Sudan'da sivil kurtarma hükümeti muhalefeti… Silahlı hareketlerle sıkıntılı silah kardeşliği

Sudan muhalefeti, silahlı hareketlerin kötülüğünü örtbas etti ve yargılanmasını engel oldu

Silahlı hareketler, herhangi bir tarafın ürünüyse, Aralık 2018 devriminin taraflarından biri olan sivil kurtarma muhalefetinin bir ürünüdür / Fotoğraf: AFP
Silahlı hareketler, herhangi bir tarafın ürünüyse, Aralık 2018 devriminin taraflarından biri olan sivil kurtarma muhalefetinin bir ürünüdür / Fotoğraf: AFP
TT

Sudan'da sivil kurtarma hükümeti muhalefeti… Silahlı hareketlerle sıkıntılı silah kardeşliği

Silahlı hareketler, herhangi bir tarafın ürünüyse, Aralık 2018 devriminin taraflarından biri olan sivil kurtarma muhalefetinin bir ürünüdür / Fotoğraf: AFP
Silahlı hareketler, herhangi bir tarafın ürünüyse, Aralık 2018 devriminin taraflarından biri olan sivil kurtarma muhalefetinin bir ürünüdür / Fotoğraf: AFP

Abdullah Ali İbrahim
Sivil muhalif gruplarından devrim yandaşları, başta Cuba Barış Anlaşması'na imza atanlar olmak üzere Darfur bölgesinde 'silahlı direniş' olarak bilinen rejime karşı direnişteki müttefikleri gibi Devrik Ömer Hasan Ahmed el-Beşir hükümetine (1989- 2018) karşı saldırıda bulunmadı.
Bu yandaş tarafların ellerini orduya uzatarak ortaya koydukları hareketler, muhalefet yıllarında kendileriyle olan anlaşmaya aykırıydı.
Hatta bu çerçevede geçiş hükümetine karşı 25 Ekim 2021 darbesi çağrısı yapıldı.
Elbette silahlı hareketlerin devrim öncesi ve sonrasındaki sivil muhalefete karşı olumsuz bir görüşü vardı, ama konumuz bu değil.
Bu çerçevece yazar Raşa Avad, hareketlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirirken, "Darfur'da silahlı devrim yok. Peki devrimci teorisi nedir? Darfur ve Sudan'daki sosyal değişim programı nedir?" dedi.
Bu hareketlerin Halk Kongresi'ndeki İslamcılar tarafından Ulusal Kongre ile hesaplaşmak için ortaya koyulduğunu belirtti.
Bazı taraflar ise Hartum'un merkezindeki kuşatmayı sıkılaştırmak için Sudan Halk Kurtuluş Hareketi- John Garang tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.
Ayrıca, Darfur hareketlerinin liderlerinin şu anda yönetimdeki uygulamaları, Müslüman Kardeşler'in uygulamalarından daha kötü olarak nitelendirildi.
Birçok kişi, silahlı hareketleri eleştiren Raşa Avad'a destek verebilir. Avad ise bir konuşmasında bu hareketleri uzun süredir savunurken hata yaptığını itiraf etmişti.
Ancak kimse bu hareketliliğin ahlaki ve teknik olarak marjinalleştirilmiş tarafların davalarını desteklemek için ne ölçüde yeterli olduğunu incelemeyi neden reddettiğini bilmiyor.
Aynı şekilde kimi taraflar, "Zirvede olan politikacılar, bir olguyu, silahlarla yirmi yıllık siyasi uygulama sırasındaki tezahürlerine göre değil, başlangıcından yirmi yıl sonra sonuçlarına, başarısızlığına veya başarısına göre nasıl yargılayabilir?" sorusunu gündeme getirebilir. 
Raşa, İslamcıların ve Garang'ın hareketlerinin günahını taşıyor. Kendisi yalnızca, yanlış hesapları için özür dilemekle yetindi. Onun gibiler için sadece 'Halk Kongresi'ni gerekçe göstermek yeterli. 
Silahlı hareketler, herhangi bir tarafın ürünüyse, Aralık 2018 devriminin taraflarından biri olan Sivil Kurtuluş Muhalefetinin bir ürünü.
 Tak başına Raşa Avad, bu hareketlere verdiği desteği 'barbarlık' olarak nitelendirdi. 
Bu hareketlerin siyasi pratikteki tezahürleri, yirmi yılı aşkın bir süreyi ya da daha fazlasını kapsıyor.
Bu, sivil muhalefeti akıbetinin 'hesap vermek' olmasını beklemekten kurtarıyor. Ancak büyük ve küçük hataları da açıkça görülüyor.
Bu bağlamda sivil muhalefetteki yoldaşlar arasından silahlıların affedilmiş hatalarına odaklanabiliriz. 
Adalet ve Eşitlik Hareketi, 10 Mayıs 2008'de 'Uzun Kol Savaşı'nda Omdurman şehrini işgal etti.
Şüpheli nedenlerle hesaplanmamış bir maceraydı. En büyük amacı, Çad hükümetine karşılık vermekti.
Çad muhalefeti aynı yılın Şubat ayında hükümete saldırdı ve neredeyse onu devirdi.
Bu saldırı, Sudan'daki Kurtuluş Hareketi tarafından kışkırtıldı ve finanse edildi.
Sivil muhalefet tarafından ortaya koyulan tek şey ise Adalet ve Eşitlik'in omzunu okşamak oldu. 
Hareket, bu yenilginin ardından zarar görenleri korumak için sivil muhalefet saflarından 'Ulusal Komisyon'u oluşturarak 'Uzun 'Kol' savaşını sona erdirdi.
Ayrıca, iktidara yönelik eleştirilerini yağdıran bir bildiri yayınladı. Savaş ise ardında 'ölü, tutuklu haberleri ve siyasi özgürlükler ikliminde bir gerileme' bıraktı. 
Gönüllüler komitesi, hükümetin misilleme kampanyasından etkilenenlere karşı başlattığı ayaklanmaya itiraz ederken, Adalet ve Eşitlik hareketini de barışçıl halkı terörize etmek için eşdeğer bir askeri veya siyasi dönüş olmadan savaşı tırmandırmakla suçlamaktan kaçındı.
Bildiride, güvenlik birimlerinin 'Omdurman Muharebesi'ne karışmakla suçladıkları kişileri, özellikle de Hartum eyaletinde ikamet eden Darfur vatandaşlarını milliyetleri ve etnik özellikleri nedeniyle kovuşturmaya son vermeleri çağrısı yapılırken, Geçiş Dönemi Anayasası ile hukukun üstünlüğü ve adalet standartlarının alenen ihlali olarak, kimliğe karşı arama, tutuklama, işkence ve suikast kampanyalarını körükleyen medya kampanyaları kınandı.
Ancak Kurtuluş Hareketi karşıtı sivil muhalefetten hukukçular, kanaat önderleri ve insan hakları aktivistlerinin yapamadıkları şey, Adalet ve Eşitlik Hareketi'ne karşı uzun süreli sessizlikleri oldu.
Öyle ki aktivistler, sivillerin (ister ulusal başkentte ister savaş bölgelerinde olsun) şiddete maruz kalmasını, iç veya uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğu için açıkça kınadıklarını söyledi.
Ancak garip olan şu ki aynı kanaat önderleri, Belil şehri işgal edilirken, Adalet ve Eşitlik'i anmamışlardı. 
Sivil muhalefetin silahlı muhalefetin yaptığı vahim hataları örtpas ettiğine dair pek çok örnek var.
Nuba Dağları'nda 2011 yılından bu yana sürdürülen silahlı politikanın kökeni, Güney Kordofan eski vali yardımcısı ve Halk Hareketi lideri Abdulaziz el-Hillu'nun 2011'de Güney Kordofan eyaleti için yapılan seçim sonuçlarını reddetmesine dayanıyor.
Hillu, Ulusal Kongre adayının karşısına çıkarak, öfkesini dile getirmişti.
Muhalefet ise ülke genelinde seçimlere hile karıştırma suçlamasıyla hükümete öfkesini kusarken, seçimlerin ardından Hillu'nun demokrasiye karşı darbesinin nedenleri konusunda tamamen sessizdi.
Güney Kordofan eyaleti seçimleri, Hillu ve hareketinin 2008 nüfus sayımını protesto etmesi nedeniyle diğer eyalet seçimlerinden tam bir yıl sonraya (Nisan 2010) ertelendi.
Eyalet seçimleri, son derece yolunda giderken, seçimleri izlemekle görevli tek yabancı kuruluş olan 'The Carter Center', güvensizliklere ve prosedür ihlallerine rağmen seçimleri barışçıl ve son derece güvenilir olarak nitelendirdi.
Carter Center, ihlallere yanıt verilecek yerin ise mahkemeler olduğunu söyledi.
Ancak kendi eyaletinde Halk Hareketi Ordusu'nun 9'uncu bölüğünü yöneten General Hillu, kendi lehine olmayan sonucu kabul etmedi ve seçimlere hile karıştırıldığını iddia etti. 
Öte yandan Sudan, 2005 Kapsamlı Barış Anlaşması'nın geri kalanının uygulanmasında halk hareketinin güçlü etkisi nedeniyle Hillu'nun isyanıyla demokratik güç dengesini alt üst edebilecek bir eyaleti kaybetti.
Bu olumlu taraf. Olumsuz taraf ise eyaletin silah taşıması, ülkenin geri kalanında mevcut olan özgürlükleri daralttı.
Öyle görünüyor ki sorun silahlı hareketlerde değil. Hareketlerin amacı, sivil muhalefetin "hareketlerin, başkaları karşısında kendilerini kurtarması gerektiğini" haykırmasıydı.
Ancak siyasi iç görüyü devre dışı bırakmak, silahlı hareketlerin nedenlerini anlamayı engelledi.
Bu çerçevede silahlı hareketleri oluşturanlar, belki de diğerlerinden çok az yardım alan sivil kurtarma muhalefeti olabilir.
Bu muhalefet, silahlı hareketlerin ortaya çıktığı dönemdeki kötü eylemlerini örtbas etti.
Kurtarma hükümeti ortadan kaldırıldığında her şeyin yoluna gireceği umuduyla, yargıyı askıya aldı. 

Independet Türkçe



Gazze'nin güneyinde 13 evin enkazı altında kalan 55 Filistinlinin cesetlerinin çıkarılması süreci başladı

Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
TT

Gazze'nin güneyinde 13 evin enkazı altında kalan 55 Filistinlinin cesetlerinin çıkarılması süreci başladı

Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)
Bir akraba, Gazze şehrinin el-Tuffah mahallesinde sığınağa dönüştürülen okula düzenlenen İsrail bombardımanında bir gün önce hayatını kaybeden el-Nadir ailesi üyelerinin cenazeleri başında yas tutuyor (AFP)

Filistin haber ajansı Safa’nın haberine göre Sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan 13 evin enkazı altında kalan 55 şehidin cesedini aramaya başladı.

Ajans, "Sivil Savunma ekiplerinin, uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde, Gazze şehrinin Rimal mahallesindeki bir evin enkazı altından Filistinli ailenin şehitlerinin cesetlerini çıkardığını" belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Safa’dan aktardığına göre "Gazze Şeridi'nde iki yıldır süren İsrail imha savaşının kurbanı olan 9 binden fazla şehit, halen evlerin enkazı altında gömülü kalmaya devam ediyor."


Ürdün, Suriye'deki DEAŞ mevzilerine yönelik saldırılara katıldı

Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
TT

Ürdün, Suriye'deki DEAŞ mevzilerine yönelik saldırılara katıldı

Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]
Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 Fighting Falcon savaş uçağı, 29 Mayıs 2014'te Eager Lion tatbikatı sırasında Ürdün'ün kuzeyindeki bir hava üssünün üzerinden uçuyor. [ABD Hava Kuvvetleri web sitesi]

Ürdün, Kraliyet Ürdün Hava Kuvvetleri aracılığıyla, dün sabah erken saatlerde Suriye'nin güneyindeki çeşitli DEAŞ mevzilerini hedef alan hassas hava saldırılarına katıldı.

Ürdün devletine ait el-Memleke TV internet sitesine göre, ABD ile iş birliği içinde gerçekleştirilen bu katılım, Suriye hükümetinin yakın zamanda katıldığı DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon operasyonlarının bir parçasıdır.

Bu operasyon, terörle mücadele çerçevesinde ve özellikle DEAŞ terör örgütünün güney Suriye'de yeniden yapılanıp kapasitesini güçlendirmesinin ardından, aşırılıkçı örgütlerin bu bölgeleri Suriye'nin komşularının ve bölgenin güvenliğini tehdit etmek için birer üs olarak kullanmasını önlemek amacıyla gerçekleştirildi.


El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.