Erdoğan: Esed ve diğer sıkıntılı ülkelerle görüşme seçim sonrasına

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
TT

Erdoğan: Esed ve diğer sıkıntılı ülkelerle görüşme seçim sonrasına

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya'nın Bali kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi dönüşü medya mensuplarının iç ve dış gündeme ilişkin sorularını yanıtladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl Endonezya’nın başkanlığını yürüttüğü G20'nin Liderler Zirvesi'ndeki temasları sonrası Türkiye'den basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı. 
Erdoğan, Taksim'deki terör saldırısından, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmeye, SAMP-T hava savunma sisteminden, Suriye Devlet Başkanı Esed ile olası görüşmeye kadar pek çok konuya değindi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk olarak İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırısıyla ilgili konuştu. İlk etapta 81 kişinin yaralandığını ifade eden Erdoğan, 6 kişinin hayatını yitirdiğini hatırlattı, 5 kişinin tedavisinin yoğun bakımda sürdüğünü belirtti, yaralıların sayısının ise 25'e indiğini söyledi. 
Yaralılardan birinin 3-4 yaşlarında olduğuna dikkat çeken cumhurbaşkanı muhalefetin söz konusu saldırıyla ilgili tutumunu eleştirdi. Erdoğan "Her zaman olduğu gibi bu olayların acısını hissetmeyişine zaten alıştık. Bunlar PKK’nın parlamentodaki uzantısıyla zaten beraber hareket etmiyorlar mı?" diye sorarak bir kez daha HDP'nin 6'lı masada dolaylı olarak yer aldığını öne sürdü.

Erdoğan'dan Akşener'e çağrı: 6'lı masayı terk edip milli duruş sergilemeli
Erdoğan, CHP'nin yanı sıra İYİ Parti'yi de eleştirip, 6'lı masayı terketmeleri yönünde çağrı yaptı: 
6’lı masanın hepsini söylememe gerek yok, ama İYİ Parti'nin bunlarla aynı çizgiye düşmesi tabii düşündürücü. Onlar niye bunlarla aynı masaya düşüyor veyahut aynı konuma geliyor? Hele hele böyle bir dönemde. Temenni ederiz ki bunlar da bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir. 

Bombalı saldırı seçim provokasyonu mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Endonezya dönüşü sonrası uçağında yer alan medya mensupları muhalefetin gündeme getirdiği "sandık öncesi provokasyon" iddiasıyla ilgili de soru yöneltti.
7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına hükümeti kuramayan AK Parti, 1 Kasım 2015'te yapılan yeni seçimde aldığı yüzde 49,5'lik oy ile 317 milletvekilini parlamentoya göndererek yeniden tek başına iktidar olacak çoğunluğa ulaşmıştı. "Türkiye'yi sarsan beş ay" olarak tanımlanan dönemde 5 Haziran'da Diyarbakır'daki HDP mitingine yönelik bombalı saldırı (5 ölü, 400 yaralı), 6 Eylül'de Dağlıca'daki PKK terör örgütü saldırısı (16 şehit), 8 Eylül’de ülke genelinde HDP binalarına saldırılar ve 10 Ekim’de Ankara’daki barış mitingine düzenlenen IŞİD saldırısı (102 ölü) dikkat çekmişti. Erdoğan, son terör saldırısından yola çıkarak yapılan benzetmeler ile ilgili "korku senaryosunun parçası" tanımı yaptı:
"Hiçbir provokasyona Allah’ın izniyle pabuç bırakmayız. "Bu saldırı yaklaşan seçimlerle bağlantılıdır" gibi bir ifade de terör örgütünün yaymaya çalıştığı korku senaryosunun bir parçası. Ama benim milletimin feraseti çok yüksektir. Hiçbir zaman bu oyunlara gelmez. Seçime yönelik herkes zaten heybesinde ne varsa ortaya koyacak. Biz de koyacağız. Benim milletim de o yüksek ferasetiyle sandıklarda bunlara gereken cevabı verecektir."

Ankara'da ABD ve Rus istihbaratının buluşması
Gündemde başkentte hafta başında Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) ev sahipliğinde ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) arasında gerçekleşen görüşme de vardı.
İletişim Başkanlığı'nın teyit ettiği görüşme ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin üstlendiği role dair çok detay vermedi. Ancak nükleer silah meselesi ve olası III. Dünya Savaşı üzerinden  dillendirilen senaryolara değindi:
"Şu kadarını söyleyeyim; Rusya’nın ve Amerika’nın burada nükleer silaha müracaat edip etmeyeceği konusunda İstihbarat Başkanımdan aldığım bilgi, şu an itibarıyla her iki tarafın da nükleer silahla ilgili herhangi bir teşebbüsünün olmayacağı istikametinde. Biz de tabii yakın markajda tutalım, sık sık bir araya gelmelerini sağlayalım istiyoruz. Allah göstermesin; bu yeni bir dünya savaşına yol açar. Buna da fırsat vermeyelim."

Bali'de Erdoğan-Biden görüşmesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya'nın başkenti Bali'de gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi kapsamında ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya gelmiş, görüşmede ABD Başkanı Biden, F16 sürecine yönelik desteğinin devam edeceği mesajı vermişti.
Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen 37 dakikalık basın toplantısında Biden'dan olumlu sinyaller aldığını belirtmiş, cumhuriyetçilerin de konuya benzer şekilde yaklaştığını ifade etmişti. Erdoğan Türkiye dönüşünde uçakta yaptığı açıklamalar da  ABD Başkanı ile tahıl anlaşmasına ilişkin yaptığı konuşmadan bahsetti. Rusya'nın da işaret ettiği üzere tahılın yoksul Afrika ülkelerine ulaştırılması gerektiği görüşüne değindi: 
"Fakir fukara, garip gureba Afrika halkı aç, açık; onları böyle bir konumda bırakmayalım dedik. Böyle bir mutabakatımız zaten oldu. İnşallah bu buğdayın gelip bizde una çevrilmesi ve bu şekilde gönderilmesi onları da ciddi manada rahatlatacaktır. Biden bu konularla ilgili "Üstlendiğiniz rol sebebiyle teşekkür ederim" dedi. Bunun dışında F-16’larla ilgili konuda ‘işin tamamen elinde olduğunu, bunun hassasiyeti içerisinde olduğunu’ söyledi."
Erdoğan, daha önce de belirttiği gibi dışişleri ve savunma bakanlarının süreci yakından takip ettiğini, F16 meselesinin kısa zamanda çözüleceğini umduğunu ifade etti. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un 2023 bütçesini içeren ABD 2023 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa (NDAA) tasarısına yönelik yaklaşık 900 değişiklik teklifini görüşen Amerikan Senatosu, Türkiye'ye F-16 satışını koşullandıran önerileri ekim ayı içinde ele almıştı. 

"Emmanuel, hanımlar iyi anlaşıyor ama sen bana sataşıyorsun"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20 Zirvesi kapsamında bir araya geldiği liderler arasında Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron da vardı.
Erdoğan'a hem Macron'un "Türkiye Afrika'da emperyal tavırlar içinde" sözü hatırlatıldı hem SAMP-T hava savunma sistemi meselesi. 
Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı ile ikili ilişkisine dair bundan sonra havanın gerginlik üzerinden esmemesi gerektiğini belirtti. Yaklaşık bir ay önce Çekya'nın başkenti Prag'da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısında iki ülke arasında yakalanan havanın süreceği sinyali verdi:
 "Her konuyu, her yerde gündeme getirmek o konunun ciddiyetini ortadan kaldırır. Ben ona sadece dedim ki ‘Emmanuel, bazı yerlerde bana sataşıyorsun, daha önce de konuştuk. Sen dedin ki ‘hanımlar gayet iyi anlaşıyor ama biz anlaşamıyoruz.’ ‘Yok, yok anlaşıyoruz, bugün burada gayet görüşmelerimiz oldu’ dedi. ‘Bundan sonra da bu böyle devam etsin. Herhangi bir sıkıntıya fırsat vermeyelim’ dedim."
Kamuoyunda SAMP-T olarak anılan (Surface-to-Air Missile Platform/Terrain) kara konuşlu, orta irtifa, uzun menzilli, hava ve kısa menzilli balistik füze savunma sistemi Fransa'da MBDA, İtalya'da ise Thales firmalarının oluşturduğu EUROSAM konsorsiyumu tarafından üretiliyor.
Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemlerini kullanmakta sıkıntı yaşayan Türkiye, alternatif sistemi Bali'deki zirvede yeniden gündemine aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Fransa lideri Macron hem İtalya'nın geçen ay iktidara gelen yeni Başbakanı Giorgia Meloni ile konuyu görüştü: 
"Biliyorsunuz bizim Fransa ile en önemli konulardan bir tanesi SAMP-T meselesi. Bu konuyla ilgili İtalya Başbakanı ile yaptığımız görüşmede dedi ki ‘Teknik bazı sorunlar kaldı, bunları da çözmek suretiyle üçlü olarak Fransa, İtalya, Türkiye SAMP-T meselesini de kısa zamanda çözelim.’ İtalya Başbakanı ile ilk görüşmemizdi ama çok ciddi, kararlı bir görüşme yaptık. Özellikle de savunma sanayiine yönelik yaptığımız görüşme iyi oldu."
Erdoğan, aşırı sağcı İtalyan lider Meloni ile gerçekleştirdiği görüşmede Libya ve göç konusunun da gündeme geldiğini, kendisini Türkiye'ye davet ettiğini belirtti.
Meloni'yi "sözünü esirgemeyen bir hanımefendi", onun iktidarındaki İtalya'yı ise "Avrupa'da dayanışma içinde olacağımız bir ülke" olarak tanımlayan Erdoğan, İtalyan liderin Türkiye ile enerji konusunda dayanışmayı artırmayı planladığını söyledi.

"Türkiye enerji ihracına başlayabilir"
Türkiye'nin enerji konusunda kimseye muhtaç olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan; Akkuyu Nükleer Santrali'nin tamamlanmasıyla daha avantajlı konuma gelineceğire işaret etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye’nin enerji üssü olabileceği yönündeki açıklamaları hatırlatılan Erdoğan, söz konusu doğalgaz merkezi ile ilgili ayrıntıya girmedi. Bununla birlikte gelecek 3 yılın projeksiyonundan bahsetti:
"Biz, enerji ihracına da rahatlıkla başlayabiliriz. Bu arada bize ‘biz sizi enerji noktasında da destekleyebiliriz’ diyen ülkeler de var. Bu konuda onlarla da bu ilişkilerimizi devam ettireceğiz. İnşallah gerekirse oralardan da kendimiz için olmaktan öte alıp ihracını yapma, yani swap diyebileceğimiz bir süreci de başlatma şansımız ayrıca var. İsim vermeyim, onu gidip görüşüp, karara bağladıktan sonra açıklarız."

Erdoğan: Seçim sonrası Esed ve sıkıntılı ülkelerle sil baştan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ile ilişkilere dair soruları da yanıtladı.
Kendisine "Vakti saati geldiğinde biz Suriye'nin Başkanı ile de görüşme yoluna gidebiliriz" açıklaması hatırlatılan Erdoğan olası bir görüşmenin Rusya'nın ev sahipliğinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği yönündeki soruyu seçim sonrasını işaret ederek yanıtladı:
"Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak bu konularda sıkıntılı olduğumuz ülkelerle ilişkileri yeniden ele alabiliriz. Hele hele Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz. Ve buna göre de yolumuza inşallah o şekilde devam edebiliriz."

Sokak köpekleriyle ilgili mesaj
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bitlis'te sokak köpeklerinin ısırması sonucu kuduz şüphesi konulan ve aşı olmadığı için Ankara'da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren 10 yaşındaki Mustafa Erçetin ile ilgili de konuştu:
"Öncelikle hayatını kaybeden yavrumuza Allah’tan rahmet diliyorum. Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gerekli talimatları verdim. Bakanlarım çalışıyor. Bu işi boş bırakmamalıyız. Konuyla ilgili atılacak adımlar neyse, ne tedbir gerekiyorsa yerine getirilecek. Bu konuda öncelikli olarak belediyeler, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Mesela bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin gerçekten çok örnek bir çalışması var. İstanbul’da Beykoz Belediyemizin de gerçekten çok örnek bir çalışması var. Yani hem teşhis hem tedavi ve ondan sonra da hayvanları garipsemeyecekleri alanlara salıverme gibi bir çalışmayı şu anda Beykoz Belediyemiz de Konya Büyükşehir Belediyemiz de yapıyor. Ayrıca mesela İstanbul’da Orman Bölge Müdürlüğümüz ile Valiliğimizin müşterek yeni bir çalışmaları var. Bu hayvanların bakılabileceği ve daha sonra dernekler tarafından bunların bakımının üstlenilebileceği bir uygulamayı müştereken çalışıyorlar. Daha sonra da bunu bütün illere uygulamayı düşünüyoruz. Orman Bölge Müdürlüğü bu hayvanlar için uygun yerler ve hayvan severlerin de gelip ilgilenebilecekleri mekanlar oluşturmaya çalışıyor. Epey bir ilerleme de kaydedildi."

Ahmet Kaya ve Sezai Karakoç'un ölüm yıl dönümleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1950'li yıllarda kaleme aldığı ve Türk edebiyatının sevilen şiirlerinden biri haline gelen "Mona Rosa" şiiriyle tanınan ve geçen yıl 88 yaşında vefat eden şair Sezai Karakoç ile 22 yıl önce Paris'te hayata veda eden Türkiye'nin önde gelen protest müzik temsilcilerinden Ahmet Kaya ile ilgili de soruları cevapladı:
"Her ikisine de Allah rahmet eylesin. Tabii Sezai Karakoç zaten sürekli olarak şiirlerini okuduğumuz, terennüm ettiğimiz bir üstadımız. Ahmet Kaya da ben cezaevine girerken Yedikule’de Kazlıçeşme’de yapılan programa gelmişti. Bu anlamlı günümüzde onun orada yaptığı konuşma, söylediği parçalar hakikaten unutulmazdı. Ben tabii istedim ki nakli kubur yapmak suretiyle Fransa’dan alalım, burada defnini yapalım. Aile olumlu yaklaşmadı, onun için getiremedik. Yoksa o, bu toprakların insanı. Ona yapılanları, o geceyi unutmamız mümkün değil. Kusura bakmayın, bazıları kızıyor ‘niye öyle diyorsun’ diye ama bu beyaz Türkler var ya; neler yaptılar malum. Normal zamanda ‘Ahmet Kaya şöyle, Ahmet Kaya böyle…’ Peki o gece yaptığınız ne? Neler demediler ki? Biz bir kez daha rahmet diliyoruz. Ama bizim nakli kubur teklifimiz hala masadadır. Çünkü bu topraklar, onun toprağıdır. Yeter ki aile bu konuda kararını versin ve adımı da ona göre atarız. Çünkü bu ülkede sevenlerinin olduğu kadar herhalde Fransa’da seveni olmaz."
 
Independent Türkçe



Dünyanın en eski mumyaları keşfedildi

Çin'de keşfedilen 9 bin yıllık cesette, mumyalama izlerine rastlandı (Yousuke Kaifu ve Hirofumi Matsumura)
Çin'de keşfedilen 9 bin yıllık cesette, mumyalama izlerine rastlandı (Yousuke Kaifu ve Hirofumi Matsumura)
TT

Dünyanın en eski mumyaları keşfedildi

Çin'de keşfedilen 9 bin yıllık cesette, mumyalama izlerine rastlandı (Yousuke Kaifu ve Hirofumi Matsumura)
Çin'de keşfedilen 9 bin yıllık cesette, mumyalama izlerine rastlandı (Yousuke Kaifu ve Hirofumi Matsumura)

Bilim insanları Çin ve Güneydoğu Asya'da bugüne kadar bulunan en eski mumyaları tespit etti. Bulgular dumanla kurutma içeren bu geleneğin 14 bin yıl önceye uzanabileceğine işaret ediyor.

Güneydoğu Asya'da daha önce yapılan kazılarda, binlerce yıl öncesine ait çeşitli mezarlarda, uzuvları fazlasıyla bükülmüş, çömelmiş pozisyonlarda cesetler ortaya çıkarılmıştı. Mezar eşyaları içermeyen bu eski avcı-toplayıcı mezarlarındaki cesetler, kurutulma belirtileri de gösteriyordu.

Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden Hsiao-chun Hung, Endonezya'nın Batı Papua bölgesindeki Dani halkının, ölülerini dumanla kurutarak mumyaladığını ve çömelmiş pozisyonda sıkıca bağlayarak defnettiğini söylüyor. 

Hung ve ekibi, kazılarda buldukları cesetlerin de benzer özellikler göstermesi üzerine kapsamlı bir araştırma başlattı.

Bilim insanları Çin, Filipinler, Laos, Tayland, Malezya ve Endonezya'daki 11 kazı alanında bulunan ve 4 bin ila 12 bin yıl önceye tarihlenen 54 mezarı inceledi. 

X-ışını kırınımı ve kızılötesi spektroskopi gibi gelişmiş yöntemlerle, kalıntıların ısıya ne düzeyde maruz kaldığını analiz ettiler.

xdfg
Batı Papua'daki Dani halkı bugün hâlâ dumanla mumyalama yapıyor (Hirofumi Matsumura ve Hsiao-chun Hung)

Bulguları hakemli dergi PNAS'te dün (15 Eylül) yayımlanan çalışmaya göre cesetlerin en az yüzde 90'ında ısıtılma belirtisi saptandı. Ancak kalıntılarda kremasyon gibi doğrudan yanma izleri yerine, düşük seviyede ısıtma ve is nedeniyle renk değişikliği izleri görüldü. 

Araştırmacılar cesetlerin muhafaza amacıyla birkaç hafta hatta belki birkaç ay boyunca ateşin üzerinde dumanla kurutulduğunu söylüyor.

Hung "Dumanla mumyalama yaklaşık üç ay sürer ve bu süre boyunca ceset düşük ateşte yavaş yavaş ve sürekli olarak ısıtılır" diye açıklıyor.

Araştırmacılar deri veya saç gibi örnekler yerine sadece kemikleri analiz etme imkanına sahip olsa da bu cesetlerin kasten dumanla mumyalandığını düşünüyor. Hung şu ifadeleri kullanıyor:

Alışılagelmiş mumyalardan farklı olarak, dumanla kurutulmuş bu eski cesetlerin işlemden sonra kaplara kapatılmaması, genellikle sadece 30-40 yıl veya birkaç yüz yıl boyunca korunabilmelerine neden oluyor.

Bilim insanları ayrıca Vietnam'da da benzer şekilde bağlanmış, 14 bin yıllık başka bir ceset daha buldu. Bu kalıntılar kısmen yanmış olduğu için yeni çalışmaya dahil edilmese de araştırmacılar benzer bir mumyalama işleminden geçtiğini düşünüyor.

Mumyalamaya Antik Mısır'da 4 bin 500, Şili'deyse 7 bin yıl önceye kadar rastlandığı için Güneydoğu Asya'daki kalıntılar, bilinen en eski mumyalama örneklerini sunuyor. 

Makalenin bir diğer yazarı Peter Bellwood "Paleolitik dönemde ölülere bu tür bir işlem uygulandığına dair ilk kez bu türden bir kanıt bulundu" diyor.

Ekip, Çin ve Güneydoğu Asya'daki bu geleneğin, tarım toplululuklarının bölgede yaygınlaştığı yaklaşık 3 bin 500 ila 4 bin yıl önceye kadar sürdüğünü tahmin ediyor. Avcı-toplayıcı toplumlarda cesetlerin sıkıca bağlanması taşınmalarını kolaylaştırmış olmalı. 

Bununla beraber dumanla mumyalamanın sadece teknik bir koruma sağlamadığı düşünülüyor. Hung "Dumanla kurutma muhtemelen çürümeyi yavaşlatmanın ötesinde, manevi, dini veya kültürel anlamlar taşıyordu" ifadelerini kullanıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu mumyalama tekniğinin, bugün bölgede yaşayan bazı topluluklarının defin pratiklerine benzediğine de dikkat çekiyor. Mumyalama yapan toplulukların, Afrika'dan göç ederek bölgeye giden ilk modern insanların (Homo sapiens) soyundan geldiği tahmin ediliyor.

Bellwood, "Güneydoğu Asya'da ilk modern insanların torunlarını görüyor olmamız gayet muhtemel" diyerek ekliyor: 

Bu mezarların en eskisi yaklaşık 14 bin yıllık ve bu insanların, bugün Avustralya ve Yeni Gine'de yaşayan yerli halkların atalarına çok yakın olduğunu düşünüyoruz.

Independent Türkçe, Live Science, IFLScience, New Scientist, PNAS


Asahi : Japonya, ABD ile ilişkileri göz önüne alındığında Filistin devletini tanımayacak

Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
TT

Asahi : Japonya, ABD ile ilişkileri göz önüne alındığında Filistin devletini tanımayacak

Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)

Japonya'nın Asahi gazetesi, bugün ismi açıklanmayan hükümet kaynaklarına dayanarak, Japonya'nın şimdilik bir Filistin devletini tanımayacağını bildirdi. Tokyo, bu kararı ABD ile ilişkilerini korumak ve İsrail'in sert tavır almasını engellemek için almış olabilir.

İngiltere, Fransa, Kanada ve Avustralya'nın da aralarında bulunduğu birçok hükümet, bu ay BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacaklarını açıklayarak, İsrail'in Filistin topraklarındaki eylemleri nedeniyle uluslararası baskıyı artırdı.

sdgt

Kyodo News geçen hafta, ABD'nin Japonya'yı çeşitli diplomatik kanallar aracılığıyla Filistin devletini tanımamaya çağırdığını, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'nun ise Japon mevkidaşını Filistin devletini tanımaya şiddetle çağırdığını bildirdi.

Japonya Dışişleri Bakanı İvaya Takeşi, salı günü düzenlediği basın toplantısında, Japonya'nın "Filistin devletini tanımak için uygun zamanlama ve mekanizmaları da içeren kapsamlı bir değerlendirme" yürüttüğünü söyledi.

Kabine Genel Sekreteri Yoshimasa Hayashi, bugün düzenlediği basın toplantısında Asahi Shimbun haberi hakkında kendisine soru yöneltildiğinde bu tutumu yineledi.

Ancak Hayashi, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtı konusunda "derin bir kriz içinde" olduğunu belirterek, "iki devletli çözümün temellerinin çökebileceğini" belirtti.

İsrail'i, kıtlık da dahil olmak üzere ciddi insani krizi en kısa sürede sona erdirmek için "somut adımlar atmaya" çağırdı.

dfrgt
Yoshimasa Hayashi (Reuters)

Cuma günü düzenlenen BM toplantısında, iki devletli çözüme doğru "somut, zamana bağlı ve geri döndürülemez adımlar" öngören bildirgeyi destekleyen 142 ülke arasında Japonya da yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın Asahi’den aktardığına göre Japonya Başbakanı İşiba Şigeru’nun, 22 Eylül'de New York'ta yapılacak Birleşmiş Milletler toplantısında İsrail ile Filistinliler arasında iki devletli çözümü görüşmek üzere planlanan toplantıya katılmayacak.

G7 içinde, Alman ve İtalyan yetkililer, Filistin devletinin derhal tanınmasını "faydasız" olarak nitelendirdi.


Charlie Kirk cinayetinin şüphelisi, planını ortaya koyan bir not bırakmış

Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
TT

Charlie Kirk cinayetinin şüphelisi, planını ortaya koyan bir not bırakmış

Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)

Mahkeme belgeleri, Charlie Kirk cinayeti şüphelisinin, Amerikalı siyasi aktivisti öldürmeyi planladığını belirten bir mesajı klavyenin altına bıraktığını ve olaydan sonra itiraf ettiğini ortaya koydu.

Şüpheli, cinayet, silah bulundurma ve adaleti engelleme suçlamalarıyla yargılanıyor.

Kirk, 10 Eylül'de bir grup öğrenciye konuşma yaparken vuruldu ve kısa süre sonra hayatını kaybetti. Savcılar, şüpheli Tyler Robinson'ın Kirk'ü yakındaki bir üniversite kampüsündeki binanın çatısından tüfekle boynundan vurduğunu söylüyor.

22 yaşındaki Robinson ayrıca, müebbet hapis cezasına çarptırılabilen ateşli silah kullanma ve 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilen adaleti engelleme suçlamalarıyla da suçlanıyor.

Utah Savcısı, şüphelinin DNA'sının siyasi aktivisti öldürmek için kullanılan tüfeğin tetiğinde bulunduğunu bildirdi.

Robinson'ın dün öğleden sonra sanal bir duruşmaya çıkması planlanıyordu.

Robinson'ın adına konuşabilecek bir avukatı olup olmadığı belli değildi ve ailesi AP'ye yorum yapmayı reddetti.

Utah County Bölge Savcısı Jeff Gray, suçlamaları açıklarken “Charlie Kirk'ün öldürülmesi bir Amerikan trajedisidir” dedi.

Gray, Valley Üniversitesi polis memurunun ‘yüksek bir konumdan’ kampüs kalabalığını izlediğini ve Loosey Centre'ın çatısını olası bir ateş etme yeri olarak belirlediğini bildirdi. Memurun çatıda hemen kanıt bulduğunu ve bunun üzerine polislerin dikkatlerini çatıya yönlendiren güvenlik kamerası görüntülerine çevirdiklerini ifade etti.

Yetkililer tarafından açıklanan ev arkadaşına gönderdiği mesajda Robinson şöyle yazmıştı: “Kısa süre sonra bırakma noktamdan tüfeğimi almayı planlıyordum, ancak şehrin o tarafı çok kalabalıktı.”

Ardından şöyle yazdı: “Tekrar almaya çalışacağım, umarım gitmişlerdir. Onların onu bulduğuna dair hiçbir şey görmedim.”

Robinson daha sonra şu mesajı attı: “Ona yaklaşabilirim, ama yanında bir devriye arabası park edilmiş. Sanırım orayı çoktan temizlemişlerdir, ama riske girmek istemiyorum.”

Robinson, perşembe günü geç saatlerde, büyüdüğü Utah'ın güneyindeki St. George yakınlarında gözaltına alındı. Müfettişler, Robinson'ın akrabalarıyla konuştu ve Washington'daki ailesinin evi için arama emri çıkardı.

Muhafazakâr siyasette etkili bir isim olan Kirk, Arizona merkezli, ülkenin en büyük siyasi örgütlerinden biri olan Turning Point USA'yı kurduktan sonra Başkan Donald Trump ile yakınlaştı. Genç muhafazakâr evanjelik Hıristiyanları siyasete katılmaya teşvik etti. Silahlı saldırı, derin bir kutuplaşma yaşayan ABD'de artan siyasi şiddet konusunda endişeleri artırdı.

FBI Direktörü Kash Patel ise pazartesi günü Fox News'teki Fox & Friends programında, DNA kanıtlarının Robinson'ı Utah Valley Üniversitesi kampüsü yakınında bulunan bir tüfeğin etrafına sarılmış havluyla ve ölümcül atışın yapıldığı binanın çatısında bulunan bir tornavidayla ilişkilendirdiğini söyledi.

Patel, dün Washington'da Senato Yargı Komitesi'nde yapılan duruşmada, FBI'ın Robinson ile birlikte sosyal medya platformu Discord'da bir oyun sohbet odasına katılan ‘herkesi’ soruşturduğunu bildirdi. Sohbet odasında 20'den fazla kişinin bulunduğunu açıkladı.

Söz konusu saldırının dini gruplara yönelik daha geniş bir şiddet eğiliminin parçası olarak değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin bir soruya yanıt veren Patel, “Charlie'nin cinayetini kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde soruşturuyoruz ve daha geniş çaplı şiddet iddialarıyla ilgili her ipucunu takip ediyoruz” dedi.

Utah Valisi Spencer Cox pazar günü, soruşturmacıların saldırının nedenini belirlemek için çalıştıklarını ve Robinson'ın ilk duruşmasına çıktığında daha fazla bilgi ortaya çıkabileceğini söyledi. Cox, Robinson'ın partnerinin transseksüel olduğunu söyledi. Bazı politikacılar bunu, şüphelinin Kirk'ü transseksüellere karşı görüşleri nedeniyle hedef aldığına dair bir gösterge olarak gösterdi. Ancak yetkililer bunun saldırıda bir rol oynayıp oynamadığını açıklamadı.