Libya’nın ülke dışında dondurulan varlıkları siyasi anlaşmazlıklara kurban oluyor

Menfi, kontrol makamlarına ‘devlet mallarını suiistimallerden koruma’ çağrısı yaptı.

Menfi ve yardımcısı Lafi, Denetim Bürosu, Yatırım Otoritesi ve Afrika Yatırım Şirketi başkanları ile bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
Menfi ve yardımcısı Lafi, Denetim Bürosu, Yatırım Otoritesi ve Afrika Yatırım Şirketi başkanları ile bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
TT

Libya’nın ülke dışında dondurulan varlıkları siyasi anlaşmazlıklara kurban oluyor

Menfi ve yardımcısı Lafi, Denetim Bürosu, Yatırım Otoritesi ve Afrika Yatırım Şirketi başkanları ile bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
Menfi ve yardımcısı Lafi, Denetim Bürosu, Yatırım Otoritesi ve Afrika Yatırım Şirketi başkanları ile bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)

Son zamanlarda Orta Afrika tarafından el konulan Libya’nın varlıkları sorunu, yürütme makamını Libya Yatırım Otoritesi tarafından yönetilen yurt dışındaki tüm donmuş varlıkların akıbetine ve ‘kayıptan nasıl korunacağına’ ilişkin tartışma yarattı.
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ve yardımcısı Abdullah el-Lafi geçen çarşamba günü Libya Denetim Bürosu Başkanı Halid Şakşak, Libya Yatırım Otoritesi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Mahmud ve Libya Afrika Yatırımları Şirketi (LAICO) Yönetim Kurulu Başkanı Abdulhakim eş-Şuvehdi ile bir araya geldi. Gündemde yurt dışındaki Libya fonlarının akıbeti vardı.
Orta Afrika Cumhuriyeti, geçen ayın sonunda, bu ayın ortalarında müzayedeye çıkarılmak üzere gayrimenkul varlıklarına el koydu. Ancak LAICO bu prosedürü reddederken söz konusu varlıkların Libya devletine ait olduğunu bildirdi. Şirket, Libya’nın Orta Afrika’da bir otele, iki binaya ve bir arsaya sahip olduğunun altını çizerek  2007 yılında iki ülke arasında imzalanan bir yatırım teşvik anlaşmasına göre ülkenin bu varlıkları Bangui’ye verilen krediler karşılığında aldığını vurguladı.
Libyalı yetkililer, bazı ülkelerde Libya Yatırım Otoritesi’nin çalışmalarının önündeki engeller konusunda Menfi’ye detaylı bir brifing verdi. Menfi de Libya Yatırım Otoritesi’nin fonlarını, mülklerini ve yatırımlarını koruma gerekliliğine dikkat çekti. Ayrıca kontrol makamlarına görevlerini yerine getirme, devlet kaynaklarını takip etme ve onları suiistimallere karşı koruma çağrısı yaptı.
Denetim Bürosu, görüşme sırasında ‘Libya’nın bazı ülkelerde risk altında olan yatırımlarına ve mülklerine ilişkin önemli konuların’ ve ‘bunlara el koyulmasına karşı alınabilecek önlemlerin’ görüşüldüğünü bildirdi. İlgili kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada başsavcılığın yurt dışında dondurulan Libya varlıklarına el koyulması sürecine karışanların bulunması için soruşturma başlattığını belirtti. Kaynaklar ayrıca Menfi’nin ‘iç koşullarla meşgul olması çerçevesinde, ülkenin mallarının kaybından duyduğu memnuniyetsizliği ve korkuları dile getirdiğini’ aktardı.
Libya’nın yurt dışındaki dondurulmuş fonları ve varlıkları, ülkedeki çalkantılı durumun ve siyasi bölünmenin kurbanı oluyor. Uluslararası şirketler 2011’den sonra, Libya’da maruz kaldıkları kayıpları telafi etmek amacıyla söz konusu varlıkların bir kısmına el koyma girişimlerinde bulundu. Libya’da 2017 yılından bu yana bölünmüş durumda olan otorite, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) bu fonlar üzerindeki yasağı kaldırması çağrısı yapmadı.
Libyalı siyasi analist Hüssam el-Kamati, Orta Afrika’daki Libya varlıklarına el konulması meselesine ilişkin Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mali sıkıntı içinde olan birçok Afrika ülkesi, Libya devletinin zayıflığını ve varlıklarını takip edememesini, bunları çalmaya çalışmak için bir fırsat olarak gördü. Sonuç olarak bu mülkler, söz konusu varlıklara el konulması için çarpık girişimlerde bulundu.”
Kamati, Libya Başsavcılığı’nın ‘bu varlıkların kötüye kullanılmasını durdurmak için’ söz konusu ihlalleri takip etmeye başladığını belirttiği açıklamasını şöyle sürürdü:
“Ancak bu hamleler henüz meyvesini vermedi. Halen el koyma ve mülkiyet devrinin manipüle edilmesi yoluyla gerçekleşen hırsızlıkların tekrarına tanık oluyoruz.”
BMGK’nın kararıyla Mart 2011’de dondurulan yabancı şirketlerdeki yatırımlar, bakiyeler, mevduatlar, hisse senetleri ve tahvillerden oluşan yurt dışındaki Libya fonlarının yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte eski Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac’a göre nakit meblağ son yıllarda 67 milyar dolara düştü.
Libya Yatırım Otoritesi Medya İşleri Danışmanı Louay el-Kariou, Libya’nın başta Orta Afrika olmak üzere Kıta ülkelerindeki varlıklarının, esas olarak eski rejim dönemindeki siyasi eğilimler ve vizyonlar üzerine inşa edilen yatırımlar olduğunu söyledi. Kariou konuya dair şu değerlendirmede bulundu:
“Çoğu, Libya’nın bu ülkelere verdiği kredilerin bir kısmının tasfiyesi karşılığında satın alındı. Bu varlıklar yatırım temelleri ve fizibilite çalışmaları üzerine kâr elde etme amacıyla inşa edilmemiştir ve bu nedenle eski bir mirastır. Libya devletinin Afrika’daki nüfuzunda 2011’den sonra görülen değişiklik, Libya yatırımlarını benimseyen çoğu Afrika ülkesindeki birçok zorluğun ana nedeniydi. 2011 yılından sonra bu ülkelerin hükümetleri ekonomik kazanımlar elde etmek, çoğu durumda liderler ve nüfuz sahibi şahsiyetler için kişisel kazançlar sağlamak ve Afrika meselelerinde Libya devletinin yokluğundan faydalanmak amacıyla Libya varlıklarına sahip olan şirketleri suiistimal etmeye ve bunlara şantaj yapmaya başladı.”
Diğer yandan ülkedeki en büyük gözetim organı olan Denetim Bürosu’nun başkanı, bazı yatırımlarla ilgili olarak dış taraflarla çatışmalara maruz kalmaktan kaçınmak için egemen kurumlar tarafından önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı. Yetkili ayrıca, özellikle yüksek dava masrafları ve Libya Yatırım Otoritesi üzerindeki devam eden kısıtlamalar ortasında işe yaramaz yatırımların yeniden değerlendirilmesi çağrısı yaptı.
Libya Yatırım Otoritesi, yönettiği varlıkları savunmak için ülke dışındaki bir şirkete dava açıyor. Otorite, Tanzanya’nın başkentinde Libya devletine ait ‘Bahari Beach’ şirketine 2016 yılından bu yana bazı taraflarca el konulduktan sonra, 6 Temmuz 2020’de geri almayı başarmıştı. Aynı şekilde Orta Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Bangui’deki bir mahkeme de bu ayın 15’inde Libya devletine ait mülklerin açık artırmayla satılmasına karar verdi. Bu mülklerin, 45 milyon euro değerinde bir lüks otel, 80 milyon euro değerinde dairelerin bulunduğu iki bina ve 6 milyon euro değerinde bir arsa olduğu biliniyor. Mahkeme, halka açık bir müzayede düzenlenmesi için Orta Afrika Başsavcısı ve Adalet Bakanı’na başvurdu.
Ancak Ekonomi ve Yatırım Komitesi’ne göre Libya Temsilciler Meclisi, bu kararı ‘yasanın ve ahlakın bir ihlali ve Libya halkının varlıklarını yağmalama girişimi’ olarak nitelendirerek reddetti. İki ülke arasında imzalanan anlaşmalara göre meclis, Orta Afrika hükümetine ‘müzayede yapmaması, bu süreci derhal durdurmak için önlemler alması ve Libya yatırımlarını korumak için çalışması’ çağrısında bulundu.



Rapor: İsrail ordusu Suriye'nin Kuneytra kırsalındaki köylere sızdı

Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra sınır kapısında bir İsrail askeri (arşiv - Reuters)
Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra sınır kapısında bir İsrail askeri (arşiv - Reuters)
TT

Rapor: İsrail ordusu Suriye'nin Kuneytra kırsalındaki köylere sızdı

Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra sınır kapısında bir İsrail askeri (arşiv - Reuters)
Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra sınır kapısında bir İsrail askeri (arşiv - Reuters)

İsrail ordusunun pazartesi günü Suriye'nin güneyindeki Kuneytra kırsalındaki el-Acref, el-Meşirfe ve Ummu Batina köylerine girerek, bazı evlerin etrafını sarıp arama yaptığı rapor edildi.

Suriye resmi haber ajansı SANA'nın haberine göre İşgalci İsrail ordusunun dört askeri araç ve iki tanktan oluşan bir devriyesi Adnaniya kontrol noktasından yola çıkarak el--Meşirfe köyünden el-Acref köyüne doğru ilerledi ve el-Meşirfa'da durarak bazı evleri aradı.

SANA, yedi askeri araç ve iki tanktan oluşan başka bir İsrail devriyesinin Ummu Batina köyünü bastığını ve köyün batısındaki bir evi kuşattığını bildirdi. Ancak bu eylemin nedenleri veya amaçları hakkında herhangi bir bilgi vermedi.

İsrail, Suriye’de geçtiğimiz aralık ayında Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra Suriye ordusunun askeri tesislerini yok etmek ve altyapılarının yeniden inşa edilmesini önlemek amacıyla bu tesisleri hedef almıştı. Ayrıca Şam, Kuneytra ve Deraa çevresindeki kırsal bölgelere kara harekâtları düzenleyerek Suriye ile İsrail arasındaki sınırdaki tampon bölgeyi kontrolü altına aldı. Daha sonra sınır bölgelerinde baskınlar düzenleyerek çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.


Irak Başbakanı Sudani: Milis grupların silahsızlandırılması ancak ABD’nin geri çekilmesiyle mümkün

TT

Irak Başbakanı Sudani: Milis grupların silahsızlandırılması ancak ABD’nin geri çekilmesiyle mümkün

Irak Başbakanı Sudani: Milis grupların silahsızlandırılması ancak ABD’nin geri çekilmesiyle mümkün

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani dün yaptığı açıklamada, Irak'ın ülkedeki tüm silahları devletin kontrolüyle sınırlandırmayı taahhüt ettiğini, ancak bazı milis grupların işgal gücü olarak gördüğü ABD liderliğindeki askeri koalisyon ülkede kaldığı sürece bunun başarılı olamayacağını söyledi.

Sudani, radikal İslamcı grupların oluşturduğu tehdidin önemli ölçüde azalması nedeniyle, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon’un (DMUK) İran'ın en yakın Arap müttefiklerinden biri olan Irak'tan 2026 yılının eylül ayına kadar çekilme planının hala geçerli olduğunu vurguladı.

Bağdat'ta Reuters’a konuşan Başbakan Sudani, “DAEŞ diye bir şey yok. Güvenlik ve istikrar mı? Allah’a şükür, bunlar mevcut. (2014 yılında kurulmasından bu yana DMUK’a katılan ülkelerin sayısına atıfla) DMUK’ta 86 ülkenin varlığı için bana tek bir mazeret gösterin” ifadelerini kullandı.

Silahlarını teslim ettikten sonra grupların resmi güvenlik güçlerine veya siyasi sahneye entegre edilebileceğine işaret eden Sudani, “Bu yüzden devlet kurumları dışındaki tüm silahları ortadan kaldırmak için kesin bir program olacak. Herkesin istediği de bu” ifadelerini kullandı.

Savaşa sürüklenmeyeceğiz

Irak, ABD'nin baskısı altında, İran destekli grupları silahsızlandırmak gibi siyasi açıdan hassas bir görevi yerine getirmenin bir yolunu arıyor. ABD, Sudani'nin, diğer Şii grupları da içeren bir çatı örgütü olan Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) ile bağlantılı silahlı grupları dağıtmasını istediğini açıklamıştı. Haşdi Şabi resmi olarak Irak güvenlik güçlerinin bir parçası ve çatısı altında İran yanlısı bazı grupları barındırıyor.

Öte yandan ABD ve Irak, Amerikan askerlerinin aşamalı olarak geri çekilmesi konusunda anlaşmaya vardı. Tam çekilmenin gelecek yılın sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. Asker sayısındaki ilk azalma bu yıl başladı.

Irak Başbakanı Sudani, Reuters’a verdiği röportaj sırasında Lübnan'daki Hizbullah gibi bölgedeki devlet dışı silahlı gruplara yönelik artan uluslararası baskı sorulduğunda, “Ortadoğu'da ABD ve İsrail’in nüfuzuna karşı çıkan ‘direniş ekseni’ olarak bilinen İran destekli grubun bir parçası olan bu gruplara yönelik baskı artacak. Allah’ın izniyle, o gün gelecek. Buradaki durum Lübnan'dakinden farklı” yanıtını verdi.

Başbakan Sudani, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Irak’ın güvenliği ve istikrarı koruma konusundaki tutumu açık ve devlet kurumları savaş ve barış konusunda karar verme yetkisine sahip. Hiçbir taraf Irak'ı savaşa veya çatışmaya sürükleyemez.”

İran, 2003 yılında ABD öncülüğündeki işgal hareketinin Saddam Hüseyin rejimini devrilmesinden bu yana Irak'ta önemli bir nüfuz kazanırken bu durum, İran destekli silahlı gruplara büyük bir siyasi ve askeri güç sağladı.

Irak’ta art arda gelen hükümetler, birbirine düşman olan İran ve ABD'yi Bağdat'ın müttefiki olarak tutmak konusunda büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. ABD, İran'a ağır yaptırımlar uygularken, Irak Tahran ile güçlü ticari ve ekonomik bağlara sahip.

ABD’den büyük yatırımlar çekme konusu, 2003 yılından bu yana mezhep çatışmalarının yanı sıra yıllardır ciddi ekonomik sorunlar yaşayan Irak için en önemli önceliklerden biri.


Fransa, Lübnan'dan Esed'in 3 generalinin tutuklanmasını istedi

Beyrut Adalet Sarayı'nda adli yıl bugün başlıyor (Arşiv)
Beyrut Adalet Sarayı'nda adli yıl bugün başlıyor (Arşiv)
TT

Fransa, Lübnan'dan Esed'in 3 generalinin tutuklanmasını istedi

Beyrut Adalet Sarayı'nda adli yıl bugün başlıyor (Arşiv)
Beyrut Adalet Sarayı'nda adli yıl bugün başlıyor (Arşiv)

Fransa, Lübnan'dan, devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimindeki üç üst düzey generalin, Fransız vatandaşlarının ölümüne yol açan savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işledikleri gerekçesiyle bulunup tutuklanmasını istedi.

Önde gelen bir Lübnanlı yargı kaynağı Şarku'l Avsat'a, Başsavcı Hakim Cemal Hacer'in, Fransız yargısından, Lübnan'dan "Beşşar Esed rejiminde Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü Başkanı olan Tümgeneral Cemil Hasan'ı, Ulusal Güvenlik Bürosu Müdürü Tümgeneral Ali Memlük'ü ve Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü Soruşturma Şubesi Başkanı Tümgeneral Abdülselam Mahmud'u bulmasını, soruşturma ve inceleme yapmasını, Lübnan'da bulunmaları halinde tutuklamasını ve Fransız yetkililere teslim etmesini" isteyen bir yargı talebi içeren resmi bir telgraf aldığını açıkladı.

İlginçtir ki, yargı kaynağına göre Fransa'nın yardım talebi, "adı geçen kişilerle düzenli olarak iletişim kuran Lübnan telefon numaralarını da içeriyordu; bu durum, Fransız makamlarının Esed rejimindeki üst düzey isimleri takip etme kapsamında yürüttüğü iletişim izlemeleriyle de doğrulandı." Yargı kaynağı, bu konunun "İç Güvenlik Kuvvetleri Bilgi Şubesi tarafından yürütülecek takip ve soruşturmaların merkezinde yer alacağını" vurguladı.