Dünya Ekonomi Forumu (WEF) Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika (MENA) Direktörü Maroun Kairoz, Körfez ülkelerinin, ‘kararlı sermayeleri’ ve uzun vadeli yatırım perspektifleri sayesinde dünyada likidite akışının ve mali istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynadıklarını söyledi.
Bu yıl 53. kez düzenlenen WEF’in oturum aralarında Şarku’l Avsat’a konuşan Kairoz, Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin kurumsallaştırılması ve iklim değişikliği ile mücadele çabalarında koordinasyon kurulması çağrısında bulundu.
Ortadoğu'ya dönüş
Arap ülkelerinin WEF’e gösterdikleri ilgileye övgüde bulunarak katılımlarının önemli ölçüde arttığını söyleyen Kairoz, “Asgari düzeyde istikrara sahip Arap ülkelerinin çoğundan, Kuzey Afrika'dan, Körfez ülkelerinden Mısır, Ürdün ve Irak'tan heyetlerin WEF’e katılımı bölgeye olan ilginin tazelenmesinin bir sonucudur” dedi.
Kairoz, “ABD eski Başkanı Barack Obama’nın Ortadoğu'dan çıkma ve Doğu'ya yönelme politikasını başlattığı 2012 yılında dünya Ortadoğu'dan bıkmış görünüyordu. Bu durum, 2021 yılında ABD ordusunun Afganistan'dan çıkışıyla doruğa ulaştı” ifadelerini kullandı.
Ancak Kairoz’a göre bugün bu durum tamamen tersine dönerken dünya, Ortadoğu'nun birçok dosyada ve sektörde olmazsa olmaz bir coğrafya olduğunu ve söz konusu sektörlerde ilerleme ve gelişme arayan ülkelerin Ortadoğu’nun es geçilemeyeceğini anladı.
Yeni ekonomi modelleri
Geçtiğimiz yıl yüksek büyüme rakamları yakalayan Körfez ülkelerinde uygulanan ekonomi modellerinin dünya genelinde de uygulanmaya başlandığını düşünen MENA Direktörü, “Devlet destekli sanayi politikaları, bugün hem Avrupa'da hem de ABD’de söylenenden farklı bir şekilde konuşuluyordu. Örneğin, devletin ekonomideki aktif rolü Batı'da artarken önceden kabul edilen bir teori, piyasa ekonomisinin tek başına ekonomik büyüme sağlayabileceğini söylüyordu” şeklinde konuştu.
Kairoz, “Bugün bazı Batılı ülkelerin ekonomilerinde devletin rolünün artmasına karşın Arap ülkelerinin ekonomi bakımından daha fazla dışa açılmaya yöneldiğini görüyoruz. Ayrıca bu iki yaklaşım arasında ve söz konusu ekonomiler arasında bir yakınlaşma olduğunu görüyoruz” diyerek bu gelişmeyi ‘olumlu’ olarak değerlendirdi.
Ayrıca Batı borsalarında geçtiğimiz yıl yaklaşık yüzde 20 oranında bir düşüş yaşandığına değinen Kairoz, bunun 2007-2008 mali krizinden bu yana en büyük düşüş oranı olduğuna işaret ederek “Önceki mali krize baktığımızda, çoğu yatırımcının Körfez'in kapılarını çaldığını görüyoruz. Çünkü bölge kararlı sermayelerle dolu ve uzun vadeli yatırım perspektifinden bakıyorlar. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminlerine göre küresel ekonomi bir durgunluk dönemine girebilir. Körfez ülkelerinin dünyadaki likidite akışı ve mali istikrarın sağlanmasındaki rolünün çok önemli hale geleceği tahmin ediliyor” yorumunu yaptı.
Sürdürülebilir reformlar
Suudi Arabistan ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 8’in üzerinde bir büyüme oranı kaydederken, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin büyüme hızları yavaşladı. Kairoz’a göre Suudi Arabistan ekonomisinin yüksek performansının sac ayaklarından biri 2015 yılında başlayan ve bugüne kadar devam eden reformlar. Petrol gelirlerindeki artış çerçevesinde Riyad'ın bu reformlara bağlılığını sürdürmesinin son derece olumlu olduğunu söyleyen MENA Direktörü, “Daha önceki dönemlerde petrol fiyatlarındaki artışın reform sürecindeki gevşeklik ve harcamalardaki enflasyonla ilişkilendirildiğini fark etmiştik. Fakat bugün tamamen farklı bir duruma tanık oluyoruz. Suudi Arabistan Maliye Bakanı (Muhammed el-Cedan), petrol fiyatları ne olursa olsun reformlardan geri adım atmayacaklarını net bir şekilde ifade etti. Bu da oldukça olumlu bir tutum” diye konuştu.
Suudi Arabistan’da özel sektöre daha fazla rol verilmesi, dünyaya açılma, küresel üretim zincirlerine entegrasyon ve kadınların ekonomideki rolünün güçlendirilmesi gibi hayata geçirilen çeşitli reformları öven Kairoz, Suudi Arabistan Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportaja atıfla, “Bugün Suudi Arabistan’da kadınların ekonomiye olan katılımı yüzde 37 ile bölgedeki birçok ülkeden daha yüksek. Örneğin Lübnan'da bu oran yüzde 25'i geçmiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ortadoğu’ya uluslararası ilgi
Dünya Kupası ve Formula 1 yarışından uluslararası konferanslara kadar Ortadoğu bölgesi son aylarda yoğun ekonomik, sportif, kültürel ve sanatsal faaliyetlere sahne oldu. Kairoz, bununla ilgili olarak, “Arap bölgesinin harekete geçmesi, dünyaya açılması ve tanık olunan uzlaşılar, uluslararası sahnedeki konumunu güçlendirdiğine şüphe yok. Dünya bugün, ABD, Çin, Hindistan ve diğer büyük ekonomiler arasında orta ölçekli ülkelerin bağımsızlıklarını sürdürmek için birleşmelerini zorunlu kılan keskin bir kutuplaşmaya tanık oluyor. Körfez ülkelerinde, aralarındaki uzlaşı ve ekonomik iş birliği ile böyle bir birleşmenin olduğunu görüyoruz” dedi. Kairoz’a göre tüm bu faktörler, Körfez ve Arap ülkelerinin dünyanın merkezi konumunu güçlendiriyor.
Körfez ülkeleri arasındaki iş birliğini bir istisna olarak değerlendiren MENA Direktörü, bu iş birliğinin daha da kurumsallaştırılması gerektiğini söyledi. Kairoz, genel olarak bölgenin geri kalanıyla ilgili olarak ise liderler arasındaki ilişkilere bağlı olarak iş birliği düzeyin arttığını ya da azaldığını belirtti. Yatırımın netliğe ihtiyaç duyduğunu ifade eden Kairoz, bölgenin genel ekonomik ağırlığından yararlanabilmesi için mevcut iş birliğinin kurumsallaştırılması gerektiğinin altını çizdi.
Küresel ısınma tehdidi
İklim değişikliğinin, enerji fiyatlarındaki önemli artıştan ve kaynakların kıtlığından şikâyetçi ülkelerin başlıca endişesi olması oldukça güç. Ancak Kairoz’a göre iklim değişikliğinin özellikle Ortadoğu bölgesi üzerindeki etkisinin ‘çok büyük’ olacağı da bir gerçek. Ortadoğu’nun dünyanın geri kalanına kıyasla iki kat daha fazla sıcaklık artışına tanık olmasının beklendiğine dikkati çeken Kairoz, “Yani küresel sıcaklıkların 2 derece artması, Ortadoğu'da 4 derecelik bir artış anlamına geliyor. Ayrıca, Dünya Bankası tarafından yürütülen bir araştırma, su kıtlığının, bölgenin gayri safi yurtiçi hasılasını (GSYİH) yüzde 0,5 olan küresel ortalamaya kıyasla yüzde 14 oranında azaltacağını öngörüyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’daki iklim değişikliğini ele almanın bir lüks ya da dış gündeme bir yanıt olmadığını vurgulayan Kairoz, bunun yerine bölgenin konuyu ele alması ve iklim değişikliği ile mücadele için iş birliği yapması gerektiğini söyledi. Kairoz, “Mısır'daki COP27 iklim zirvesi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapılacak olan COP28 iklim zirvesi, Ortadoğu’nun bu sorumluluğun bir kısmını üstlenmesi ve bu çerçevede istenen değişimi yapması için iki önemli istasyon” değerlendirmesinde bulundu.
Bugün bu değişimin Fas, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Umman ve diğer ülkeler tarafından sunulan büyük taahhütlerle gerçekleştiğine işaret eden MENA Direktörü, ancak daha hızlı ve daha fazla iş birliği ile hareket edilmesi gerektiğini belirtti.
Aykırı bir tablo
Ortadoğu’daki büyüme oranları keskin bir şekilde değişiyor. Kairoz, ekonomik olarak sıkıntı çeken ülkeleri iki kategoriye ayırıyor. Kairoz’a göre Fas, Mısır ve Ürdün’ün bulunduğu birinci kategorideki ülkeler, geçici oldukları umulan birtakım zorluklarla karşı karşıyalar. Bu ülkelerin hükümetleri, ekonomik büyümeyi canlandırmaya izin veren bir reform süreci başlattılar. Söz konusu ülkelerin bugün çektikleri sıkıntılar, hükümetlerinin kontrolü dışındaki ve dünyadaki enerji ve gıda krizleri ile uluslararası kutuplaşmadan kaynaklı koşulların bir sonucu. Kairoz’un ikinci kategorisindeki ülkeler ise Lübnan, Sudan, Suriye ve Yemen gibi siyasi yönetimlerinde kronik istikrarsızlık olan, savaşlardan ve şiddetli bölünmelerden zarar gören ülkeler. MENA Direktörü, bu ülkelerde sürdürülebilir politikaların geliştirilmesi gerektiğinden burada farklı bir çözüm arayışı olduğuna dikkati çekti. Bazı çözümlerin Lübnan örneğindeki gibi içeriden olması gerektiğini söyleyen Kairoz, diğerlerinin ise bugün mevcut olmayan uluslararası çözümler gerektiren karmaşık sorunlarla karşı karşıya olduklarını belirtti.
Ortadoğu’daki tüm ülkelerde ekonomik büyüme kaydedilmesi için yapabileceklere değinen Kairoz, “Körfez ülkelerinin politikalarında olumlu bir değişikliğe tanık oluyoruz” dedi. Açık çek verme döneminin artık bittiğini söyleyen MENA Direktörü, “Bu olumlu bir değişiklik, çünkü ekonomiler arasındaki ilişkilerin kurumsallaşması yönünde bir ilerleme kaydediliyor. Daha fazla ekonomik bütünleşme benimsenirse (bu değişiklik) Körfez Arap dünyasındaki büyümenin lokomotifi olabilir. Körfez Arap bölgesi, dünyadaki en az entegre bölgelerden biridir. Doğu Asya ülkeleri arasında GSYİH'nın yüzde 40’ını oluşturan iç ticaret, Arap ülkeleri arasında GSYİH'nın 18'ine eşit. Eğer bu oran Doğu Asya'daki oranla eşitlenirse Mağrip (kuzeybatı Afrika bölgesi) ve Ortadoğu ülkeleri, Körfez ülkelerindeki gelişmiş pazarlarla iş birliğinden faydalanabilirler” ifadelerini kullandı.
Bölgesel projeler
WEF’in önceki oturumlarında Ortadoğu için bir dizi ekonomik proje ve inisiyatif başlatıldı. Bunların başında Dördüncü Sanayi Devrimi'nin (Endüstri 4.0) Riyad ve Dubai'deki iki merkeziydi.
Kairoz, WEF’in bu hafta yapılan yıllık toplantılarında ele alınan yeni iş birliği projelerine ilişkin olarak şunları söyledi:
“Suudi Arabistan'da geleceğin pazarlarıyla ve teknolojiden yeni ürünler ve hizmetler için pazarlar oluşturmak için yararlanarak kamu ve özel sektörle nasıl etkileşim kurulacağıyla ilgilenen, sadece işin ticari yönüyle sınırlı kalmayıp daha çok insanların çıkarlarına hizmet eden yeni bir proje başlattık. Ayrıca BAE’de yapılacak iklim zirvesiyle ilgili iş birliği anlaşmasının yanı sıra ticari belgelerin ve örneğin gümrük işlemlerini hızlandırmak için blok zinciri kullanılarak uluslararası ticarette teknolojiden yararlanılmasına yönelik bir proje aracılığıyla ticari faaliyetlerin dijitalleştirilmesi yönünde iki projemiz daha var.”
MENA Direktörü, Davos’taki WEF toplantılarında ticaretin siyasileştirildiği ve korumacılığın giderek arttığı bir dönemde dünyanın bu tür girişimlere ihtiyacı olduğunun altını çizdi.
Kairoz, bu yıl Ortadoğu’da bölgesel konferanslar düzenlenemeyeceğini, ancak 2024 yılından itibaren bölgesel zirveler için belirli ekonomik konulara ve sektörlere odaklanacak yeni bir çerçeve geliştirileceğini de sözlerine ekledi.