Okyanusların en derininde yaşayan balık ilk kez görüntülendi

Yaklaşık bir insan avucu büyüklüğündeki yavru balık, pulsuz ve yarı saydam bir deriyle kaplı

Tespit edilen balığın video görüntüsü
Tespit edilen balığın video görüntüsü
TT

Okyanusların en derininde yaşayan balık ilk kez görüntülendi

Tespit edilen balığın video görüntüsü
Tespit edilen balığın video görüntüsü

Bilim insanlarının kamerasına, Japonya açıklarında deniz seviyesinin 8 kilometre altında yüzerken yakalanan balık, şimdiye kadar görüntülenen en derindeki balık oldu.
BBC News'un haberine göre aralarında Batı Avustralya Üniversitesi'nden araştırmacıların da bulunduğu ekip, Pseudoliparis cinsi salyangoz balığını yaklaşık 8 bin 336 metre derinlikte yüzerken kaydetti.
Bilim insanları pulsuz ve yarı saydam bir deriyle kaplı, yaklaşık bir insan avucu büyüklüğündeki yavru balığı, Japonya açıklarındaki Izu-Ogasawara Çukuru yakınlarında gördü.
Öte yandan bilim insanları, kamera görüntülerinden balığın türünü tam olarak tespit edemedi.
Daha önce kameraya yakalanan en derindeki balık rekoru, 2014'te Mariana Çukurunda yaklaşık 8 bin 200 metre derinlikte keşfedilen Mariana salyangoz balığına (Pseudoliparis swirei) aitti.
Derin denizi keşfetme girişimi Armatus Oceanic, "CEO'muz Profesör Alan Jamieson, Japonya yakınlarındaki Izu-Ogasawara Çukuru'nda bir salyangoz balığının tespit edildiği bu son gözlemle, bir önceki rekoru kırarak şimdiye kadarki en derinde yaşayan balığı görüntüledi" diye tweet attı.

"Gözlemlenen en derindeki balık halihazırda 8 bin 336 metre derinlikte bulunuyor!"

Bilim insanlarının yaklaşık 8 bin 22 metre derinlikte de iki balık yakalamasıyla ilk kez 8 kilometreden daha derinde balık yakalandı.

Önceki araştırmalar, salyangoz balıklarının yüksek basınçla başa çıkmaya son derecede adapte olduğunu ve birkaç yüz filin ağırlığını taşıyabileceğini göstermişti.
Bu balıkların yaşadığı, okyanusun en derin ve karanlık kısmı olan hadal bölgesine ışık girmiyor ve derinlikler 6 bin metreyle 11 bin metre arasında değişebiliyor.
Salyangoz balıkları, okyanus tabanındaki küçük kabukluları vakumlayarak besleniyor.
Son denemede balıkları kaydetmek için bilim insanları Izu-Ogasawara Çukuru'na "yem takılmış" otonom bir kamera yerleştirdi.
Araştırmacılar balığın, bir balığın hayatta kalabileceği maksimum derinliğe "çok yakın" bir yerde kameraya yakalandığını söyledi.
Jamieson, BBC'ye şöyle dedi: 
"Eğer bu rekor kırılırsa, bu sadece birkaç metrelik küçük artışlarla olacak."



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell