Müslüman Kardeşler’e mensup medyacıların Interpol listesine dahil edilmesinin önemi

Mısır yargısından Interpol çağrısı yapıldı.

Mısırlı yetkililer, 2019'da Kahire'deki Mısır Ulusal Kanser Enstitüsü’ne yönelik düzenlenen bombalı saldırıdan İhvan’ın kollarından ‘Hasm’ Hareketi’ni suçlamıştı. (Reuters)
Mısırlı yetkililer, 2019'da Kahire'deki Mısır Ulusal Kanser Enstitüsü’ne yönelik düzenlenen bombalı saldırıdan İhvan’ın kollarından ‘Hasm’ Hareketi’ni suçlamıştı. (Reuters)
TT

Müslüman Kardeşler’e mensup medyacıların Interpol listesine dahil edilmesinin önemi

Mısırlı yetkililer, 2019'da Kahire'deki Mısır Ulusal Kanser Enstitüsü’ne yönelik düzenlenen bombalı saldırıdan İhvan’ın kollarından ‘Hasm’ Hareketi’ni suçlamıştı. (Reuters)
Mısırlı yetkililer, 2019'da Kahire'deki Mısır Ulusal Kanser Enstitüsü’ne yönelik düzenlenen bombalı saldırıdan İhvan’ın kollarından ‘Hasm’ Hareketi’ni suçlamıştı. (Reuters)

Mısır makamlarının ‘terörist’ olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütüne bağlı medya çalışanlarını ‘kırmızı bültenle arananlara’ dahil etme çağrısı yankı uyandırdı. Mısır’da bir mahkeme hükümetten, örgüte bağlı birçok medyacıyı ‘terörü finanse etmekle’ suçladıktan sonra tutuklaması için Interpol’e başvurmasını istedi.
Mısır’daki Birinci Terör Dairesi, Mutaz Matar, Abdullah eş-Şerif, Muhammed Nasır, Hamza Zavba ve diğer 14 kişinin kırımızı bültenle aranan isimler listesine dahil edilmesini ve tutuklayıp hapse atılmasını istedi. Mısır'daki Yüksek Devlet Güvenlik Savcılığı, Matar, Şerif, Nasır, Zavba ve diğerlerini ‘terörü finanse etmekle’ suçlayarak yeni bir dava ile Yüksek Devlet Güvenlik Ceza Mahkemesi'ne sevk etmişti.
Davadaki sevk kararına göre ’sanıklar, kamu düzenini bozmak ve toplumun güvenliğini, çıkarlarını ve güvenliğini tehlikeye atmak, millî birlik, toplumsal barış ve millî güvenliğe zarar vermenin yanı sıra, kamu makamlarının ve devlet çalışanlarının görevlerini yapmasına engel olmak amacıyla Mısır içinde şiddet ve korkutmayı kullanmayı amaçlayan bir terörist grubun liderliğini üstlendiler. Terörizm, grubun hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı araçlardan biriydi.
Mısır'daki ‘Dördüncü Terör Dairesi’ geçen mayıs ayında, Zavba ve Müslüman Kardeşler’e bağlı başka isimlerin tutuklanmasını talep etmişti. Zira sevk emrine göre 2019 yılından 2021 yılının ekim ayına kadar Mısır içinde ve dışında terör liderliğini üstlendiler. Davadaki sevk emri, ‘Zavba'nın Müslüman Kardeşler’in yurt dışındaki medya komitesinin sorumluluğunu üstlendiğini belirtti. Sanıklar, haber ve söylentiler içeren Facebook, Twitter ve YouTube video kliplerini elektronik platformlar üzerinden dış kanallara yayın yaptı.
Türkiye geçtiğimiz aylarda Mısır'ın ‘olumlu’ olarak nitelendirdiği adımlar attı. Bu adımlar, kendi topraklarındaki ‘kışkırtıcı’ medya ve siyasi faaliyetlerinin durdurulması ile ilgiliydi. İstanbul'dan yayın yapan Müslüman Kardeşler bağlı üç kanaldan biri olan Mekameleen TV, 2021 yılının nisan ayı sonunda Türkiye'den yayınını kalıcı olarak durdurduğunu duyurmuştu. Türk makamları geçtiğimiz yılın mart ayında Müslüman Kardeşler’e ait kanallardan (Mekameleen, Watan ve Al Sharq )‘Mısır'a karşı provokasyon programlarını’ durdurmalarını veya Türkiye'de uygulanan medya kurallarına uyulmaması durumunda Türkiye topraklarından yayını tamamen durdurmayı talep etmişti.
İhvan'ın yurt dışındaki hareketleri hakkında bilgi sahibi bir kaynak şu açıklamada bulundu:
“Türkiye'deki üç kanal için çalışan önde gelen program sunucularının programları durdurulduktan sonra, Hamza Zava ve Muhammed Nasır (Mekameleen), Hişam Abdullah, Heysem Ebu Halil ve Husam el- Gamri (Al-Sharq), Türkiye'de kalırken, Mutaz Matar (Al-Sharq) Londra'ya taşınmayı seçti.”
Mısır’daki radikal hareketler konusunda uzman Ahmed Ban da Şarku'l Avsat’a şunları aktardı:
“Mısır'ın, Müslüman Kardeşler’e bağlı medya çalışanlarını suçlaması nedeniyle kırmızı bültenle aranan isimlere dahil etme çabası, yurt dışındaki bu medya gruplarının ana malzemesi olan, Mısır devletine karşı gece gündüz yaydıkları iddia ve söylentilerle yüzleşme amacı taşıyor. Mısır hükümeti ne zaman ekonomik, sosyal veya siyasi bir önlem alsa, bu medya grupları yurt dışında dedikodular yayıyorlar. Böylece hükümetin görevlerini yerine getirmesi zorlaşıyor. Mısırlıların Müslüman Kardeşler’e bağlı bu medyacıları kırmızı bültenle aranan isimlere dahil etme talebi hız kazandı. İhvan-ı Müslimin bazı Arap ülkelerinde (Mısır, Suudi Arabistan ve Bahreyn) yasaklanmıştır. Bazı Avrupa ülkelerinde de bu örgütün tehlikesine dair bir farkındalık söz konusu. Mısır'ın bu İhvan yanlısı medyacılarla yüzleşmeye çalışması da doğal.”
Ban, olası Interpol prosedürleri hakkında da şunları söyledi:
“Bu medya mensupları hakkında (hukukî gerekçelere göre) verilen kararlar varsa, hangi ülkede bulunursa bulunsunlar Mısır'ın iade edilmesi için Interpol ile iş birliği yapması doğaldır.”.
Türk makamları daha önce Müslüman Kardeşler yanlısı gazeteci Husam el-Gamri ve örgüte mensup birçok medyacıyı tutuklamıştı. Ardından İhvan liderlerinden birinin araya girmesiyle serbest bırakmıştı. Aynı kaynağa göre Türk yetkililer Gamri'ye talimatlara uymasını bildirdi. Ancak kendisi buna uymadı. Bu, Türk makamlarını onu tekrar gözaltına almaya ve ardından bir hapishaneye göndermeye zorladı. Türk yetkililer geçen ay ‘terör kodlarına’ yayıncılar ve programcılar da dahil olmak üzere Müslüman Kardeşler unsurlarını da dahil etti ve kendilerine Mısır tarafından ‘terör örgütü’ üyeliğinden arandıkları bilgisi verildi. Bu kanuna göre Türk makamlarısöz konusu unsurların faaliyetlerine ve hareketlerine ciddi kısıtlamalar getirdi.
Geçtiğimiz ay Katar'da düzenlenen Dünya Kupası'nın açılış oturum aralarında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tokalaşması,‘iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik ilk adım olduğu ve ardından başka adımların da geleceği’ değerlendirmeleri yapılmasına yol açtı. Medyada çıkan bu ve benzeri haberler ‘yurt dışındaki Müslüman Kardeşler unsurların korkularını’ artırdı.



Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
TT

Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)

Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) güney bölgelerindeki nüfuzunu, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Geçici Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) aleyhine genişlettiği düşünülen bir hamleyle, LUO'nun ikinci komutanı Saddam Hafter, dün Sabha kentinde "entegre hizmet ve askeri binalar" içeren bir projenin temelini attı.

Saddam Hafter, çarşamba günü Sabha'ya yaptığı ziyarette, LUO'nun "Vizyon 2030"unun bir parçası olarak nitelendirdiği "Güney İçin Birlikte" girişimini başlattı ve bu girişimin "güvenliğin, kalkınmanın temeli haline getirilmesine dayandığını" ifade etti.

Saddam Hafter, "güney şehirlerini modern yol ağlarıyla bağlamak ve tarım projelerini desteklemek için çalıştıklarını, böylece bu şehirlerin acı çekmenin veya ötekileştirmenin kanalları değil, kalkınma ve üretim merkezleri haline geldiklerini" söyledi.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana, güney şehirlerinin sakinleri yıllardır "dışlanma, ayrımcılık ve devlet hizmetlerinin eksikliğinden" şikayet ediyor.


Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
TT

Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı

Geçtiğimiz cumartesi günü El Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) geçmesinden önce pek fazla tanınmayan "Ebu Lulu" lakaplı Fatih Abdullah İdris, Sudan'da terörün sembolü haline geldi ve hızla ünlendi.

Şehrin düşüşünden kısa bir süre önce, el Faşir'de sakallı ve gür saçlı bir adamın mahkumları yargısız infaz ettiğini gösteren videolar sosyal medyada dolaşıyordu. Şehrin düşüşünü izleyen şiddetin sembolü haline gelen bu adam, el Faşir trajedisini, savaş ve devletin çöküşünün yarattığı kaosu temsil ediyordu. HDK, kimliğini bilmediğini iddia ederek onunla herhangi bir bağlantısı olduğunu inkar etmiş ve daha sonra tutuklanıp el Faşir'ın Shala hapishanesinde tutulduğunu açıklayarak bir soruşturma komitesi kurmuş olsa da defalarca paylaştığı korkunç videolar ona ve HDK'ye karşı yaygın bir öfkeye yol açtı. Medya ona "El Faşir Kasabı" lakabını taktı.

rgt
İnternette dolaşan bir fotoğrafta, "El Faşir Kasabı" lakaplı "Ebu Lulu"nun saldırıların gerçekleştiği yerde vahşetini sergilediği görülüyor.

HDK, el Faşir'in ele geçirilmesi sırasında ciddi ihlaller ve suistimallerle suçlanan birkaç kişinin tutuklandığını duyurdu. Bunlar arasında "Ebu Lulu" olarak bilinen kişi de vardı. HDK sözcüsü El-Fatih Kureyşi, dün yaptığı basın açıklamasında, tutuklamaların üst düzey komutanlığın talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiğini belirtti. İlgili hukuk komitelerinin, şüphelileri adalete teslim etmek için hazırlık soruşturmasına başladığını belirtti. Kureyşi, bu önlemlerin insan onuruna yönelik her türlü ihlali ve uluslararası anlaşmaları ihlal etmeyi önlemeyi amaçladığını ifade etti. HDK'nin adaletin sağlanmasını güvence altına almaya kesin olarak kararlı olduğunu vurguladı. Liderlik, hukukun üstünlüğüne ve herhangi bir ihlale karıştığı kanıtlanan herkesi, ne kadar sınırlı veya bireysel eylemlerden kaynaklanmış olursa olsun, sorumlu tutmaya olan tam bağlılığını yineledi. Ebu Lulu, vahşetini belgeleyen çok sayıda ses kaydında yer aldı ve herhangi bir grupla bağlantısı olduğunu reddederek, devlete karşı kendi isyancı grubuna liderlik ettiğini iddia etti. Bir kayıtta, sadece El Faşir'de "neredeyse bin kişiyi" öldürdüğü ile övünüyordu. Ancak HDK’nin iddialarına veya inkârlarına rağmen, askeri operasyonlara katılmıştı.

El Faşir'in düşmesinden önce, söz konusu kişinin Sudan'ın merkezinde şiddet uyguladığına dair söylentiler yayılmış ve Kuzey Hartum'daki "El-Cili Rafinerisi"nden alınan ve söz konusu kişiyi gösterdiği iddia edilen videolarda şiddet sahneleri yayılmıştı; ancak hiçbir bağımsız kuruluş bu videoların gerçekliğini kanıtlamadı.

Raporlar, kişinin faaliyetlerinin El Faşir'in kuzey kesimlerinde ve çevresinde yoğunlaştığını, ancak şiddet konusundaki kötü şöhretinin ülke geneline ve hatta dünyaya yayıldığını, adının birçok savaş alanında şiddet ve terörün sembolü haline geldiğini gösteriyor. Gözlemcilere göre "Ebu Lulu" gibi isimlerin ortaya çıkışı, Sudan'ı saran kapsamlı güvenlik ve ahlaki çöküş durumunu yansıtıyor. Bu durum, basit bir öldürmenin ötesine geçerek, övünme, filme alma ve faillerini yüceltme noktasına ulaşmış bir şiddet yaratıyor. Bu aynı zamanda, savaşın kasvetli bir yüzü ve devletin parçalanmasının, hukuk ve hesap verebilirliğin yokluğunun bir kanıtı.


İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)

İsrail, Filistin zeytin hasadı döneminde işgal altındaki Batı Şeria'ya ulaşan iki Amerikalı Yahudi gönüllünün sınır dışı edilmesini emretti. Bu kişilerin seyahatini kolaylaştıran STK'lar dün yaptıkları açıklamada, bu kişilerin sınır dışı edilmesinin emredildiğini bildirdi.

Zeytin hasadı sırasında gönüllüleri organize eden Birleşmiş Milletler ile Dayanışma ve İnsan Hakları İçin Hahamlar adlı STK'lar yaptıkları ortak açıklamada, Batı Şeria'nın kuzeyinde Nablus yakınlarındaki Burin köyüne ulaşmadan önce aralarında iki Amerikalı kadının da bulunduğu 11 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

İsrail ordusu, Filistin topraklarına erişimi engellemek için genellikle zeytin hasadı döneminde kullanılan kapalı askeri bölge emri çıkarmıştı. Gönüllüler ise alternatif bir yoldan bölgeye ulaşmaya çalıştı.

Açıklamada, "Gönüllüler, emirlerini yerine getirmek için askerlere yaklaştıklarında gözaltına alındılar" denildi.

Gruptaki İsrailli gönüllüler bir polis karakolunda sorgulanıp serbest bırakılırken, iki Amerikalının sınır dışı edildikleri bildirildi.

xs
  Batı Şeria'nın el Halil kentine bağlı Sa'ir köyünde dün İsrailli yerleşimciler ve askerler tarlada durarak, Filistinli çiftçilerin zeytin toplaması engelledi (AFP)

İsrail ordusu, soruşturmalarına yanıt vermesi için Fransız Haber Ajansı’nı (AFP) İsrail polisine yönlendirdi.

İki kuruluş, "Bu gönüllülerin sınır dışı edilmesi kararı, barışçıl insan hakları çalışmalarını ve İsrail ile Filistin'de adalet talep eden Yahudi seslerini susturma yönündeki rahatsız edici bir eğilimi yansıtıyor" açıklamasında bulundu.

İsrailli ve uluslararası gönüllüler, genellikle zeytin hasadı döneminde Filistinlilere yardım etmek için "koruyucu refakat" olarak bilinen bir yöntem kullanarak geliyorlar. Bu yöntem, İsrailli yerleşimcilerin çiftçilere saldırmasını ve hasadı aksatmasını engellemeyi amaçlıyor.

Bu yaklaşımın, özellikle gönüllülerle yerleşimciler arasında çok sayıda saldırı ve çatışmanın yaşandığı mevcut sezonda sınırlı bir etkiye sahip olduğu görülüyor.

AFP gazetecileri, bu sezon yerleşimciler tarafından Filistinli çiftçilere ve yabancı gönüllülere yönelik en az sekiz saldırıyı belgeledi. Bu çatışmalar genellikle ordunun gelişi ve kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanılmasıyla sonuçlanıyor, ancak saldırganların tutuklanması nadir olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat’ın Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nden (OCHA) aktardığına göre, Batı Şeria'daki 27 köy, yalnızca 7-13 Ekim haftasında hasat mevsimiyle ilgili saldırılara maruz kaldı.

Yerel bir yetkiliye göre, Ramallah yakınlarındaki Turmus Ayya kasabasında, hasadı aksatmak için gelen maskeli yerleşimcilerle çıkan çatışmada İsveçli bir gönüllünün bacağı ve kolu kırıldı.

Ekim ayı başlarında Burin köyünde kapalı askeri bölge emrini ihlal etmekle suçlanan 30'dan fazla yabancı gönüllü sınır dışı edildi.

İşgal altında bulunan Filistin topraklarındaki BM İnsan Hakları Ofisi temsilcisi Ajith Sunghay, "ciddi saldırıları" kınayarak, "endişe verici düzeydeki cezasızlıktan" duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

2021 tarım sayımına göre Batı Şeria, yaklaşık 3 milyon kişiye ait 8 milyondan fazla zeytin ağacına ev sahipliği yapıyor.

İsrail, Batı Şeria'yı 1967'den beri işgal altında tutuyor ve şu anda yaklaşık yarım milyon İsrailli yerleşimci buradaki yerleşimlerde yaşıyor.