Türkiye, Doğu Akdeniz'de Mısır'dan ne bekliyor?

Batılı gözlemcilere göre Mısır’ın, Türkiye'nin bölgede 122 trilyon fit küp olduğu tahmin edilen doğalgaz rezervlerine ilişkin iddialarını destekleyen yahut baltalayan yaklaşımları olabilir

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar'da böyle tokalaştılar / Fotoğraf: AFP
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar'da böyle tokalaştılar / Fotoğraf: AFP
TT

Türkiye, Doğu Akdeniz'de Mısır'dan ne bekliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar'da böyle tokalaştılar / Fotoğraf: AFP
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar'da böyle tokalaştılar / Fotoğraf: AFP

İnci Mecdi
Katar'da geçen 21 Kasım'da düzenlenen FIFA Dünya Kupası'nın açılışı törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Mısır'da Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) iktidarının düşürülmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır yönetimine karşı sert bir tutum sergilediği uzun yılların ardından ilk kez tokalaştılar. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tokalaşmanın ardından Katar dönüşü uçakta yaptığı açıklamasında, Ankara'nın Mısır'dan Türkiye'nin Akdeniz'deki statüsüne yönelik yaklaşımını değiştirmesini istediğini söyledi.
Türkiye'nin 2021 yılının mart ayından bu yana Mısır ile yakınlaşma çabalarının temelinde de bu var.
Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervi, özellikle Mısır, Ürdün, Filistin, İtalya, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail'in Mısır'ın başkenti Kahire'de imzalanan anlaşmayla Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurmalarının ardından Ankara'nın Kahire ile yakınlaşma arayışında önemli bir faktör haline geldi.
Forumun, arz ve talep dengesini koruyarak ve kaynakları ve iş birliğini geliştirerek bölgesel bir doğalgaz piyasası oluşturmak amacıyla kurulduğu biliniyor. Doğu Akdeniz bölgesindeki doğalgaz rezervlerinin 122 trilyon fit küp olduğu tahmin ediliyor.
Uzlaşı çabalarının başlamasından bu yana Akdeniz'de bir oldu-bitti yaratmak amacıyla 2019 yılı boyunca kendi kıyıları ile Libya kıyıları arasında hayali deniz sınırları çizerek bölgedeki komşularına hiçbir sonuç vermeyen meydan okumalarda bulunan Ankara için Akdeniz'deki doğalgaz rezervi dosyasının önemli olduğu biliniyor. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllarca Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'ye karşı sert açıklamalarda bulundu. Ancak 2021 yılına gelindiğinde Kahire ile ilişkileri yeniden kurulması gerektiğinin altını çizdi ve o tarihten bu yana da diplomatik ve istihbari düzeyde temasların kurulması ve iki ülke arasındaki ticari faaliyetlerin artırılması için yoğun çalışmalar başlatıldı.
Mısır ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz'de kurulacak olası bir ortaklığın, bölgede her iki taraf için de deniz hakları alanında yeni kapılar açacağı tahmin ediliyor.
Uzmanlar, Mısır'ın 2003 yılında GKRY, 2020 yılında ise Yunanistan ile imzaladığı anlaşmaların yerine Türkiye ile deniz sınırlarının belirlenmesi için imzalanacak bir imzalamayı seçmesi halinde daha fazla deniz hakları elde edilebileceğine işaret ettiler. 
Doğu Akdeniz meselesinin boyutlarını anlamak için öncelikle deniz hukuku alanında en kapsamlı uluslararası sözleşme olan 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (BMDHS) bir bakmalıyız.
BMDHS, ülkelerin kıyılarından 200 mil uzağa uzanan bölgeyi onların münhasır ekonomik bölgeleri olarak tanımlanıyor.
BMDHS, bölgedeki ülkelerin çoğu tarafından imzalandı. İmzacı ülkeler arasında, Mısır, Yunanistan ve GKRY de yer alıyor.
Mısır ile Akdeniz'deki komşuları arasındaki deniz sınırları da BMDHS çerçevesinde belirlenmiş durumda.
Ancak Türkiye, BMDHS'yi imzalayan taraflardan biri ve hükümlerini de kabul etmiyor. Bu yüzden GKRY'nin münhasır ekonomik bölgesinin kıyılarından yalnızca 12 kilometre uzaya uzandığını öne sürüyor.
Ayrıca, Kıbrıs adasından güneye uzanan suların Mısır'ın münhasır ekonomik alanı sınırına kadar kendisine ait olduğunu savunan Türkiye, Yunanistan'a ait adaların münhasır ekonomik bölgelerdeki haklarını da kabul etmiyor.
Ancak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 2021 yılının Mart ayında Ankara'da gazetecilere yaptığı bir açıklamada, gerekli koşullar sağlanması halinde Türkiye ve Mısır'ın Doğu Akdeniz'de sınırların çizilmesi için müzakere edebileceğini söyledi.
Bu açıklama, Türkiye ile Yunanistan ve GKRY arasında aralarındaki deniz sınırları konusunda uzun süredir devam eden anlaşmazlığın gölgesinde böyle bir anlaşmanın imzalanmasıyla ilgili çok sayıda soruyu gündeme getirdi.

Kartlar Kahire'nin elinde
Mısır ile Türkiye arasındaki müzakere kanalları, ilişkilerin eski günlerine dönmesi için geniş bir ufukla devam ederken Kahire'nin Doğu Akdeniz'deki çabaları çerçevesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ne verebileceği sorusu soruluyor.
Ankara ile Mısır'ın GKRY ve Yunanistan gibi geleneksel müttefikleriyle olan anlaşmalarını ihlal edecek bir deniz anlaşması yapmaya Kahire'yi ikna ne edebilir?

Bu sorulara yanıt almak amacıyla, Mısır'dan ve Avrupa'dan uzman ve diplomatlarla görüştük.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi istihbarat ve güvenlik analisti ve İtalya'daki Bari Üniversitesi'nden araştırmacı Roberta La Fortezza, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:
"Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki iddialarla ilgili olarak Ankara'ya sunabileceklerini anlamak için, özellikle Mısır ile Yunanistan arasında 2020 yılında imzalanan anlaşmaya bakmak gerekiyor. Bu anlaşma ile Kahire ve Atina, Ankara ile Trablus arasında imzalanan tartışmalı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'na meydan okumak amacıyla yeni deniz sınırları belirlediler."
Mısır ile Yunanistan arasında yapılan anlaşmanın, özellikle Kıbrıs adası açıklarında keşfedilen doğalgaz rezervleriyle ilgili olarak Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilimle doğrudan bağlantılı olması dikkati çekiyor.
Atina, 26'ncı ve 28'inci meridyenler arasındaki bir bölgede yeni deniz yetki sınırını tanımlayan 2020 tarihli anlaşma kapsamında Kahire ile münhasır ekonomik bölgesinin, Girit adasının 12 mil güneyine kadar uzanması konusunda anlaştı.
Atina, Mısır ile daha fazla anlaşma imzalayarak Ankara ile Fayiz el-Serrac başbakanlığındaki Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında 2019 yılında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nda öngörülen Türkiye-Libya koridorunu tamamen iptal edebilir ve münhasır ekonomik bölgesini GKRY ile Mısır arasındaki münhasır ekonomik bölgesi ile yeniden bağlayabilir.
Roberta La Fortezza, Mısır'ın farklı bir yaklaşımının Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki iddialarını ne ölçüde destekleyebileceğinin ya da baltalayabileceğinin ve Mısır'ın Ankara'ya ne ölçüde avantaj sağlayabileceğinin açık olduğunu belirtti.
La Fortezza, 2021 yılı başlarında Kahire'nin, Türkiye ile Yunanistan arasında tartışmalı bir bölge olan 18 nolu Blok da dahil olmak üzere Doğu Akdeniz'deki birçok blokta yeni arama faaliyetleri için ihale başlattığı yönündeki açıklamasının bunu ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi.
Mısır'ın o dönemde ihaleye açtığı blokların yer aldığı harita, Ankara'da büyük umutlar uyandıran Türkiye-Libya anlaşmasında yer alan Türkiye'nin kıta sahanlığının güney sınırları ile aynı çizgideydi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Mısır'ın Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetlerinde Türkiye'nin kıta sahanlığına saygı gösterdiğini belirterek "Deniz yetki alanları konusunu Mısır'la müzakere edebiliriz, kendi aramızda da ileride bir anlaşma imzalayabiliriz" açıklamasında bulunmuştu.
Ancak Fortezza'ya göre 18 nolu Blokun 28. meridyenin doğusunda yer alması ve dolayısıyla 2020 tarihli anlaşmanın öngördüğü Mısır ile Yunanistan arasındaki deniz yetki sınırı alanının dışında olması nedeniyle Ankara'nın iyimserliği hızla tükendi.

Müzakere ve Mısır'ın arabuluculuğu üçgeni
Yunanistan ile Mısır arasında imzalanan 2020 tarihli anlaşma, Yunanistan ile Mısır arasındaki potansiyel deniz sınırının Meis ve Rodos adaları kıyılarının doğusundaki küçük bir bölgeyi kapsadığından coğrafi olarak sınırlı.
Belki de Yunanistan'ın talebinin aksine Mısır'ın isteğiyle bu sınırın doğusunda herhangi bir hak iddia etmediğinden anlaşmanın kapsamını 28. meridyenle sınırlandırılmıştır.
Atina ve Ankara, birbiriyle örtüşen iddialara sahipken 2020 tarihli anlaşma, Türkiye ile müzakere edilmiş çözümler bulma olasılığını kategorik olarak engellemez.
Bu müzakereler 28. ve 30. meridyenler arasındaki alanla sınırlı olsa bile bunu yapması mümkün değil.
Ayrıca gözlemcilere göre örneğin, Girit'in güneydoğusunda, ilerleyen süreçte olabilecek konumsal değişiklikler için bir miktar boşluk bırakan, mülkiyeti belirsiz deniz yolları olduğundan Mısır, iki taraf arasında gelecekteki müzakerelerde arabulucu rolü oynayabilir. 
Frederick Üniversitesi'nde Uluslararası Hukuk Profesörü, 2023 Güney Kıbrıs cumhurbaşkanlığı seçimleri adayı ve Rumların eski BM Daimi Temsilcisi Büyükelçisi Andreas Mavroyannis, sınırların çizilmesi sürecinin karmaşık olabileceğinden ve bölge ülkelerinin sınırın tam yerini belirlemek için uluslararası bir mahkemeye ihtiyaç duyabileceğinden küçük bir üçgen oluştuğuna işaret etti.
Hukuki açıdan bakıldığında, Mısır'ın hukuki çıkarlarının bu üçgen çerçevesinde riske girmediğini belirten Mavroyannis,  ancak sonunda Mısır'ın yaklaşımını şekillendiren bir siyasi unsur varsa Mısır'ın dostlarını, yani Yunanistan ve GKRY'yi seçeceğinden emin olduğunu söyledi.
Mısır merkezli El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Uluslararası İlişkiler Birimi ve Enerji Çalışmaları Programı Başkanı Ahmed Kandil'e göre Mısır, Doğu Akdeniz'deki bu devasa doğalgaz rezervi herkes için bir kazan-kazan durumu oluşturmaya istekli.
Elbette bu da yaşanan şiddetli ekonomik kriz karşısında herkesin çıkarına olacak. Ancak bu ortak ve karşılıklı çıkarların kurallara dayalı olması gerektiğine dikkati çeken Kandil, şu an için Türkiye'nin Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na katılmasına izin verilmesinin bile söz konusu olmadığını çünkü Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) ve BM üyesi olan GKRY'nin haklarını tanımadığını belirtti.
Türkiye'nin BMDHS'nin taraflarından biri olmadığını da hatırlatan Kandil, Türkiye'nin ortak çıkarlara dair siyasi bir arzusu olmadığını ve bu nedenle, iyi niyetli olduğunu kanıtlaması için şu an topun kendi sahasında bulunduğunu söyledi.
İsrail ile Lübnan arasında geçtiğimiz yaz imzalanan deniz sınırlarını çizme anlaşmasını Türkiye, GKRY ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlığı sona erdirmek için kullanılabilecek bir model olarak gören Kandil, "Washington, Lübnan ile İsrail arasında oynadığı arabulucu rolün aynısını Türkiye, GKRY ve Yunanistan arasında oynarsa, bölge yeni bir aşamaya geçebilir" dedi.

2003 tarihli anlaşma bir kayıp mıydı?
Türkiye sık sık, Mısır'ın yaklaşık yirmi yıl önce GKRY ile imzaladığı deniz sınırlarını belirleme anlaşmasıyla münhasır ekonomik bölge alanlarını kaybettiğini dile getiriyor.
Ankara ile alternatif bir anlaşmanın Mısır'a 11 bin 500 kilometrekarelik bir alan kazandıracağını söyleyen Türkiye ayrıca Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan anlaşmanın Kahire'ye üst düzey çıkarlar sunmadığını savunuyor. 
Müslüman Kardeşler'in önde gelen isimlerinden Halid Abdulkadir Udeh, 2013 yılının Mart ayında Mısır Meclisi'ne Türkiye ile GKRY'nin egemen bir devlet olarak görülmediği bir anlaşma yapılması lehine bir yasa tasarısı sunarak GKRY ile olan anlaşmayı iptal etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı.
Gözlemciler, Mısır'ın uluslararası hukuk ilkelerine dayanan hiçbir anlaşmadan çekilmeyeceği konusunda hemfikirler.
Bu tür anlaşmaların bölgeye güven ve istikrar kazandırdığını ve uluslararası enerji şirketlerini bu anlaşmalara yatırım yapmaya teşvik ettiğini söyleyen Ahmed Kandil, "Deniz sınırları çizilmez ve yasal yapı sağlanamazsa şirketler hidrokarbon arama çalışmalarına girmeyecek ve büyük yatırımlar yapamayacaklardır" ifadelerini kullandı.
Ayrıca bu tür anlaşmaların uluslararası kurumların ve güçlerin desteğini aldığının altını çizen Kandil, "Bu yüzden oluşan mevcut çerçeveden geri adım atılmayacaktır" dedi.
Mısır'ın Ankara eski Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddin, Mısır'ın GKRY ve Yunanistan'ın haklarını göz ardı etmeyi asla kabul etmeyeceğini açıkça ifade etti.
Eski Büyükelçi, Türkiye'nin deniz sınırlarını sadece üç mil ile sınırlayan ve tüm adaları Yunanistan'a veren Lozan Anlaşması göz önüne alındığında, Türkiye'nin konumunun daha zayıf ve karmaşık olduğunun altını çizdi.
Türkiye'nin BMDHS taraflarından biri olmamasının ve UMH ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat'nın meseleyi daha da karmaşık hale getirdiğini söyleyen Selahaddin, "Kahire, Türkiye'yi yirmi yılı aşkın bir süredir Mısır, GKRY ve Yunanistan ile deniz sınırlarında uzlaşmacı bir çözüm için ortak müzakereler yürütmeye çağırmasına rağmen Ankara, Doğu Akdeniz'deki herhangi bir ülkeyle herhangi bir anlaşma yapmaktan kaçındı" şeklinde konuştu.
Eski Büyükelçi sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesinden sonra Mısır'ın GKRY ile yaptığı anlaşmanın iptal edebileceğini sandıysa da devlet buna karşı çıktı. Birinin kendinde olmayanı hak etmeyene vermesi gibi bir durum söz konusuydu. Biz bir açık arttırmada değiliz ve Mısır'ın hukuki dayanağı olmayan bu diyalog düzeyine indirilmesi doğru değil."
Selahaddin, Mısır'ın GKRY ve Yunanistan ile çok eski ve köklü ilişkileri ve ortak çıkarları sahip olmasından ötürü Türkiye, Yunanistan ve GKRY arasındaki diyalogu desteklemeye her zaman hazır olduğunu vurguladı.
Yunanistan ile yaptığı anlaşmada Mısır'ın çıkarlarını gözettiğini söylemeyi tercih edenin Türkiye olduğunu ve esasen Mısır'ın bunu 20 yıldır yaptığını söyleyen Mısırlı diplomat, "Kahire her zaman, adaların sınırlarının çizilmesi konusundaki Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan anlaşmazlığa taraf olmadığını beyan etmiştir. Fakat Türkiye, Girit gibi nüfusu Atina'nın nüfusunu aşan bir adanın varlığını tamamen yok saydığını kabul etmiyor ve Libya ile arasına hayali deniz sınırları çiziyor. Biz bu iki ülkenin arasındaki anlaşmazlığın tarafı değiliz ama bununla birlikte bölge ülkeleri arasındaki iş birliğini teşvik etmeye de hazırız. Kimsenin sınırlarını aşmayız" ifadelerini kullandı.

Mısır'ın katı tutumu
Gözlemciler, Mısır'ın mevcut ittifakları korumaya ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu üyeleriyle halihazırda varılan anlaşmalara uymaya devam edeceği konusunda hemfikirler.
Kahire, 2022 yılının Ekim ayında Ankara ile Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) arasındaki deniz sınırlarına ilişkin yeni düzenlemeye karşı çıkarak bu yaklaşımını ortaya koydu.
Bununla birlikte Kahire'nin 11 Aralık'ta deniz sınırlarının belirlenmesine yönelik tek taraflı kararı, Ankara'ya doğrudan bir mesajdı.
Kahire, bu mesajla Türkiye ile herhangi bir yakınlaşmanın Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki politikasını büyük ölçüde değiştirmeyeceğinin altını çizdi.
La Fortezza'ya göre Kahire'nin diyalog girişimlerine ve bölgede daha fazla istikrar için gerilimin azaltılmasının gerekmesine rağmen Türkiye ile Mısır ilişkilerinde, Türkiye'nin iddialarını tanıyan bir deniz sınırı anlaşması için gereken somut bir iyileşmenin önünde halen çeşitli engeller bulunuyor.
Türkiye'nin Libya'daki askeri varlığının ve Mısır ile Türkiye'nin Libya'da izledikleri farklı stratejinin yanı sıra Ankara'nın Kahire'nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'e verdiği desteğin de bu engeller arasında olduğuna şüphe olmadığı değerlendirmesinde bulunan La Fortezza, bu yüzden Mısır'ın başta Yunanistan ve GKRY ile yapılanlar olmak üzere bu tür anlaşmalardan vazgeçmesinin pek olası olmadığını vurguladı.
La Fortezza, Yunanistan ve Mısır'ın son yıllarda ilişkilerini güçlendirmesinin, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını geliştirmek için yakın iş birliği yapmasının, terörle mücadele çerçevesinde istihbarat paylaşmasının ve sık sık ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirmesinin şaşırtıcı olmadığını da sözlerine ekledi.
Ayrıca, Mısır'ın anlaşmalara bağlı kalmaktaki kararlılığının müttefiklerine güven verdiğini söyleyen Andreas Mavroyannis, GKRY ve Mısır örneğinde BMDHS'e göre her iki ülkenin de tam haklara sahip olduğunu belirterek, "Bu yüzden BMDHS'in 74. maddesinde belirtilen adil sonuca ulaşılmıştır. Bunun için söz konusu anlaşmanın müzakere edilmedi ve onaylanmasına ilişkin tartışma yapılmadı" diye konuştu.
Mavroyannis, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer Mısır da uluslararası hukuku hiçe sayarak Türkiye gibi davransaydı ve yayılmacı bir politika izleseydi bölgede daha fazla hak iddia edebilirdi. Çok mutluyuz çünkü Mısır sadece bunları yapmamakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası hukuka da saygı duyuyor. Eğer Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin yaklaşımı uygulanırsa, o zaman deniz, kuzeyde Türkiye ve güneyde Mısır arasında ortadan bölünmeli ve aralarında hiçbir şey olmamalı. Bu durumda Mısır, tüm komşularını bir kenara itip daha iyi bir anlaşma yapmış olabilir. Türkiye de Mısır'ı hukuka saygılı davranmak ve BMDHS çerçevesinden uzaklaştırmak için bunu kullanıyor."
Bölge ülkelerinin bu yaklaşıma karşı çıktığını söyleyen Mavroyannis, bu yüzden mevcut anlaşmaların uluslararası hukuka en uygun anlaşmalar olduğunu belirtti.

İki ülke arasındaki ilişkileri sürdürme çabası
Türkiye için Doğu Akdeniz'deki durumun karmaşık olmasına rağmen Kahire Ankara ile ilişkileri ilerletmeye ve Türkiye'nin 2013 yılında Mısır halkının iradesine karşı saygısız tutumunun ardından bozulan ilişkileri düzeltmeyi istiyor.
Ahmed Kandil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İslam hilafetini yeniden kurma hayalleri ve Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle ilişkileri bozulmadan önce iki ülke arasındaki güçlü bir ticari, savunma ve siyasi iş birliği olduğuna işaret etti.
La Fortezza ise bu bağlamda, Arap dünyasındaki tarihi rolünü koruyabilmesi için Türkiye ile yapıcı bir diyaloga ulaşmasının Mısır'ın çıkarına olduğunu ima etti.
Libya'daki gelişmelerle birlikte Halife Hafter'in konumu artık Trablus'a karşı 2019-2020 yıllarındaki kadar güçlü olmadığından, Kahire ile Ankara arasında daha fazla diyaloga ihtiyaç olduğunun altını çizen La Fortezza, Mısır'ın içinde bulunduğu ekonomik zorlukların da Kahire'yi Ankara'ya yönelik daha gerçekçi ve daha az ideolojik bir politika uygulamaya ittiğini söyledi.
Kahire, Ankara'nın tüm bölgesel siyasette ve Ukrayna'daki arabuluculuk çabalarında önemli bir ortak olduğunun gayet iyi farkındadır.
Türkiye ilgili askeri, siyasi ve diplomatik yeteneklere sahip önemli bölgesel bir aktör ve her şeyden önce NATO üyesi olması nedeniyle Batı düzenin bir parçası olmaya devam ediyor. 

Independent Türkçe



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.