Dünyada bağımsızlık gününü kutlamayan tek ülke "Kamerun"

Fotoğraf: Ahmet Emin Dönmez/AA
Fotoğraf: Ahmet Emin Dönmez/AA
TT

Dünyada bağımsızlık gününü kutlamayan tek ülke "Kamerun"

Fotoğraf: Ahmet Emin Dönmez/AA
Fotoğraf: Ahmet Emin Dönmez/AA

Orta Afrika ülkelerinden Kamerun, bağımsızlığını ilan ettiği 1 Ocak 1960 yerine Frankofon (Fransızca konuşan) ve Anglofon (İngilizce konuşan) bölgelerin beraber üniter yapıya geçtiği 20 Mayıs 1972’yi ulusal bayram olarak kutluyor.
Kamerun halkı, 45 sene boyunca sömürgeci güçlerin kendi kültürlerini ve dillerini dikte etmesi sebebiyle Anglofon ve Frankofon olarak ikiye ayrıldı.
Ülke, 1961’de kazanılan bağımsızlığın ardından federatif bir sistem tercih etmek durumunda kaldı.
Hükümet, federatif yapının maliyetli olduğunu iddia ederek 1972’de federal sistemden üniter sisteme geçmek için referandum yaptı.
Yüzde 80’i Frankofon olan ülkede, üniter sisteme geçilme kararı alınarak ülkenin ismi "Birleşik Kamerun Cumhuriyeti" olarak değiştirildi ve üniter sisteme geçilen 20 Mayıs tarihi "ulusal bayram" ilan edildi.
Kamerunlu sosyolog Muhammed Pagna, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Dünyada bağımsızlık gününü kutlamayan tek ülke Kamerun’dur. Bunun da tarihi gerekçeleri vardır. İngiliz ve Fransız Kamerun'un ayrı ayrı bağımsızlık tarihlerini kutlamak yerine iki Kamerun’un birleştiği 20 Mayıs 1972 tarihi, milli bayram olarak kutlanır." ifadesini kullandı.
Bazı Anglofon Kamerunluların federatif yapıda kalmak istediğini belirten Pagna, "Kamerun hükümeti, federatif yapıyla kazanılan bağımsızlığı hatırlamak ve hatırlatmak istemiyor." dedi.
Pagna, Anglofon bölgesinde hala Kamerun'un federatif yapıya geçtiği 1 Ekim 1961 tarihini milli gün olarak kutlayanların olduğunu söyleyerek Anglofon ve Frankofon bölge arasındaki sorunların çözülemediğini ve yaşanan problemlerin ülkenin en büyük sorunu olan "Anglofon krizini" ortaya çıkardığını kaydetti.

Sömürgecilerin mirası Anglofon krizi
Sömürgeci güçler Fransa ve İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı bitmeden alelacele 1916'da Kamerun’u sömürgeleştirme arzuları, Anglofon krizinin temelleri oldu.
Fransa, Kamerun’un doğu bölümünü, yani ülkenin beşte dördünü işgal ederken, İngiltere ise batı kısmını sahiplenerek bu bölgeyi sömürgesi olan Nijerya’ya bağladı.
Fransa ve İngiltere’nin işgal ettikleri bölgelerde hayata geçirdikleri birbirinden farklı siyasi, idari ve hukuki uygulamalar, sömürge dönemi öncesinde barış ve huzur içinde yaşayan ülkenin ayrışmasına neden oldu.

Anglofon krizi
Kamerun'da kalkınmayı engelleyen en önemli unsurun, Kuzeybatı ve Güneybatı bölgelerinde etkili olan Anglofon krizi olduğu belirtiliyor.
250'den fazla etnik yapının bulunduğu ve hiçbir yapının çoğunluğa sahip olmadığı ülkede, çatışma alanı olarak sömürge döneminden kalan dil faktörü, "Anglofonluk-Frankofonluk" öne çıkıyor.
Hükümetin 2016'da bu iki bölgedeki okullara ve mahkemelere, İngilizce bilmeyen öğretmenleri ve hakimleri tayin etmesi bölgede tepkilere neden oldu. Tepkilerin ardından başlayan gösterilerin büyümesiyle Anglofon krizi patlak verdi.
ABD ve diğer ülkelerdeki Anglofon diasporanın desteğini alan Anglofonlardan bazıları, silahlanarak 1 Ekim 2017'de Kuzeybatı bölgesinde "Ambazonya" adını verdikleri bir devlet kurduklarını ilan etti.
Son verilere göre, Anglofon krizinde ordu ile ayrılıkçılar arasındaki çatışmalarda en az 6 bin kişi yaşamını yitirdi, 800 bin kişi yerinden oldu, 40 bin kişi komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı.



Washington, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki olaylar nedeniyle Ruanda'yı ‘bölgeyi savaşa sürüklemekle’ suçluyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
TT

Washington, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki olaylar nedeniyle Ruanda'yı ‘bölgeyi savaşa sürüklemekle’ suçluyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden askerler Burundi'nin Gatumba köyüne geldi. (Reuters)

ABD dün, Ruanda’nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusundaki çatışmaya müdahil olmasını kınadı. Ruanda’ya yönelik eleştiriler, silahlı 23 Mart Hareketi’nin (M23) bölgede yeni bir saldırı başlatmasının ardından geldi. Söz konusu saldırı, Kinşasa ve Kigali’nin Washington’da birkaç gün önce imzaladığı anlaşmanın akabinde gerçekleşyor.

ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı açıklamada, “Son haftalarda Başkan Trump’ın himayesinde ilerleme kaydedilmesi gerekirken, Ruanda bölgeyi daha fazla istikrarsızlığa ve savaşa sürüklüyor” dedi.

4 Aralık’ta Washington’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında Başkan Trump’ın himayesinde imzalanan barış anlaşmasının ardından Waltz, şiddetin yeniden başlamasından dolayı ülkesinin son derece endişeli olduğunu vurguladı. Waltz, Ruanda’nın Kongo’nun doğusunda meydana gelen gelişmelerdeki rolünün boyutunu da sert bir şekilde eleştirdi.

ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında (Reuters) ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mike Waltz, BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında (Reuters)

Waltz, Ruanda’nın M23 hareketine maddi, lojistik ve eğitim desteği sağladığını ve 1 Aralık’tan itibaren yaklaşık 5 ila 7 bin Ruandalı askerle Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde M23’ün yanında savaştığını açıkladı. Waltz, söz konusu sayının saldırının ilerleyişine bağlı olarak artabileceğine de işaret etti.

Waltz ayrıca, “Son aylarda Ruanda, M23’ü desteklemek için Kuzey ve Güney Kivu bölgelerine çok sayıda kara-hava füzesi ve diğer gelişmiş ağır silahlar yerleştirdi” dedi. Waltz, M23 ve Ruanda’nın intihar dronları ve topçu kullanımını artırdığına dair güvenilir bilgiler bulunduğunu ve bu kapsamda Burundi’ye de saldırılar düzenlendiğini vurguladı.

M23 hareketi, ocak ayında Goma ve şubat ayında Bukavu kentlerini ele geçirmişti. Waltz, Ruanda’nın desteğiyle M23’ün, aralık başında ülkenin doğusundaki Güney Kivu eyaletinde, Burundi sınırı boyunca yeni bir saldırı başlattığını belirtti.

M23 çarşamba günü, yüz binlerce nüfusa sahip Uvira kentini ele geçirdi. Bu kontrol, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Burundi arasındaki kara sınırını da M23’ün denetimine soktu; bu durum, Kinşasa’nın Bujumbura üzerinden sağladığı askeri desteği de kesmiş oldu.

Bu gelişmeler ışığında, BM Genel Sekreteri’nin Barış Operasyonlarından Sorumlu Yardımcısı Jean Pierre Lacroix, yeni saldırının “bölgesel bir patlamanın hayaletini uyandırdığını ve sonuçlarının tahmin edilemez olduğunu” belirterek, çatışmanın daha da genişleme riski konusunda ciddi endişe duyduğunu ifade etti.

Meşru müdafaa hakkı

Lacroix, komşu ülkelerden gelen silahlı güçlerin ve grupların doğrudan veya dolaylı müdahalesi ile sınırları aşan göçmen ve savaşçı hareketlerinin, bölgesel bir patlama riskini büyük ölçüde artırdığını belirtti. Lacroix ayrıca, M23’ün daha fazla alanı kontrol etmesi ve paralel yönetimler kurmasının, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kademeli olarak çözülmesine yol açabileceği konusunda endişelerini dile getirdi.

BM Güvenlik Konseyi’nde birçok üye ülke bölgesel gerilimi artırma endişesi dile getirirken, Burundi’nin BM Daimî Temsilcisi Zephyrin Maniratanga, ülkesinin ‘meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu’ belirtti ve Ruanda’yı topraklarını bombalamakla suçladı.

Maniratanga, “Bu sorumsuz saldırılar devam ederse, iki ülke arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek zor hale gelecek” dedi.

Buna karşın Ruanda’nın BM Daimî Temsilcisi Martin Ngoga, ülkesinin Burundi ile savaş niyetinde olmadığını vurguladı ve hem Bujumbura’yı hem Kinşasa’yı ateşkesi ihlal etmekle suçladı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Therese Kayikwamba ise BM Güvenlik Konseyi’nin ‘somut önlemler almamasını’ eleştirdi.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Kuzey Kivu eyaletinin Goma kentinde 23 Mart Hareketi (M23) üyeleri (Reuters)Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Kuzey Kivu eyaletinin Goma kentinde 23 Mart Hareketi (M23) üyeleri (Reuters)

Kayikwamba şubat ayında BM Güvenlik Konseyi’nin Ruanda güçlerinin geri çekilmesini ve ateşkese uymasını talep eden kararına rağmen ‘yeni bir kentin düştüğünü, paralel bir yönetimin güçlendiğini, binlerce ailenin yerinden edildiğini ve bazı ailelerin ise öldürülme, tecavüz ve yıldırmaya maruz kaldığını’ belirtti. Kayikwamba, Ruanda’ya yaptırımlar uygulanması çağrısını da yineledi.

Fransa'nın BM Daimî Temsilcisi Jerome Bonnafont ise BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelere, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki BM barışı koruma gücünün ‘özellikle ateşkesin denetlenmesi dahil olmak üzere tüm barış çabalarını desteklemesini sağlayacak’ bir karar tasarısı önerdiğini açıkladı.


İngiliz yaptırımları Hemedti'nin kardeşini ve Hızlı Destek Kuvvetleri liderlerini hedef aldı

Hızlı Destek Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Abdul Rahim Dagalo (ortada), geçen şubat ayında Nairobi'de "Kurucu İttifak"ın kurulması için yapılan toplantılar sırasında (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Abdul Rahim Dagalo (ortada), geçen şubat ayında Nairobi'de "Kurucu İttifak"ın kurulması için yapılan toplantılar sırasında (AP)
TT

İngiliz yaptırımları Hemedti'nin kardeşini ve Hızlı Destek Kuvvetleri liderlerini hedef aldı

Hızlı Destek Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Abdul Rahim Dagalo (ortada), geçen şubat ayında Nairobi'de "Kurucu İttifak"ın kurulması için yapılan toplantılar sırasında (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Abdul Rahim Dagalo (ortada), geçen şubat ayında Nairobi'de "Kurucu İttifak"ın kurulması için yapılan toplantılar sırasında (AP)

Birleşik Krallık dün, Sudan'daki savaş sırasında "zulüm" işledikleri gerekçesiyle, aralarında birliğin ikinci komutanı Mohamed Hamdan Dagalo'nun ("Hemedti" olarak bilinen) kardeşi Abdul Rahim Dagalo'nun da bulunduğu Sudan'daki Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) dört liderine yaptırım uyguladığını duyurdu.

Yapılan açıklamada, İngiliz Dışişleri Bakanı Yvette Cooper'ın şu sözlerine yer verildi: "Uygulanan yaptırımlar, elleri kana bulaşmış olanları doğrudan hedef alıyor." Cooper ayrıca "Kitlesel infazlardan ve açlıktan, tecavüzün sistematik ve kasıtlı olarak bir savaş silahı olarak kullanılmasına kadar uzanan bu iğrenç suçların ezici kanıtları cezasız kalmayacak" ifadelerini kullandı.

Cooper, “İşlenen vahşetler o kadar korkunç ki, dünyanın vicdanında bir yara izi bırakıyor… ve halkı terörize etme, korku ve şiddet yoluyla kontrol kurma yönünde kasıtlı bir stratejinin parçası” dedi.

Avrupa Birliği de kasım ayında Abdul Rahim Dagalo'ya yaptırımlar uyguladı.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Yaptırım uygulanan liderler, mal varlıkları dondurulması ve seyahat yasağıyla karşı karşıya kalıyor.


Moskova, Sudan'daki çatışmayı sona erdirmek için arabuluculuk teklifinde bulundu

Sudan'ın Güney Kordofan bölgesindeki Heglig petrol sahası (Arşiv- Reuters)
Sudan'ın Güney Kordofan bölgesindeki Heglig petrol sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Moskova, Sudan'daki çatışmayı sona erdirmek için arabuluculuk teklifinde bulundu

Sudan'ın Güney Kordofan bölgesindeki Heglig petrol sahası (Arşiv- Reuters)
Sudan'ın Güney Kordofan bölgesindeki Heglig petrol sahası (Arşiv- Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Sudan'daki devam eden çatışmayı sona erdirmek için siyasi bir süreci ilerletmek amacıyla ülkesinin arabuluculuğunu teklif etti. Moskova'daki büyükelçilerle yaptığı görüşmede, Sudan hükümeti kabul ederse Rusya'nın "pratik çözümler arayışını kolaylaştırmaya" hazır olduğunu belirtirken, aynı zamanda "çatışmanın herhangi bir tarafını kınamaya son verilmesi ve siyasi diyaloğu teşvik etme çabalarının gösterilmesi" çağrısında bulundu.

Öte yandan, Güney Sudanlı yetkililer, Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) geçen pazartesi günü bölgenin kontrolünü ele geçirmesinin ardından, iki ülke arasındaki sınır bölgesinde bulunan Heglig petrol sahasının güvenliğini sağlamak için Sudan'daki çatışmanın iki tarafıyla bir anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Anlaşmaya, Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit'in Sudan ordu komutanı Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri komutanı Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) ile yaptığı görüşmeler sonucunda ulaşıldı.Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre anlaşma, Heglig petrol sahasının birincil güvenlik sorumluluğunu Güney Sudan silahlı kuvvetlerine veriyor ve sahayı kontrol eden HDK çevredeki bölgelere çekilecek.

Heglig, Sudan'ın en büyük petrol sahası, aynı zamanda da Güney Sudan'ın petrol ihracatının işlenmesi için ana tesistir ve Juba hükümetinin tüm gelirlerinin neredeyse tek kaynağıdır.