İç savaşla Suriye narko-devlete mi dönüştü?

Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
TT

İç savaşla Suriye narko-devlete mi dönüştü?

Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)

Suriye’de 12. yılına giren yıkıcı iç savaş ülkeyi harabeye çevirdi, haritasını değiştirdi, bölgeleri ayırdı. Ancak Captagon isimli uyuşturucu hap tüm cephe hattını aştı.
Bir zamanlar DEAŞ ile olan ilişkisiyle ün salmış olan Captagon, yalnızca ekonomisi tükenmiş ülkenin Devlet Başkanı Beşşar Esed’in rejimini desteklemekle kalmayıp, onun birçok düşmanını da destekleyen, yasadışı 10 milyar dolarlık bir endüstri yarattı.
Captagon, Suriye’nin kuzeyinden güneyine, rejime bağlı veya muhalif güçlerin kontrolünde olup olmadığına bakılmaksızın çöller ve kıyılardan geçerek, 2011’den beri kanlı bir iç savaşa batmış olan Suriye’yi bir uyuşturucu devletine dönüştürdü ve ekonomisi çöktüğü için komşu Lübnan’da da derin kökler saldı.
AFP’nin resmi verilerden derlenen tahminlere göre, şu anda Suriye’nin açık ara en büyük ihracatı olan Captagon, tüm yasal ihracatları gölgede bırakıyor.
Suriye, Afrika ve Avrupa ülkelerinden geçerek Lübnan ve Irak gibi bölge ülkelerine uzanan bir ağın ana merkezi haline geldi.
Bir dönem dikkat eksikliği, hiperaktivite, narkolepsi, depresyon, epilepsi hastalarına amfetamin ilaçlarına ek olarak reçete edilen ancak kötüye kullanımı nedeniyle 80’li yıllarında üretimi durdurulan Captagon, bugün bölgede üretim, kaçakçılık ve hatta tüketim açısından bir numaralı uyuşturucu haline geldi.
AFP, çoğu isminin gizli kalmasını isteyen 30’dan fazla kaçakçı, Suriye ve diğer ülkelerdeki mevcut ve eski güvenlik görevlilerinin yanı sıra Captagon endüstrisine aşina olan aktivistler ve yerel yetkililerle görüştü.
Lübnan’da Bekaa Vadisi’ndeki bir ücra bölgede yaşayan, büyük anlaşmaların gerçekleşmesine aracılık eden bir kişi AFP’ye sevkiyatları nasıl organize ettiklerini anlattı.
Söz konusu arabulucu AFP’ye yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Dört veya beş büyük isim ortak oluyor ve hammadde, nakliye ve rüşvet için 10 milyon dolarlık bir sevkiyatın maliyetini paylaşıyor. Maliyet düşük ve kar yüksek. 180 milyon dolar kar getiriyor. 10 sevkiyattan yalnızca biri geçse bile hala kazanan sizsiniz. 50’den fazla barondan oluşan bir grup var. Bunlar büyük bir ağ.”
Arabulucuya göre, uyuşturucu pastasından en büyük payı Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak’a yayılan Bedevi konfederasyonu Beni Halid üyeleri alıyor.
Resmi rakamlara göre, 2021’de Ortadoğu ve ötesinde 400 milyondan fazla hap ele geçirildi ve bu yıl düzenlenen operasyonlarla ele geçirilenler ise bunun üzerine çıktı.
Güvenlik yetkilileri, ele geçirilen her sevkiyat için dokuzunun daha varış noktasına ulaştığını söylüyor.
Captagon hapının fiyatı 1 ila 25 dolar arasında değişiyor. Bu, hap başına 5 dolarlık düşük bir ortalama fiyatla ve beş sevkiyattan yalnızca dördünün ulaşmasıyla bile Captagon’un en az 10 milyar dolarlık bir endüstri olduğu anlamına geliyor.
Güvenlik yetkililerine göre bu ticaretin yüzde 80’i Suriye merkezli olduğundan, Captagon bu ülkenin en önemli ihracatı ve tüm ulusal bütçesinin en az üç katı değerinde.
Narkotik uzmanları, Esed rejiminin kontrolündeki bölgelerin bu ticaretin merkezi olduğunu söylüyor.
Esed’ın savaşı kazanmak için kendisine borçlu olduğu karanlık savaş ağaları ve uzmanların Lübnan sınırındaki ticareti korumada önemli bir rol oynadığını söylediği İran destekli Hizbullah grubu da dahil olmak üzere birçok taraf bundan büyük ölçüde yararlandı.
AFP’ye konuşan eski bir Suriye hükümet danışmanı, “Suriye’nin dövize çok ihtiyacı var ve bu endüstri, hammadde ithal etmekten imalata ve nihayetinde hapları ihraç etmeye kadar gölge bir ekonomi aracılığıyla hazineyi doldurma yeteneğine sahip” dedi.
Suriye’deki eski güvenlik güçleri, kaçakçılar ve uzmanlar da dahil olmak üzere çeşitli kaynaklara göre, birkaç Suriye güvenlik ve askeri teşkilatı bu ticarette yer alıyor.
Bunların en önde geleni, Beşşar Esed’in kardeşi Mahir Esed’e bağlı 4. Tümen.
Captagon endüstrisi hakkında aylar önce bir rapor yayınlayanWashington merkezli Newlines Enstitüsü’nden Caroline Rose, “4. Tümen, Captagon’un Humus ve Lazkiye’de korunmasının yanı sıra Tartus ve Lazkiye limanlarına taşınmasında kilit rol oynadı” dedi.
Kaçakçılık operasyonlarını takip eden bir muhalif eylemci ise, “Captagon üreticileri bazen hammadde doğrudan 4. Tümen’den alıyor, bunlar bazen askeri çantalara yerleştiriliyor” diye konuştu.
4. Tümen, Lübnan ve Suriye arasındaki sınır bölgesinde konuşlanmış en önemli askeri tümendir ve ülkenin batısındaki Lazkiye limanında büyük etkiye sahiptir.
Lübnan-Suriye sınırı, her zaman için her türlü malın kaçakçılığının yapıldığı bir rota oldu.

Captagon davalarını takip eden Lübnanlı bir adli kaynak, Suriye ihtilafının en şiddetli yıllarında özellikle silah kaçakçılığıyla tanınan Vadi Khaled bölgesinin şimdi bu hapların kaçakçılarıyla dolu olduğunu söyledi.
Lübnan’da geçen yıl içinde uyuşturucuya karşı gerçekleşen operasyonlar ile Bekaa bölgesinde laboratuvar sayısı azaldı. Tüccarlar da Suriye toprakları içindeki sınır bölgesine taşındı.
Suriye ve Ürdün arasındaki Cabir-Nasib Sınır Kapısı’nın yeniden açılması ve kaçak geçişlere ek olarak kaçakçılık yollarının genişletilmesi onlara yardımcı oldu.
Ürdün sınırındaki güney Suriye şehirleri Suveyda ve Deraa, diğer önemli kaçakçılık yolları ve aynı zamanda birçok uyuşturucu laboratuvarına ev sahipliği yapıyor.
Suveyda’daki ekonomik bozulma, birçok genci özellikle Captagon olmak üzere, malları depolamak ve kaçakçılık yapmakla uğraşan yerel çetelere katılmaya teşvik etti.
Yerel Karama silahlı grubunun sözcüsü Ebu Timur, “Kaçakçılık, 100’den fazla küçük silahlı çeteyle koordineli olarak çölde yaşayan kabileler tarafından organize ediliyor” dedi.
Boğucu yaptırımlar ve Suriye’de yeniden yapılanma fonları getirecek herhangi bir çözümün olmaması ışığında, savaş tacirleri ağı sihirli çözümü Captagon haplarında buluyor.
Suriye hükümetinin eski danışmanı şunları söyledi;
“Captagon rejim, muhalefet, Kürtler ve DEAŞ olmak üzere çatışmanın tüm taraflarını bir araya getirdi.”
Türkiye destekli grupların kontrol alanlarındaki bir kaçakçı, “Humus ve Şam’da hapları 4. Tümen depolarından alan insanlarla çalışıyorum. Benim işim hapları buraya dağıtmak ya da muhalif gruplarla koordineli olarak yurtdışına göndermek. Bu iş aynı zamanda çok tehlikeli ve çok kolay” diye konuştu.

Kaçakçı, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib yerleşim bölgesine hakim Heyetu Tahriru’ş Şam grubunun liderlerine de hap sattığını söyledi.
Ayrıca, “Bölge muhalif gruplarla dolu. Burası bir orman, orada herkes aç ve yemek yemek istiyor” dedi.
Bölgedeki yeni captagon liderinin, Suriye Milli Ordusu (SMO) bünyesinde faaliyet gösteren Sultan Murad Tümeni’nde bir komutan olan Ebu Velid Ezza olduğunu öne sürdü ve “Eskiden Humus’ta bulunduğu için 4. Tümen ile çok iyi ilişkileri var” dedi.

Grup, AFP’ye gönderdiği açıklamada uyuşturucu ticaretiyle ilişkili olmadıklarını belirtti.
Kimyasalların ötesinde, bir captagon laboratuvarı için en büyük yatırım, bir tablet presi veya şekerleme makinesidir.
Kimyasal öncüler temin edildikten sonra, nispeten ilkel ekipmanlara sahip bir captagon üretim laboratuvarı kurmak sadece 48 saat sürüyor.
Bu, Captagon laboratuvarlarının maruz kaldıkları herhangi bir baskından kısa bir süre sonra çalışmalarına devam edebilecekleri anlamına geliyor.

Suriye’deki bir ilaç fabrikasında çalışan bir kişi, “Suriyeli yetkililer zaman zaman sevkiyatlara el konulduğunu veya depolara baskın yapıldığını duyursa da, bu oyundan başka bir şey değil” yorumunda bulundu.
Lübnan güvenlik ve askeri teşkilatları ise, Captagon kaçakçılığının takibini teşvik etseler de, mevcut ekonomik çöküşün ışığında sınırlı bütçeleri çalışmalarını engelliyor.
Suudi Arabistan gümrüğü ve polisi, Captagon ile son teknoloji algılama teknolojisi ve köpek birimleriyle nasıl mücadele ettiklerini ortaya çıkaran videolar paylaşıyor.
Ancak bölgedeki üst düzey güvenlik ve yargı yetkilileri AFP’ye, kaçakçıların her zaman bir adım önde olduklarını söyledi.
Üst düzey bir Lübnanlı yetkili, “Özellikle cömertçe rüşvet dağıttıkları ve denizcilik şirketlerinde işbirlikçileri olduğu için kimse onları (tüccarları) hapse atmak istemiyor” dedi.
Lübnan’da yerel medya, Bekaa bölgesinden büyük bir imparatorluk yönetmekle suçlanan işadamı Hasan Dekko’yu ‘Captagon Kralı’ olarak nitelendirdi.
Ancak her iki ülkede de üst düzey siyasi bağlantıları olan iki uluslu bir şirket olan Dekko, büyük ölçekte Captagon hapların ele geçirmelerinin ardından geçen yıl Nisan ayında tutuklandı.
Dekko, uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgisi olduğunu reddetti.
Ancak Lübnan’daki narkotik birimleri, Ürdün’deki bir pestisit fabrikası, Suriye’deki bir araba galerisi ve bir tanker filosu da dahil olmak üzere sahip olduğu bazı işletmelerin uyuşturucu ticareti için bir paravan olduğunu iddia etti.

Suriye’de ise çeşitli kaynaklar, ABD yaptırımları altındaki Suriyeli milletvekili Amer Khiti’nin Captagon kaçakçılığı alanında önemli bir isim olduğunu belirtti
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), “Khiti captagon kaçakçılığına karışıyor” ifadesini kullandı.
Risk danışmanlık şirketi COAR’da Suriye analizlerinden sorumlu Ian Larson, AFP’ye Şam hükümetinin ekonomi alanında fazla seçeneği olmadığını söyledi.
Larson, “Suriye bilinçli tercihle Captagon üretiminin dünya çapındaki merkezi oldu. Yine de Captagon sanayisini Beşşar Esed’e doğrudan bağlayan kesin delil yoktur ama zaten bulmamıza da gerek yoktur” diye ekledi.

Captagon’dan gelen dolarlar, üst düzey Suriyeli yetkililer, varlıklı mülk sahipleri, kaçakçılar, işsiz gençler veya bunların imalatı ve kaçakçılığında çalışan köylüler ve mültecilere kadar dağıtılıyor.
Eylül 2020’de ABD Temsilciler Meclisi, İngilizce ‘CAPTAGON’ olarak kısaltılan Esed’in Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Stokçuluğuyla Mücadele Yasasını kabul etti.
Captagon endüstrisi, Suriye ihtilafındaki birçok taraf arasında ortak payda olmasına ve Suriye sınırlarının ötesine geçmesine rağmen, henüz emekleme aşamasındadır.



BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bugün Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısı yapan ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını öngören bir karar tasarısı üzerinde yeniden oylama yapacak. Söz konusu öneri, ABD'nin tekrarlanan vetolarına rağmen 23 aydır devam eden savaş karşısında harekete geçmeye çalışan üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor. Bugünkü oylama, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği ve 14 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir ortamda gerçekleşiyor.

Bu arada, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus bugün, zaten baskı altında olan Gazze'deki hastanelerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara harekatının genişlemesi nedeniyle ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu belirterek, ‘bu insanlık dışı koşulların sona ermesi’ çağrısında bulundu. Ghebreyesus, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Gazze'nin kuzeyindeki askerî harekât ve tahliye emirleri, yeni bir göç dalgasına yol açarak, zaten psikolojik travma yaşayan aileleri, giderek küçülen bir alana itiyor. Baskı altında olan hastaneler çöküşün eşiğindeyken, şiddetin artması erişimi engelliyor ve WHO'nun hayati önem taşıyan ekipmanları ulaştırmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Filistin Enformasyon Merkezi, bugün Gazze Şeridi'nde hayatını kaybeden 14 kişiden 9'unun Gazze şehrinden olduğunu bildirerek, ‘işgal güçlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısında vatandaşların evlerini yıkmak için tonlarca patlayıcı yüklü 4 zırhlı aracı patlattığını’ kaydetti. Nuseyrat'taki el-Avde Hastanesi, dün gece, ‘İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın 7. Blok bölgesindeki bir evi hedef alması sonucu dört şehit ve on yaralıyı kabul ettiğini’ bildirdi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise bugün, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında çatışmaların genişlediğini duyurarak, ‘İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı cihazlar içeren bir silah deposuna saldırı düzenlendiğini’ kaydetti.

Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “162. ve 98. tümenler, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehrinde savaş operasyonlarını genişletiyor ve terörist altyapıyı yok ediyor” dedi.

Adraee’nin paylaşımının devamında şu ifadeler yer aldı: “İsrail Hava Kuvvetleri dün, Gazze şehrinde Hamas'a ait bir silah deposuna saldırı düzenledi. Bu depoda, bölgede faaliyet gösteren İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere hazırlanmış patlayıcı cihazlar depolanıyordu.”

‘Acil ateşkes’

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda seçilmiş üyeler, BM'nin Gazze Şeridi'nde resmi olarak kıtlık ilan etmesinin ardından karar taslağı üzerinde görüşmeler başlattı.

Metnin ilk taslağı, yardımların ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyordu. Ancak diplomatik kaynaklar, Fransa ve Birleşik Krallık'ın, küresel barış ve güvenliği korumak için kurulmuş bir kuruluş tarafından yayınlanan ve ABD'nin her halükârda engelleyebileceği, tamamen insani yardım amaçlı bir kararın yararlılığı konusunda şüpheci olduklarını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bugün oylamaya sunulacak olan karar taslağı, insani yardımların girişine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyor. Aynı zamanda, ‘Gazze'de acil, koşulsuz, kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyor.

İsrail ordusuna göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si halen Gazze Şeridi'nde esir tutuluyor; bunlardan 25'i hayatını kaybetti.

ABD, daha önce BM Güvenlik Konseyi'nde oylamaya sunulan benzer karar taslaklarını reddetmişti. En son haziran ayında, müttefiki İsrail'i korumak için veto hakkını kullanmıştı.

Öfke ve hayal kırıklığı

Öncekilerle aynı kaderi paylaşması muhtemel olsa bile, bunu tekrar denemenin faydası olup olmadığı sorusu gündeme geliyor.

Bu soruya yanıt olarak bir Avrupalı diplomat, “Hiçbir şey yapmamak, BM Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesine ve küresel kamuoyuna konumlarını açıklamak zorunda kalmayacak olan Amerikalılar için kolay olacaktır” diyerek, sadece ABD'nin veto hakkından korkulduğu için hiçbir şey yapmama fikrini reddetti.

İsmini vermek istemeyen diplomat, “Bu, sahadaki Filistinlilere pek yardımcı olmuyor, ama en azından çaba gösterdiğimizi göstermeye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.

Önceki veto, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 14 üyesinin öfkesini uyandırdı. Bu üyeler, İsrail'e Gazze halkının içinde bulunduğu kötü durumu sona erdirmesi için baskı yapamamanın hayal kırıklığını giderek daha fazla dile getiriyorlar.

Yahudi devleti, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te topraklarına düzenlediği saldırının ardından patlak veren savaşı durdurması için uluslararası baskıyla karşı karşıya.

İsrail'in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Hamas hükümeti tarafından yayınlanan rakamlara göre, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail ordusu tarafından başlatılan şiddetli askerî harekât sonucunda Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 65 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Savaşın başlamasından bu yana İsrail tarafından kuşatma altında tutulan Filistin topraklarındaki iki milyondan fazla nüfusun büyük çoğunluğu yerinden edildi. İsrail'in Mart 2025 başında uyguladığı kuşatma mayıs sonundan bu yana nispeten hafifletilmiş olsa da, insani yardım bu topraklara sadece sınırlı miktarda ulaşabildi.


İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Gazze şehrine yönelik harekâtın ikinci gününe girilmesiyle, İsrail ordusunun Güney Cephesi Komutanı Tümgeneral Yaniv Asor tarafından hazırlanan üç aşamalı bir plan ortaya çıktı. İsrail'in Walla internet sitesi, bu planın ‘benzeri görülmemiş ve Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda bir emsal teşkil edecek’ olduğunu belirtti.

İnternet sitesine göre bir kaynak, ‘Asor'un Gazze şehrini kontrol altına almak için uzun süredir üzerinde çalıştığı ve üç aşamaya ayırdığı bir plan olduğunu’ söyledi. ‘Ateş aşaması’ olarak adlandırılan ilk aşama, yer üstü ve yer altı robotları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak terör altyapısının (çoğunlukla geceleri) kapsamlı bir şekilde yok edilmesine odaklanıyor.

Kaynak, ‘operasyonun kapsamının eşi benzeri görülmemiş’ olduğunu ifade ederek, “Gazze daha önce hiç böyle bombalanmamıştı… Ve bu sadece ikinci gece” dedi. İkinci aşama, ‘hızlı ateş, işgalin kendisi ise daha yavaş olacak’ ilkesine dayanan kara operasyonu ile ilgili. Üçüncü aşama ise şu anda ‘İsrail savaşları tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri yeteneklerin toplanması yoluyla yüksek güvenlikli’ olarak sınıflandırılıyor.

vfdbg
Gazze şehrinde İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, aşamalar son iki ay boyunca istihbarat servisleri ve Rehineler ve Kayıp Kişiler Komutanlığı ile koordineli olarak, İsrail askerleri ve rehineler için riskleri en aza indirme ihtiyacını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlandı.

İsrail, geçtiğimiz salı günü Gazze şehrini tamamen kontrol altına almak amacıyla, İzzeddin el-Haddad'ın liderliğindeki Kassam Tugayları'nın şehirdeki taburunu yenilgiye uğratmak hedefiyle Gazze şehrine şiddetli bir kara saldırısı başlattı. İsrail ordusu, önümüzdeki yılın başına kadar sürecek operasyonda 2 bin 500 savaşçıyla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun bir dizi ateş hattıyla şehre saldırısını yoğunlaştırdığı ve Batı Şeria ile İsrail'de şiddetli patlamaların duyulduğu bir gecenin ardından Gazze şehrine yönelik kara harekatının başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü, 98., 162. ve 36. tümenlerden gelen düzenli ve yedek kuvvetlerin, Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehri genelinde büyük çaplı bir kara operasyonu başlattığını duyurdu. Kuvvetler, operasyon planına uygun olarak faaliyetlerine başladı ve durumun değerlendirilmesine bağlı olarak genişlemeye hazırlanıyor.

Geçici koridor

İsrail dün Gazze şehrine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak bölge sakinlerini güneye doğru kaçmaya zorladı. On binlerce kişinin er-Reşid Caddesi'nde toplanmasıyla hareketin son derece yavaşlaması üzerine ordu, Filistinlilerin tahliyesi için ikinci bir geçici koridor açmak zorunda kaldı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki çeşitli mahalleler ve hayati bölgelere yönelik devam eden operasyonunun bir parçası olarak, salı gecesi ve çarşamba günü Gazze şehrinde yaklaşık 50 hedefi vurduğunu, son 24 saatte ise Gazze şehrinde 140 hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu dün, kara harekâtını genişletip Gazze Şeridi'nin en büyük şehrine yönelik bombardımanı yoğunlaştırmasının ardından, Gazze şehrinde yaşayanların ayrılması için ‘geçici bir geçiş yolu (koridor)’ belirlediğini duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güneye hareketin kolaylaştırılması için Selahaddin Caddesi üzerinden geçici bir koridor açılıyor” dedi. Adraee, koridorun bugün öğlen saatlerinden cuma günü öğlen saatlerine kadar ‘48 saat’ boyunca açık olacağını belirtti.

Selahaddin Caddesi, kuzeyden güneye kıyı şeridine paralel uzanır. Son haftalarda ordu, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Gazze şehri sakinlerine, şehri ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırı başlatmaya hazırlanırken, şehri terk edip Gazze Şeridi'nin güneyinde kurduğu ‘insani yardım bölgesine’ taşınmaları gerektiği konusunda uyarılarını yoğunlaştırdı.

fghyju
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler güneye doğru ilerliyor, 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail ordusu dün, Gazze şehrini terk etmek zorunda kalanların sayısının 350 bini aştığını belirterek, birçok Filistinlinin orada kalmaya direndiğini, ancak bölgede sığınacak güvenli bir yer olmadığını vurguladı.

Gazze şehrinden henüz ayrılmamış yaklaşık 800 bin Filistinli bulunuyor. İsrail, Hamas'ı teslim olmaya zorlamayı umuyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, operasyonun başlangıcında yaptığı açıklamada, “Hamas'tan iki şey istiyoruz ve onlar bunları istediğimiz için vermeyecekler: tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması. Buradaki saldırı ne kadar yoğun olursa, Hamas o kadar yorulur ve rehinelerin serbest bırakılma şansı o kadar artar” ifadelerini kullandı.

Yoğun hava bombardımanının yanı sıra ordu, ilave kuvvetlerin girişine hazırlık olarak, şehrin dış mahallelerindeki binaları ve altyapıyı yok etmek için patlayıcı yüklü zırhlı personel taşıyıcıları kullandı.

İsrail ordusu ayrıca, halihazırda yedek görevde olan 70 bin askere ilave olarak, operasyon için yaklaşık 60 bin yedek askeri çağırdığını duyurdu.

Yorgunluk haberlerine rağmen, İsrail ordusu yedek askerlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve çoğu birimde yüzde 75 ile yüzde 85 arasında değiştiğini vurguladı. Yedek kuvvetler arasında üç tugay ve birkaç tabur ile istihbarat ve lojistik personeli de dahil olmak üzere birçok muharebe destek askeri bulunuyor.

Farklı eksenler

Gazze şehrine yapılan saldırının yanı sıra, İsrail ordusu 99. Tümen'in Gazze'nin kuzeyindeki İsrail tampon bölgesinde savunma operasyonları yürüttüğünü, Gazze Tümeni'nin ise Gazze Şeridi'nin güneyinde operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin yüzde 40'ını kontrol ettiğini ve tam kontrolü ele geçirene kadar operasyonlara devam edeceğini belirterek, planın durdurulabilecek şekilde tasarlandığını iddia ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Gazze şehri, başta Şucaiye, ez-Zeytun, et-Tuffah, ed-Derac, Tel el-Heva, Şeyh Rıdvan, es-Sabra, en-Nasr, eş-Şati Mülteci Kampı ve Şeyh Aclin olmak üzere bir dizi önemli mahalle ve kampı içeriyor. İsrail, dün erken saatlerde çoğu Gazze şehrinde olmak üzere 57 Filistinliyi öldürdü.

knk
Gazze sınırına yakın bir bölgede konuşlandırılan İsrail mobil topçu birlikleri, 17 Eylül 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze şehri ve kuzey bölgelerine yönelik bombardımanlarının yoğunlaşmasıyla Gazze sakinlerinin giderek artan bir korku içinde yaşadıklarını belirterek, Gazze Şeridi'nde insani acıların daha da kötüye gideceği uyarısında bulundu.

Zayıf tepkiler

Filistin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun soykırım, yerinden edilme ve ilhak suçlarını ve Filistin halkının maruz kaldığı tarihi adaletsizliği, acıyı ve eşi görülmemiş ıstırabı, her gün tekrarlanan ve sıradanlaşan, alışılmış meseleler olarak ele almasına karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Bakanlık dün yaptığı açıklamada, Filistinlilerin maruz kaldığı durumlara karşı uluslararası toplumun ve devletlerin düşük düzeyli tepkilerini eleştirdi. Bu tepkilerin, özellikle Gazze şehrinin şu anda yaşadıkları göz önüne alındığında, soykırım suçlarının artışına karşı uluslararası toplumun yasal ve ahlaki sorumluluklarına uygun olmadığını belirtti.

n mb nm
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinlileri izleyen bir kadın, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Bakanlık, Filistin halkına yönelik saldırıları durdurmada başarısız olması, uluslararası hukuku ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) aldığı ihtiyati tedbirleri uygulayamaması ve işgalci gücün Filistinli sivillere karşı en önemli yükümlülüklerinden biri olan uluslararası insani hukukun güvence altına aldığı temel insani ihtiyaçlara erişimi sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle uluslararası toplumu doğrudan sorumlu tuttu. Bakanlık, halkımıza dayatılan ölüm veya yerinden edilme seçeneklerine sessiz kalmanın veya rıza göstermenin, sadece önemli meselelerin siyasi olarak ele alınmasında değil, aynı zamanda en temel insan hakları ve ilkeleri alanında da suç ortaklığı ve çifte standart oluşturduğunu vurguladı.

Bakanlık, işgalin Filistinli sivillerin yaşamları üzerindeki tekelini ve şiddetli hakimiyetini kırmak için pratik uluslararası cesaret gösterilmesi ve çok geç olmadan onlara uluslararası insani koruma sağlanması çağrısında bulundu.


Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
TT

Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)

Suriye'nin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde, uluslararası topluma Suveydalıların kendi kaderini tayin etme hakkı konusunda referandum yapılmasını desteklemesi çağrısında bulunan bir dilekçe için imza kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, Şam'ın salı günü Ürdün ve ABD'nin desteğiyle bölgede güvenliği yeniden tesis etmek amacıyla hazırladığı ‘yol haritasını’ duyurmasına yönelik bir misilleme niteliğinde.

Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, Suveyda’da 19 oy verme merkezi olduğunu, 2 binden fazla gönüllünün görev aldığını ve kampanya sırasında güvenliği sağlamaktan Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri tarafından ‘atanan’ iç güvenlik güçlerinin sorumlu olduğunu söylediler.

Başka bir bağlamda, bilgili kaynaklar, ABD’nin çabalarına rağmen İsrail ile Suriye arasında beklenen güvenlik anlaşmasının imzalanmasını engelleyen derin ayrılıklar olduğunu vurguladı.

Öte yandan İsrail basını, bazı kaynakların, daha önce bildirildiği üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında önümüzdeki hafta New York'ta Suriye'nin güneyindeki tampon bölgenin kontrolüne ilişkin bir anlaşma imzalanmasının veya bir görüşme yapılmasının söz konusu olmadığını aktardı.