Çin, Ortadoğu diplomasisinde ilerliyor

Çin, ABD'nin bölgeden uzaklaşmasının yarattığı stratejik boşluktan yararlanmak için mevcut İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasına garantörlük yapıyor

Pekin bölgesel güçler arasında arabulucu olarak yeni bir rol arıyor / Fotoğraf: AFP
Pekin bölgesel güçler arasında arabulucu olarak yeni bir rol arıyor / Fotoğraf: AFP
TT

Çin, Ortadoğu diplomasisinde ilerliyor

Pekin bölgesel güçler arasında arabulucu olarak yeni bir rol arıyor / Fotoğraf: AFP
Pekin bölgesel güçler arasında arabulucu olarak yeni bir rol arıyor / Fotoğraf: AFP

Muhammed Halid el-Yahya
İran ile Suudi Arabistan arasında geçen hafta Çin himayesinde açıklanan yakınlaşma, ABD'nin iki Körfez ülkesi arasındaki ilişkileri istikrara kavuşturmadaki rolüne dair hem iyi hem de kötü haberleri beraberinde getirdi.
İyi haber şu ki, bu, ABD'nin bölgesel politikasının stratejik hedefi olarak Barack Obama tarafından belirlenen ve ardından Joe Biden tarafından yeniden vurgulanan Ortadoğu'dan uzaklaşmanın önemli bir önkoşuludur.
Kötü haber ise ABD politikasından asıl yararlananın Çin olmasıdır.
Çin, ABD'nin bölgedeki rolünü azaltma arzusunun yarattığı stratejik boşluktan yararlanmak için mevcut İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasına garantörlük yapıyor.
Kendisini ABD ile rekabet eden büyük bir güç olarak gören Çin, ekonomik güvenliğini güçlendirmede temel ve önemli bir unsur oluşturan Körfez sularından akan kilit küresel kaynakları kontrol etmeyi amaçlıyor.
Gerçek şu ki, petrol akışını garanti edebilecek etkili bir ABD varlığının yokluğunda, bölgedeki önde gelen güçler arasında bir anlaşmaya aracılık etme fırsatı, Pekin'in etkisini ve nüfuzunu neredeyse sıfır maliyetle genişletmede önemli bir adımdır.
Pekin, bölgesel güçler arasında arabulucu olarak agresif bir şekilde yeni bir rol aradı.
Suudi Arabistan-İran anlaşması haberi, Çin lideri Şi Cinping'in geçen aralık ayında Suudi Arabistan'a resmi ziyaretinin hemen ardından geldi.
Cinping'in bu ziyaretteki amacı, Riyad'ın ana güvenlik ve ticari ortağı olarak ABD'nin yerini alma sürecini başlatmaktı.
Çinliler İran'la uzlaşma anlaşmasına arabuluculuk yaparak bu roldeki potansiyel değerlerini göstermeyi başardılar.
Şu anda Riyad'da masayı Çin'in yönetiyor olması, liderlerinin Suudi Arabistan yöneticileri tarafından daha fazla itibar gördüğü anlamına gelmiyor.
Bu basitçe şu anda Çin'in aktif ortak olduğu anlamına geliyor. ABD, görünüşte Çin tehdidine odaklanmak için bölgeden uzaklaşmayı tercih ederken, Çinliler ABD ile rekabet etmek ve kendi çıkarlarını korumak için bölgeye yöneliyor.
Böyle yaparak Pekin, Riyad'a basit bir anlaşma teklif ediyor: Savunma, havacılık, otomotiv, sağlık ve teknoloji alanlarında bizimle iş birliğinden istediğiniz kadarını elde edin ve en önemlisi, bize petrolünüzü satın ve askeri teçhizat listemizden istediklerinizi seçin.
Küresel enerji piyasalarında istikrar sağlamamıza yardım edin. Başka bir deyişle, Çinliler Suudilere, Obama liderliğindeki ABD'li politika yapıcılar İran'la nükleer anlaşmaya izin verecek şekilde yapılandırılmış bir nükleer anlaşma önerene kadar, Ortadoğu'yu 70 yıl boyunca istikrara kavuşturan ABD-Suudi Arabistan anlaşmasını model almış gibi görünen bir pazarlık teklif ediyor.
Söz konusu anlaşma, Irak Savaşı gibi maliyetli askeri taahhütlere son vererek ABD'nin bölgeden hızlı bir şekilde çıkmasına izin verecek şekilde yapılandırılmıştı.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ABD liderliği için boş bir arena bıraktığı dönemde Çin, bugün özellikle ticaret alanında bir süper güç olarak ABD'ye makul bir rakip haline geldi.
Çin'in Gayri Safi Yurt içi Hasılası (GSYİH) son on yılda neredeyse ikiye katlandı ve para tahvillerine göre ayarlandığında 30 trilyon doları aşarak Çin pazarını dünyanın en büyük, en hızlı büyüyen ve en çekici pazarlarından biri haline getirdi.
Çin'in iç pazarları büyürken körfez ile ticareti de canlandı. 2021 yılında Çin'in Suudi Arabistan'dan yaptığı ithalat 57 milyar doları buldu.
Suudi Arabistan bugün Çin'in ham petrol ihtiyacının yüzde 18'ini karşılasa da bu sayı hâlâ büyüme için muazzam bir alan bırakıyor.
Ayrıca 2021 yılında Çin'in Suudi Arabistan'a ihracatı 30,3 milyar doları buldu. Bu, Suudi Arabistan'ın tarihsel olarak ABD'li tedarikçilerden aldığı artan petrokimya, endüstri ve askeri teçhizat siparişleriyle kolayca ikiye katlanabilecek bir rakam.
Bu arada Çin'in İran'la olan ticari ilişkileri, ülke ekonomisi için daha da önemli. Çin, ABD yaptırımlarını görmezden gelme lüksüne sahip olduğu için İran petrolünü satın alıyor ve İran'a büyük miktarda yatırım sağlıyor.
Çin, İran'ın en büyük ticaret ortağı ve ülkeye giren dövizin aslan payının kaynağı olduğundan, Çin ticareti İran sofralarını gıdayla doldurmaya tam anlamıyla katkıda bulunuyor.
Çin'in İran ekonomisinde kurduğu büyük rol, Pekin'e, Yemen'den Suudi Arabistan havaalanlarına ve petrol sahalarına yönelik büyük ölçekli füze saldırılarına sponsorluk yapmak da dahil olmak üzere, bölgesel güvenliği uzun süredir tehdit eden bir ülke üzerinde önemli avantaj sağlıyor.
İran rejimi sokaklarda ABD bayrakları yakmaya devam ederken, Çin ile sağlıklı bir ilişkiyi yönetmek onun için bir hayatta kalma meselesi.
Çin ile güçlü ilişkiler olmadan, ekonomik çöküş ile molla rejimi arasında sadece küçük bir mesafe vardır. Buna karşılık Çin ile güçlü ilişkiler, Suudi Arabistan'a potansiyel olarak İran'ın tehdit edici davranışlarını yumuşatmak için bir manivela sağlıyor.
Bu, Suudi Arabistan'ın Pekin ile anlaşmayı tercih ettiği anlamına gelmez. Suudi Arabistan'daki tüm rejimler ABD yapımı olduğu için, Suudi Arabistan'ı yönetenlerin bildiği ve güvendiği güvenlik ortağı ABD'dir.
Çoğu zaman, özellikle gelişmiş silahlar ve büyük endüstriyel sistemler söz konusu olduğunda, ABD teknolojisi Çin'in sunabileceklerinden daha iyi performans gösteriyor.
Bu bağlamda Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde Boeing ile yeni duyurduğu havayolu şirketi Riyadh Air (Riyad Havayolları) için bir uçak satın alma anlaşması imzaladı.
Söz konusu anlaşma 37 milyar dolarlık hacme sahip. Muhakkak ABD, Riyad için vazgeçilmez bir stratejik ortak olmaya devam edecek.
Dolayısıyla bu anlaşma Suudi Arabistan'ın Çin'e yöneldiğinin veya stratejik ortak olarak Çin'in ABD'nin yerini aldığının bir göstergesi değil.
Daha ziyade bu, ABD'nin eski müttefikleri eleştirme ve Obama'nın 'denge' dediği şeyin çıkarları için eski düşmanlarla yakınlaşma şeklindeki kafa karıştırıcı politikasının yarattığı güç boşluğundan mustarip bir bölgede Çin'in stratejik bir oyuncu olarak yükselişinin kanıtıdır.
Nihayetinde Suudi Arabistanlıların 'bölgeyi paylaşmak' amacıyla İran'la diyaloğa girmesi gerektiği fikri Riyad'da değil Washington'da ortaya çıktı. Bugün, İran'ın davranışını anlamlı bir şekilde değiştirecek güce ve nüfuza sahip tek küresel oyuncu ABD değil, Çin'dir.
Bölgenin stratejik önemi, Washington'daki belirli bir politika yapıcı sınıf tarafından gözden kaçırılabilirken, Çinlilerin jeostratejik hayal kurma lüksü yok.
Onlar küresel petrol arzını güvence altına alabilmenin veya durdurabilmenin faydalarını tam olarak anlıyorlar.
Ayrıca, Çin'den başlayarak dünyanın önde gelen ekonomilerinin vatandaşları için elektrik üretmek, evleri ısıtmak ve soğutmak, fabrikalara güç sağlamak, işleri yürütmek ve gıda üretmek için fosil yakıtları kullanmaya devam edeceklerinin de farkındalar.
Washington'ın bölgede nüfuz için rekabet etmemeyi tercih etmesi, Ortadoğuluları veya ABD'lileri Çin'in kazanmaya kararlı göründüğü bir savaşın sonuçlarından koruyamayacak.
 
* barrons.com'dan alıntılanmıştır – çeviri

Independent Türkçe



Asahi : Japonya, ABD ile ilişkileri göz önüne alındığında Filistin devletini tanımayacak

Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
TT

Asahi : Japonya, ABD ile ilişkileri göz önüne alındığında Filistin devletini tanımayacak

Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)
Diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte Filistin devletini tanıyan İspanya'daki gösteride bir çocuk Filistin bayrağı sallıyor (AP)

Japonya'nın Asahi gazetesi, bugün ismi açıklanmayan hükümet kaynaklarına dayanarak, Japonya'nın şimdilik bir Filistin devletini tanımayacağını bildirdi. Tokyo, bu kararı ABD ile ilişkilerini korumak ve İsrail'in sert tavır almasını engellemek için almış olabilir.

İngiltere, Fransa, Kanada ve Avustralya'nın da aralarında bulunduğu birçok hükümet, bu ay BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacaklarını açıklayarak, İsrail'in Filistin topraklarındaki eylemleri nedeniyle uluslararası baskıyı artırdı.

sdgt

Kyodo News geçen hafta, ABD'nin Japonya'yı çeşitli diplomatik kanallar aracılığıyla Filistin devletini tanımamaya çağırdığını, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'nun ise Japon mevkidaşını Filistin devletini tanımaya şiddetle çağırdığını bildirdi.

Japonya Dışişleri Bakanı İvaya Takeşi, salı günü düzenlediği basın toplantısında, Japonya'nın "Filistin devletini tanımak için uygun zamanlama ve mekanizmaları da içeren kapsamlı bir değerlendirme" yürüttüğünü söyledi.

Kabine Genel Sekreteri Yoshimasa Hayashi, bugün düzenlediği basın toplantısında Asahi Shimbun haberi hakkında kendisine soru yöneltildiğinde bu tutumu yineledi.

Ancak Hayashi, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtı konusunda "derin bir kriz içinde" olduğunu belirterek, "iki devletli çözümün temellerinin çökebileceğini" belirtti.

İsrail'i, kıtlık da dahil olmak üzere ciddi insani krizi en kısa sürede sona erdirmek için "somut adımlar atmaya" çağırdı.

dfrgt
Yoshimasa Hayashi (Reuters)

Cuma günü düzenlenen BM toplantısında, iki devletli çözüme doğru "somut, zamana bağlı ve geri döndürülemez adımlar" öngören bildirgeyi destekleyen 142 ülke arasında Japonya da yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın Asahi’den aktardığına göre Japonya Başbakanı İşiba Şigeru’nun, 22 Eylül'de New York'ta yapılacak Birleşmiş Milletler toplantısında İsrail ile Filistinliler arasında iki devletli çözümü görüşmek üzere planlanan toplantıya katılmayacak.

G7 içinde, Alman ve İtalyan yetkililer, Filistin devletinin derhal tanınmasını "faydasız" olarak nitelendirdi.


Charlie Kirk cinayetinin şüphelisi, planını ortaya koyan bir not bırakmış

Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
TT

Charlie Kirk cinayetinin şüphelisi, planını ortaya koyan bir not bırakmış

Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)
Houston Üniversitesi'nde aktivist Charlie Kirk'ün posterini elinde tutan bir protestocu (Reuters)

Mahkeme belgeleri, Charlie Kirk cinayeti şüphelisinin, Amerikalı siyasi aktivisti öldürmeyi planladığını belirten bir mesajı klavyenin altına bıraktığını ve olaydan sonra itiraf ettiğini ortaya koydu.

Şüpheli, cinayet, silah bulundurma ve adaleti engelleme suçlamalarıyla yargılanıyor.

Kirk, 10 Eylül'de bir grup öğrenciye konuşma yaparken vuruldu ve kısa süre sonra hayatını kaybetti. Savcılar, şüpheli Tyler Robinson'ın Kirk'ü yakındaki bir üniversite kampüsündeki binanın çatısından tüfekle boynundan vurduğunu söylüyor.

22 yaşındaki Robinson ayrıca, müebbet hapis cezasına çarptırılabilen ateşli silah kullanma ve 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilen adaleti engelleme suçlamalarıyla da suçlanıyor.

Utah Savcısı, şüphelinin DNA'sının siyasi aktivisti öldürmek için kullanılan tüfeğin tetiğinde bulunduğunu bildirdi.

Robinson'ın dün öğleden sonra sanal bir duruşmaya çıkması planlanıyordu.

Robinson'ın adına konuşabilecek bir avukatı olup olmadığı belli değildi ve ailesi AP'ye yorum yapmayı reddetti.

Utah County Bölge Savcısı Jeff Gray, suçlamaları açıklarken “Charlie Kirk'ün öldürülmesi bir Amerikan trajedisidir” dedi.

Gray, Valley Üniversitesi polis memurunun ‘yüksek bir konumdan’ kampüs kalabalığını izlediğini ve Loosey Centre'ın çatısını olası bir ateş etme yeri olarak belirlediğini bildirdi. Memurun çatıda hemen kanıt bulduğunu ve bunun üzerine polislerin dikkatlerini çatıya yönlendiren güvenlik kamerası görüntülerine çevirdiklerini ifade etti.

Yetkililer tarafından açıklanan ev arkadaşına gönderdiği mesajda Robinson şöyle yazmıştı: “Kısa süre sonra bırakma noktamdan tüfeğimi almayı planlıyordum, ancak şehrin o tarafı çok kalabalıktı.”

Ardından şöyle yazdı: “Tekrar almaya çalışacağım, umarım gitmişlerdir. Onların onu bulduğuna dair hiçbir şey görmedim.”

Robinson daha sonra şu mesajı attı: “Ona yaklaşabilirim, ama yanında bir devriye arabası park edilmiş. Sanırım orayı çoktan temizlemişlerdir, ama riske girmek istemiyorum.”

Robinson, perşembe günü geç saatlerde, büyüdüğü Utah'ın güneyindeki St. George yakınlarında gözaltına alındı. Müfettişler, Robinson'ın akrabalarıyla konuştu ve Washington'daki ailesinin evi için arama emri çıkardı.

Muhafazakâr siyasette etkili bir isim olan Kirk, Arizona merkezli, ülkenin en büyük siyasi örgütlerinden biri olan Turning Point USA'yı kurduktan sonra Başkan Donald Trump ile yakınlaştı. Genç muhafazakâr evanjelik Hıristiyanları siyasete katılmaya teşvik etti. Silahlı saldırı, derin bir kutuplaşma yaşayan ABD'de artan siyasi şiddet konusunda endişeleri artırdı.

FBI Direktörü Kash Patel ise pazartesi günü Fox News'teki Fox & Friends programında, DNA kanıtlarının Robinson'ı Utah Valley Üniversitesi kampüsü yakınında bulunan bir tüfeğin etrafına sarılmış havluyla ve ölümcül atışın yapıldığı binanın çatısında bulunan bir tornavidayla ilişkilendirdiğini söyledi.

Patel, dün Washington'da Senato Yargı Komitesi'nde yapılan duruşmada, FBI'ın Robinson ile birlikte sosyal medya platformu Discord'da bir oyun sohbet odasına katılan ‘herkesi’ soruşturduğunu bildirdi. Sohbet odasında 20'den fazla kişinin bulunduğunu açıkladı.

Söz konusu saldırının dini gruplara yönelik daha geniş bir şiddet eğiliminin parçası olarak değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin bir soruya yanıt veren Patel, “Charlie'nin cinayetini kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde soruşturuyoruz ve daha geniş çaplı şiddet iddialarıyla ilgili her ipucunu takip ediyoruz” dedi.

Utah Valisi Spencer Cox pazar günü, soruşturmacıların saldırının nedenini belirlemek için çalıştıklarını ve Robinson'ın ilk duruşmasına çıktığında daha fazla bilgi ortaya çıkabileceğini söyledi. Cox, Robinson'ın partnerinin transseksüel olduğunu söyledi. Bazı politikacılar bunu, şüphelinin Kirk'ü transseksüellere karşı görüşleri nedeniyle hedef aldığına dair bir gösterge olarak gösterdi. Ancak yetkililer bunun saldırıda bir rol oynayıp oynamadığını açıklamadı.


İran, İsrail adına casusluk yapmaktan hüküm giyen kişiyi idam etti

İran hapishanesinde idam öncesi darağacı (Arşiv-ISNA)
İran hapishanesinde idam öncesi darağacı (Arşiv-ISNA)
TT

İran, İsrail adına casusluk yapmaktan hüküm giyen kişiyi idam etti

İran hapishanesinde idam öncesi darağacı (Arşiv-ISNA)
İran hapishanesinde idam öncesi darağacı (Arşiv-ISNA)

İran, İsrail istihbaratı için casusluk yapmaktan hüküm giyen bir kişiyi idam etti.

İran Yargısı’na bağlı Mizan Online web sitesinde bugün yer alan haberde,"Babek Şahbazi, yargı sürecinin tamamlanmasının ve Yüksek Mahkeme tarafından cezasının onaylanmasının ardından bu sabah asılarak idam edildi" ifadesine yer verdi.

İsrail adına casusluk yapmaktan hüküm giyen İranlıların idamları bu yıl önemli ölçüde arttı ve son birkaç ayda en az dokuz idam gerçekleştirildi. Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre devlet medyası Şahbazi’n 2022 başından bu yana, İsrail adına casusluk yapmaktan haziran ayında idam edilen bir diğer hükümlü olan İsmail Fekri ile iş birliği içinde olduğunu belirtti.

Şahbazi, soğutma tesisatı müteahhidi olarak çalışıyordu. İşini, sunucu odaları ve askeri ve güvenlik birimleriyle bağlantılı merkezler gibi hassas konumlardan bilgi toplamak için kullandığı iddiasıyla suçlanıyordu. Sanığın avukatı, karara karşı Yüksek Mahkeme'ye itiraz talebinde bulunmuş, ancak Yüksek Mahkeme talebi reddetmişti.