Saddam: Irak düşerse İran'ın nüfuzu Fas'a kadar ulaşır

Görgü tanığı ‘iş insanı’ Şarku’l Avsat’a, işgalin gölgesinde devrik Irak lideri ile yaptığı iki görüşmenin ayrıntılarını anlattı

Saddam, 31 Aralık 2000'de Bağdat'ta bir balkondan havaya ateş açarken (Getty Images)
Saddam, 31 Aralık 2000'de Bağdat'ta bir balkondan havaya ateş açarken (Getty Images)
TT

Saddam: Irak düşerse İran'ın nüfuzu Fas'a kadar ulaşır

Saddam, 31 Aralık 2000'de Bağdat'ta bir balkondan havaya ateş açarken (Getty Images)
Saddam, 31 Aralık 2000'de Bağdat'ta bir balkondan havaya ateş açarken (Getty Images)

Bağdat'ın ABD güçlerince işgalinin yıldönümü arifesinde, devrik Irak diktatörü Saddam Hüseyin ile ‘iş ve dostluk ilişkisi olan’ Iraklı iş insanı, Saddam Hüseyin ile Irak başkentinin düşüşünden sonra iki kez görüştüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan “iş insanı”, ilk görüşmelerinin Bağdat'ın işgalinden iki gün sonra 11 Nisan'da Felluce'de, ikinci görüşmelerinin ise şehrin düşmesinden dört ay sonra 19 Temmuz'da Irak başkentinde olduğunu söyleyerek Saddam'ın ABD işgaline karşı direniş operasyonlarını güçlendirmek için geziler yaptığını açıkladı.

‘Güvenlik sebepleriyle’ ısrarla isminin açıklanmasını istemeyen tanık, Saddam'ın ABD’ye ait zırhlı bir aracın heykelini devirdiği gün Bağdat'taki Firdevs Meydanı yakınlarında olduğunu söyledi. Eski Irak Cumhurbaşkanı’nın, Azamiye’deki İmam-ı Azam Ebu Hanife en-Numan türbesinin çevresindeki ABD mevzilerini hedef alan direnişin ilk operasyonunu gece yakın bir yerden başlattığını belirtti. Saldırıya Arap Sosyalist Baas Partisi ve Saddam’ın Fedaileri’nden gençler ve Arap uyruklu savaşçılar katıldı ve aralarından çok sayıda kayıp verildi.

Çatışma yoğunlaştığında Saddam'ın yardımcıları, bir RPG roket fırlatıcısını kapıp çatışma mahalline yaklaşmaya çalıştığını görünce şaşırdılar. Etrafını sarıp “Bize liderlik etmeye devam etmeni istiyoruz” diyerek onu engellediler. İçlerinden bazılarına göre ‘o gece içini şehadet arzusu kaplamıştı’.
Çatışma, 10 Nisan sabahına kadar devam etti. Aynı gün Saddam, Hit'e giderek orada bir Baas Partisi mensubunun evinde geceledi. Ertesi gün Felluce civarına gitmek üzere yola çıktı. Kaynak şöyle devam etti:
“11 Nisan'da Cumhurbaşkanı'na eşlik edenler ben dahil beş kişiyi çağırdı. Felluce'nin eteklerinde bir benzin istasyonunun bitişiğindeki bir yerde cumhurbaşkanı ile görüşmeye oğlu Kusay ve bir dizi güvenlik ve parti yetkilisi katıldı. Ancak sekreteri General Abıd Hamid Mahmud aramızda değildi.”
Saddam normal bir takım elbise giyiyordu. Sakin ve dirençli görünüyordu. Felluce'deki durumu ve ABD’lilerin Enbar’da konuşlanmasını sordu. ABD askerlerinin Felluce'deki evlerin arasına daldığı söylendiğinde net bir şekilde “Onları çıkarın” dedi. Bu, operasyonların başlatılması için bir emirdi. Saddam “Sabırlı olmalıyız. Mücadele uzun. Bizim görevimiz düşmanı tüketip Irak topraklarında barındırmamak için her yerde cephe açmaktır. Ana yollarda onlara pusu kurun. Irak'ın kolay lokma olmadığını bilsinler ve ders alsınlar” dedi. Orada bulunanlardan biri Şiilerin ABD’lilere karşı savaşmaya gelen Arap ‘fedailerini’ öldürmeye başladığını söyleyince sözünü keserek “Şiiler bizim insanımızdır. Bu, onlar için geçerli değil, onların kandırılmış tarafları için geçerlidir” dedi. Iraklı iş insanı, diğer direktiflerden sonra ‘Saddam’ın güvenlik nedeniyle onlardan önce ayrıldığını’ söyledi.


Irak İstihbarat Direktörü Tahir Celil Habuş, 21 Ağustos 2002'de Bağdat'ta ‘intihar eden’ Filistin lideri Ebu Nidal'ın dairesinde bulunan silah ve bavulların resimlerini gösteriyor (Getty Images)

Ertesi gün öğleden önce Saddam, Bağdat'ın güneyindeki Dora bölgesinin kenar semtlerinde Cumhurbaşkanlığı Divanı saymanlarıyla bir araya geldi ve direnişi desteklemek amacıyla onlardan bir miktar para aldı. Üzerine şöyle yazdığı kağıdı imzalamakta ısrar etti:
“Ben, Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin, ABD işgaline karşı direniş operasyonlarını sürdürmek için en kısa sürede iade etmek şartıyla 1 milyon 250 bin doları üzerime zimmet olarak alıyorum. Yaşasın Irak. Yaşasın Arap milleti!”


Saddam’ın Tahir Habuş’a gönderdiği mektup (Şarku’l Avsat)

18 Temmuz'da Iraklı emekli Bağdat'tayken genç bir adam yanına gelerek kendisine Azamiye bölgesindeki gizli bir karargâhta sabah namazından sonrası için bir randevu verdi. Ertesi gün şafak vakti, kendisini dört yeni korumasıyla birlikte Saddam Hüseyin'in önünde buldu. Saddam geleneksel bir ‘dişdaşa’ giyiyordu ve üzerinde bir tabanca vardı. Saddam ‘Irak’taki vilayetler daha önce verdikleri sözün aksine işgale karşı direnmeme kararı aldığı için’ ne kadar üzüldüğünü ve hayalkırıklığına uğradığını anlatıp şöyle ekledi:
“Bazı insanlar işgalcilerin bineği olmayı nasıl kabul ediyor? İnsanımızı iyi okumalıyız. Bu sorumluluk din adamlarına, aşiret şeyhlerine ve daha önce kuvvetler Kuveyt-Irak sınırını geçer geçmez işgale karşı güçlü fetvalar yayınlayacaklarına söz veren ve bunu yapan mercilere aittir. Kadisiye savaşında (İran'a karşı savaş) tek yürektik. Üzerlerindeki bu kara lekeye nasıl razılar?”

Saddam aynı zamanda “Irak son sur. Şayet bu sur duvarı yıkılırsa Arap ülkeleri doğrudan, diğerleri ise dolaylı bir işgale maruz kalır. Irak düşerse İran'a bütün kapılar açılır ve nüfuzu Fas'a kadar ulaşır” dedi. Arapların tavrını eleştirerek Suriye'nin tutumundan duyduğu hayal kırıklığını dile getiren Saddam “İlk kurşun atılır atılmaz Suriye'nin Irak'ın yanında yer alacağına dair Beşşar Esed'den bir söz almıştım. Ben kendisinin farklı olacağını sanmıştım ama babasının oğlu olduğunu gösterdi. Irak'ın Saddam Hüseyin olmadığını, onun Iraklıların ve Arapların mülkü olduğunu ve birçok kişinin Irak'ın düşmesine izin vermenin bedelini ödeyeceğini unutmasınlar” dedi.

Olay 6 Nisan 2003 yılında başladı. Bağdat saatiyle akşam saat 22:30’du. Bir avuç ABD tankı, Irak'ın başkentindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na ve Reşid Oteli'ne ulaştı. Irak İstihbarat Direktörü Tahir Celil Habuş’un telefonu çaldı. Telefonun ucundaki Saddam Hüseyin'in sekreteri General Abıd Hamid Mahmud’du. İkisi arasında dostluk yoktu ama Abıd Hamid, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın emirlerini almak ve ona mesajlar iletmek için geçilmesi gereken tek yoldu. Abıd Hamid bombaya eşdeğer bir söz söyledi. İstihbarat Direktörü’ne “Bağdat-Selahaddin yolunu ve Bağdat-Diyala yolunu emniyete almanı istiyorum” dedi. Bunun üzerine Habuş “Bu iki yolu güvenli hale getirecek bir askeri birliğe liderlik ettiğimi mi düşünüyorsun?” dedi. Abıd Hamid “Onları emniyete almaktan ziyade, araştırıp acil bir durumda Bağdat'tan ayrılmak için hangisinin daha güvenli olduğunu öğrenmek istiyorum” diye cevap verdi. Abıd Hamid tehditvari bir şekilde sözünü şöyle tamamlayıp telefonu kapattı:
“Allah’a tevekkül et ancak ey Ebu Hamam herkesin bir gün yüzleşeceğini de aklından çıkarma.”
Habuş, bu garip talebi yedek istihbarat karargahındaki ofis müdürüyle tartıştı. ‘Sayın Cumhurbaşkanı'nın dışarıdan gelen askeri saldırıyla mücadele sürecini yönetmek için Bağdat'tan ayrılacağı’ görüşü üzerinde mutabık kalındı.

Saddam Hüseyin'den emir geldiğinde, zorlukları ve riskleri ne olursa olsun, sadece uygulama seçeneği vardı. Herhangi bir görev ihlalinin sonucu malumdu. İstihbarat Direktörü’nün, Cumhurbaşkanı’nı kızdırmanın bedelini kimsenin kendisine hatırlatmasına ihtiyacı yoktu. Habuş, keşif operasyonunu bizzat gerçekleştirmeye karar verdi ve gece yola çıktı. Tarimiye bölgesine gitti ve yolun güvenli olduğunu gördü. Bağdat'ta iletişim kesilmişti. Bu yüzden yanındaki Albay Mahmud'dan başkente dönmesini ve ofisindeki özel telefonu kullanarak Abıd Hamid’e Diyala yolunun açık ve güvenli olduğunu ve kendisinin de saatler içinde döneceğini iletmesini istedi.

Habuş, diğer yolu inceleme operasyonu sırasında araba konvoylarını gördü. ABD uçaklarının yola güçlü bombalar attığı ve Bağdat'a doğru gitmenin çok tehlikeli olduğu ortadaydı. Habuş gece yarısından sonra saat 02:00’da kararını verdi. Başkan gittiği sürece Bağdat'a dönmeyecekti. Habuş telefonunu kapattı ve direnişe katılmaya karar verdi. Daha sonra Habuş, Saddam ile temas kurmayı başardı ve kendisine Abıd Hamid’in ne istediğini açıkladı ve ondan yazılı bir mesaj aldı. Habuş direnişe katıldı ve Saddam daha sonra malum kaderiyle yüzleşti.
 



İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.