DEAŞ Rakka’ya saldırdı: 9 Şii milis ve 3 rejim askeri öldü

ABD ordusu, Suriye'nin doğusunda örgütün 3 üyesini tutukladı

Suriye’de Fatimiyyun örgütünün bir üyesinin arşiv fotoğrafı (SOHR)
Suriye’de Fatimiyyun örgütünün bir üyesinin arşiv fotoğrafı (SOHR)
TT

DEAŞ Rakka’ya saldırdı: 9 Şii milis ve 3 rejim askeri öldü

Suriye’de Fatimiyyun örgütünün bir üyesinin arşiv fotoğrafı (SOHR)
Suriye’de Fatimiyyun örgütünün bir üyesinin arşiv fotoğrafı (SOHR)

DEAŞ terör örgütüne bağlı hücreler Rakka'nın batısındaki Tabka Havaüssü yakınlarındaki bir karakola saldırı düzenledi. DEAŞ militanları sis ve iklim koşullarından yararlanarak düzenledikleri saldırıda rejim güçlerine mensup üç kişiyi öldürdü.
Esed güçlerinin 17. Tümenine bağlı bir devriye de Deyr-i Zor çölünde 9 Şii militanın cesedini buldu. Ölenlerin son zamanlarda DEAŞ’a yönelik gerçekleştirilen operasyonlar düzenleyen İran destekli Afgan Fatımiyyun Tugayı milisleri olduğu tespit edildi. Bölgede patlama, pusu, bombardıman veya yıldırım saldırısı olmadan neredeyse bir gün geçmiyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), milislerin 18 Ocak'ta Afgan Fatimiyyun Tugayı devriyesine düzenlenen bir saldırı sırasında DEAŞ militanları tarafından yakalandığını öne sürdü.
Şii milisler, Deyr-i Zor’un batı kırsalındaki el-Mesrib Çölü’nde giysileri çıkarılmış ve katledilmiş halde bulundular. SOHR Direktörü Rami Abdurrahman, terör örgütünün saldırılarının artmasının sebebi hakkında Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada DEAŞ, rejim ve müttefikleriyle mücadele için hâlâ yeterli güce sahip olduğu mesajlarını göndermeye devam ediyor. Bu mesajlar, Suriye çölünün ayrı bölgelerindeki yoğun operasyonlarda temsil ediliyor. Örgüt, Tedmur’un kuzeydoğusundaki Cebel Ebu Ruceymin’den başlayarak Deyr-i Zor çölü ve batı kırsalına kadar uzanan 4 bin kilometrelik bir alana konuşlanmış durumda. Bunun yanısıra Suhna çölü ve Suveyda ilinin idari sınırlarının kuzeyinde varlığını sürdürüyor.
Abdurrahman, örgütün saldırılarının yeni sıklaşmadığını DEAŞ liderinin geçtiğimiz aylarda Dera’da öldürülmesinin ardından eylemlerini yoğunlaştırdığını söyledi. Terör örgütünün son saldırıları ise Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ve rejim bölgelerinde yoğunlaştı. Bugün 9 Fatimiyyun üyesini öldürüldüğünü açıkladı.
Bu operasyonlar Deyr-i Zor çölünün yanı sıra bir bütün olarak Halep - Hama - Rakka üçgeni, Humus'un doğu çölü, Rakka çölü üzerinde yoğunlaşıyor. Bu operasyonlar, rejim güçleri ve ona bağlı milisler tarafından çölün derinliklerinde gerçekleştirilen periyodik güvenlik harekatlarıyla ve neredeyse her gün çölü hedef alan Rus savaş uçaklarının yoğun hava desteğiyle tamamlanıyor.
DEAŞ hücrelerinin Rakka'nın batısındaki Tabka Havaüssü yakınlarındaki bir karakola sis ve iklim koşullarından yararlanarak düzenlediği saldırıda rejim güçlerine mensup üç kişi öldü.
Yılbaşından bu yana Suriye çöllerinde gerçekleştirilen askeri operasyonlarda hayatını kaybedenlerin sayısı 20’ye ulaştı. Suriye Gözlemevi'nin belgelerine göre Humus, Süveyda, Hama, Rakka, Deyr-i Zor ve Halep'te rejim güçleriyle çıkan çatışmalarda ve saklandıkları bölgeleri hedef alan Rus hava saldırılarında 11 örgüt mensubu öldürüldü. Örgütün çölün ayrı bölgelerinde düzenlediği 12 operasyonda ise rejim güçleri ve onlara bağlı milislerden 19 kişi İran'a bağlı Suriyeli ve Suriyeli olmayan 12 milis öldürüldü. Fırat'ın batısında, Deyr-i Zor çölünde, Rakka'da, Humus'ta, Süveyda'da, Hama'da, Halep'te pusu, silahlı saldırı ve patlamalarla gerçekleşti. Ayrıca örgütün Badiye'de düzenlediği saldırılarda bir vatandaş hayatını kaybetti.
AFP’nin haberine göre ABD Ordusu Merkez Komutanlığı (CENTCOM), geçtiğimiz Pazar günü ABD güçlerinin Suriye'nin doğusundaki bir operasyon sırasında 3 DEAŞ üyesini tutukladığını duyurdu.
CENTCOM tarafından yapılan açıklamada, gözaltına alınanlar arasında bir lojistik yetkilisi ile örgüt için aracı olarak çalışan bir kişinin de bulunduğu belirtildi. Üçüncüsü ise aynı kaynağa göre aşırılık yanlısı grupla ‘bağlantılı bir kişi’ olarak tanımlandı. Açıklamaya göre helikopter saldırısında bir sivil hafif yaralandı.
2019'da örgütün kurduğu ‘Terör Devleti’nin ortadan kaldırıldığının duyurulmasından bu yana ABD güçleri ve Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon, örgütün liderlerini takip ediyor. Suriye'de DEAŞ’a üye olduğundan şüphelenilen kişilere yönelik zaman zaman baskınlar veya havadan saldırılar düzenleniyor.
DEAŞ’a karşı Uluslararası Koalisyon’a liderlik eden ABD güçleri, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda Kürt savaşçıların kontrolündeki bölgelere ve Haseke, Deyr-i Zor ve Rakka vilayetlerindeki üslere konuşlandırılmış durumda.
ABD güçleri ayrıca çeşitli operasyonlarda liderleri tasfiye etmeyi ve tutuklamayı başardı. Bu operasyonların en önemlileri, örgütün lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'nin 2019 yılının Ekim ayında ve ardından geçen Şubat ayında Ebu İbrahim el-Kureyşi'nin İdlib'de öldürülmesi oldu.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.