Ukrayna savaşı, tarihin en maliyeti savaşı mı?

Savaşın ekonomik maliyetine dair uluslararası tahminler 2 trilyon doların üstünde

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın birinci yılı geride kaldı (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın birinci yılı geride kaldı (Reuters)
TT

Ukrayna savaşı, tarihin en maliyeti savaşı mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın birinci yılı geride kaldı (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın birinci yılı geride kaldı (Reuters)

İnci Mecdi
Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmişken askeri teçhizat ve iç ekonomik kayıplar da dahil olmak üzere çatışmanın taraflara ekonomik maliyeti konusundaki rakamlar artıyor.
Kaybedilen canlar ve vatanlarından kaçan mültecilere ilişkin insani maliyet de cabası.
Bununla birlikte büyük güçlerin karşı karşıya geldiği bir savaşın maliyeti, bir ülke sınırlarında kalmayarak, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere tüm dünya ekonomisini kapsayacak şekilde genişler. 
Dünya Bankası geçen hafta, Ukrayna'nın Rus savaşından kurtulması ve yeniden yapılanması için maliyetin önümüzdeki on yılda 411 milyar dolar olacağına dair bir tahminde bulundu.
Sadece savaşın enkazını kaldırmanın maliyeti ise 5 milyar dolar olarak tahmin edildi. Dünya Bankası, bir raporda Rus savaşının bazı sonuçlarını detaylı olarak verdi.
Buna göre 461'i çocuk olmak üzere en az 9655 sivil öldürüldü ve yaklaşık iki milyon ev ile her beş kamu sağlığı kuruluşu arasında birden fazlası zarar gördü.
Rapora göre Rus savaşı, Ukrayna'da 15 yıllık ekonomik ilerlemenin boşa gitmesine sebep oldu ve bu da Ukrayna'nın GSYİH'sinde yüzde 29'luk bir düşüşe neden olarak 1,7 milyon Ukraynalıyı yoksulluğa itti.
Dünya Bankası, daha geniş ekonomik zararı hesaba katmadan, toplamda şimdiye kadar binalara ve altyapıya verilen doğrudan zararların hesabını 135 milyar dolar olarak tahmin etti. 
Hayatlar kaybedilirken savaşın ekonomik maliyetinden bahsetmek yersiz gelebilir, ancak yeni bir dünya savaşının habercisi olan bu savaşın maliyeti, iç kayıplarla bitmiyor.
Daha geniş düzlemde bakacak olursak; Berlin'deki Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yapılan bir araştırma, Ukrayna'da devam eden savaş neticesinde küresel ekonominin 1,2 trilyon dolar zarara uğradığını ortaya koydu.
Küresel üretimlerinin üçte ikisini kaybettiklerinden dolayı özelikle Batı ekonomisi etkilendi. Üstelik enerji ve hammadde tedariği sorunları da dünya genelindeki şirketler üzerinde baskı oluşturdu.
Enstitü, 2023'te 1 trilyon dolar değerinde ek küresel kayıp öngörüyordu. Uluslararası Para Fonu'na göre (IMF) küresel enflasyon oranı geçen yıl yüzde 8,8'e ulaştı.
Küresel büyümenin 2022'de yüzde 3,4 iken 2023'te yüzde 2,9'a gerilemesi beklendiğinden savaşın küresel ekonomi üzerindeki etkileri devam edecek.
Ukrayna savaşı, tarihin en maliyetli savaşı mı olacak?
 
Dünya için trilyonlara mal olan savaşlar
Savaş henüz bitmedi, ufukta yakın bir son da görünmüyor. Bu nedenle toplam maliyet hesaplanamaz, muhtemel maliyetle ilgili herhangi bir tahmin de yok.
Bununla birlikte modern tarih, yüksek maliyetli savaşlarla dolu. 
Amerikan Norwich Üniversitesi'ne göre II. Dünya Savaşı, tarihin en pahalı savaşıydı. Enflasyon ile doların şimdiki değeri arasındaki farkı hesaplarsak, savaşın maliyeti 1945'te 4 trilyon dolardan fazlaydı.
Savaşın son yılındaki savunma harcamaları, GSYİH'nin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyordu. O dönemde ABD hükümeti, gerekli paraları toplamak için yeni yöntemler kullandı, amacına da ulaştı.
Üniversitenin internet sitesine göre bugünün dünyasında yürütülen savaşlar büyük ve maliyetli olsa da II. Dünya Savaşı'nın boyutu ve mali etkisiyle karşılaştırıldığında sönük kalıyor. 
II. Dünya Savaşı, şimdiye kadar girilen en pahalı askerî çatışma. Ancak gözlemciler, geleneksel askerî anlamda olmasa da hala bir savaş olarak kabul edilen Soğuk Savaş'ın maliyette II. Dünya Savaşı'nı geçtiğini söylüyor.
Kimileri, 1945'ten 1990'ların başına uzanan Soğuk Savaş çatışmasının merkezinde olan nükleer silahlanma yarışına harcanan paraların miktarına dikkat çekiyor.
Nitekim nükleer cephanelik geliştirmek için dünya çapında yaklaşık 10 trilyon dolar harcandığı tahmin ediliyor. 
1914-1918 yıllarındaki I. Dünya Savaşı'nın da bugünkü hesaplarla 3 trilyon doları aşan yüksek bir maliyeti oldu.
Hatta tarihçiler, o savaşı mali ve ekonomik açıdan hesaplarken kimsenin kazanmadığına dikkat çekiyor.
Bu savaştan en çok etkilenen Alman ekonomisiydi. Nitekim Almanya'nın bazı bölgeleri o kadar mantıksız bir aşırı enflasyona maruz kaldı ki Alman para birimi mark, üzerine basıldığı kâğıttan çok daha değersizdi.
Savaş çabasını finanse etmek için ekonomi yıkıldı. Bu ekonomik yıkımın onarımı da kısmen Hitler'in yükselişinin yolunu açtı. 
Irak ve Afganistan savaşları da ABD için en maliyetli savaşlar. Amerikan gazetesi USA Today'e göre bu iki savaşın maliyeti, yaklaşık 2 trilyon dolar.
Yaklaşık 20 yıl sürerek Amerikan tarihinin en uzun savaşı olan Afganistan savaşı için yapılan harcama, 910 milyar doları geçti.
Irak savaşı için yapılan harcama ise 1 trilyon doların biraz üstündeydi. Bununla beraber ABD'nin Rhode Island eyaletinde bulunan Watson Kamu ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, ABD'nin 2001 yılında teröre karşı başlattığı savaşın toplam harcamalarının, 2022 yılına kadar yaklaşık 8 trilyon dolara ulaştığına işaret ediyor. 

Savaşın sürmesi, maliyeti 2,8 trilyon dolara çıkarıyor
Ukrayna'daki savaş için ufukta bir son görünmüyorken ve zaman zaman Rusya'nın nükleer silah kullanma tehditleri ortasında dünyanın nefesini tutmasına neden olan anlar yaşanırken bu çatışmanın maddi ve beşeri maliyeti günden güne artıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü geçen eylül ayında, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının, savaşın devam etmesi halinde küresel ekonomiye 2023 sonuna kadar 2.8 trilyon dolara varan kayıplara mal olacağını öngördü.
Örgütün baş ekonomisti Alvaro Santos Pereira, "Savaş için ağır bir bedel ödüyoruz" yorumunu yaptı. 
38 ülkenin üyesi olduğu Örgüt, 2022 yılında yüzde 3 olan küresel ekonomik büyümenin 2023'te yüzde 2,2'ye gerileyeceğini belirtti.
Savaş öncesi büyüme tahminleriyse 2023'te yüzde 3.2, 2022'de de yüzde 4.5 yönündeydi.
Gözlemcilerin ifadesiyle iki tahmin arasındaki fark, savaş ve sonuçlarının dünyaya, Fransa'nın bu iki yıldaki tüm ekonomik üretimine eşdeğer bir maliyete mal olacağı anlamına geliyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, euro bölgesi ekonomisinin 2023'te sadece yüzde 0.3 büyüyeceğini, Alman ekonomisinin de yüzde 0,7 oranında küçülmeye hazır olduğunu öngördü. 
American Enterprise Enstitüsü'nden Desmond Lachman mevcut durumu şu sözlerle değerlendiriyor:
"Savaşın dünya ekonomisi üzerindeki uzun vadeli sonuçlarını değerlendirmek için henüz erken, ancak bu çatışmanın dünyanın birçok yerinde sebep olduğu derin hasar ve sonucunda önemli siyasi değişikliklerin meydana gelebileceği düşünülünce durum böyle görünüyor. Rusya ve Ukrayna, küresel ekonominin küçük bir bölümünü oluştursa da aynı zamanda dünyadaki enerji, gıda ve gübre arzının büyük bir bölümünü oluşturduğu için büyük bir etkiye de sahip. 2019 yılında Rusya'nın Avrupa'nın gaz, petrol ve kömür ithalatındaki payı, sırasıyla yüzde 40, 25 ve 45 oldu. Bununla birlikte Rusya ve Ukrayna, dünyanın buğday ithalatının yüzde 25'ini gerçekleştirdi. Kovid-19'dan kaynaklanan durgunluğun ve tedarik zincirindeki aksamaların sonucunda enflasyonun zaten hızla yükseldiği bir zamanda, uluslararası enerji ve gıda fiyatlarındaki ani yükseliş, dünya ekonomisinin en son ihtiyacı olan şeydi. Bu yükselişler, enflasyonun da artmasına katkı sağladı. O kadar ki ABD'de yüzde 9'a ve Avrupa'da yüzde 10'un üzerine çıkarak birkaç on yılın en yüksek seviyesine ulaştı."
Federal Rezerv Bankası (FED) ile Avrupa Merkez Bankası da şu an enflasyonun kontrolünü yeniden ele geçirmek için para politikası frenlerini sıkı bir şekilde sıkıyor. Hem ABD'nin hem de Avrupa'nın bu yılın ilerleyen zamanlarında gerçek bir durgunluk yaşayabileceği konusunda gerçek bir risk söz konusu.
Dünya Bankası; Arjantin, Sri Lanka ve Zambiya'nın yakında zamanda temerrüde düşmesinde de ortaya çıktığı üzere gelişmekte olan piyasa borç temerrütlerinde yeni bir dalganın başlangıcında olabileceğimiz konusunda uyarıyor.
Gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde 100 milyon kadar insan, yoksulluğa düşebilir. 



Washington, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği konusunda uyardı

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
TT

Washington, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği konusunda uyardı

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)

ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği uyarısında bulundu. Ancak ‘diplomatik çözüm için halen bir fırsat’ olduğunu vurgulayarak, yönetimin Hizbullah tarafından başlatılan saldırılara nasıl karşılık vermesi gerektiği konusunda İsrail için bir ‘uyarı yolu’ oluşturduğunu açıkladı.

Avrupa ve Ortadoğu'dan gazetecilerle yaptığı brifing sırasında, kendisine Lübnan-İsrail sınırında artan gerilime diplomatik bir çözüm bulma şansı olup olmadığı sorulduğunda Leaf, “Bu meseleyi diplomatik yollardan çözme imkânı var” yanıtını verdi. Leaf, ABD yönetiminin, Başkan Joe Biden'ın Küresel Altyapı ve Enerji Güvenliği Özel Koordinatörü Amos Hochstein'ın ‘enerjileri ve çabaları’ aracılığıyla bu konuda ‘derinden kararlı’ olduğunu vurguladı.

“Bu pencere kapanıyor” demeyi reddeden Leaf, ‘sınırda yüksek derecede bir istikrarsızlık olduğunu ve bunun da sınırın her iki tarafındaki toplulukların yerlerinden edilmesine yol açtığını’ belirterek, ‘gerilimin artma potansiyelinin ciddi olduğu’ uyarısında bulundu.

Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırılarının ardından ABD yönetiminin, ‘Hizbullah'ın ilk saatlerde başlattığı saldırılara nasıl karşılık vermesi gerektiği konusunda İsrail'i uyarmak için bir yol’ oluşturduğunu açıklayan Leaf sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail'i Hizbullah'a nasıl karşılık vereceği konusunda dikkatli olması konusunda uyardık. Onları çatışmanın genişlemesine yol açacak bir savaşa girmemesi konusunda uyarmak için bir dizi kanal kullandık. Diğer ortaklar da bize yardım etti ve onların Hizbullah ile kanallarını, çatışmanın büyümesine yol açacak olan savaşa girilmesine karşı uyarıda bulunmak için doğrudan ya da dolaylı kullandık. Kesinlikle gerilimi azaltma potansiyeli var. Nihayetinde Lübnan ile İsrail arasındaki sınırın belirlenmesine yönelik diplomatik bir çabaya geçilebilir.”


Beyaz Saray, Gazze'deki toplu mezarlarla ilgili İsrail'den "cevap" istiyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
TT

Beyaz Saray, Gazze'deki toplu mezarlarla ilgili İsrail'den "cevap" istiyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Amerikalı yetkililerin Gazze'de toplu mezarlar bulunduğuna ilişkin son derece rahatsız edici raporlar konusunda İsrailli mevkidaşlarıyla temas halinde olduklarını belirtti.

Reuters'in haberine göre Sullivan dün (Çarşamba) düzenlediği basın toplantısında, “Bu raporlar çok rahatsız edici… tam olarak ne olduğunu anlamak istiyoruz. İsrail hükümetiyle birçok düzeyde temas halindeyiz. Cevaplar istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Sullivan, kaburga kemiğindeki rahatsızlık nedeniyle seyahatinin ertelenmesinin ardından, önümüzdeki birkaç hafta içinde Suudi Arabistan'a seyahat etmeyi beklediğini, rahatsızlığının yüzde 80 oranında iyileştiğini ve kendisini çok daha iyi hissettiğini belirtti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı, Başkan Joe Biden'ın dün (Çarşamba) Hamas'ın elinde bir süre bulunan dört yaşındaki Amerikalı kız çocuğuyla görüştüğünü açıkladı.

Hareket, geçen kasım ayında esaret altındayken dört yaşına giren Abigail Idan'ı, yedi hafta boyunca Gazze'de tutulduktan sonra serbest bıraktı.


Dünya çapında 300 milyon insan ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya

 Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
TT

Dünya çapında 300 milyon insan ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya

 Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)

Birleşmiş Milletler ve diğer insani 16 yardım kuruluşunu dün (Çarşamba) yayınladığı bir rapora göre dünyada gıda güvensizliği 2023 yılında daha da kötüleşti ve bu durumdan muzdarip insan sayısı 282 milyona yükseldi.

Bu sayı 2022 yılına göre 24 milyonluk bir artışı ifade ediyor. Gıda Güvenliği Bilgi Ağı tarafından hazırlanan, gıda krizleriyle ilgili en son küresel raporda belirtilenlere göre bu yıl için beklentiler durumun daha da kötüleşeceği yönünde.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres raporun girişinde şunları söyledi: “Bolluğun olduğu bir dünyada açlıktan ölen çocuklar var. Finansman, ihtiyaçlarla orantısız. Özellikle yardım dağıtım maliyetinin artması nedeniyle, ülkelerin sürdürülebilirlik için mevcut kaynakları artırması gerekiyor.

 Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre savaşlar, iklim kaosu ve yüksek yaşam maliyeti krizi ve uygunsuz eylemler nedeniyle 2023'te yaklaşık 300 milyon insanı ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya kalacak.

Bu, akut gıda güvensizliğinden muzdarip insan sayısının art arda arttığı beşinci yıl olacak.


İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
TT

İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmaya başladığını ve bunun birbiriyle örtüşen hedefleri olduğunu düşünüyor.

AFP'nin haberine göre İran güçleri, Şam'daki ve Suriye'nin güneyindeki karargâhlarını Golan Tepeleri sınırına kadar tahliye etti. Bu kararın, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey komutanlarını hedef alan son saldırıların ardından alınan bir tedbir olduğunu öne sürdü.

“Geri çekilme haberinin sızması, İran'ın Suriye'den ayrıldığına dair bir hile olabilir” diyen Iraklı kaynaklar, “bu aldatmacanın kendilerine üçüncü bir tarafa bilgi sızmasını araştırmak için yeterli zaman verdiğini” kaydetti.

Suriye dosyasıyla bağlantılı bir Şii siyasetçi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Iraklı militanların İran ordusunun bıraktığı boşluğu doldurmak için Suriye'ye geçmeye hazır olmalarına rağmen, bu operasyon bir kamuflaj olabilir” dedi ve “İran'ın sahadaki varlığı başından beri sınırlıydı” ifadelerini kullandı.

Şii siyasetçi, “İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmasının özellikle ABD Başkanı Joe Biden'a yönelik bir önlem olduğunu, İran'ın eski Başkan Donald Trump'ın ya da herhangi bir aşırılık yanlısı Cumhuriyetçinin ABD başkanlık seçimlerini kazanmamasını istemesi nedeniyle, Biden'a bölgede nominal bir zafer kazandırmak için yapıldığı” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynaklar, Tahran'ın, ‘Suriye'deki casuslara geri çekildikleri yanılsamasını vererek tuzak kurmak ve böylece bilgi sızdıran ağı tespit etmek’ istediğini iddia etti. Kaynaklar ayrıca, İran'ın ‘İsrail ve ABD'nin Şam'daki kontrollerini gevşetme yolunda olduklarından emin olmak için herkese sahayı terk ettiği yanılsamasını vermek istediğini’ kaydetti.


Çikolata fiyatlarında sert artışa neden olan virüse karşı yeni yöntem

Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
TT

Çikolata fiyatlarında sert artışa neden olan virüse karşı yeni yöntem

Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)
Kakao yetiştiricileri virüsün yanı sıra iklim koşullarıyla da mücadele ediyor (Reuters)

Batı Afrika'daki kakao ağaçlarına saldıran virüs, çikolata fiyatlarının küresel çapta artmasına yol açarken araştırmacılar hastalığı önlemek için yeni bir yöntem buldu.

Dünya genelinde çikolatalardaki kakaonun yaklaşık yüzde 60'ı Batı Afrika ülkeleri Fildişi Sahili ve Gana'daki kakao ağaçlarından elde ediliyor. Gana'daki ağaçlara saldıran CSSV (cacao swollen shoot virus disease / kakao sürgününü şişiren virüs) hasadın yüzde 15 ila 50'sini yok ediyor. 

Unlu bitler denen küçük böcekler, ağaçların yaprak, tomurcuk ve çiçeklerini yiyerek bu virüsü yayıyor. 

Teksas Üniversitesi Matematik Bölümü'nden Benito Chen-Charpentier, "Bu virüs küresel çikolata tedariği karşısında gerçek bir tehdit yaratıyor" diyor:

Pestisitler unlu bitlere karşı iyi sonuç vermediğinden çiftçiler, virüs bulaşan ağaçları keserek ve virüse dayanıklı ağaçlar yetiştirerek hastalığın yayılmasını önlemeye çalışmak zorunda kalıyor.

Unlu bitlerle mücadele amacıyla çiftçiler ağaçları aşılayabilir fakat aşıların pahalı olması bu yöntemi elverişsiz hale getiriyor. Ayrıca aşılanmış ağaçların verdiği ürün miktarı da daha az oluyor.

PLOS One adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmadaysa matematiksel verileri kullanan araştırmacılar yeni bir yaklaşım benimsedi: Virüslerin ağaçtan ağaca geçişini sınırlandırmak için aşılanmış ve aşılanmamış ağaçların hangi aralıklarla dikilmesi gerektiğini hesapladılar. 

Matematikçiler, çiftçilerin aşılanmamış ağaçların etrafında aşılanmış kakao ağaçlarından oluşan koruyucu bir kalkan yaratmasını sağlayan iki farklı model yarattı. Araştırmanın yazarlarından Chen-Charpentier "Unlu bitler çeşitli yollarla hareket ediyor" diyor:

Yapmamız gereken şey kakao yetiştiricileri için bir model oluşturarak virüsün yayılmasını önleme amacıyla aşılanmış ağaçları aşılanmamışlardan ne kadar uzağa güvenle dikebileceklerini bilmelerini ve küçük ölçekli çiftçilerin maliyetleri makul seviyede tutmasını sağlamaktı.

Araştırmacılar çalışmaları henüz deneysel olsa da kakao ağaçlarını korumak için umut vaat ettiğini söylüyor. 

Son bir yılda fiyatı üç katına çıkan kakaonun bir tonunun fiyatı geçen ay tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarak 10 bin doları görmüştü. Uzmanlar dünyanın 60 yıldan uzun süredir en büyük kakao arz açığıyla karşı karşıya olduğunu söylerken Uluslararası Kakao Örgütü 2023-2024 döneminde 374 bin tonluk bir arz açığı yaşanmasını öngörüyor. Bu, önceki sezondaki 74 bin tonluk açığa kıyasla yüzde 405'lik bir artışa denk geliyor.

Kakao ağaçlarını tehdit eden tek şey unlu bitler de değil. El Nino hava olayı mevsim normallerinin üzerinde yağışa neden olurken, bunun iklim kriziyle birleşmesi sonraki aylarda aşırı sıcaklara yol açarak hasadın azalmasına zemin hazırlıyor.

Independent Türkçe, Phys.org, CNBC, Euronews, PLOS One


Cephedeki Ukraynalılar, ABD yardımının çözemeyeceği sorunu anlattı

Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
TT

Cephedeki Ukraynalılar, ABD yardımının çözemeyeceği sorunu anlattı

Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)
Washington'da onaylanan pakette yer alan son tasarıda ABD'de bulunan Rusya'ya ait varlıkların dondurularak Ukrayna'ya yardım amacıyla kullanılabilmesinin önü açılıyor (AFP)

ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'eyse 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a gönderdi. Başkan Joe Biden'ın en kısa sürede onay vermesi bekleniyor. 

Bu gelişme Kiev'de sevinçle karşılanırken ABD'nin Wall Street Journal gazetesi cephe hattındaki Ukrayna askerlerine düşüncelerini sordu.

Ülkenin doğusunda yer alan Çasov Yar'da abluka altındaki askerler, Amerikan silahlarına ihtiyaçları olduğunu zira Rusya'nın bu konudaki avantajını hissettirdiğini vurguladı. Yeni silahlar gelene kadar burayı ellerinde tutmaya çalıştıklarını belirttiler.

Ukrayna askerleri, uçaklardan fırlatılan yarım ton patlayıcı yüklü bombaların mevzilerini yok ettiğini, drone'ların hareket eden her şeye saldırdığını anlattı. 

Moskova'nın geçen sene istilasının en kanlı muharebesiyle kazandığı Bahmut'un karşısındaki Çasov Yar stratejik öneme sahip. Eğer Kiev bu kenti kaybederse Donetsk bölgesinde kontrol ettiği diğer bölgeleri bu yaz kaybetmesi ihtimali kayda değer ölçüde artıyor. 

Ukrayna'nın 92. Taarruz Tugayı'ndaki drone'lardan sorumlu komutan Yuriy Fedorenko, Çasov Yar'ın kaybı durumunda bölgede kontrol ettikleri yerlerden en büyük üçünün önemli tehlikeye gireceğini söylüyor.  

Her Ukrayna topuna karşı Rusya'nın 10 tanesini fırlattığını ve bu oranın daha da kötüye gittiğini belirten askerler, ağır hasarlar verdikleri Moskova güçlerinin istikrarlı bir şekilde ilerlemeyi sürdürdüğünü vurguluyor. 

Nemo kod adlı 29 yaşındaki asker, "Ağaçları sırf eğlencesine bombalayabiliyorlar. Bizim karşılık vermek için hedeften yüzde 100 emin olmamız lazım" diyor.

Kentin doğusuna ulaşan Rusları durdurmakta kullanılması gereken binalar da Moskova'nın saldırılarında yok ediliyor. 

Moskova'nın Ukrayna'daki birincil hedefine dönüşen bu doğu kentinde savaşan askerlerin birinci sıkıntısıysa savaşçı eksikliği. Bu, Amerikan yardımının çözüm bulamayacağı bir sorun. 

Aylardır aralıksız savaşan askerlerin öne cephede 5 günü aşmamaları gerekirken bu süre artık 10-15 günü bulabiliyor. 

Bu süre zarfında gıda, su ve ilaçtan yoksun kalan askerler, tedavi edilebilecekken yaşamlarını kaybediyor. 

38 yaşındaki Kıpiş, geçen hafta Rusların cephede ilerlememesini sağladıklarını ama 110 adamdan yalnızca 35'inin savaşabilecek durumda kaldığını söyledi:

Komutanlarımız bile bizimle birlikte mevzilerde çünkü adam eksiğimiz var.

Moskova'nın attığı kayma bombalarından şikayetçi olan 59 yaşındaki insani yardım çalışanı Vitaliy Yeremenko da yataktayken bunlardan birinin şok dalgasıyla kendini yerde bulduğunu anlattı:

Duvarlar o kadar fazla sallanıyordu ki binanın yıkılabileceğini düşündüm. Bir bodrumdan diğerine koşuyoruz. Bizim hayatımız böyle.

Ukraynalı yetkililer, savaş öncesinde 12 bin civarında kişinin yaşadığı kentte 700 sivilin kaldığını söylüyor. 

Ayrılmak isteyen sivilleri tahliyeyle görevlendirilen Mykola Mohylevskiy, hedef kitlesindekilerin çoğunun kendi başına bölgeyi terk edemeyecek yaşlılar olduğunu belirtiyor. Bölgedeki durumun bir önceki görev yeri Bahmut'tan kötü olduğunu vurguluyor:

İki ay önce otomobille kente girip etrafta yürüyebilirdim. Şimdiyse hızlı hareket etmek gerekiyor. Drone'ların otomobili patlatma riski büyük. Bazen sivillere bile saldırıyorlar.

Askeri uzmanlarsa Rusya'nın nüfusunun Ukrayna'nın 4 katı olduğuna işaret ederek Moskova'nın bu kayıpları daha iyi karşılayabileceğini söylüyor. 

Avustralya Ordusu'ndan emekli tümgeneral Mick Ryan, Ukraynalı liderler hakkında şöyle konuşuyor:

Bazı zor siyasi kararlar almak zorundalar. Elindeki toprağı tutup pek çok yaşamı yitirmek mi, toprak verip ordunu kurtarmak mı? Bulundukları pozisyon bu şekilde.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, AA


ABD'de Filistin eylemleri: Columbia Üniversitesi protestoculara süre tanıdı

Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
TT

ABD'de Filistin eylemleri: Columbia Üniversitesi protestoculara süre tanıdı

Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)
Geçen hafta polisin çağrılmasından sonra kamp alanı daha da büyüdü (AFP)

ABD'nin elit üniversitelerindeki öğrenciler, Filistin için ayağa kalkarken New York şehrindeki Columbia Üniversitesi'nde geçen hafta başlayan eylemler de sürüyor. 

Columbia Üniversitesi Başkanı Minouche Shafik, salı gününün geç saatlerinde okulun internet sitesinden bir açıklama yayımladı. Protestoculardan kurdukları kamp bölgesini boşaltmaları talep edilirken gece yarısına kadar süre tanındı. 

Okulun protestoları düzenleyen öğrencilerle bir süredir bu konu hakkında görüşme halinde olduğunu hatırlatan Shafik, eğer Morningside Heights kampüsündeki West Lawn bölgesinde yer alan çadırlar kaldırılmazsa üniversite yönetiminin "huzuru yeniden tesis etmek için alternatifleri değerlendirmek zorunda kalacağını" söyledi.

Bu alternatiflerin neler olacağıysa açıklanmadı. 

Verilen sürenin dolmasından sonra herhangi bir ciddi etkinlik gözlemlenmedi. Ne öğrenciler çadırların tamamını söktü ne de okula polis geldi.

Üniversitenin tanıdığı süreyi uzattığı dedikodularıysa resmen doğrulanamadı.

Geçen hafta yönetimin kampüse polis sokmasının ardından güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 

Shafik'in bu hamlesi insan hakları örgütleri ve öğrenci liderleri tarafından eleştirilmişti. Güvenlik ve huzurun önceliğini savunanların karşısında ifade ve eylem özgürlüğünün üniversite kampüslerinde gerçekten yaşanabilmesinin önemini vurguluyorlar. Öğrenciler, okullarının İsrail'le bağı olan şirketlerle iş yapmamaları çağrısında bulunuyor.

Columbia haricinde Yale, Harvard ve MIT gibi elit üniversitelerde de benzer eylemler sürdürülüyor.

ABD Başkanı Joe Biden pazartesi günkü açıklamasında Yahudi öğrencilerin bir kısmının rahatsız olduğu bu eylemlere tepki göstererek "Yahudi düşmanlığı içeren bu protestoları kınıyorum" demişti.

Beyaz Saray Sözcü Yardımcısı Andrew Bates de pazar günkü açıklamasında "Yahudilere karşı şiddet çağrısı yapan antisemitik protestoları kınıyoruz" ifadelerini kullanmıştı. 

Columbia'daki eylemleri düzenleyen Columbia Üniversitesi Apartheid'ı Durdur ve Filistin'de Adaleti Savunan Columbia Öğrencileri adlı gruplar,  pazartesi yayımladıkları açıklamada "eylemlerinde hiçbir nefret ve bağnazlığa yer olmadığını" savunmuştu.

Independent Türkçe, Washington Post, New York Times


Refah'a kara operasyonu: İsrail'in "insani bölge" planı tatmin etmedi

Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
TT

Refah'a kara operasyonu: İsrail'in "insani bölge" planı tatmin etmedi

Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
Pek çok kişi diğer bölgelerden kaçıp Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)

Pentagon, İsrail'in bu konudaki planları için "hâlâ endişeli" olduklarını vurgularken İsrail resmi televizyonu KAN, gece "Ordu çok kısa süre içinde Refah'a girmeye hazırlanıyor" haberini geçti. 

ABD'nin New York Times gazetesiyse İsrail'in planlarının neler olduğunu anlatan bir haberi bugün yayımladı. 

Kudüs Muhabiri Adam Rasgon'ın imzasını taşıyan haber için konuşan bir İsrail askeri yetkilisi, büyük bir kara operasyonuna başlanması halinde, bir milyona yakın Filistinlinin sığındığı Refah'ta yaşayanların İsrail'in sahilde büyüttüğü "insani bölge"ye gönderileceğini söyledi. 

İsmi açıklanmayan yetkilinin "insani bölge" için gösterdiği yerlerden El-Mavasi'de görev yapan sağlıkçı Muhammed el-Hassi, buranın halihazırda İsrail'in yerinden ettiği kişilerle dolup taştığını vurguladı:

Yeterince tuvalet, su ve alan yok. Mevcut altyapı buradaki insan sayısını bile zar zor kaldırıyor.

İsrailli yetkili, El-Mavasi dışında da bazı yerlerin "insani bölgeye" dönüştürülebileceğini söylerken bunların adını vermedi. Uydu görüntülerini inceleyen New York Times da bölgenin önceki aylara göre kayda değer ölçüde kalabalıklaştığını bildirdi. 

İsrail, Gazze'nin diğer yerlerinden kaçanları El-Mavasi'ye yönlendirmişti. Bölgedeki Filistinliler, İsrail'in roket atıldığını savunarak buraya da saldırdığını söylüyor.

Sağlık görevlisi El-Hassi şu ifadeleri kullanıyor:

Burada güvenli bir yer yok. İsrail ya da dünyada kim olursa olsun, herhangi birisine karşı hiçbir düşmanlığım yoktur ama içinde bulunduğum otomobil, arazi ya da binanın sıradaki hedef olmayacağının teminatını veremem.

Aneri adlı yardım kuruluşunun direktörü Sandra Rasheed, İsrailli yetkililerin kendilerine hemen operasyon düzenleyeceğine dair bir sinyal vermediğini belirtirken El-Mavasi'de çalışanları için yer bulduklarını da sözlerine ekledi.

BM yetkilileri de muhtemel istilaya dair kendilerine bilgi verilmediğini vurguladı. 

İsrail aylardır Refah'a büyük bir kara operasyonu düzenleyeceği tehdidini savuruyor. ABD de dahil olmak üzere uluslararası toplumsa buna karşı çıkıyor. 

Kuzey Gazze'den Refah'a sürülen ikinci el kıyafetçi Receb el-Sindavi'yse eşi ve 7 çocuğuyla birlikte küçük bir çadırda yaşamak zorunda kaldığını söylüyor:

Burada herkes bizi nasıl taşıyacaklarını duymayı bekliyor.

İsrail resmi televizyon kanalı KAN'ın askeri haberler yorumcusu İtay Blumental, gece haberlerinde "İsrail ordusunun planına göre, Refah'taki bir milyondan fazla Filistinlinin bölgeyi tahliye ederek, Gazze Şeridi'nin güneyi ve orta kesiminde son zamanda hazırlanan barınaklara gelmesi istenecek" dedi.

Blumental, İsrailli güvenlik yetkililerinin Refah'ın tahliyesinin 4-5 hafta süreceğini söylediğini aktardı.

Hizbullah'tan saldırı açıklaması

Diğer yandan Hizbullah'la İsrail arasındaki çatışmalar da sürüyor. Lübnan'daki İran destekli Hizbullah Hareketi'nden yapılan açıklamada, Lübnan'ın güneyinde sivillerin ölümüne neden olan dünkü İsrail saldırısına karşılık bugün sınır bölgesinde bulunan yerleşim biriminin hedef alındığı belirtildi.

Açıklamada, İsrail'in sınır hattı üzerinde yer alan Şumira yerleşim birimine onlarca katyuşa füzesi fırlatıldığı ifade edildi.

Ayrıca İsrail'in Er-Rahib askeri mevziisinin de topçu atışlarıyla vurulduğu kaydedildi.

Öte yandan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'dan gelen birkaç saldırı üzerine Teyrharfa bölgesindeki Hizbullah hedeflerinin savaş uçaklarıyla vurulduğu belirtildi.

Açıklamada, Lübnan'ın Merkaba, Ayta eş-Şaab ve Mervahin beldelerindeki Hizbullah'a ait askeri altyapıların savaş uçaklarıyla hedef alındığı kaydedildi.

İsrail ordusuna ait savaş uçakları, dün Lübnan'ın güneyindeki Hanine beldesinde yer alan iki katlı bir binaya hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda bir kadın ve bir çocuk hayatını kaybetmiş, 6 sivil de yaralanmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, AA

 


Katil ölüm döşeğinde itiraf etti: 24 yıl önce öldürülen anne kızın kalıntılarına ulaşıldı

Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
TT

Katil ölüm döşeğinde itiraf etti: 24 yıl önce öldürülen anne kızın kalıntılarına ulaşıldı

Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)
Natasha "Alex" Carter (solda) ve annesi Susan Carter'ın (sağda) kalıntıları, ikilinin ortadan kaybolmasından 24 yıl sonra cinayetleri itiraf eden katilleri Larry Webb'in (altta) evinde bulundu (FBI/WVNS 59News)

ABD'nin Batı Virginia eyaletinden bir baba, Ağustos 2000'de hararetli bir velayet anlaşmazlığı sırasında 10 yaşındaki kızı ve kızın annesinin ortadan kaybolmasının ardından 20 yılı aşkın bir süre boyunca bir yanıt bulabilmek için mücadele etti.

Şimdiyse eyalet polisi ve FBI'ın salı günü Susan Carter ve kızları Natasha "Alex"in kalıntılarının bulunduğunu açıklamasının ardından Rick Lafferty nihayet onu evine götürebilecek. Carter'lar, pazartesi günü yani Larry Webb'in tutukluyken hayatını kaybettiği gün Webb'in evinde bulundu. 

Lafferty, basın toplantısında "Bugün biraz üzücü ama aynı zamanda mutlu bir gün çünkü sonunda bebeğimi eve götürebiliyorum" dedi.

Geçen 24 yılın ve bu davanın pek çok kez rafa kaldırılmasının ardından birçok kez neredeyse umudumu kaybediyordum.

Batı Virginia Eyalet Polisi salı günü yaptığı açıklamada, 80'li yaşlardaki Webb'in önceki haftalarda kızın ölümüyle bağlantılı olarak tutuklandıktan sonra kefaletsiz olarak tutulduğu Mount Olive Cezaevi Kompleksi'nde pazartesi sabahı ani bir sağlık sorunu yaşadığını duyurdu.

Savcı, Webb'in ölüm döşeğindeyken cinayetleri itiraf ettiğini bildirdi. Webb, evdeki bir miktar parayı harcadığını düşündüğü için Susan Carter'la tartıştığı sırada onu vurduğunu itiraf etti.

sdvgrftb
Alex Carter, Ağustos 2000'de ortadan kaybolduğunda 10 yaşındaydı (FBI)

Müfettişlere Carter'ı vurduğunu söyleyen Webb, "hayatını sonsuza dek mahvettiğini bildiğini", tespit edilmemek için de 10 yaşındaki kızı Alex'i de vurup öldürmesi gerektiğine karar verdiğini belirtti.

Webb, kızı ve anneyi öldürdükten sonra cesetlerini nasıl sardığını ayrıntılı olarak anlattı. Cesetleri, bodrum katında iki gün boyunca tuttuktan sonra arka bahçesinde sığ mezarlar kazdığını ve 25 yıldan uzun bir süredir burada gömülü kaldıklarını açıkladı.

Webb'in hayatını kaybettiği açıklandıktan 6 saat sonra anne ve kızın kalıntıları Batı Virginia eyaletindeki Beckley'deki evinin arka bahçesindeki sığ mezarlarda bulundu.

dfvbr
Susan Carter'ın 2000'deki hali ve (üstte) yaşlandırılmış fotoğrafı (FBI)

Beckley Polis Departmanı Komiser Yardımcısı Dave Allard, "Aynı gün öğleden sonra Susan ve Alex Carter'ı bulduk" dedi.

Benim bile yazamayacağım kadar şiirsel bir son.

FBI'a göre Ağustos 2000'de Carter ve Lafferty, çocukları Alex için  "çekişmeli" bir velayet savaşı içindeydi. Anne ve kızın öldürülmeden önce evden ayrıldıkları ve Webb'in evinde kaldıkları yönünde haberler vardı.

Dava yıllarca çözülemedi ta ki 2021'de cevap arayışı yeniden hız kazanana kadar. 2023'te Batı Virginia Eyalet Polisi, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve ABD Kolluk Kuvveti, Webb'in evinde arama emri çıkartarak DNA ve diğer kanıtları ortaya çıkarmış, bu da Webb'e Alex'i öldürmeden suç isnat edilmesine yol açmıştı.

xdy
Larry Webb, ölüm döşeğinde cinayetleri itiraf etti (WVNS 59News/YouTube)

2023'te yapılan aramalar sırasında Webb yerel haber kaynaklarına yaptığı açıklamada kızın başına ne geldiğini ve onu en son ne zaman gördüğünü bilmediğini söylemişti. 

Webb o zaman "Hatırlamıyorum" demişti.

Bende bunama var. Kesin bir şey söyleyemem.

Ama artık Alex'in babası nihayet cevaplara sahip. Lafferty, sevdikleri kaybolan ya da çözüme kavuşmamış davalara sahip kişileri denemeye devam etmelerine dair cesaretlendirdi.

Lafferty, "Benim durumumdaki kişilere asla umutlarını kaybetmemelerini söylemek istiyorum" dedi.

Independent Türkçe


Dışişleri: (ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Dışişleri: (ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "(ABD'nin İnsan Hakları Raporu) ABD'nin terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standardı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." denildi.
Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığınca yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu'nda yer alan Türkiye'ye yönelik asılsız iddialara ilişkin, "ABD'nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." açıklamasında bulundu.

Bakanlık, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 2023 İnsan Hakları Raporu hakkında yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığının 22 Nisan'da yayımladığı ve 200'e yakın ülke hakkında bölümler içeren "2023 İnsan Hakları Raporu"nda, geçmiş yıllarda olduğu gibi, Türkiye'ye yönelik asılsız iddialara, gerçek dışı bilgilere ve ön yargılı yorumlara yer verildiği kaydedildi.

Bu yıl da "kaynağı belirsiz iddialar ile terör örgütleriyle iltisaklı çevrelerin söylemleri temelinde hazırlanmış olan" bu rapora itibar edilmediği vurgulanan açıklamada, "Ülkemiz, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlılığını, karşı karşıya bulunduğu çok yönlü ve ağır terör tehditlerine rağmen kararlılıkla sürdürmektedir." ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Türkiye'nin meşru müdafaa hakkı temelinde yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarının, "tamamen terörist unsurlar ile bunların terör faaliyetlerinde kullandıkları yeteneklere yönelik" olduğuna dikkat çekilirken, "ABD’nin, terörün her türüne karşı sürdürdüğü haklı ve meşru mücadelenin kapsamını iyi bilen bir müttefik olarak gerçekleri çarpıtan tutarsız iddialarda ısrarını anlamak mümkün değildir." denildi.

Raporda "Gazze'de devam eden ve yalnızca Filistin halkının asli haklarına değil aynı zamanda tüm insanlığın ortak değerlerine büyük bir darbe vuran insanlık dışı saldırılara layıkıyla yer verilmemesinin" büyük endişeyle karşılandığı kaydedilen açıklamada, "Bu durum, söz konusu raporun tarafsızlık ve objektiflikten uzak bir şekilde, siyasi saiklerle hazırlandığını açıkça göstermektedir." değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, "ABD'nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz." ifadeleri kullanıldı.