, Gazze Tümeni'nin ise Gazze Şeridi'nin güneyinde operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin yüzde 40'ını kontrol ettiğini ve tam kontrolü ele geçirene kadar operasyonlara devam edeceğini belirterek, planın durdurulabilecek şekilde tasarlandığını iddia ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Gazze şehri, başta Şucaiye, ez-Zeytun, et-Tuffah, ed-Derac, Tel el-Heva, Şeyh Rıdvan, es-Sabra, en-Nasr, eş-Şati Mülteci Kampı ve Şeyh Aclin olmak üzere bir dizi önemli mahalle ve kampı içeriyor. İsrail, dün erken saatlerde çoğu Gazze şehrinde olmak üzere 57 Filistinliyi öldürdü.

knk
Gazze sınırına yakın bir bölgede konuşlandırılan İsrail mobil topçu birlikleri, 17 Eylül 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze şehri ve kuzey bölgelerine yönelik bombardımanlarının yoğunlaşmasıyla Gazze sakinlerinin giderek artan bir korku içinde yaşadıklarını belirterek, Gazze Şeridi'nde insani acıların daha da kötüye gideceği uyarısında bulundu.

Zayıf tepkiler

Filistin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun soykırım, yerinden edilme ve ilhak suçlarını ve Filistin halkının maruz kaldığı tarihi adaletsizliği, acıyı ve eşi görülmemiş ıstırabı, her gün tekrarlanan ve sıradanlaşan, alışılmış meseleler olarak ele almasına karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Bakanlık dün yaptığı açıklamada, Filistinlilerin maruz kaldığı durumlara karşı uluslararası toplumun ve devletlerin düşük düzeyli tepkilerini eleştirdi. Bu tepkilerin, özellikle Gazze şehrinin şu anda yaşadıkları göz önüne alındığında, soykırım suçlarının artışına karşı uluslararası toplumun yasal ve ahlaki sorumluluklarına uygun olmadığını belirtti.

n mb nm
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinlileri izleyen bir kadın, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Bakanlık, Filistin halkına yönelik saldırıları durdurmada başarısız olması, uluslararası hukuku ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) aldığı ihtiyati tedbirleri uygulayamaması ve işgalci gücün Filistinli sivillere karşı en önemli yükümlülüklerinden biri olan uluslararası insani hukukun güvence altına aldığı temel insani ihtiyaçlara erişimi sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle uluslararası toplumu doğrudan sorumlu tuttu. Bakanlık, halkımıza dayatılan ölüm veya yerinden edilme seçeneklerine sessiz kalmanın veya rıza göstermenin, sadece önemli meselelerin siyasi olarak ele alınmasında değil, aynı zamanda en temel insan hakları ve ilkeleri alanında da suç ortaklığı ve çifte standart oluşturduğunu vurguladı.

Bakanlık, işgalin Filistinli sivillerin yaşamları üzerindeki tekelini ve şiddetli hakimiyetini kırmak için pratik uluslararası cesaret gösterilmesi ve çok geç olmadan onlara uluslararası insani koruma sağlanması çağrısında bulundu.


Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
TT

Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)

Suriye'nin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde, uluslararası topluma Suveydalıların kendi kaderini tayin etme hakkı konusunda referandum yapılmasını desteklemesi çağrısında bulunan bir dilekçe için imza kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, Şam'ın salı günü Ürdün ve ABD'nin desteğiyle bölgede güvenliği yeniden tesis etmek amacıyla hazırladığı ‘yol haritasını’ duyurmasına yönelik bir misilleme niteliğinde.

Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, Suveyda’da 19 oy verme merkezi olduğunu, 2 binden fazla gönüllünün görev aldığını ve kampanya sırasında güvenliği sağlamaktan Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri tarafından ‘atanan’ iç güvenlik güçlerinin sorumlu olduğunu söylediler.

Başka bir bağlamda, bilgili kaynaklar, ABD’nin çabalarına rağmen İsrail ile Suriye arasında beklenen güvenlik anlaşmasının imzalanmasını engelleyen derin ayrılıklar olduğunu vurguladı.

Öte yandan İsrail basını, bazı kaynakların, daha önce bildirildiği üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında önümüzdeki hafta New York'ta Suriye'nin güneyindeki tampon bölgenin kontrolüne ilişkin bir anlaşma imzalanmasının veya bir görüşme yapılmasının söz konusu olmadığını aktardı.