Kültürel kutlamadan ideolojik tekfire Noel

Korku, aşırılık ve beyin yıkamanın egemenliği olmasaydı, yeni nesil, geçmişimizden daha iyi bir bugün yaratma yeteneğine sahiptir.

Yılbaşı kutlamaları hiçbir zaman dinsel değil, sosyal ve kültürel, neşe ve karşılıklı sevgiyle dolu bir gündü (AFP)
Yılbaşı kutlamaları hiçbir zaman dinsel değil, sosyal ve kültürel, neşe ve karşılıklı sevgiyle dolu bir gündü (AFP)
TT

Kültürel kutlamadan ideolojik tekfire Noel

Yılbaşı kutlamaları hiçbir zaman dinsel değil, sosyal ve kültürel, neşe ve karşılıklı sevgiyle dolu bir gündü (AFP)
Yılbaşı kutlamaları hiçbir zaman dinsel değil, sosyal ve kültürel, neşe ve karşılıklı sevgiyle dolu bir gündü (AFP)

Etrafımızdaki dünya basit, uyumlu ve içtendi. Bu nostalji değil, karşı karşıya olduğumuz şiddet, tekfir ve nefretin neden olduğu hayal kırıklığı duygusudur.
Büyük ve küçük şehirlerdeki büfelerin vitrinlerinde güzel mevsimlik kartpostallar, çeşitli Noel ve Yeni Yıl koleksiyonları sergilenirdi. Hem çocuklar hem de yetişkinler için heyecan verici kartpostallardı. Bunlar üzerinde Meryem Ana, Hz.İsa, geyikler, kar ve heyecan verici atların çektiği arabalar, ışıklar, mumlar ve eski kiliselerin kalıntıları gibi dini ve kültürel kutlamaların atmosferini simgeleyen her şeyin resimlerini içeren farklı boyut ve çeşitlilikteki kartlardı.
Noel veya Yeni Yıl kutlamaları bir zamanlar dini değil, sosyal ve kültürel kutlamalardı, neşe, mutluluk ve karşılıklı sevgiyle doluydu.
Büyük bir sevinçle bir kartpostal alır, arkasına yeni yıla dair mutluluk dileklerimizi ifade etmek için özenle seçilmiş cümleler yazardık. Bu cümlelerin başına genellikle besmele "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" yazılırdı.
Bu kartpostalları hiçbir ideolojik yorum ve dini hassasiyete kapılmadan anne babamıza, kardeşlerimize, arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize gönderirdik. Kartları özenle seçer, kiminin üzerinde ışıklar, kiminin üzerinde küçük müzik kayıtları veya hareketli figürlerle dolu kartların en güzelini seçmek için birbirimizle yarışırdık.
Etrafımızdaki dünya basit, nazik ve hoşgörülüydü, ruhlar sakin ve stressizdi. Genellikle yılbaşı tatili ile karıştırılan Noel vesilesiyle bir arkadaşımızdan veya kız arkadaşımızdan ne zaman bir kartpostal alsak, onunla çok mutlu olur ve odanın veya salonun duvarlarına geçen senenin kartının yanına asardık. Ailede genci yaşlısı, kadını erkeği herkes bu kartlara bakar ve kimse kartın içeriğinden şikayet etmez, aksine herkes sevinirdi.
Çoğu dini müzik ya da Hristiyan ilahileri olan Noel müziğinin kısa kayıtlarının olduğu bir kartpostal aldığımızda övünürdük. Onları dinsel bir müzik olarak dinlemezdik, aksine sanatsal ve kültürel bir mutluluk anı olarak görür ve mutlu olurduk.
Dostlarım gibi ben de üzerinde Hz.İsa'yı veya Meryem'i simgeleyen düzinelerce kart aldım ve hiçbir zaman onlara karşı dini bir duygu hissetmedim.
Bugün, nefret canavarının tırmanışı karşısında ve körü körüne fanatizmin yayılışının gölgesinde şunu merak etmiyor değiliz; küçük ya da büyük şehirlerdeki herhangi bir “büfe”nin önünde dursalar ve kaldırımda üzerinde Hz.İsa'yı ya da Meryem Ana'yı temsil eden resimlerle yüzlerce kartpostal görseler insanlar ne tepki verirler?
Büfenin kartlarıyla, sahibiyle ve hatta müşterileriyle birlikte yakılacağından neredeyse eminim. Dünya şiddet dolu bir yer haline geldi ve din savaşları ne kafaların içinde ne sokakta ne de dillerde uyumuyor.
Bugün olanlara şaşırıyorum, çünkü tarihsel olarak sömürgecilik döneminden ve kurtuluş savaşının acılarından çok da uzak olmayan yıllar olmasına rağmen, Cezayirliler altmışlı ve yetmişli yıllarda dini düşünürken, bir doz sosyal ve aile mutluluğu sunan bu bayramın atmosferinden kültürel olarak mutlu olurlardı. Hristiyanlık ve sembolleri ile vahşi sömürgecilik arasında bağ kurmazlardı.
İncil kitapçılarda satılırdı ve kimse onun varlığından rahatsız olmazdı. Herkesin mensubu olmaktan gurur duyduğu ve bayramlarını en güzel şekilde kutladığı İslam için bir tehdit olduğunu düşünmezdi. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Ramazan geceleri, Aşure ve Mevlid Kandili, insanlar arasında mutluluğun, sosyal ve ailevi sevginin ifadesiydi.
Cezayirli, dinini bırakmasından korkulmayacak kadar mümin ve İslam'a sadık biriydi. Kimseye dinini haklı göstermeye çalışmazdı. Din bir elbise veya bir parti değil, bilakis bir kalp ve davranıştı.
Bugün, din adına aşırılık yanlısı grupların önderlik ettiği bir ideolojik savaş halinde yaşıyoruz. Ne zaman Noel ve yılbaşı gelse, sosyal medya "kafirlerin" bayramını kutlamanın yasaklanması çağrısı yapan fetvalarla dolup taşıyor.
Bir Müslüman'ın bir Hristiyan'ın Noel bayramını kutlamasını yasaklıyorlar ve herkes lastik botla da olsa aralarında yaşamak için "kafirler" ülkesine göç etmeyi düşünüyor. Bugüne kadar hiç bir insan topluluğunun İran'a, Pakistan'a, Yemen'e, Sudan'a yasa dışı yollarla göç edip yolda can verdiğini, denizde, kumda boğulduğunu duymadık. Herkes bu ülkelerden “kafirlerin” ülkesine gidiyor ve yarısı denizde boğuluyor, balıklara ve diğer deniz canlılarına yem oluyor. İnsanlar ne Hristiyanlığa sevgilerinden ne de İslam’a nefretlerinden değil, memleketlerinde olmayan, neşe ve mutluluk dolu güzel bir hayat arayışıyla gidiyorlar.
Bazı kişi ve gruplar arasındaki bağnazlık, yeni yılı veya Hristiyanları, Noel'de kutlayanları tekfir ve tehdit eden ifadeler içeren broşürler dağıtma kertesine vardı. Binaların, restoranların ve yılbaşı pastası yapan pastanelerin kapılarına aynı tekfir ve tehdit edici ifadeleri taşıyan birçok broşür asılıyor.
Feyruz’un Meryem Ana, Hz.İsa ya da Kudüs, kiliseler ve camiler için söylediği şarkıları, hangi dinden olduğunu sormadan ya da dinimizi tehdit ettiğini düşünmeden büyük bir sevgi ve hayranlıkla dinlerdik ve hâlâ da dinliyoruz.
Cibran, Mihail Nuayme, May Ziyade, Corci Zeydan, Albert Cossery ve diğerleri gibi Hristiyan Arap yazarları okurduk. Hangi dinden olduklarını sorgulamadan, merak etmeden kitaplarını büyük bir sevgiyle okuduk ve fikirlerinin inancımızı bozduğunu hiçbir zaman hissetmedik.
Din ve inanç için korkma hastalığı ancak imanı eksik olanın kalbine yerleşir.
Bizim neslimiz, inançta kendisinden farklı olan diğerinden korkmazdı, dahası bu diğeriyle hayatta iletişim kurmak isterdi, farklı olanla uyum içinde sevinçlerini ve hayallerini onunla paylaşırdı. Farklı olan kültürel, sosyal, dilsel ve politik olarak bizim için bir katma değerdi.
Mutlu cennete ulaşmayı düşünmeden önce burada hayatı nasıl mutlu yaşayacağımızı sorgulardık, çünkü bu diğerinin bir parçasıydı. Hayatı güzellik ve saygı içinde yaşamanın ve bunu farklı olanla paylaşmanın bizim veya onun olsun, cennete giden yolun önünü kesmeyeceğine inanırdık.
Eminim, yeni neslin büyük bir bölümü de böylesine hoşgörülü bir geçmişte yaşamak isterdi. Yine bu neslin gelenekleri okul, medya ve bazı siyasi parti ve dernekler aracılığıyla yerleştirilen korku, terör, sindirme ve beyin yıkama kültürünün egemenliği olmasaydı, geçmişimizden daha iyi bir bugün yaratma yeteneğine sahip olduğundan da eminim. Bu egemenlik, vatandaşın nefret, korku, tekfir etme ve ihanetle suçlama hastalıklarından uzakta, hukukun, saygının, çeşitliliğin ve adil rekabetin hakim olduğu uyumlu bir toplum yaratma yönündeki samimi arzusunu içtenlikle ifade etmesini engelliyor.



Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.


İran: Füze programımız savunma amaçlıdır ve müzakere konusu değildir

Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
TT

İran: Füze programımız savunma amaçlıdır ve müzakere konusu değildir

Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün yaptığı açıklamada, İran’ın füze programının savunma amaçlı olduğunu ve müzakere edilemeyeceğini belirtti.

Bekayi, “İran'ın saldırganları caydırmak için tasarlanmış savunma yetenekleri hakkında hiçbir koşulda tartışma yapılmasına yer yoktur” dedi.

Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan İran’ın balistik füze programındaki herhangi bir genişlemenin hızlı bir müdahaleyi gerektirebilecek bir tehdit oluşturduğunu belirten bir brifing alması bekleniyor.

sdf
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), ülkenin güneyindeki Hürmüz Boğazı'nda düzenlenen askeri tatbikat sırasında füze ateşledi. (EPA)

İsrailli güvenlik kaynakları, İran’ın nükleer programını yeniden canlandırma yönünde adımlar atmaya başladığına dair bir dizi işaret bulunduğunu, ancak uranyum zenginleştirmeyi henüz yeniden başlatmadığını açıkladı. Şarku’l Avsat’ın Maariv gazetesinden aktardığına göre, son haftalarda İsrail ve ABD’nin önceki saldırılarında tahrip edilen nükleer reaktörler çevresinde sürekli bir hareketlilik gözlemleniyor.

Kaynaklar, ayda ortalama 3 bin balistik füze üretimi için yoğun çabalar sarf edildiğini belirtti. Bu füzeler eski nesil ve düşük isabetli olmasına rağmen, hedeflerine ulaşanlar ciddi yıkıma yol açabiliyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise dün yaptığı açıklamada, Tahran’ın ‘yeni bir saldırı olasılığını göz ardı etmediğini’, ancak ülkenin ‘tam anlamıyla ve öncesine göre daha fazla’ hazır olduğunu belirtti. Arakçi, bu hazırlığın amacının savaşı önlemek olduğunu, savaş istemek olmadığını vurguladı ve İran’ın haziran ayındaki saldırılarda zarar gören altyapıyı yeniden inşa ettiğini kaydetti.

fgt
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 12 Nisan'da Maskat'ta Amerikan heyetiyle yapılan dolaylı görüşmelerin ardından gerçekleştirilen ilk tur görüşmelerin arasında (Arşiv – AFP)

Nükleer tesislerine yönelik saldırılardan önce İran, uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiriyordu. Bu oran, askeri kullanım seviyesine yakın kabul ediliyor. UAEA, savaşın başlaması sırasında İran’ın yaklaşık 441 kilogram bu düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu bildirmiş, ancak 13 Haziran’dan bu yana stokları doğrulamanın mümkün olmadığını açıklamıştı.

Batılı ülkeler, bu seviyede zenginleştirmenin sivil bir ihtiyaç olmadığını savunurken, UAEA İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştiren, nükleer silaha sahip olmayan tek ülke olduğunu belirtiyor.


Moskova'daki patlamada bir Rus generali öldü

Moskova'nın genel görünümü (Arşiv- Reuters)
Moskova'nın genel görünümü (Arşiv- Reuters)
TT

Moskova'daki patlamada bir Rus generali öldü

Moskova'nın genel görünümü (Arşiv- Reuters)
Moskova'nın genel görünümü (Arşiv- Reuters)

Soruşturma komitesinin bugün yaptığı açıklamaya göre, Moskova'da arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu bir Rus ordusu generali öldü.

Komite, Rus Ordusu Genelkurmay Başkanlığı Operasyonel Eğitim Direktörlüğü Başkanı Fanil Sarvarov'un ölümünü bildirdi. Komite, soruşturulan hipotezlerden birinin, patlayıcı cihazın Ukrayna istihbarat servisleri tarafından yerleştirilmiş olabileceğini öne sürdüğünü belirtti.