Evlilik masrafları Mısırlıları zorluyor

Sisi, evlilik işlemlerinin finansmanı için Aile Destek Fonu’na para yatırılması çağrısında bulundu.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, pazartesi günü Giza’de düzenlenen sanayi projesin açılışında konuşma yaptı. (Mısır Televizyonu)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, pazartesi günü Giza’de düzenlenen sanayi projesin açılışında konuşma yaptı. (Mısır Televizyonu)
TT

Evlilik masrafları Mısırlıları zorluyor

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, pazartesi günü Giza’de düzenlenen sanayi projesin açılışında konuşma yaptı. (Mısır Televizyonu)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, pazartesi günü Giza’de düzenlenen sanayi projesin açılışında konuşma yaptı. (Mısır Televizyonu)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ülkede evlililk masraflarının artmasına ilişkin açıklamada bulundu. “Evlenmek isteyen bir kişinin, Aile Destek Fonu’na, bir miktar para yatırması gerekiyor. Bu miktarı herkesin ödeyebileceğini düşünüyorum” ifadeleri ile Medeni Hal Yasa’ndaki değişikliklere dikkat çekti. Mısır Cumhurbaşkanı, Aile Destek Fonu’nun, hükümet ve evlenmeyi planlayanlar tarafından evlilik tamamlama ve belge toplama adımları kapsmaında finanse edileceğini belirtti.
Bu açıklama, emtia fiyatlarındaki artışların yanı sıra evlilik maliyetlerinin yükselmesine yönelik şikayetlerin gündeme getirildiği ülkede tartışmaya neden oldu.
Sisi pazartesi günü Giza’daki bir sanayi projesinin açılışı sırasında yaptığı konuşmada , fonun amacının ‘evlilikte yaşanan anlaşmazlıklar durumunda çocukları korumak’ olduğunu söyledi. Sisi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fon, belgelenen her evlilikten bir miktar para toplayacak, ardından hükümette bununla eşit bir meblağı sağlayarak fonu destekleyecek. Belirlenecek meblağ, evlenmek üzere olanların evliliği gerçekleştirmek veya altın takı almak için yaptıkları masraflara göre oldukça az.”
Mısır boşanma oranlarındaki artışla yüzleşiyor. Yetkililer ve uzmanlar, iki taraf arasında genel olarak çocukların masraflarının idaresi konusunda yasal anlaşmazlıklar yaşanması gölgesinde, bu olgunun giderek artmasının sosyal ve ekonomik sonuçları konusunda uyarıda bulunuyor.
Aile Destek Fonu önerisi, Adalet Bakanı Müsteşar Ömer Mervan aldığı kararla oluşturulan adli heyet tarafından hazırlanmakta olan yeni Medeni Hal Yasası taslağı kapsamında ilk kez gündeme geldi.
Mısır Ulusal İnsan Hakları Konseyi üyesi Nihad Ebu el-Kamsan ‘fon fikrinin geç bile kaldığını’ belirtti. Kamsan televizyonda yaptığı açıklamada “Fon, başta nafaka ve çocuk haklarıyla ilgili meseleler olmak üzere evlilik anlaşmazlıklarının yaklaşık yüzde 90’ını çözecek” ifadelerini kullandı.
Mısır Ulusal Diyalog Komitesi’ne bağlı Nüfus Komitesi üyesi ve Yeni Kadın Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Nevin Obeyd, Şarku’l Avsat’a şu açıklamada bulundu:
“Medeni Hal Yasası Komitesi tarafından önerilen durum, türünün ilk örneğidir. Değişikliklerin fiilen uygulanması durumunda, sorumlular, fonun çalışma mekanizmasının hedeflerine ulaşmasını sağlayacak şekilde hazırlamak için çok çaba sarf edecek”
Fon fikrinin başarısının, evlenmek üzere olanlardan maddi destek toplama mekanizmasına bağlı olduğuna ifade eden Obeyd sözleirni şöyle sürdürdü:
“Gençler zaten evlenmenin yüksek bir maliyete neden olması sebebiyle sıkıntı çekiyor. Bunun üzerine şimdi, yeni bir ödeme alma fikrini gündeme getirildi. Fonun çalışma şeklini ve Mısır ailesini korumadaki gerçek rolünü açıklayan ve bu misyonun daha etkili bir şekilde ilerlemesini sağlayan mekanizmanın doğru ve ayrıntılı bir resmi sunulmuş olsa da bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalınabilir.”
Obeyd, fonun rolü ile Nasır Sosyal Bankası’ın rolü arasındaki farka ilişkin sorunları da gündeme getirdi:
“Mısır, nafaka alamayan kadınları desteklemek için sosyal misyona sahip bir ekonomik kuruma sahip. O da Nasır Sosyal Bankası. Bu bağlamda sunulan para miktarı artık yaşam koşullarına uygun değil. Zira aylık sadece 500 Mısır lirasına (Bir dolar ortalama 24,6 liraya denk geliyor) ulaşıyor.”
‘Fonlar açık bir kontrol sistemi gerektirdiğinden, paralel bir fon kurmak yerine, Nasır Sosyal Bankası’nın desteklenmesini’ önerdi.
Mısırlılar arasında fon ve mekanizmasıyla ilgili tartışmalar giderek artarken, evlilik maliyetlerinin yükünü azaltmak için gençler bazı fikirler ileri sürüyor. Garbiye’de Tanta bölgesinde genç Kerim Muhammed, nişanlısına yaklaşık bin 800 Mısır lirasına mal olan gümüş bir kolye hediye etmeye karar verdi. Bu kararını, ‘Mısır’da yaşamanın maliyetinin, artık yeni çözümlerin bulunmasını gerektirdiğini’ belirterek açıkladı. Sosyal paylaşım siteleri kullanıcıları bu fikri memnuniyetle. Söz konusu durum sosyal medyada da dikkat çekti.
Temsilciler Meclisi Yasama ve Anayasa Komitesi üyesi Ehab Remzi, Aile Destek Fonu genel olarak iyi bir fikir olsa da finansmanının sorunlu olduğunu belirtti. Remzi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Evliliğin getirdiği yük, orta gelirli ve hali vakti yerinde insanlar için bile ağır. Dolayısıyla evlenmek üzere olan kişilere, ek bir miktar para ödemek zorunda bırakma fikrini uygulamak zor olabilir.”
Remzi ‘bu fikir uygulamaya konulduğunda tanık olunabilecek manipülasyon’ konusunda da uyarıda bulundu:
“Bazıları nikahsız evliliğe başvurabilir ve mali yeterliliği sağlayana kadar resmi işlemleri tamamlamayı erteleyebilir. Ayrıca evlilik sorunlarını çözmek yeni evliler için öncelik olmayabilir.”
 Remzi fonun finanse edilmesi konusu üzerinde halen çalışıldığını belirterek ilgili makamlara ‘gerçekçi bir çalışma modelini sağlamak için çeşitli tarafların katılımıyla finansman mekanizmaları hakkında tartışma açma’ çağrısında bulundu.



Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
TT

Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)

Tony Boulos

Hamas'ın Gazze Şeridi sınırında gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısının ardından Gazze Şeridi'nde yaşanan yıkıcı savaşın üzerinden geçen yaklaşık iki yılın akabinde, Filistin davası yalnızca askeri harekâtla veya direniş sloganlarıyla sonuçlandırılamayacak kritik bir siyasi aşamaya giriyor. Savaş artık yalnızca İsrail ile değil, zamanla, özle ve bütünlüğünü yitirmiş Filistin siyasi sisteminin meşruiyetiyle bir savaşa dönüştü. Sadece dayanışma için değil, aynı zamanda yalnızca Filistin'in iç yapısının yeniden yapılandırılması ile başlayacak kapsamlı bir çözüm üretmek için de gerçek bir Arap-uluslararası mutabakat arayışı acil hale geldi. İç yapının yapılandırması ise Hamas'ın paralel bir silahlı güç olarak sahneden çekilmesinden ve Filistin Ulusal Otoritesi’nin  karar alma gücünü, meşruiyetini ve Arap desteğini yeniden kazanmasından geçiyor.

Bu, Lübnan'ın yaşadığına benzer büyük bir sınav anı. Lübnan’da da Hizbullah'ın askeri ve mali sistemi dağıtılmadan, devlet karar alma yetkisini geri kazanmadan ülkede çözüm haritasını uygulamaya koymanın bir yolu yok. Devlet dışı silahın gölgesinde ulusal bir projenin inşa edilemediği Lübnan'da olduğu gibi, Filistin'de de coğrafyayı ve meşruiyeti paylaşan fraksiyonların veya paralel otoritelerin şemsiyesi altında bir devlet kurulamaz. Filistin değişti, dünyanın Filistin algısı değişti, güç dengesi değişti. Peki liderlik araçları değişti mi? Filistinlilerin gelecek vizyonu değişti mi? Fetih ve Hamas, otorite ve direniş, iç çatışma ve dış bağımlılık gibi eski ikiliklerin esiri olmaya devam mı ediyorlar? Bir sonraki aşama, açıkça, sadece bir direniş aşaması değil. Bu, bir anavatanın yeniden inşası, bir halkın direnişinin desteklenmesi ve yıkımın yıkıntılarından bir devlet çıkarma aşamasıdır. Bu aşama, sloganlardan ve daha derin bir söylemden daha fazlasını gerektiriyor.

Silahlar susar, ama savaş bitmez

Burada Lübnan'ın iç savaş sonrası deneyimini hatırlamak faydalı olacaktır. Savaş, yalnızca Taif Anlaşması'nın imzalanması değil, daha ziyade Arap ve uluslararası çıkarların kesişmesi sonucu sona erdi. Buna bir de daha sonra ortaya çıkan çekincelerine rağmen, o anı ulusal bir projeye nasıl dönüştüreceklerini bilen Lübnanlı figürlerin varlığı eşlik etmişti. Tıpkı Lübnan'ın savaş sonrası döneme liderlik etmesi için Refik Hariri'ye ihtiyaç duyması gibi, Filistin'in de bugün sadece kırılgan bir idari yapı değil, gerçek bir Filistin devleti kurabilecek bir figüre -veya gruba- ihtiyacı var.

Yıllar sonra ilk kez, dünya Filistin devletinin fiilen tanınması yönünde ilerlemeye başladı. İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya ve Güney Afrika Filistin devletini tanıdı. Fransa ve diğer ülkeler de resmi olarak tanımayı düşünüyorlar. Sahne değişiyor. Haritalar yeniden çiziliyor. Gazze'ye yönelik savaş, tüm vahşetine rağmen, Filistin'i bir kez daha uluslararası kararların merkezine yerleştirdi. Fakat şimdiki temel soru şu: Biz buna hazır mıyız? Filistinliler, bu tarihi anı değerlendirebilecek ve siyasi tanınmayı sürdürülebilir bir devletin altyapısına dönüştürebilecek bir liderliğe sahip mi? Sadece söz ve pozisyonlara değil, aynı zamanda reel ekonomiye, istihdam yaratmaya, hukukun üstünlüğüne ve devlet kurumlarına dayalı bir devlet kurabilecek bir liderlik var mı?

İnsanlar değişti

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Filistin sokağı artık eskisi gibi değil. Gazze'de yaşananlardan ve yıllarca süren bölünme ve iç çatışmalardan sonra sloganlar artık yeterli değil. Bugün insanlar, yıkılanları yeniden inşa edebilecek, onurlu bir yaşam için gerçek fırsatlar yaratabilecek ve bölünmeyi derinleştirmek yerine Filistin halkının birliğini koruyabilecek bir liderlik talep ediyor. Filistinliler, Fetih ve Hamas arasındaki çekişmeden, dar görüşlü hesaplardan ve kendilerine somut hiçbir şey sunmayan, onları tüketen söylemlerden bıktı. Bugün istedikleri, örgüt değil devlet odaklı düşünen, halkı sürekli bir savaşın yakıtı olarak değil, meşruiyet kaynağı olarak gören bir liderlik.

Filistinli bir Hariri

Bazıları, Filistin'in savaştan sonra Lübnan'ın yeniden inşasına öncülük eden ve Beyrut'u yeniden inşa etmek için uluslararası destek toplayan, Arap-uluslararası mutabakatlar elde etmeyi başaran iş adamı Refik Hariri modeline ihtiyacı olduğunu söyleyebilir. Ancak Filistin gerçekliği, Lübnan gerçekliğinden daha karmaşık ve bugün ihtiyaç duyduğu şey, özel bir ulusal kimliğe sahip bir Filistinli Hariri’dir. Bu Hariri, cesur ve dürüst olmalı, direnişi güçlendirerek, binlerce iş fırsatı yaratan geniş bir ekonomik çıkar ağı oluşturarak ve topraklarındaki Filistin varlığını güçlendirerek, Filistin halkına yatırım yapmanın, gerçek kurtuluşun temeli olduğuna inanmalıdır. Filistin'in, gerçekçi bir ulusal ekonomik plan geliştirebilecek, onurun yalnızca dış destekten değil, aynı zamanda üretken ve istikrarlı bir iç ekonomi inşa etmekten de geçtiğini anlayan bir figüre veya gruba ihtiyacı var. Bu liderliğin gerçek kalkınma projeleri başlatabilecek, yatırımı, girişimciliği ve inovasyonu teşvik eden, Filistin toplumunu edilgen bir direniş zihniyetinden kurtarıp, ona üretim, açılım ve sorumluluk zihniyeti kazandıran modern bir yasal yapı kurabilecek kapasitede olması hayati önem taşımaktadır.

Filistinli ellerle yeniden inşa

Bugün Filistin tarihinde nadir görülen bir anla karşı karşıyayız. Dünya artık duyuyor ve Filistin devletinin uluslararası alanda tanınmasının yankısı her geçen gün artıyor. Gazze, uğradığı yıkıma rağmen dünyayı uyandırdı, uluslararası vicdanı harekete geçirdi ve adaletsizliği küresel tartışmaların ön saflarına taşıdı. Filistin halkı, yaralarına ve bölünmelerine rağmen, kökten farklı olması koşuluyla yeni bir liderlik etrafında kenetlenmeye hazır. Dünya, Filistin halkından sahip olduğu beceriler, yetenekler ve deneyimlerle yıkılanları kendi eliyle yeniden inşa etmesini bekliyor ve o da bunu yapabilir. Bu sayede Filistinliler, yeniden inşayla başlayacak ama daha iyi bir gelecek planlamakla sona ermeyecek bir ekonomik döngüye dahil olabilirler. Bu, diğer pek çok fırsat gibi, asla kaçmaması gereken değerli bir fırsat. O halde bölünmenin sınırları içinde kalıp daha fazla klişe girişimler mi bekleyeceğiz, yoksa gerçekten o “yeni Filistinli Hariri”yi mi aramaya başlayacağız? O, egemenliğinden yoksun bırakılmış bir devlet, yüzeysel bir temsil arayışında olmayan, bunun yerine aygıtlar için değil insanlar için, geçmiş için değil gelecek için, bağımlılık için değil onur için gerçek bir devlet kurmayı hedefleyen biridir.