En yüksek obezite oranlarının kaydedildiği Arap ülkeleri hangileri?

Dünya Obezite Atlası raporunda, sağlıksız gıdaların, yağ, şeker ve tuz bakımından zengin ürünlerin üretimi ve pazarlanmasına vergi ve kısıtlamaların getirilmesi gibi çözümler üzerinde durulması çağrısına yer verildi

TT

En yüksek obezite oranlarının kaydedildiği Arap ülkeleri hangileri?

Hala Kureyyem
Dünya Obezite Atlası 2023'ün yayımlanması ardından, obezite meselesinin küresel bir öncelik olarak ele alınması, bu hususta sağlık alarmının verilmesi, fiziksel ve psikolojik sorunlara ve hastalıklara yol açan obezitenin ardında yatan nedenlerin azaltılması için önlemler alınması gerekli hale geldi.

Obezitenin ışığı sönüyor 
Şişmanlık, eski uygarlıklarda zenginlik, başarı ve sağlığın bir işareti olarak kabul ediliyor, şişman kimselerin pahalı yiyecekler yediği biliniyordu.
Bazı eski kültürlerde obeziteye dair hastalıklar daha az yaygındı. 
Romalılar şişmanlığı prestij, zenginlik, güzellik ve güç ile, Çinliler de sağlık, başarı ve zenginlik ile ilişkilendirmişti. Yunanistan'da şişman kadınlar çekici ve güzel kabul ediliyordu.
Geçmiş Arap kültüründe obezite zenginliğin ve iyi misafirperverliğin bir işareti olarak, şişman kadınlar ise güzel ve çekici olarak görülüyordu.
Ancak bu kültürlerde obezite, hareketsizlik, tembellik ve işsizliğin neticesinde kaydedildiği gerekçesiyle halkın seçkinleri ile ilişkilendirilmişti.
Obezitenin ışığı, modern çağda ise sönmeye başladı.
Günümüz toplumları, obezitenin sağlık ve estetik açıdan sorun olduğunu, diyabet, kalp ve böbrek hastalığı, artrit gibi birçok kronik hastalığın arkasında bulunduğunu düşünmeye başladı.
Bilhassa obeziteyi dışlayan, zayıflığı çağın simgesi olarak gören modern estetik standartlar nedeniyle, sağlık sorununa genellikle psikolojik sorunlar da eşlik ediyor. 

Dünya Obezite Atlası
Dünya Obezite Federasyonu, mart ayının başlarında yaptığı açıklamada, 2035'e kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının (yüzde 51) obez olarak nitelendirileceği, bu sorunu çözmek için acil adımlar atılmadığı taktirde 11 yıl içinde 4 milyar kişinin obezite ile mücadele edeceği uyarısında bulundu.
2020'de en az 2,6 milyar kişi, dünya nüfusunun yüzde 38, obez olarak sınıflandırılıyordu. 
Dünya Obezite Atlası raporunda, sağlıksız gıdaların, yağ, şeker ve tuz bakımından zengin ürünlerin üretimi ve pazarlanmasına vergi ve kısıtlamaların getirilmesi gibi çözümler üzerinde durulması çağrısına yer verildi.
Rapor, hükümetleri obeziteyi önlemek için kapsamlı ulusal eylem planları geliştirmeye, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) bu yöndeki tavsiyelerine uymaya çağırdı.
Obezite oranlarındaki artışın ortalama yaşam süresinin kısalmasına, sağlık hizmetleri yükünün artmasına neden olacağına dikkat çeken rapor, obezite oranındaki artışın sebebini ise iklim değişikliğine, Kovid-19'a ve kimyasal kullanımına bağladı. 

Obez ülkeler
Rapora göre, Büyük Okyanus'taki beş ada küresel obezitede başı çekiyor:
Küresel obezitenin yüzde 60'ını oluşturan Nauru adası, Amerikan Samoa adası, Cook Adaları, Palau ve Marshall Adaları. 
Arap ülkeleri sıralamasında ise yüzde 34,28 ile Kuveyt 15'inci sırada, ardından Katar ve Suudi Arabistan geliyor.
Ürdün, küresel düzeyde 23, Arap ülkeleri düzeyinde ise dördüncü sırada yer alıyor.
Ardından küresel düzeyde 26'ncı sıra ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) beşinci sırada, 27'nci sıra ile Lübnan ise altıncı sırada yer alıyor.
Küresel düzeyde, Bahreyn 34, Libya 38, Irak 55, Umman 60, Mısır 61, Suriye 77, Fas 85, Tunus 89, Yemen 127, Moritanya 141, Somali 170, Sudan 174, Komorlar ise 180'inci sırada yer alıyor.
Bu sıralamanın erkeklerdeki obezite oranlarının hesaplanmasından kaynaklandığı, kadınlara yönelik sıralamanın farklılık gösterebileceği biliniyor. 

Obezitedeki artışın nedenleri
Beslenme uzmanı Ola Ebuşakra, Arap ülkelerinde obezitenin bilhassa çocuklar ve gençler arasında en yaygın sağlık sorunlarından biri olduğunu söyledi.
Düşük lifli, kalorili, doymuş yağı ve şeker oranı yüksek işlenmiş gıdaların kullanımı, aşırı tüketim, hareketsizlik, televizyon ve telefon gibi ekran kullanım sürelerindeki artış, araba ile ulaşım gibi sebepler dolayısıyla obezite oranının her yıl arttığını belirtti. 
Koronavirüs salgınının obezite oranında artışa neden olduğuna dikkat çeken Ebuşakra, zirâ insanların bu dönem aktivite yapmadan evde uzun süre vakit geçirdiğini hatırlattı.
Online spor derslerine sürekli bir şekilde katılım gösterilmediğini, çok fazla hamur işi ve tatlı tüketildiğini, insanların ekran karşısında farkında olmadan sürekli bir şeyler atıştırmayı adet haline getirdiklerini ifade eden Ebuşakra, böylece gıdalardan yeterli derecede tatmin olunmadığını, tokluk hissinin oluşmadığını vurguladı. 
Koronavirüs sürecinde ekonomik koşulların yanı sıra psikolojik stres, gerginlik, korku, depresyon, boşluk duygusu ve yalnızlığın insanları olumsuz etkilediğinden bahseden Ebuşakra, insanların yağ ve şeker açısından sağlıksız gıdaları tercih ederek bir nevi o dönemde yaşadıkları duygularla başa çıkma yolu aradıklarını, gelecekte bu gıdalardan mahrum kalabilecekleri korkusuyla stok yaptıklarını ifade etti. Kişinin vücudundan açlık ve tokluk sinyalleri alamadığını, böylece psikolojik açlığın kilo alımına sebep olduğunu da ekledi. 

Çözüm evde başlıyor
Obezite diyabet, kalp hastalığı, tansiyon, böbrek hastalıkları gibi birçok hastalığa neden olabiliyor.
Bu sebeple obeziteyi ve bundan kaynaklanan hastalıkları önlemek için alarm durumuna geçerek çözümler bulmak gerekiyor. 
Çocukların genellikle ebeveynlerini örnek aldıklarına dikkat çeken Ebuşakra, ebeveynlerin sağlıklı beslenerek çocuklarını da sağlıklı alışkanlıklar edinmeye teşvik etmeleri gerektiğinden bahsediyor.
Bu alışkanlıklara örnek olarak ise şu hususlara değiniyor:
*Yavaş bir şekilde ve dikkat dağınıklığı yaşamadan (televizyon, telefon gibi cihazlardan uzakta) yemek yemeli. Yemekten zevk almak için tüm duyuları kullanmaya çalışmalı.
 *Çocuklar ebeveynler ile birlikte yemek yemeli. Sofralar eğlenceli hale getirilmeli. Böylece aile birliği korunmuş, sağlıklı kilo alımı dengelenmiş olacak. Çocukların evdeki ve okuldaki davranış problemleri bu şekilde önlenebilir, akademik başarı bu şekilde desteklenebilir. 
 *Çocuklar ile iletişimde ödül ve ceza hususları yemek ile ilişkilendirilmemeli. Bu tür davranışlar çocukların gelecekte yemek ile ilişkilerine zarar verebilir. 
 *Çocuklar önlerindeki yemeği bitirmeye zorlanmamalı, bedenini dinlemeye, sağlıklı alternatifler bulmaya (cips yerine patlamış mısır, tatlı yerine meyve, hazır içecekler yerine taze sıkım meyve suları gibi) ölçülü beslenmeye teşvik edilmeli. 
 *Çocuklar vücut ve beyin sağlıklarını geliştirecek yönde spor yapmaya ve çeşitli aktivitelere teşvik edilmeli. Böylece özgüvenini artırabilir, elektronik ortamlardan uzak durabilirler. 

Okulların ve devletin rolü
Ebuşakra, beslenme alanındaki uzmanları, doktorları ve uzman dernekleri seminerler, çalıştaylar ve çalışmalar düzenleyerek, sosyal medya aracılığıyla farkındalık yaratarak bu hususta etkili bir rol oynamaya çağırdı.
Toplumun kilo vermek için rastgele diyetler uygulamanın veya belirli ilaçlar kullanmanın tehlikeleri, uzun vadede sağlık üzerindeki olumsuz etkisi, ayrıca obezite, nedenleri, tehlikeleri ve korunma yolları hususunda bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. 
Veliler ve öğrenciler için eğitim seminerleri düzenlemede okulların öncelikli rolüne atıfta bulunan Ebuşakra, okul yemekhanelerinde gıda güvenliği standartlarının gözetildiği, kaliteli ve sağlıklı ürünlerin yağ ve şekerden zengin ürünlerden daha düşük fiyatlarla verilmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca, çocukları düzenli egzersiz yapmaya teşvik etmek için spor derslerinin önemine de değindi. 
Bazı sağlıksız gıdaların ithalatının önlenmesi yönünde programların uygulanması ve sağlıklı gıdaların pazarlanmasına yönelik çalışmaların yapılması önerisinde bulunan Ebuşakra, gözlem, takip ve değerlendirme araçlarının güçlendirilmesi, obeziteye yönelik araştırma ve çalışmaların pekiştirilmesi, obez kimseler için entegre tıbbi sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gerektiğini de ekledi. 
Kalori miktarını azaltmanın kilo vermenin anahtarı olduğuna değinen Ebuşakra, ülkeler ve politikalarının başta fast food markaları olmak üzere gıda ve restoran zincirlerinin izlenmesinde önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. 

Independent Türkçe



Aspirinin tahtı sallantıda: Daha etkilisi bulundu

Stent yerleştirilmiş hastalardan akut koroner sendrom tanısı almışlara farklı gruplar incelendi (Pixabay)
Stent yerleştirilmiş hastalardan akut koroner sendrom tanısı almışlara farklı gruplar incelendi (Pixabay)
TT

Aspirinin tahtı sallantıda: Daha etkilisi bulundu

Stent yerleştirilmiş hastalardan akut koroner sendrom tanısı almışlara farklı gruplar incelendi (Pixabay)
Stent yerleştirilmiş hastalardan akut koroner sendrom tanısı almışlara farklı gruplar incelendi (Pixabay)

Kanı sulandırıcı etkisi nedeniyle onlarca yıldır düşük dozlarda tüketilmesi tavsiye edilen asprinin tahtı sallantıda.

Yaygın kullanılan bir başka ilacın kalp krizi ve felce karşı aspirinden daha etkili olduğu tespit edildi. Klopidogrel adlı bu ilaç, ek bir risk de taşımıyor.

Araştırmanın sonuçları hem hakemli tıp dergisi Lancet'te yayımlanan makalede hem de Madrid'de düzenlenen Avrupa Kardiyoloji Derneği kongresinde açıklandı.  

ABD, Avustralya, Birleşik Krallık, İsviçre ve Japonya gibi farklı ülkelerden bilim insanları, klopidogrelin asprinden "üstün" olduğu sonucuna vardıklarını ve daha geniş çapta kullanılması gerektiğini bildirdi. 

Guardian, bu keşfin dünyadaki sağlık yönergelerinin değişmesine neden olabileceğini belirtti.

Yeni bulgulara göre, klopidogrel kullananların beyne ve kalbe giden damarlarla ilgili büyük bir sorun yaşama riski yüzde 14 daha az.

29 bine yakın koroner arter hastasının yer aldığı 7 farklı deneyin verilerinin kullanıldığı kapsamlı analiz, bu ilacın ciddi kanama riskini artırmadığını da ortaya koydu. 

Dünya çapında 300 milyonu aşkın kişinin muzdarip olduğu koroner arter hastalığı, en yaygın kalp rahatsızlığı konumunda. 

Bu hastalık, kalp kasını besleyen koroner damarlarda kolesterol birikintileri ya da plakların yol açtığı daralma ve tıkanmadan kaynaklanıyor. 

Koroner arter daraldığında ya da tıkandığında bu damarlar kalbe yeterli kan, oksijen ve besin sağlayamıyor ve bunun sonucunda kan akımı azalıyor ya da tamamen kesiliyor.

Independent Türkçe, Guardian, Newsweek


Yarım asır sonra yeniden: 50 yıllık başyapıt yeni filmlere diş geçirdi

1976'da üç dalda Oscar kazanan Jaws'ın başrolünde, polis şefi Martin Brody'yi canlandıran Roy Scheider yer alıyor (Universal Pictures)
1976'da üç dalda Oscar kazanan Jaws'ın başrolünde, polis şefi Martin Brody'yi canlandıran Roy Scheider yer alıyor (Universal Pictures)
TT

Yarım asır sonra yeniden: 50 yıllık başyapıt yeni filmlere diş geçirdi

1976'da üç dalda Oscar kazanan Jaws'ın başrolünde, polis şefi Martin Brody'yi canlandıran Roy Scheider yer alıyor (Universal Pictures)
1976'da üç dalda Oscar kazanan Jaws'ın başrolünde, polis şefi Martin Brody'yi canlandıran Roy Scheider yer alıyor (Universal Pictures)

Steven Spielberg'ün kült klasiği Jaws, 50. yıldönümü kutlamaları kapsamında sinemalara geri döndü. Oscar ödüllü yönetmeni kariyerinin zirvesine taşıyan film, 1975'te vizyona girdiğinde hem yaz dönemine damgasını vurmuş hem de tüm zamanların en büyük gişe başarılarından biri haline gelmişti.

"Ötesine geçilemez"

Aradan yarım asır geçmesine rağmen Jaws'ın sinema üzerindeki etkisi hâlâ tartışılmaz. Denis Villeneuve ve M. Night Shyamalan gibi pek çok çağdaş yönetmene ilham veren yapım, sinemaseverlerin de favorisi olmaya devam ediyor. Quentin Tarantino da yıllar boyunca Jaws'a olan hayranlığını defalarca dile getirdi. 2022'de katıldığı ReelBlend podcast'inde, "Tüm zamanların en iyi filmi" sorulduğunda şu yanıtı vermişti:

Bence Jaws şimdiye kadar yapılmış en iyi film. Belki en iyi 'sinema eseri' değil ama kesinlikle en iyi film. Yanına yaklaşabilen başka yapımlar olabilir ama bir film olarak Jaws'ın ötesine geçilemez.

Aronofsky'nin yeni filmiyle başa baş

50. yıl özel gösterimleri kapsamında ABD'de 3 bin 200 salonda vizyona giren Jaws'ın, her eylülün ilk pazartesi günü kutlanan İşçi Bayramı'nın 4 günlük tatil periyodunda yaklaşık 10 milyon dolar hasılat elde etmesi bekleniyor. Bu rakamlarla Darren Aronofsky'nin beklenen yeni filmi Suçüstü'yle (Caught Stealing) başa baş bir yarış sergiledi.

Başrolünde Elvis'teki çıkışıyla dikkat çeken Oscar adayı Austin Butler'ın oynadığı Suçüstü de ilk hafta sonunda Jaws gibi 10 milyon dolara yaklaşacak. Ancak filmin 40 milyon dolarlık prodüksiyon bütçesinin yalnızca dörtte birini karşılayabildiği görülüyor.

Öte yandan, yaz gişe sezonu genel olarak güçlü ama "mütevazı" bir şekilde kapandı. Geçen yılki 3,6 milyar dolarlık toplam gelire yakın bir rakama ulaşıldı. Hiçbir film bu yaz ABD'de 500 milyon dolar barajını aşamadı. 

Sezonun öne çıkan yapımlarından biri, yönetmen Zach Cregger'ın imzasını taşıyan korku filmi Silahlar (Weapons) oldu. Film, 4. haftasında 12 milyon dolar hasılat elde ederek yeniden zirveye oturdu. ABD'deki toplam gişesi ise yaklaşık 135 milyon dolara ulaştı.

Jaws, 1975'te gösterime girdiğinde 480 milyon dolarlık küresel gişeyle hasılat rekortmeni olmuş, bu unvanı 1977'de 775 milyon dolar kazanan Yıldız Savaşları'na (Star Wars) bırakmıştı.

Independent Türkçe, Variety, Collider, Forbes, CBR.com, ReelBlend


Jude Law, Putin rolünde: 11 dakika 42 saniyelik alkış tufanı

The Wizard of the Kremlin'de Jude Law'a (solda), Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine), The Batman ve Tutsak'la (Prisoners) tanınan 41 yaşındaki Paul Dano (sağda) eşlik ediyor (Gaumont)
The Wizard of the Kremlin'de Jude Law'a (solda), Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine), The Batman ve Tutsak'la (Prisoners) tanınan 41 yaşındaki Paul Dano (sağda) eşlik ediyor (Gaumont)
TT

Jude Law, Putin rolünde: 11 dakika 42 saniyelik alkış tufanı

The Wizard of the Kremlin'de Jude Law'a (solda), Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine), The Batman ve Tutsak'la (Prisoners) tanınan 41 yaşındaki Paul Dano (sağda) eşlik ediyor (Gaumont)
The Wizard of the Kremlin'de Jude Law'a (solda), Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine), The Batman ve Tutsak'la (Prisoners) tanınan 41 yaşındaki Paul Dano (sağda) eşlik ediyor (Gaumont)

Fransız sinemasının usta ismi Olivier Assayas, Venedik Film Festivali'nin yarışma bölümüne The Wizard of the Kremlin'le geri döndü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 1990'lardaki yükselişine perde arkasından yön veren kurnaz siyasi danışmanını merkezine alan film, prömiyerini Lido'da yaptı ve 11 dakika 42 saniye boyunca ayakta alkışlandı.

Yazar ve yönetmen Assayas, salondaki coşkulu alkışları başrol oyuncuları Jude Law, Paul Dano ve Alicia Vikander'la birlikte selamladı.

Filmde Paul Dano, eski sanatçı ve realite şov yapımcısı Vadim Baranov'a hayat veriyor. Baranov, sürpriz bir şekilde eski KGB ajanı Putin'in siyasi yükselişinde kilit isim haline geliyor. Jude Law, Putin'i canlandırırken Alicia Vikander, Baranov'un bohem özgürlükle güç ve zenginlik arzusu arasında gidip gelen eşi Ksenia'yı oynuyor. Oyuncu kadrosunda ayrıca Will Keen, Jeffrey Wright ve Tom Sturridge de yer alıyor.

1990'ların başında, Sovyetler Birliği'nin son yıllarında geçen film, Giuliano da Empoli'nin 2022'de yayımlanan aynı adlı romanından uyarlandı. Kurmaca bir hikayeye dayansa da Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sürerken taşıdığı güncel göndermelerle öne çıkıyor. Filmde Putin, Rusya Federasyonu'nda hızla yükselen, gelecek vaat eden bir siyasetçi olarak resmediliyor.

Assayas, filmin duyurusu sırasında şunları söylemişti:

Modern siyasetin tehlikeli akıntılarında yol alan insanların tutkularının ötesinde, tarihin şekillenişine dair güçlü bir sinemasal bakış sunuyoruz. Bu bir dram, bu bir aksiyon; aynı zamanda dünyamızı en garip ve en sarsıcı şekillerde dönüştüren kaosu anlamlandırma çabası.

Assayas en son 2019'da Penélope Cruz, Edgar Ramírez, Ana de Armas ve Gael García Bernal'ın rol aldığı casus draması Wasp Network'le Venedik'te yer almıştı. Jude Law ise geçen yıl festivalde, 1980'lerde bir FBI ajanının bir beyaz üstünlükçü örgütü soruşturmasını konu alan Düzen'le (The Order) boy göstermişti.

Independent Türkçe, Variety, Deadline