Rusya, Polonya ve Baltık ülkelerinin ‘saldırganlığını’ kınadı

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov (EPA)
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov (EPA)
TT

Rusya, Polonya ve Baltık ülkelerinin ‘saldırganlığını’ kınadı

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov (EPA)
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov (EPA)

Rusya bugün, Litvanya Cumhurbaşkanı'nın Ukrayna'ya savaş uçağı tedarik etme çağrılarının Baltık ülkeleri ve Polonya'nın ‘aşırı agresif tavrını’ gösterdiğini bildirerek, büyük Avrupa ülkelerinin konumunu dengelemeleri gerektiğini açıkladı.
Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda dün, NATO'nun ‘kırmızı çizgiler’ çizmeyi durdurması ve Ukrayna'ya savaş uçakları ve uzun menzilli füzeler de dahil olmak üzere ihtiyacı olan her türlü silahı sağlaması gerektiğini söyledi.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, başkent Moskova'da güncel konulara ilişkin gazetecilere yaptığı açıklamalarda, “Baltık ülkeleri ve Polonya temsilcilerinin yeterince agresif tavrını görüyoruz. Herhalde onlar, sonuçları düşünmeden çatışmanın büyümesini kışkırtmak için her şeyi yapmaya hazırlar” dedi. Peskov ayrıca, önde gelen Avrupalı liderlerin bu koşullarda dengeleyici rol üstlenmediğini ve bunun üzücü olduğunu belirtti.
Nauseda’nın çağrısı, Almanya ve ABD'nin geçtiğimiz hafta Ukrayna'ya muharebe tankı tedarik etme kararı almasından sonra geldi.
1991'de Sovyetler Birliği'nden ayrılana kadar Moskova tarafından yönetilen Litvanya, Letonya ve Estonya gibi Baltık ülkeleri Ukrayna'nın yeni bir saldırıdan korunması için mümkün olan en kısa sürede daha gelişmiş Batı silahlarına ihtiyaç duyduğu görüşünü kararlı bir şekilde destekliyor.
Moskova, geçtiğimiz yıl 24 Şubat'ta on binlerce askerini ‘özel askeri operasyon’ kapsamında Ukrayna'ya gönderdi.



Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.