Depremde 430 bin personele sahip TSK'dan yeterince faydalanılmıyor mu?

TSK'nın mevcudunun 430 bin olmasına ve elindeki imkanlara karşın deprem bölgesinde görev yapan asker sayısının azlığı eleştirilere neden oluyor. TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini ileri sürenler var

Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
TT

Depremde 430 bin personele sahip TSK'dan yeterince faydalanılmıyor mu?

Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)

Kahramanmaraş Pazarcık merkezli ve 10 ili etkileyen depremin ardından birçok yerde arama kurtarma çalışmaları devam ederken, vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışılıyor.
Ancak kimi yerlerde müdahalede geç kalındığına veya saatler geçmesine karşın yardıma gelen giden olmadığına dair iddialar da gün boyu dillendirildi.
Bundan dolayı özellikle insan ve araç gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) depremde neden fazla faydalanılmadığı sorusu sosyal medyada çok sayıda kişi tarafından gündeme getirildi, bu yönde paylaşımlar yapıldı.
TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı iddiaları geçen yıl Antalya ve Muğla'da etkili olan orman yangınlarından sonra da ileri sürülmüştü.

Akar: 3 bin 500 asker görevlendirildi
Milli Savunma Bakanlığı'nın 2021 Faaliyet Raporu'na göre TSK'nın personel sayı 430 bin 577.
Bu sayının 390 bin 960'ını askeri personel gerisini sivil memurlar oluşturuyor.
Ancak Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın dün yaptığı açıklamaya göre deprem bölgesinde 3 bin 500 askeri personel görev yapıyor.
Sonradan bu sayının 4 bin 400'e yükseltildiği bilgileri geldi.
Sabah saatlerinde Gelibolu'daki 2'nci Kolordu İstihkâm Alay Komutanlığı'nda görevli subay, astsubay ve uzman erbaşlardan bir grubun da bölgeye gönderildiği Savunma Bakanlığı'nın internet sitesinden duyuruldu.
Yine yapılan açıklamalarda TSK'ya bağlı uçakların deprem bölgelerine malzeme taşınması için 146 sorti yaptığı, jandarma helikopterlerinin de 5 sorti yaptığı kaydedildi.

186 bin mevcutlu jandarmadan sekiz bini sahada
Eskiden TSK'ya bağlı olan Jandarma, 15 Temmuz darbesinden sonra yapılan düzenleme ile İçişleri Bakanlığı bağlandı. Yani jandarmanın mevcudu artık TSK içerisinde görünmüyor.
2021 verilerine göre jandarmanın 186 bin 170 personeli bulunuyor.
Jandarma teşkilatının Twitter sitesinden yapılan paylaşıma göre çalışmalara 834'ü korucu olmak üzere 8 bin 234 personel ve 34 helikopter ile katılıyorlar.

TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı öne sürüldü
Sonuç olarak yukarıda verdiğimiz bütün rakamların saatler içinde değişebileceğini, oranların yukarı doğru artabileceğini ekleyelim.
Ancak buna karşın TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı görüşü sosyal medyada bazısı kamuoyunda tanınan isimler olmak üzere çok sayıda kişi tarafından dillendirildi.
Emekli Amiral Türker Ertürk, TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini düşünenlerden.
Ertürk, Twitter hesabından bugün yaptığı bir paylaşımda "Bugün Türkiye'de yönetişim problemi var. Askeri gücümüz dahil tüm imkan ve yeteneklerimizi deprem sonrası oluşan tehdide göre yönlendirmemiz gerekir. Bu iş Cumhur İttifakı aklı ile değil nitelikli devlet aklı ile olabilir" dedi.
Konuya dair görüşünü almak üzere kendisini aradık.

En az 35 bin asker görevlendirilmeli
17 Ağustos 1999 depreminin ardından kriz merkezinde görevli olduğunu hatırlatan Ertürk, "En az 35 bin hatta 50 bin askere ihtiyaç var. Uçar birlikler daha yoğun kullanılmalı. Örneğin Hatay'a yeterli düzeyde müdahale edilmemiş. Samandağ perişan vaziyette. Amfibi gemilerle Samandağ'ın güneyine çıkılıp yaralılar, Mersin'e diğer güvenli yerlere sevk edilebilir" diye konuştu
Krize müdahalede bir yönetim sıkıntısının olduğunu, TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini kaydeden Ertürk, "Çünkü TSK'nın personeli genç ve dinamik, organize, teçhizatı var, akaryakıtı var, iş makineleri var, uçar ve yüzer birlikleri var. Bir ordunun görevi sadece dış tehditle değil, topluma yönelik tüm tehditlerle mücadele etmek demektir" şeklinde konuştu. 

"Sabah deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edip koordinesini TSK'ya vermek gerekirdi"
Emekli karacı tuğgeneral Osman Başıbüyük de depremin ardından yaptığı paylaşımda "Sabah erken saatlerde deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edilip bütün kurtarma sorumluluğu ve koordinesinin TSK'ne verilmesi gerekirdi. Türkiye'de TSK'dan başka eğitim, teçhizat, malzeme, deneyim ve tecrübe açısından bu işe yapabilecek başka bir kurum yok!" ifadelerini kullandı.
Konuya dair görüşünü almak için aradığımız Aydoğan, bugün Türkiye'de halen bir afet durumunda en organize, en eğitimli en iyi teçhizata sahip kurumlardan birinin TSK olduğunu hatırlatarak, "Birçok yere ulaşılamadığına dair iddialar var. TSK'nın elinde olumsuz havada da uçabilen çok sayıda nakliye helikopteri, uçak, iş makinesi taşıyabilecek tırlar, araç gereç, yol kapalı olsa dahi araziden gidebilecek taşıyıcılar var. Her şeyden önce bölgede enkaz çalışmaları için insan gücüne ihtiyaç var. En çok insan gücü de TSK'da" dedi.

"Jandarma'nın elinde TSK'daki kadar imkan yok"
Aydoğan, "Geçmişte jandarma TSK bünyesindeydi. Şimdi ayrı. Deprem bölgesinde zaten jandarma personeli de görev yapıyor. Dolayısıyla ayrıca TSK'ya fazladan gereksinim duyulmuyor olabilir mi?" sorusuna öncelikle yaşanan depremin sıradan bir afet olmadığını söyleyerek cevabına başladı ve şöyle devam etti:
"Devletin elindeki her güçten askerinden, polisinden, jandarmasından, sivil memurundan faydalanılmalı.  Jandarma'ya dair soruya gelince. Jandarma'nın elindeki imkanlar TSK'nın elindekiler kadar değil. Jandarmaya sonuçta kır polisi diyebiliriz. Emniyet teşkilatının bir benzeri. Ellerinde ordu kadar uçak, helikopter, taşıyıcı, araç gereç, sahra hastaneleri, sahra mutfakları yok. İnsan gücü olarak da daha az. Bir de jandarma gücü dağınıktır. Çoğu doğuda, köylere, ilçelere dağılmış durumdadır. Kent merkezlerinde tabur düzeyindedir. Oysa kara kuvvetleri bünyesinde daha toplu halde tugay, tümen, kolordu düzeyinde güçler var. Bunların seferber edilmesi daha kolay"

"TSK sahaya şimdi sahaya çıkmak için talimat bekliyor"
1999'daki Marmara Depremi'ndeki kurtarma çalışmalarında aktif rol alan AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki de TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığını düşünenlerden.
Mahruki, dün Fox TV'ye yaptığı açıklamada "TSK, eskiden felaket anlarında hemen sahaya çıkar, müdahale ederdi. Yetkisi vardı buna. Hükümet yasayı değiştirdi ve bu yetkiyi aldı TSK'nin elinden. TSK şimdi sahaya çıkmak için talimat bekliyor. 45 ülkeden yardım gelmesini bekliyoruz, en büyük yardım gücü TSK yatıyor. TSK neden yatıyor, neden çıkarılmıyor, anlamak mümkün değil" iddiasında bulundu.
Konuyla ilgili aradığımız Mahruki, hava ve deniz gücünü kullanmadan çalışmalarda başarı elde etmenin zor olduğunu ve kurtarma çalışmalarının organizasyonunda bir sıkıntı olduğunu öne sürerek, "TSK'nın koordinasyonu olmadan olmaz. Çünkü bu bir afet değil felaket. Bu cumhuriyet tarihinin yaşadığı en büyük yıkım" dedi.
Mahruki, ardından TSK'nın 17 Ağustos 1999 Depremi'nin ardından yaptığı çalışmalara dair o dönem duyurduğu rapordan bölümler okudu.

TSK raporuna göre 17 Ağustos Depremi'nde ilk andan itibaren kriz merkezleri oluşturuldu
Raporda depremin olduğu sabah 03.05'ten itibaren TSK'ya bağlı Tabi Afetler Koordinasyon ve Değerlendirme Merkezleri'nin tüm birimleriyle yirmi dört saat esasına göre faaliyete geçirilip, ordu komutanlıklarında kriz yönetim merkezlerinin oluşturularak bunların Başkanlığa bağlı kriz yönetim merkezleriyle koordinasyona geçirildiği belirtilerek şöyle devam edildi:
"Depremi müteakip bölgede bulunan tüm askeri birlikler arama kurtarma enkaz kaldırma ve tahliye faaliyetiyle görevlendirildi. Afet alanının genişliği ve bu alandaki hasarın büyüklüğünün ortaya çıkması üzerine Ege ve Trakya başta olmak üzere diğer bölgelerden özellikle Sakarya, İzmir, Gölcük ve Yalova'ya birlik, insan iş makinesini diğer yardım malzemeleri sevk edildi."

17 Ağustos'ta 24 bin asker görev yaptı
Rapora göre 15 bini Jandarmaya, su üstü unsurları hariç dokuz bini deniz kuvvetlerine bağlı 24 bin askerin o günlerde depremde kullanıldığı belirtilerek bu gücün detayı şöyle açıklandı:
"13 tugayda on dört istihkam bölüğü. Üç seyyar cerrahi hastanesi, dört özel sağlık ekibi, iki ambulans özelliği olmak üzere15 kargo uçağı ikisi ambulans maksatlı 37 yedi helikopter, 40 değişik iş makinesi, 15 değişik gemi ve diğer deniz vasıtasının sorumlu kontaklarının emrine verildi."
Şu an bu düzeyde bir çalışmanın halen görülmediğini öne süren Mahruki, TSK'nın insan ve araç gücünden daha fazla faydalanılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Independent Türkçe



Türkiye, Abdi'nin ‘doğrudan temas’ açıklamaları ve ABD raporlarının ardından yetkililerinin SDG lideriyle görüşme planı olduğu iddialarını yalanladı

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

Türkiye, Abdi'nin ‘doğrudan temas’ açıklamaları ve ABD raporlarının ardından yetkililerinin SDG lideriyle görüşme planı olduğu iddialarını yalanladı

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Türkiye, Ankara ile doğrudan iletişim kanallarının varlığından söz eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ile Türk yetkililer arasında herhangi bir görüşme planı ya da hazırlığı olduğunu reddetti.

Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Türkiye'nin Abdi ile görüşmeye hazır olduğuna dair haberlerin doğru olmadığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Anadolu Ajansı'ndan (AA) aktardığına göre kaynaklar, ABD merkezli haber sitesi Al-Monitor'un bu konu hakkındaki bir haberinde yer alan iddiaların ‘gerçek dışı’ olduğunu belirtti.

Türk gazeteci Amberin Zaman'ın Al-Monitor'da yer alan haberinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ya da Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Abdi ile görüşeceği iddia edildi.

fghy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera perşembe günü ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı Şam'da kabul etti. (DPA)

İsmi açıklanmayan kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack, perşembe günü Şam'da bulunduğu sırada Abdi ile bir telefon görüşmesi yaptı ve 13 yılı aşkın bir süredir kapalı olan ABD Büyükelçiliği konutuna Amerikan bayrağını çekti. Abdi'ye DEAŞ’a karşı mücadelede ABD'nin desteğini sürdüreceği güvencesini veren Barrack, SDG ile Türkiye arasında ABD'nin arabuluculuğunda yürütülen gerilimi azaltma görüşmelerini sürdürmesi için onu teşvik etti.

Barrack aynı zamanda SDG ile Suriye hükümeti arasında imzalanan anlaşmanın uygulanması gerektiğini vurguladı.

Kaynaklar, Abdi'nin telefon görüşmesi sırasında üst düzey Türk yetkililerle Şam'da bir araya gelme teklifi aldığını, görüşmenin SDG'den bir heyetin cuma günü Şam'da Suriye hükümetiyle yapacağı görüşmelerin sonuçlarına göre belirleneceğini, ancak Suriye hükümetinin yeni bir tarih belirlemeden görüşmenin ertelendiğini duyurduğunu bildirdi.

Türk Dışişleri Bakanlığı kaynakları Al-Monitor'un haberinde Türkiye ve yetkilileriyle ilgili iddiaların asılsız olduğunu söyledi.

Türkiye'nin pozisyonu teyit edildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan perşembe günü yaptığı açıklamada, SDG'yi, Suriye ordusuna entegre edilmesi için yeni Suriye hükümetiyle varılan anlaşmaya rağmen ‘oyalama taktikleri’ kullanmakla suçladı.

Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'nin birlik ve toprak bütünlüğünün korunması yönündeki tutumunu yineleyerek, SDG ile Şam arasında varılan anlaşmanın mutabık kalınan ve planlanan zaman dilimi içerisinde uygulanması gerektiğini vurguladı.

Türkiye, SDG'yi PKK’nın Suriye'deki uzantısı olan bir ‘terör örgütü’ olarak görüyor ve ABD desteğinin sona erdirilmesini, feshedilmesini, Suriye ordusuna entegre edilmesini ve yabancı savaşçılarının Suriye'den çıkarılmasını talep ediyor.

fgthy
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SDG'yi Şam ile varılan anlaşmanın uygulanmasını geciktirmekle suçladı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Abdi arasında geçtiğimiz mart ayında Şam'da imzalanan SDG'nin kendini feshetmesi, Suriye ordusuna entegre olması ve Suriye'nin kuzeydoğusunda kontrol ettiği bölgeleri Suriye yönetimine devretmesine ilişkin anlaşmanın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, SDG'nin anlaşmayı uygulamak için adım atmadığı ve halen Suriye'nin kuzeydoğusunda özerklikten bahsettiği görülüyor.

Cuma günü bir televizyon röportajında Abdi, Şam hükümetiyle varılan anlaşmanın uygulanması için SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi sürecinin yıllar alabileceğini ve ‘anlaşmanın siyasi adem-i merkeziyetçiliği ve kuzey ve doğu Suriye'deki bileşenlerin haklarını tanıyan kapsamlı bir siyasi çerçeve içinde olması gerektiğini’ söyledi.

gthyuj7ı
SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi için mart ayında Şam'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir anlaşma imzaladı. (AP)

Abdi, Şam ile ‘siyasi adem-i merkeziyetçilik’ çerçevesinde diyaloğa açık olduğunu ifade ederek, Kürt meselesinin özüne hitap etmeyen hızlı ya da resmi çözümleri reddetti. Abdi, “Güçlerimizin üzerinde mutabık kalınmış bir ulusal yapı içerisinde organize bir güç olarak varlığını sürdürmesini garanti altına alacak bir formül arıyoruz” ifadesini kullandı.

“Türkiye ile iyi bir ilişki kurmaya açığız. Türkiye ile doğrudan ve aracılar vasıtasıyla iletişim kanallarımız var ve bu ilişkinin gelişeceğini umuyoruz” diyen Abdi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye bir itirazı olmadığını ifade etti.

SDG'nin İsrail ile ilişkileri konusunda ise Abdi, “Bazıları bizi İsrail ile ilişkimiz olmakla suçluyor ama biz bunu reddediyoruz” dedi.