İslamabad: ‘Pakistan Talibanı’ İmran Han'ı hedef alabilir

Pakistan Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan gizli bir raporda, seçim kampanyası sırasında siyasi liderlere yönelik saldırılar konusunda uyarıda bulunuldu.

Pakistan’da muhalefet kanadındaki Pakistan Adalet Hareketi’nin (PTI) Dijital Medya Sekreteri Ezher Meşvani'nin Karaçi'de ortadan kaybolmasına karşı düzenlenen protesto gösterisi sırasında eski Başbakan İmran Han'ın posterini tutan bir PTI destekçisi, 31 Mart 2023
Pakistan’da muhalefet kanadındaki Pakistan Adalet Hareketi’nin (PTI) Dijital Medya Sekreteri Ezher Meşvani'nin Karaçi'de ortadan kaybolmasına karşı düzenlenen protesto gösterisi sırasında eski Başbakan İmran Han'ın posterini tutan bir PTI destekçisi, 31 Mart 2023
TT

İslamabad: ‘Pakistan Talibanı’ İmran Han'ı hedef alabilir

Pakistan’da muhalefet kanadındaki Pakistan Adalet Hareketi’nin (PTI) Dijital Medya Sekreteri Ezher Meşvani'nin Karaçi'de ortadan kaybolmasına karşı düzenlenen protesto gösterisi sırasında eski Başbakan İmran Han'ın posterini tutan bir PTI destekçisi, 31 Mart 2023
Pakistan’da muhalefet kanadındaki Pakistan Adalet Hareketi’nin (PTI) Dijital Medya Sekreteri Ezher Meşvani'nin Karaçi'de ortadan kaybolmasına karşı düzenlenen protesto gösterisi sırasında eski Başbakan İmran Han'ın posterini tutan bir PTI destekçisi, 31 Mart 2023

Pakistan basını, Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan gizli bir rapora dayandırdığı haberinde, eski Başbakan İmran Han ve diğer siyasi liderlerin seçim kampanyası sırasında ülkede yasaklanmış olan terör örgütleri tarafından hedef alınabileceğini bildirdi. Raporda, seçim kampanyası sırasında bir terör saldırısının olası hedefleri olarak İmran Han, Savunma Bakanı Khawaja Muhammed Asif ve İçişleri Bakanı Rana Sanaullah'ın isimleri öne çıktı.
Savunma Bakanlığı, raporunu bu hafta başlarında Yüksek Mahkeme’ye sundu.
Raporda, Hindistan istihbarat teşkilatının Pakistan'ın birliğine zarar vermek için ülkedeki bölünmelerden yararlanmayı planladığı ve Pencap’ta erken bir tarihte seçim yapılmasının bu durumu daha da kötüleştireceği belirtildi. Pakistan Yüksek Mahkeme Başyargıcı Umar Ata Bandial, geçtiğimiz hafta üst düzey istihbarat yetkililerini toplantıya çağırarak, onlara ülkede seçimlerin yapılması için doğru zaman olmadığını söyledi. Başyargıç Bandial, Pakistan Seçim Komisyonuna mayıs ayının ikinci haftasında Pencap Eyalet Meclisi seçimleri düzenlemesi için talimat vermişti. Ancak istihbarat şefleri Başyargıç Bandial’e seçimlerin mayıs ayında yapılması halinde çok kanlı geçebileceğini düşündüklerini bildirdiler. Ardından, istihbarat teşkilatlarının bağlı olarak çalıştığı Savunma Bakanlığı, Yüksek Mahkeme’ye bir rapor sunarak, İmran Han ve diğer iki siyasetçinin seçim kampanyası sırasında Pakistan Taliban Hareketi (Tehrik-i Taliban Pakistan/TTP, Pakistan Talibanı olarak da bilinir) ve diğer terör örgütleri tarafından hedef alınabileceğini bildirdi. Savunma Bakanlığı, raporuna TTP veya yurtdışından destek alan diğer örgütlerin Pakistan Müslüman Birliği ‑ Navaz (PML-N) ve Pakistan Halk Partisi (PPP) liderlerini de hedef alabileceğini belirtti.
Yüksek Mahkeme ve PML-N liderliğindeki federal hükümet, şu an, Pencap eyaletinde erken seçim yapılması konusunda bir mücadeleye girmiş durumda. Yüksek Mahkeme, seçimlerin mayıs ayının ikinci haftasında yapılması talimatı verse de PML-N liderliğindeki hükümet, Yüksek Mahkeme'nin talimatlarına uymayı ve seçimlerin düzenlenmesi için kaynak sağlamayı reddetti. PML-N hükümetinden yapılan açıklamada hem eyalet meclisi hem de parlamento seçimlerinin aynı gün yapılması gerektiği vurgulandı. Parlamento seçimlerinin bu yıl ekim ayında yapılması planlanıyor.
Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan rapor, Yüksek Mahkeme'nin seçimlerin mayıs ayının ikinci haftasında yapılması yönündeki kararının uygulanma olasılığı konusunda daha fazla şüphe uyandırırken, İmran Han'ın terör örgütlerinin başlıca hedefi olabileceğine işaret ediyor. Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgilere göre İmran Han da daha önce hayatının tehlikede olduğunu ve ülkenin istihbarat teşkilatlarının ona suikast düzenlemeyi planladığını söylüyordu. Tüm bunlarla birlikte Pakistan siyaset sahnesine şu anda sıcak bir atmosfer hâkim görünüyor.



Suveyda'dan Beyrut'a: Mezhepçilik oyunu sürerken, Lübnan, diğer ülkelerin çatışmalarının bedelini mi ödüyor?

 Lübnan'ın Suriye çatışmalarına dahil olması, mezhepsel bölünmeleri derinleştiriyor ve savaşı Lübnan'a taşıma tehdidi oluşturuyor (Sosyal medya)
Lübnan'ın Suriye çatışmalarına dahil olması, mezhepsel bölünmeleri derinleştiriyor ve savaşı Lübnan'a taşıma tehdidi oluşturuyor (Sosyal medya)
TT

Suveyda'dan Beyrut'a: Mezhepçilik oyunu sürerken, Lübnan, diğer ülkelerin çatışmalarının bedelini mi ödüyor?

 Lübnan'ın Suriye çatışmalarına dahil olması, mezhepsel bölünmeleri derinleştiriyor ve savaşı Lübnan'a taşıma tehdidi oluşturuyor (Sosyal medya)
Lübnan'ın Suriye çatışmalarına dahil olması, mezhepsel bölünmeleri derinleştiriyor ve savaşı Lübnan'a taşıma tehdidi oluşturuyor (Sosyal medya)

Tony Bouloss

Bölge için tehlikeli bir şeylerin planlandığı aşikar. Olaylar hızla gelişiyor ve siyasi mesajlar, Lübnanlı yetkililerin boş yere tekrarladığı boş egemenlik sloganlarının arkasına gizlenemeyecek kadar netlik kazanıyor. ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın “Lübnan, Biladuşşam’ın bir parçasıdır” demesi boşuna değil. Bu bir dil sürçmesi değil. Aksine, zayıf ve dağılmış devletlerin kalıntıları üzerinde nüfuz haritalarını yeniden çizen uluslararası ve bölgesel uyarıların açık bir ifadesidir. Buna, “Trablus ve Bekaa'nın Suriye'ye ilhakı” gibi tehlikeli senaryolar veya birbiri ile savaşan dini gruplar ve mini devletler arasında yeniden nüfuz dağıtımını sağlayacak “mezhepsel konfederasyon çözümleri” gibi medyada yer alan şüpheli sızıntılar eşlik ediyor. Tüm bu haberler, Lübnan arenasını kızıştırmak ve Lübnanlıları hiçbir ilişkileri ve çıkarları olmayan bir çatışmaya çekmek için kötü niyetli bir şekilde medyaya ve siyasi alana pompalanıyor.

Hassas nokta mezhepçilik

Bu tür önerilerin propagandasını yapmak ne spontane ne de masum bir şey. Bu, Lübnan ve Suriye arasındaki mezhepsel ve dini gerginlikleri yeniden alevlendirmeyi amaçlayan tehlikeli bir oyunun parçası. İç içe geçmiş bir dini ve ulusal mozaikle birleşen iki ülke, bir kez daha büyük hesaplaşmalar için bir satranç tahtasına dönüşüyor.

Örneğin Suveyda'da, Dürziler ile Suriye makamları arasında sosyal, mezhepsel ve siyasi boyutların iç içe geçtiği kanlı bir çatışma sahnesine tanık oluyoruz. Ancak orada yaşananlar sadece Suriye ile sınırlı değil; her zamanki gibi, yankıları hemen Lübnan'a da ulaştı.

Lübnan'da Sünniler arasında mezhepçi duygular canlandı ve Suriye'de “yeni Sünni rejim” olarak adlandırdıkları oluşumla dayanışmaya yönelik hareketlenmeler arttı. Lübnan sanki kendi başına bir devlet olmaktan çıkıp, askeri ve mezhepsel destek için bir platform haline gelmiş gibi, Suveyda'ya savaşmaya giden Lübnanlılar öldü.

Diğer tarafta, Suriye rejimine karşı Suveyda Dürzilerini desteklemek amacıyla Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde Dürzi kitleler harekete geçti. Böylece Lübnan, sanki Lübnanlılar dış çatışmalar için her zaman “yedek mühimmat” olmaya mahkummuş gibi, sınır ötesi mezhepsel bölünmelerin tekrar tekrar yaşandığı bir sahne haline geldi.

Hizbullah sahnesinin tekrarı

Bugün yaşananlar, daha önce Hizbullah'ın aktörü olduğu sahnenin yeni bir versiyonu. Hizbullah, İran örtüsü altında Suriye savaşına askeri müdahalede bulunmaya karar verdiğinde, gerekçe olarak “Şiileri ve türbeleri korumayı” öne sürmüştü. Bu müdahale çok geçmeden Suriye'deki Alevi rejiminin varlığını sürdürmesine yönelik doğrudan bir desteğe dönüşmüştü.

Bugün, aynı denklem farklı biçimlerde tekrarlanıyor:

Sünniler, Suriye'deki “yeni Sünni rejimi” desteklemek için savaşçı gönderiyor.

Dürziler, rejime karşı Suveyda Dürzileri ile dayanışma içinde.

İronik bir şekilde, yalnızca Hristiyanlar farklı bir tutum sergilediler ve tarafsızlık ilkesinin bilincinde olarak Suriye'deki Hristiyanları destekleme yönünde hiçbir adım atmadılar. Zira Lübnanlı Hristiyanlar, Suriyeli Hristiyanları, seçeneklerinin farkında olan ve kendilerine uygun olanı seçebilecek Suriyeliler olarak görüyorlar.

Bu Hristiyan tutumu, yani tarafsız kalmak ve krizleri ithal veya ihraç etmemek, ara sıra kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen, bu çıkmazdan çıkmak için gereken modeldir.

Kriz ihraç etmek

Lübnan'ın bugünkü sorunu, yalnızca başkalarının ateşini kendi topraklarına çekmesi değil, aynı zamanda kendisinin de dışarıya kriz ihraç etmesidir. Bazı Lübnanlı liderler, tehlikeli bir bölgesel oyunun piyonları haline geldiler.

Bazıları Velid Canbolat'ın Suriye Dürzi çatışmasına müdahale ederek Şeyh Yahya el-Belus'u desteklediğini, onu Şam'daki yeni hükümet ile yakınlaşmaya teşvik etmeye çalıştığını düşünüyor. Buna karşılık, rejime sadık diğer Dürzi güçler Şeyh Hikmet el-Hicri'yi desteklemek için harekete geçtiler. Bu durum, Suriye'yi doğrudan etkileyen ve Suveyda'da durumun alevlenmesine katkıda bulunan tehlikeli bir Dürzi bölünmesine yol açtı.

Şarku’l Avsat’ın Indpendent Arabia’dan aktardığı analize göre yaşananlar, devletinin zayıflığı ve kurumlarının çöküşü gölgesinde Lübnan'ın bir vekil “destek arenasına” dönüştüğünün açık bir kanıtı. Her Lübnanlı grup, tıpkı Lübnanlı silahlı grupların yıllardır bölgesel çatışmalarda dış güçleri desteklemesi gibi, dışarıdaki kendi grubunu destekliyor.

Lübnan fanatizmin rehinesi

Lübnanlıların bugün sorması gereken soru şudur: Bu politikalar bizi nereye götürüyor?

Dış mesajlar için bir posta kutusu olmak Lübnan'ın çıkarına mı?

Başkaları için savaşmak, mültecilerini kabul etmek ve çatışmalarını finanse etmek mi istiyoruz?

Lübnan'ın yabancı istihbarat çatışmalarının arenası haline gelip parçalanmasına ve toplumun dağılmasına yol açan 1970’ler ve 1980'lerdeki deneyimi tekrarlamamız gerekiyor mu?

Lübnan devletinin rolünü yerine getirmediği açık. Siyasi, diplomatik ve güvenlik sınırlarını her türlü dış projeye açarken, silah ve savaşçı kaçakçılığına, mezhep çatışmalarını 24 saat boyunca körükleyen kışkırtma kampanyalarına göz yuman güçsüz ve kırılgan bir devlet var.

Tarafsızlık seçeneği gerçek çözümdür

Bugün yaşananlar, tarafsız olmamanın doğrudan bir sonucudur. Tarafsızlığı benimsemeyen ülkeler savaş alanlarına dönüşürler. Sloganlar mezhepsel ve bölgesel çatışmaların bahanesi haline geldiğinde, herkes bedelini öder.

Tarafsızlık bir lüks değil, ulusal bir zorunluluktur. Tek başına Lübnan'ın bölgesel bataklığa sürüklenmesini engelleyebilir.

Zira İran, Lübnan'ı kurtarmayacaktır.

Ne Suudi Arabistan ne de Katar, milislerin yönettiği bir ülkeyi yeniden inşa etmeyecektir.

Amerika Birleşik Devletleri veya Avrupa da devlet olmayı reddeden bir devleti desteklemek için acele etmeyecektir.

Yıpranmayı durdurmak ve çöküşü önlemek

Lübnan devleti işleri derhal kontrol altına almazsa, daha fazla parçalanmaya doğru gidiyoruz. Lübnan bugün sadece ekonomik çöküşün eşiğinde değil, aynı zamanda daha tehlikeli bir siyasi ve ahlaki çöküşün de ortasında.

İçerideki partiler ile liderlerin, her birinin kendi mezhebine göre, dışarıda şu veya bu tarafı desteklemek için seferber olması kabul edilemez.

Trablus'un, Bekaa'nın veya Güney'in Suriye, İran veya Körfez ülkeleri için vekil çatışma platformları haline gelmesi kabul edilemez.

Her türlü bölücü projeye karşı savunmasız bir ülke olarak kalmamız kabul edilemez.

Bugün ihtiyaç duyulan şey cesur ve egemen bir karar almaktır. Lübnan'ın bir destek arenası haline gelmesini engelleme kararıdır. Siyasi ve sosyal sınırları kontrol etme kararıdır. Lübnan'ın başkalarının savaşları için bir sahne olması değil, her şeyden önce gelmesi kararıdır.

Aksi takdirde bölünme yoldadır ve belki de bu sefer Lübnan diye bir şey kalmayacaktır.