Japon bilim insanları: Libidosu düşük erkekler daha erken ölüyor

"Bu, cinsel ilgi ve tüm nedenlere bağlı ölümler arasındaki ilişkileri ileriye dönük olarak inceleyen ilk çalışma"

Araştırmacılar, "Cinselliği savunarak halk sağlığını geliştirmeye yardımcı olacağımızı umuyoruz" diyor (Unsplash)
Araştırmacılar, "Cinselliği savunarak halk sağlığını geliştirmeye yardımcı olacağımızı umuyoruz" diyor (Unsplash)
TT

Japon bilim insanları: Libidosu düşük erkekler daha erken ölüyor

Araştırmacılar, "Cinselliği savunarak halk sağlığını geliştirmeye yardımcı olacağımızı umuyoruz" diyor (Unsplash)
Araştırmacılar, "Cinselliği savunarak halk sağlığını geliştirmeye yardımcı olacağımızı umuyoruz" diyor (Unsplash)

Japonya'da yapılan bir araştırma, erkeklerde cinsel dürtü eksikliği ve erken ölüm riski arasında bir bağlantı tespit etti.
Diğer bir deyişle, libidosu düşük erkeklerin çeşitli sağlık sorunları nedeniyle erken ölme riski daha yüksek olabilir.
Yaklaşık 21 bin kişinin son 10 yıl içindeki tıbbi kayıtlarını inceleyen araştırmacılar, libidosu düşük 40 yaş üstü erkeklerin kanserden ölme olasılığının neredeyse iki kat, kalp hastalığından ölme ihtimalinin de 1,5 kat fazla olduğunu tespit etti.
Verileri incelenen ve daha sonra araştırmacıların hazırladığı bir dizi ankete katılan kişilerinin 8 bin 558'i erkek, 12 bin 411'i kadındı. Kadınlarda düşük libidoyla ölüm riski arasında herhangi bir bağlantı bulunamadı.
Yamagata Üniversitesi'nden araştırmacıların yürüttüğü çalışma, libido ve ölüm arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk araştırma oldu.
Hakemli bilimsel dergi Plos One'da yayımlanan makalede konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Bu, cinsel ilgi ve tüm nedenlere bağlı ölümler arasındaki ilişkileri ileriye dönük olarak inceleyen ilk çalışma."
Araştırmacıların bu bağlantıyla ilgili bir teorisi de var. Libidosu düşük erkeklerin sağlıksız bir yaşam tarzı benimseme eğiliminin daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Zira cinselliğe ilgisi daha düşük kişilerin daha fazla içki içtiği, şeker hastalığına ve psikolojik sorunlara daha yatkın olduğu ve eğitim seviyelerinin de daha düşük olduğu görüldü.
Uzmanlar, cinselliğin uyku düzenini iyileştirebileceğini, bağışıklığı güçlendirip depresyon ve kaygıyı azaltabileceğini söylüyor. Ayrıca kalp sağlığını da iyileştirebileceğine inanıyor.
Ancak araştırma ekibi, bu konuda kesin bir yargıya varmadan önce ileri araştırmaların yapılması gerektiğini vurguladı. Çünkü bu araştırmada yalnızca Japonlar yer alıyordu ve sonuçların kesinleşmesi için dünyanın farklı bölgelerinden veri gelmesi gerekiyor.
Araştırma makalesinde konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Cinselliğe ilginin ölümü önleyici etkilerinin altında yatan mekanizmaları açıklığa kavuşturmak için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor."
 
Independent Türkçe, IFL Science, Daily Mail



İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre çalışanların neredeyse üçte ikisi iş kaynaklı stres veya baskılar nedeniyle daha fazla alkol tüketiyor.

Alcohol Change UK'in 2 bin çalışanla yaptığı ankete göre, Birleşik Krallık'ta çalışanların yüzde 64'ü işle ilgili nedenlerden dolayı alkol kullandığını bildirdi. Son 12 ayda artan tüketimin arkasında iş stresi, baskı ve kaygı var.

Her 10 kişiden 4'ü işle ilgili kaygılar nedeniyle alkol tüketimini artırdığını söylerken, katılımcıların yüzde 38'i iş stresiyle başa çıkmak için daha fazla içtiğini belirtti.

Üçte birinden fazlası işyerindeki baskı veya son teslim tarihleri nedeniyle daha fazla içki içerken, yüzde 29'u iş güvensizliği nedeniyle alkol tüketiminin arttığını söyledi.

Alcohol Change UK araştırma grubunun danışmanlık ve eğitim müdürü Jane Gardiner şunları söyledi:

Yaptığımız işler son derece çeşitli olsa da bu araştırma geçen yıl birçoğumuzun işle ilgili stres, kaygı, baskı ve iş güvensizliğini yönetmek amacıyla daha fazla alkol aldığını gösteriyor. Ancak alkol, yetersiz uykudan akşamdan kalmalığa, yüksek tansiyondan depresyona kadar birçok sağlık sorununa yol açarak genel sağlığımıza ve refahımıza ciddi zararlar verebilir. Bazıları için kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zaman içinde stres, kaygı ve baskı duygularını daha da kötüleştirmesi ve istesek bile kurtulması zor bir kendi kendini tedavi etme döngüsüne yol açması daha olası.

Alkol Farkındalık Haftası'nın başlangıcı münasebetiyle yayımlanan araştırma, çalışanların işyerinde alkol konusunda önleyici eylem ve eğitim taleplerini ortaya koydu.

Bu yılın teması "Alkol ve iş", çalışma ortamlarının ve baskıların içki içme şeklimizi nasıl etkileyebileceğine ve nasıl daha sağlıklı, daha kapsayıcı işyeri kültürleri oluşturabileceğimize odaklanıyor.

Ankete katılan her 10 çalışandan 8'inden fazlası, işverenlerin işyerinde alkol konusunu ele almada bazı sorumlulukları olduğuna inanıyor. Ancak üçte birinden fazlası işyerinde alkol yerine ruh sağlığı hakkında konuşurken kendini daha rahat hissettiğini söyledi.

Gardiner sözlerini şöyle sürdürdü:

Son yıllarda işyerlerinde ruh sağlığı alanında görülen ilerlemenin bir yansıması olarak, konuşmaları teşvik etmek, şefkat ve desteği artırıp damgalanmayı azaltmak için, çalışanlardan alkol farkındalığı ve eğitimi konusunda bu kadar güçlü bir iştah görmek çok cesaret verici. Olumlu olan şu ki, çalışanlar alkolle ilgili sorunlarda reaktif müdahale yerine önleyici ve proaktif yaklaşımın daha etkili olduğunu kabul ediyor gibi görünüyor. İşte bu tür bir destek, alkolü tabu olmaktan çıkarmaya başlayacak, içki içme alışkanlıklarımızın genel sağlığımız ve refahımız üzerindeki etkisine dair farkındalık yaratacak ve önlenebilir alkol zararlarını daha meydana gelmeden önleyecek.

Independent Türkçe