Davos: Küresel mali istikrarın desteklenmesinde Körfez ülkelerinin rolü çok önemli

Maroun Kairoz, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda Arap ülkeleri arasındaki ekonomik iş birliğini kurumsallaştırma çağrısında bulundu

Maroun Kairoz, Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunurken
Maroun Kairoz, Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunurken
TT

Davos: Küresel mali istikrarın desteklenmesinde Körfez ülkelerinin rolü çok önemli

Maroun Kairoz, Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunurken
Maroun Kairoz, Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunurken

Dünya Ekonomi Forumu (WEF) Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika (MENA) Direktörü Maroun Kairoz, Körfez ülkelerinin, ‘kararlı sermayeleri’ ve uzun vadeli yatırım perspektifleri sayesinde dünyada likidite akışının ve mali istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynadıklarını söyledi.
Bu yıl 53. kez düzenlenen WEF’in oturum aralarında Şarku’l Avsat’a konuşan Kairoz, Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin kurumsallaştırılması ve iklim değişikliği ile mücadele çabalarında koordinasyon kurulması çağrısında bulundu.

Ortadoğu'ya dönüş
Arap ülkelerinin WEF’e gösterdikleri ilgileye övgüde bulunarak katılımlarının önemli ölçüde arttığını söyleyen Kairoz, “Asgari düzeyde istikrara sahip Arap ülkelerinin çoğundan, Kuzey Afrika'dan, Körfez ülkelerinden Mısır, Ürdün ve Irak'tan heyetlerin WEF’e katılımı bölgeye olan ilginin tazelenmesinin bir sonucudur” dedi.
Kairoz, “ABD eski Başkanı Barack Obama’nın Ortadoğu'dan çıkma ve Doğu'ya yönelme politikasını başlattığı 2012 yılında dünya Ortadoğu'dan bıkmış görünüyordu. Bu durum, 2021 yılında ABD ordusunun Afganistan'dan çıkışıyla doruğa ulaştı” ifadelerini kullandı.
Ancak Kairoz’a göre bugün bu durum tamamen tersine dönerken dünya, Ortadoğu'nun birçok dosyada ve sektörde olmazsa olmaz bir coğrafya olduğunu ve söz konusu sektörlerde ilerleme ve gelişme arayan ülkelerin Ortadoğu’nun es geçilemeyeceğini anladı.

Yeni ekonomi modelleri
Geçtiğimiz yıl yüksek büyüme rakamları yakalayan Körfez ülkelerinde uygulanan ekonomi modellerinin dünya genelinde de uygulanmaya başlandığını düşünen MENA Direktörü, “Devlet destekli sanayi politikaları, bugün hem Avrupa'da hem de ABD’de söylenenden farklı bir şekilde konuşuluyordu. Örneğin, devletin ekonomideki aktif rolü Batı'da artarken önceden kabul edilen bir teori, piyasa ekonomisinin tek başına ekonomik büyüme sağlayabileceğini söylüyordu” şeklinde konuştu.
Kairoz, “Bugün bazı Batılı ülkelerin ekonomilerinde devletin rolünün artmasına karşın Arap ülkelerinin ekonomi bakımından daha fazla dışa açılmaya yöneldiğini görüyoruz. Ayrıca bu iki yaklaşım arasında ve söz konusu ekonomiler arasında bir yakınlaşma olduğunu görüyoruz” diyerek bu gelişmeyi ‘olumlu’ olarak değerlendirdi.
Ayrıca Batı borsalarında geçtiğimiz yıl yaklaşık yüzde 20 oranında bir düşüş yaşandığına değinen Kairoz, bunun 2007-2008 mali krizinden bu yana en büyük düşüş oranı olduğuna işaret ederek  “Önceki mali krize baktığımızda, çoğu yatırımcının Körfez'in kapılarını çaldığını görüyoruz. Çünkü bölge kararlı sermayelerle dolu ve uzun vadeli yatırım perspektifinden bakıyorlar. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminlerine göre küresel ekonomi bir durgunluk dönemine girebilir. Körfez ülkelerinin dünyadaki likidite akışı ve mali istikrarın sağlanmasındaki rolünün çok önemli hale geleceği tahmin ediliyor” yorumunu yaptı.

Sürdürülebilir reformlar
Suudi Arabistan ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 8’in üzerinde bir büyüme oranı kaydederken, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin büyüme hızları yavaşladı. Kairoz’a göre Suudi Arabistan ekonomisinin yüksek performansının sac ayaklarından biri 2015 yılında başlayan ve bugüne kadar devam eden reformlar. Petrol gelirlerindeki artış çerçevesinde Riyad'ın bu reformlara bağlılığını sürdürmesinin son derece olumlu olduğunu söyleyen MENA Direktörü, “Daha önceki dönemlerde petrol fiyatlarındaki artışın reform sürecindeki gevşeklik ve harcamalardaki enflasyonla ilişkilendirildiğini fark etmiştik. Fakat bugün tamamen farklı bir duruma tanık oluyoruz. Suudi Arabistan Maliye Bakanı (Muhammed el-Cedan), petrol fiyatları ne olursa olsun reformlardan geri adım atmayacaklarını net bir şekilde ifade etti. Bu da oldukça olumlu bir tutum” diye konuştu.
Suudi Arabistan’da özel sektöre daha fazla rol verilmesi, dünyaya açılma, küresel üretim zincirlerine entegrasyon ve kadınların ekonomideki rolünün güçlendirilmesi gibi hayata geçirilen çeşitli reformları öven Kairoz, Suudi Arabistan Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportaja atıfla, “Bugün Suudi Arabistan’da kadınların ekonomiye olan katılımı yüzde 37 ile bölgedeki birçok ülkeden daha yüksek. Örneğin Lübnan'da bu oran yüzde 25'i geçmiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Ortadoğu’ya uluslararası ilgi
Dünya Kupası ve Formula 1 yarışından uluslararası konferanslara kadar Ortadoğu bölgesi son aylarda yoğun ekonomik, sportif, kültürel ve sanatsal faaliyetlere sahne oldu. Kairoz, bununla ilgili olarak, “Arap bölgesinin harekete geçmesi, dünyaya açılması ve tanık olunan uzlaşılar, uluslararası sahnedeki konumunu güçlendirdiğine şüphe yok. Dünya bugün, ABD, Çin, Hindistan ve diğer büyük ekonomiler arasında orta ölçekli ülkelerin bağımsızlıklarını sürdürmek için birleşmelerini zorunlu kılan keskin bir kutuplaşmaya tanık oluyor. Körfez ülkelerinde, aralarındaki uzlaşı ve ekonomik iş birliği ile böyle bir birleşmenin olduğunu görüyoruz” dedi. Kairoz’a göre tüm bu faktörler, Körfez ve Arap ülkelerinin dünyanın merkezi konumunu güçlendiriyor.
Körfez ülkeleri arasındaki iş birliğini bir istisna olarak değerlendiren MENA Direktörü, bu iş birliğinin daha da kurumsallaştırılması gerektiğini söyledi. Kairoz, genel olarak bölgenin geri kalanıyla ilgili olarak ise liderler arasındaki ilişkilere bağlı olarak iş birliği düzeyin arttığını ya da azaldığını belirtti. Yatırımın netliğe ihtiyaç duyduğunu ifade eden Kairoz, bölgenin genel ekonomik ağırlığından yararlanabilmesi için mevcut iş birliğinin kurumsallaştırılması gerektiğinin altını çizdi.

Küresel ısınma tehdidi
İklim değişikliğinin, enerji fiyatlarındaki önemli artıştan ve kaynakların kıtlığından şikâyetçi ülkelerin başlıca endişesi olması oldukça güç. Ancak Kairoz’a göre iklim değişikliğinin özellikle Ortadoğu bölgesi üzerindeki etkisinin ‘çok büyük’ olacağı da bir gerçek. Ortadoğu’nun dünyanın geri kalanına kıyasla iki kat daha fazla sıcaklık artışına tanık olmasının beklendiğine dikkati çeken Kairoz, “Yani küresel sıcaklıkların 2 derece artması, Ortadoğu'da 4 derecelik bir artış anlamına geliyor. Ayrıca, Dünya Bankası tarafından yürütülen bir araştırma, su kıtlığının, bölgenin gayri safi yurtiçi hasılasını (GSYİH) yüzde 0,5 olan küresel ortalamaya kıyasla yüzde 14 oranında azaltacağını öngörüyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’daki iklim değişikliğini ele almanın bir lüks ya da dış gündeme bir yanıt olmadığını vurgulayan Kairoz, bunun yerine bölgenin konuyu ele alması ve iklim değişikliği ile mücadele için iş birliği yapması gerektiğini söyledi. Kairoz, “Mısır'daki COP27 iklim zirvesi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapılacak olan COP28 iklim zirvesi, Ortadoğu’nun bu sorumluluğun bir kısmını üstlenmesi ve bu çerçevede istenen değişimi yapması için iki önemli istasyon” değerlendirmesinde bulundu.
Bugün bu değişimin Fas, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Umman ve diğer ülkeler tarafından sunulan büyük taahhütlerle gerçekleştiğine işaret eden MENA Direktörü, ancak daha hızlı ve daha fazla iş birliği ile hareket edilmesi gerektiğini belirtti.

Aykırı bir tablo
Ortadoğu’daki büyüme oranları keskin bir şekilde değişiyor. Kairoz, ekonomik olarak sıkıntı çeken ülkeleri iki kategoriye ayırıyor. Kairoz’a göre Fas, Mısır ve Ürdün’ün bulunduğu birinci kategorideki ülkeler, geçici oldukları umulan birtakım zorluklarla karşı karşıyalar. Bu ülkelerin hükümetleri, ekonomik büyümeyi canlandırmaya izin veren bir reform süreci başlattılar. Söz konusu ülkelerin bugün çektikleri sıkıntılar, hükümetlerinin kontrolü dışındaki ve dünyadaki enerji ve gıda krizleri ile uluslararası kutuplaşmadan kaynaklı koşulların bir sonucu. Kairoz’un ikinci kategorisindeki ülkeler ise Lübnan, Sudan, Suriye ve Yemen gibi siyasi yönetimlerinde kronik istikrarsızlık olan, savaşlardan ve şiddetli bölünmelerden zarar gören ülkeler. MENA Direktörü, bu ülkelerde sürdürülebilir politikaların geliştirilmesi gerektiğinden burada farklı bir çözüm arayışı olduğuna dikkati çekti. Bazı çözümlerin Lübnan örneğindeki gibi içeriden olması gerektiğini söyleyen Kairoz, diğerlerinin ise bugün mevcut olmayan uluslararası çözümler gerektiren karmaşık sorunlarla karşı karşıya olduklarını belirtti.
Ortadoğu’daki tüm ülkelerde ekonomik büyüme kaydedilmesi için yapabileceklere değinen Kairoz, “Körfez ülkelerinin politikalarında olumlu bir değişikliğe tanık oluyoruz” dedi. Açık çek verme döneminin artık bittiğini söyleyen MENA Direktörü, “Bu olumlu bir değişiklik, çünkü ekonomiler arasındaki ilişkilerin kurumsallaşması yönünde bir ilerleme kaydediliyor. Daha fazla ekonomik bütünleşme benimsenirse (bu değişiklik) Körfez Arap dünyasındaki büyümenin lokomotifi olabilir. Körfez Arap bölgesi, dünyadaki en az entegre bölgelerden biridir. Doğu Asya ülkeleri arasında GSYİH'nın yüzde 40’ını oluşturan iç ticaret, Arap ülkeleri arasında GSYİH'nın 18'ine eşit. Eğer bu oran Doğu Asya'daki oranla eşitlenirse Mağrip (kuzeybatı Afrika bölgesi) ve Ortadoğu ülkeleri, Körfez ülkelerindeki gelişmiş pazarlarla iş birliğinden faydalanabilirler” ifadelerini kullandı.

Bölgesel projeler
WEF’in önceki oturumlarında Ortadoğu için bir dizi ekonomik proje ve inisiyatif başlatıldı. Bunların başında Dördüncü Sanayi Devrimi'nin (Endüstri 4.0) Riyad ve Dubai'deki iki merkeziydi.
Kairoz, WEF’in bu hafta yapılan yıllık toplantılarında ele alınan yeni iş birliği projelerine ilişkin olarak şunları söyledi:
“Suudi Arabistan'da geleceğin pazarlarıyla ve teknolojiden yeni ürünler ve hizmetler için pazarlar oluşturmak için yararlanarak kamu ve özel sektörle nasıl etkileşim kurulacağıyla ilgilenen, sadece işin ticari yönüyle sınırlı kalmayıp daha çok insanların çıkarlarına hizmet eden yeni bir proje başlattık. Ayrıca BAE’de yapılacak iklim zirvesiyle ilgili iş birliği anlaşmasının yanı sıra ticari belgelerin ve örneğin gümrük işlemlerini hızlandırmak için blok zinciri kullanılarak uluslararası ticarette teknolojiden yararlanılmasına yönelik bir proje aracılığıyla ticari faaliyetlerin dijitalleştirilmesi yönünde iki projemiz daha var.”
MENA Direktörü, Davos’taki WEF toplantılarında ticaretin siyasileştirildiği ve korumacılığın giderek arttığı bir dönemde dünyanın bu tür girişimlere ihtiyacı olduğunun altını çizdi.
Kairoz, bu yıl Ortadoğu’da bölgesel konferanslar düzenlenemeyeceğini, ancak 2024 yılından itibaren bölgesel zirveler için belirli ekonomik konulara ve sektörlere odaklanacak yeni bir çerçeve geliştirileceğini de sözlerine ekledi.



Muhammed bin Zayed, Katar Emiri ile İsrail'in saldırganlığını görüştü ve BAE'nin Doha ile dayanışmasını yineledi

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed, Katar Emiri Temim bin Hamad ile Doha'da bir araya geldi. (WAM)
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed, Katar Emiri Temim bin Hamad ile Doha'da bir araya geldi. (WAM)
TT

Muhammed bin Zayed, Katar Emiri ile İsrail'in saldırganlığını görüştü ve BAE'nin Doha ile dayanışmasını yineledi

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed, Katar Emiri Temim bin Hamad ile Doha'da bir araya geldi. (WAM)
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed, Katar Emiri Temim bin Hamad ile Doha'da bir araya geldi. (WAM)

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile iki ülke arasındaki ikili ilişkileri ve bu ilişkileri güçlendirmenin yollarını, ayrıca İsrail'in Katar topraklarına yönelik saldırısıyla ilgili gelişmeleri görüştü. Kardeşlik ziyareti kapsamında Katar'ın başkenti Doha'daki Emirlik Divanı'nda düzenlenen toplantıda Şeyh Muhammed bin Zayed, BAE'nin Katar ile tam dayanışma içinde olduğunu ve Katar'ın egemenliğini, topraklarının ve halkının güvenliğini korumak için alınan tüm önlemleri desteklediğini yineledi.

sdcfgr
Eşlik eden heyetlerin huzurunda yapılan görüşmelerden (WAM)

Muhammed bin Zayed, söz konusu saldırının Katar'ın egemenliğine ve uluslararası hukuk ve normlara açık bir ihlal teşkil ettiğini ve bölgedeki güvenlik, istikrar ve barış fırsatlarını baltaladığını vurguladı. Muhammed bin Zayed ayrıca, Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'nin çabalarını ve bölgeye barış ve istikrar getirme yönündeki gayretlerini övdü.

BAE Devlet Başkanı'na, Dubai Veliaht Prensi, Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Şeyh Hamdan bin Muhammed bin Raşid Al Mektum, Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed Al Nahyan, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Şeyh Seyf bin Zayed Al Nahyan, Başkanlık Divanı Kalkınma İşleri Başkan Yardımcısı Şeyh Ziyab bin Muhammed bin Zayed Al Nahyan ve Başkanlık Divanı Özel İşler Başkan Yardımcısı Şeyh Hamdan bin Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile bir dizi üst düzey yetkili ve bakan eşlik etti.

Şeyh Muhammed bin Zayed, Katar ziyaretini tamamladıktan sonra Doha Havalimanı'nda Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ve bir dizi Katarlı üst düzey yetkili tarafından uğurlandı.


Trump, İsrail'e Katar'daki Hamas liderliğine saldırması için yeşil ışık mı yaktı?

Katar'ın başkenti Doha'da çok sayıda patlama duyulduktan sonra dumanlar yükseliyor (Reuters)
Katar'ın başkenti Doha'da çok sayıda patlama duyulduktan sonra dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Trump, İsrail'e Katar'daki Hamas liderliğine saldırması için yeşil ışık mı yaktı?

Katar'ın başkenti Doha'da çok sayıda patlama duyulduktan sonra dumanlar yükseliyor (Reuters)
Katar'ın başkenti Doha'da çok sayıda patlama duyulduktan sonra dumanlar yükseliyor (Reuters)

Üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail'in savaş uçaklarıyla Katar'a düzenlediği saldırıya yeşil ışık yaktığını söyledi.

Beyaz Saray yetkilisi, Washington'un Katar'daki İsrail saldırısı hakkında önceden bilgilendirildiğini açıkladı.

İsrail savaş uçakları, Hamas liderlerinin Doha'da kaldıkları yerlere 12 füze attı.

Rapora göre, 1997 yılında İsrail'in Ürdün'de suikast girişiminde bulunduğu Hamas'ın kıdemli lideri Halid Meşal, İsrail'in hedef aldığı toplantıya katılan hareketin liderleri arasındaydı.

ABD'nin Katar Büyükelçiliği, dün Doha'da Hamas yetkililerini hedef alan İsrail saldırılarının ardından vatandaşlarına “yerinde kalma” çağrısında bulundu.

İsrail Hava Kuvvetleri, Trump'ın Gazze önerisini görüştüğü sırada Katar'ın başkenti Doha'da Hamas liderliğinin üst düzey yetkililerini hedef alan bir hava saldırısı düzenledi. İsrail ordusu, saldırıda hassas mühimmat kullanıldığını duyurdu.

Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü dün, İsrail ordusunun Doha'daki Hamas Siyasi Büro üyelerinden bazılarının yaşadığı yerleşim yerlerini hedef alan bir saldırı düzenlediğini doğrulayarak, bu "suç teşkil eden saldırıyı" şiddetle kınadığını ifade etti.

Sözcü Mecid el-Ensari, X hesabından yaptığı açıklamada, İsrail saldırısının "tüm uluslararası hukuk ve normların açık bir ihlali olduğunu ve Katarlıların ve Katar sakinlerinin güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu" belirtti.

Katar Dışişleri Bakanlığı, güvenlik, sivil savunma ve ilgili makamların olaya derhal müdahale etmeye ve sonuçlarını kontrol altına almak için gerekli önlemleri almaya başladığını vurguladı. Bakanlık, soruşturmaların en üst düzeyde devam ettiğini ve daha fazla ayrıntının en kısa sürede duyurulacağını ifade etti.


Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
TT

Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)

Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar, dün öğleden sonra başkent Doha'da Hamas siyasi büro üyelerinin ikamet ettiği konut binalarını hedef alan İsrail saldırısını kınadı.

Katar Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, bu suç niteliğindeki saldırının tüm uluslararası hukuk ve normların açık bir ihlali olduğunu ve Katar vatandaşlarının ve ülkesinde yaşayanların güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti.

Bakanlık, Katar'ın bu saldırıyı şiddetle kınadığını ve İsrail'in bu pervasız davranışına, bölgesel güvenliğe yönelik müdahalelerine ve kendi güvenliği ile egemenliğini hedef alan herhangi bir eyleme müsamaha göstermeyeceğini ifade etti.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı,Doha'ya tam dayanışma ve destek verdiğini teyit ederek, Katar'ın alacağı her türlü önlemi desteklemek için tüm imkanlarını kullanacağına söz verdi.

Suudi Arabistan, İsrail'in uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal eden suç eylemlerine devam etmesinin vahim sonuçları olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumu bu günahkar saldırganlığı kınamaya ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını baltalayan İsrail'in ihlallerine son vermeye çağırdı. 

Kuveyt

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı ise İsrail'in bu acımasız saldırısının tüm uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal ettiğini, bölgenin güvenliği ve istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve uluslararası güvenlik ve barışı doğrudan baltaladığını vurguladı.

Kuveyt, Güvenlik Konseyi'ni uluslararası güvenlik ve barışı korumakla yükümlü olduğu sorumluluklarını yerine getirmeye ve İsrail'in bölge ülkelerine yönelik sistematik saldırılarını durdurmak için ciddi ve etkili adımlar atmaya çağırarak tutumunu yineledi.

Kuveyt, Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini korumak ve vatandaşlarının ve sakinlerinin güvenliğini sağlamak için aldığı önlemlere tam destek verdiğini ifade etti.

BAE

BAE Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayid, bu pervasız saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na ciddi bir ihlal ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden sorumsuz bir tırmanış olduğunu teyit etti.

BAE'nin Katar ile tam dayanışma içinde olduğunu ve Katar'ın güvenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini koruyacak her şeye sarsılmaz desteğini ifade eden Şeyh Abdullah bin Zayid, askeri gerilimin derhal durdurulması gerektiğini vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, bu tür gerilimi artırıcı eylemlerin devam etmesinin bölgesel güvenliği baltalayacağını ve bölgeyi, uluslararası barış ve güvenlik açısından feci sonuçlar doğuracak tehlikeli yollara sürükleyeceği uyarısında bulundu.

Uluslararası topluma, özellikle de Güvenlik Konseyi'ne, İsrail'i caydırmak ve bu barbarca İsrail saldırılarını durdurmak için yasal ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulunan Şeyh Abdullah bin Zayid, bu saldırgan yaklaşımın devam etmesinin, bölgeyi daha fazla gerginlik ve tırmanışa itecek, güvenlik ve istikrarın sağlanması şansını zedeleyecek pervasız bir davranış olduğunu vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, caydırıcı ve kararlı bir uluslararası duruşun yokluğunda bu tür pervasız saldırıların sürdürülmesinin bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış açısından son derece tehlikeli sonuçlar doğuracağı ve hoş görülemeyecek veya kabul edilemeyecek bir gerçeği pekiştireceği konusunda uyardı.

Umman

Umman Sultanlığı, "İsrail'in Katar topraklarına yönelik vahşi saldırısını ve siyasi suikast ve ihanet suçlarını uluslararası hukukun açık bir ihlali ve devlet egemenliğinin apaçık ihlali” olarak değerlendirdi. Bu aynı zamanda bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden ve onu barış yolundan uzaklaştıran tehlikeli bir tırmanıştır.

Sultanlık yaptığı açıklamada, "Katar Devleti'nin bu kışkırtıcı saldırganlığa karşı aldığı tüm önlemleri" desteklediğini ifade ederek, uluslararası toplumu İsrail'i caydırmak ve bölgedeki güvenlik ve barış kurallarını ihlal etmesini engellemek için ahlaki ve siyasi sorumluluklarını üstlenmeye ve yasal yetkilerini kullanmaya” çağırdı.

Bahreyn

 Bahreyn ise Katar'ın güvenliğini, egemenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini korumak için attığı tüm adımlarda Katar'la tam dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Bölgesel barış ve güvenliğin korunması için sükunet ve gerginliğin azaltılması çağrısında bulundu.

Dünya İslam Birliği

Dünya İslam Birliği aynı bağlamda, Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri ve Müslüman Alimler Derneği Başkanı Dr. Muhammed el-İsa, İsrail işgal hükümetinin devletlerin egemenliğini ve tüm uluslararası hukuk ve normları ihlal eden barbarca davranışlarını kınadı. Uluslararası toplumu, bu suç teşkil eden uygulamalara karşı derhal ve kararlı bir şekilde harekete geçmeye çağırdı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)

Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi, Körfez ülkelerinin Körfez ülkelerinin Katar ile tam bir dayanışma içinde olduğunu ve bu alçakça ve korkakça eyleme karşı alacağı her türlü önlemi destekleyeceğini vurgulayarak, bu hain saldırının Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünya ülkeleri tarafından onaylanan tüm BM ve uluslararası yasa ve anlaşmaları ihlal ettiğini ve parçaladığını belirtti.

Uluslararası toplumun derhal harekete geçerek, İsrail işgal güçlerini vahşi ve ağır suçlarından sorumlu tutması ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozan ve istikrarsızlaştıran tüm uygulamalarından caydırması gerektiğini ifade etti.

El-Budeyvi, bölgesel ve uluslararası anlaşmazlık ve çatışmaların çözümü ve kan dökülmesinin durdurulması için çatışan tarafların birçoğunun tanık olduğu değerli ve önemli arabuluculuk çabalarına ve bölgede ve dünyada güvenlik ve istikrarı artırmak için sürekli çaba sarf edildiğine işaret etti.

Doha'nın Hamas siyasi bürosunun müzakere heyetini ağırlamasının, ateşkesin sağlanması, Gazze'deki krizin sona erdirilmesi ve tutukluların serbest bırakılması için yapılan çabaların bir parçası olduğunu ve bu sayede Filistin halkının acılarının hafifletilmesine katkıda bulunulduğunu açıkladı.

Filistin

Mahmud Abbas döneminde Filistin Devlet Başkan Yardımcısı olan Hüseyin eş-Şeyh, saldırının uluslararası hukukun ve Katar Devleti'nin egemenliğinin ciddi bir ihlali olduğunu ve bölgedeki güvenlik ve istikrara tehdit oluşturduğunu söyledi. Bu gerilimin derhal sona erdirilmesinin önemini vurgulayan eş-Şeyh, devam etmesinin yalnızca bölge üzerinde değil, tüm dünya üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Filistin sorununun çözümünün adil ve kapsamlı bir barışta yattığını vurguladı.

Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Geyt, saldırının, Gazze'ye yönelik savaşın başlangıcından bu yana Mısır ve ABD ile birlikte ateşkes arabuluculuğu yapmaya çalışan ve İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü imha savaşını sona erdirmek için önemli ve samimi çabalar sarf eden Katar Devleti'nin egemenliğine yönelik açık ve tamamen kabul edilemez bir ihlal teşkil ettiğini belirtti.

Arap Birliği'nin, Katar'ın egemenliğinin bu bariz ihlaline karşı ve egemenliğini korumak ve güvenliğini muhafaza etmek için aldığı her türlü önlemi desteklediğini ifade etti.

Ebu Geyt, İsrail'in davranışlarının yerleşik tüm uluslararası normları ve yerleşik uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ettiğini vurgulayarak, yasayı hiçe sayan ve utanç verici eylemlerinin sonuçlarına kayıtsız kalan İsrail'e karşı uluslararası toplumun ciddi bir sorumluluk taşıdığını söyledi.

Mısır

Mısır, "Filistinli liderlerin Katar'ın başkenti Doha'da ateşkes anlaşmasına varma yollarını görüşmek üzere bir araya geldiği toplantıyı hedef alan ve uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğine ve topraklarının kutsallığına saygı ilkelerini açıkça ihlal eden" saldırgan eylemi güçlü bir şekilde kınadığını belirtti.

Mısır, bu saldırının tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini ve kabul edilemez bir gelişme olduğunu ve Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli rol oynayan kardeş Katar Devleti'nin egemenliğine doğrudan bir saldırı teşkil ettiğini ifade etti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Mısır, bu gerilimin uluslararası alanda sükûneti sağlama çabalarını baltaladığına ve tüm bölgede güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğine inanıyor.

Açıklamada, uluslararası topluma "bu bariz İsrail ihlaliyle ilgili hukuki ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmesi, İsrail saldırganlığını durdurmak için derhal harekete geçmesi ve sorumluları hesap vermeye çağırması, böylece İsrail'in her zamanki dokunulmazlığına bir yenisinin daha eklenmemesi" çağrısı yapıldı.

Lübnan

Lübnan hükümeti, Başbakan Nevvaf Selam'ın X’te yaptığı açıklamasında, “bu saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve uluslararası hukuk ve normlara apaçık aykırılık teşkil ettiğini” belirtti.

Lübnan hükümeti, “bu bariz saldırı karşısında kardeş Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu” teyit etti. Uluslararası topluma, “tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden İsrail'in tekrarlanan saldırılarına son vermek” için sorumluluklarını yerine getirme çağrısını yineledi.

Ürdün

Ürdün Kralı II. Abdullah bin Al Hüseyin ise Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile yaptığı telefon görüşmesinde, dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan “korkakça İsrail saldırısını” kınadı.

Kraliyet Sarayı tarafından yapılan açıklamada, Kral Abdullah'ın görüşme sırasında “uluslararası hukuku ihlal eden, başkent Doha'ya yönelik korkakça İsrail saldırısını kınadığını” belirterek “Ürdün'ün Katar'daki kardeşlerine olan desteğini ve dayanışmasını” teyit ettiği belirtildi.

Kral, “bu ihlallere karşı uluslararası desteğin harekete geçirilmesi ve bunları durdurmak için acil eylemde bulunulması gerektiğini” vurgulayarak, “Katar'ın güvenliği Ürdün'ün güvenliğidir” dedi ve “Ürdün'ün Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini zedeleyen her türlü eylemi reddettiğini” vurguladı.

Irak

Irak Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırıyı “kardeş ülke Katar'ın egemenliğine ve topraklarına yönelik açık bir ihlal teşkil eden ve ülkenin güvenliği ve istikrarını tehdit eden alçakça bir eylem” olarak nitelendirdi.

Bakanlık, bu saldırının “işgalci varlığın Filistin halkını sistematik olarak öldürme ve yerinden etme politikasının devamı” bağlamında gerçekleştiğini ve “bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı daha fazla gerginlik ve tırmanışa maruz bıraktığını” vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı, Irak'ın Katar Devleti hükümeti ve halkının yanında durma konusundaki kararlı tutumunu ve egemenliğini etkileyen veya ulusal güvenliğini tehdit eden her türlü saldırıya karşı tam destek vereceğini yineledi.

Bakanlık ayrıca, uluslararası toplumun bu saldırgan uygulamalara son vermek için sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

Fas

Fas Dışişleri Bakanlığı, Fas'ın Katar Devleti ile "güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının ve sakinlerinin huzurunu tehdit edebilecek her türlü duruma karşı" tam dayanışma içinde olduğunu teyit etti.

Cezayir

Cezayir Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, " İsrail işgalinin çok yönlü saldırılarını genişletmesi ve Gazze'ye yönelik saldırıları sona erdirmek için müzakere ekibini hedef alması, işgalcinin barışa eğilimli olmadığını, pervasızlığının ve kibrinin sınır tanımadığını ve dünya ülkelerinin bağlı olduğu en temel değerleri, kuralları ve normları umursamadığını tüm dünyaya kanıtlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Açıklamada ayrıca: “Bu son derece tehlikeli durumda, uluslararası toplum, İsrail işgalcisini caydırmak, Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek ve tüm bölgeyi sonsuz bir güvensizlik ve istikrarsızlık sarmalına sürükleyen gerilimin yükselişini durdurmak için tüm sorumluluklarını üstlenmenin acil gerekliliğini anlamalıdır” denildi ve uluslararası topluma “İsrail işgalcisini caydırmak ve Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek için sorumluluklarını tam olarak üstlenme” çağrısı yaptı.

Suriye

Suriye Dışişleri Bakanlığı, bu saldırıyı uluslararası hukuka ve Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı zedeleyecek tehlikeli bir tırmanış olarak değerlendirdi. Bunun, İsrail işgalinin uluslararası hukuk ve normları defalarca hiçe saydığının bir yansıması olduğunu belirtti.

Suriye, Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu teyit ederek, uluslararası toplumun bölgesel ve uluslararası barışı tehdit eden bu tür saldırgan uygulamalara karşı açık ve kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler

Uluslararası düzeyde, BM Genel Sekreteri António Guterres, İsrail'in Doha'daki Filistinli Hamas liderlerini hedef alan hava saldırılarını, Katar'ın egemenliğine yönelik “bariz bir ihlal” olarak nitelendirerek kınadı.

Guterres gazetecilere şunları söyledi: “Ateşkesin sağlanmasında ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynayan Katar'da İsrail'in saldırı düzenlediğine dair haberler aldık. Katar'ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik bu açık ihlali kınıyorum.”

Vatikan

Papa Leo, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısının sonuçları konusundaki endişelerini dile getirdi. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı ANSA’dan aktardığına göre, Papa Leo, "Şu anda çok ciddi bir haber var: İsrail, Katar'daki bazı Hamas liderlerine saldırıyor. Durum çok ciddi" ifadelerini kullandı. Leo, "İşlerin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Gerçekten ciddi" diye vurguladı.

Türkiye

Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırının İsrail'in “bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi bir devlet politikası olarak benimsediğini gösterdiğini belirterek, “ateşkes görüşmeleri sürerken Hamas müzakere heyetini hedef alması, İsrail'in barışa ulaşmayı değil, savaşı sürdürmeyi amaçladığını gösteriyor” ifadesini kullandı.

Türk Dışişleri Bakanlığı şöyle devam etti: “Bu durum, İsrail'in bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi resmi politika olarak benimsediğinin açık bir kanıtıdır.”

İran

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi ise devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Bu son derece ciddi suç eylemi, tüm uluslararası kural ve düzenlemelerin açık bir ihlali ve Katar'ın ulusal

Fransa

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail'in Doha'ya saldırısının “sebebi ne olursa olsun kabul edilemez” olduğunu belirterek, Katar ve Emir Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Macron, X hesabında savaşın bölgeye yayılmasına izin verilmemesi gerektiğini belirtti.

İngiltere

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İsrail'in Doha'ya saldırısının Katar'ın egemenliğini ihlal ettiğini ve bölgede daha fazla gerilimi artırma riski taşıdığını söyledi. Starmer X'te yaptığı paylaşımda, “Öncelik, derhal ateşkesin sağlanması, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'ye yardımın büyük ölçüde artırılması olmalıdır. Uzun vadeli barış için tek çözüm budur” ifadelerini kullandı.

İrlanda

İrlanda Başbakan Yardımcısı Simon Harris, saldırıyla ilgili olarak, "Doha'dan şehre yönelik İsrail hava saldırıları olduğuna dair gelen haberlerden derin endişe duyuyorum" dedi. Harris, Katar'ın ateşkes sağlanması ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynadığını belirtti.

"Bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırma tehdidinde bulunacak şiddetin daha da tırmanmasına ihtiyacımız yok" diyen Harris, "En önemli önceliklerimiz Gazze'de kalıcı ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, yaygın insani yardım erişimi ve iki devletli çözüme giden bir yol haritasıdır" diye vurguladı. İrlanda Başbakan Yardımcısı, tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltma, diyalog ve diplomasiye katılmaya çağırdı.