Sri Lanka'daki dört dinin paylaşamadığı dağ: Serendib

Müslümanlar, Hristiyanlar, Hindular ve Budistler, bugün kendi inançlarındaki figürlere ait olduğuna inanıyorlar

Diğer adıyla Adem Tepesi'nin yüksekliği yaklaşık 2 bin 200 metre ve farklı dinlere mensup kişilerce kutsal bir yer olarak görülüyor (Sosyal medya)
Diğer adıyla Adem Tepesi'nin yüksekliği yaklaşık 2 bin 200 metre ve farklı dinlere mensup kişilerce kutsal bir yer olarak görülüyor (Sosyal medya)
TT

Sri Lanka'daki dört dinin paylaşamadığı dağ: Serendib

Diğer adıyla Adem Tepesi'nin yüksekliği yaklaşık 2 bin 200 metre ve farklı dinlere mensup kişilerce kutsal bir yer olarak görülüyor (Sosyal medya)
Diğer adıyla Adem Tepesi'nin yüksekliği yaklaşık 2 bin 200 metre ve farklı dinlere mensup kişilerce kutsal bir yer olarak görülüyor (Sosyal medya)

İlahi metinler, insanlığın başlangıcı, Adem ile Havva'nın yaratılışı ve ardından yeryüzüne inişlerinin öyküsünü aktarsa da nereye indiklerini bildirmez.

Bu konuda tefsir kitaplarında, Hz. Adem'in günümüzde Sri Lanka'daki (Seylan Adası) dağlardan biri olan Serendib denilen bir tepeye, Hz. Havva'nın ise Cidde şehrine indiği ve bu yüzden şehre bu ismin verildiği söylenir.

Hz. Adem'in yeryüzüne gönderilmesinin hikayesi Sri Lanka'da dilden dile dolaşırken bu hikâye, insanların inançlarıyla ve yorumlarıyla destekleniyor.

Sri Lanka'da bir dağda beş fitten daha uzun ve bir fitten daha geniş bir ayak izi bulundu.

Bu ayak izine Sinhali dilinde kutsanmışın ayak izi anlamına gelen 'Sri Pada' adı verildi.

Yüksekliği 2 bin metreden daha fazla olan ve 'Adem Tepesi' olarak da bilinen bu dağın çevresinde safir ve neelam (mavi safir) taşları bolca bulunurken Sri Lanka'daki üç nehir bu dağın bağrından doğar.

Paul Dumouza tarafından 19'uncu yüzyılın ortalarında çizilen Faslı gezgin İbn-i Batuta'yı rehberiyle birlikte Mısır'da resmeden bir eser (Sosyal medya)
Paul Dumouza tarafından 19'uncu yüzyılın ortalarında çizilen Faslı gezgin İbn-i Batuta'yı rehberiyle birlikte Mısır'da resmeden bir eser (Sosyal medya)

Bu dağa 'Adem Tepesi' adının verilmesine rağmen, üzerindeki ayak izine dair çok sayıda öykü anlatılagelir.

Sadece Müslümanlara kutsal değil, aynı zamanda hem Hindular, hem Budistler hem de Hristiyanlar için de kutsal görülür ve tüm bu dinlerin mensupları tarafından ayak iziyle ilgili kendilerine özgü bir anlatımları var.

Hint alim Seyyid Süleyman en-Nedvi'nin öğrencilerinden biri olan üstat Bahaddin Ekremi, 20'inci yüzyılın başlarında yayınlanan 'Ed-Diyar el-Hindiye ve'l-Arab' (Hint ve Arap Diyarları) adlı kitabında, "Sri Lanka'da bir dağın tepesindeki ayak izi Müslümanlar, Hindular ve Budistler tarafından kutsal kabul edilir. Müslümanlar, bu ayak izinin Hz. Adem'e ait olduğuna, Hindular ayak izinin Tanrı Şiva'ya, Budistler ise Sri Lanka'yı üç kez ziyaret eden Buda'ya ait olduğuna inanırlar" diyor.

Bu ayak izine dair anlatılar sadece bu dinlerle sınırlı olmamakla birlikte ünlü Hint tarihçi Sanat Pai Raikar, buranın Hinduizm, İslamiyet, Budizm ve Hıristiyanlığın kutsal olarak gördüğü dünyadaki tek ortak yer olduğunu söyledi.

MS 16'ncı yüzyılda Portekiz'den Sri Lanka'ya gelen Hıristiyanlar, bu ayak izinin İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Thomas'a ait olduğuna inanılıyor.

İbn Battuta'nın, Serendib Dağı ziyareti

MS 14. yüzyılda yaşamış olan Faslı gezgin İbn Battuta, Serendib Dağı'na yaptığı ziyareti ilginç üslubuyla şöyle anlatır:

Biz ona (yani dağın bulunduğu adaya) vardığımızda oradaki denizciler bize: 'Buranın limanı, tüccarların güvenle girip çıktığı bir hükümdar ülkesinin limanı gibi değildir. Hatta bu liman en zalimlerden olan Ayrî Şakarvatî adlı zorbanın ülkesindendir! Onun gemileri denizlerde gemi soyar, korsanlık eder!' dediler.

Bize söylenen bu sözlerden sonra limana çıkmaya korktuk. Ne var ki çok sert ve tehlikeli bir rüzgâr esmeye başlayınca bu kez de batıp boğulacağız diye korkmaya başladık. Bunun üzerine dayanamayıp denizcilere döndüm ve şöyle dedim:

'Beni kıyaya götür. Merak etme, senin için bu hükümdardan emân (güvenlik garantisi) alırım'.

Adam dediğimi yaptı ve beni kıyıya çıkarttı. Gavur ahali yanımıza gelerek 'Siz de kimsiniz?' diye sorduklarında, Ma'ber sultanının bacanağı ve arkadaşı olduğumu, onu ziyaret etmek için geldiğimi, gemide bulunan her şeyin hediye olarak ona götürüldüğünü söyledim. Bunun üzerinde ahali gidip, hükümdarlarına durumu anlattılar. Ayri Sakarvatî beni çağırttı. Ülkenin idari merkezi olan Battala (Puttalam) şehrine gittim ve Ayri Sakarvatî'nin huzuruna çıktım."

İbni Battuta, hükümdarla yaptığı bir konuşmayı şöyle aktarıyor:

"Hükümdara, 'Bu adaya ayak bastığımdan beri içimi yakan ateş Kadem-i Adem'i (Hz. Adem'in ayak izi) görmektir' dedim. O da bana, 'O iş kolay. Seni oraya götürmesi için yanına bir rehber katarız' deyince 'Ben de bunu istiyorum!' diye cevap verdim.

Böylece özel olarak bana kendi köleleri tarafından taşınan bir devlet (dûlet) verdi. Bu ziyaret için beraberimde giden kafile bir hayli kalabalıktı. Erzağı taşımak için 15 kişi ve her sene bu kutlu yeri ziyarete giden dört cûkî (yogi), üç brahman ve onların arkadaşları olan 10 kişi vardı. Orada hastalığı sebebiyle eli kesilen bir Horasanlıdan başka Müslüman görmedik. O da bizimle birlikte yola düştü."

Dağın zirvesine giden yolu ilk bulan kişinin Şeyh Ebu Abdullah b. Hafif olduğunu söyleyen İbn Battuta, dağı, yolunu ve ayak izinin bulunduğu yeri şöyle anlatıyor:

"Zirveye ulaştığımızda bulutlar dağın dibini görmemize engelliyordu. Burada yaprak dökmeyen cinsten nice ağaçlar, rengarenk çiçekler, avuç içi büyüklüğünde kırmızı güller gördük. Bu güllerin üzerinde bir yazı olurmuş. Halk burada Allah-u Teala'nın ve onun elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin isimlerinin yazdığına inanıyor.

Dağda Hz. Adem'in ayak izine giden iki yol bulunur. Biri Adem aleyhisselama baba dedikleri için 'Baba yolu' diğeri ise Havva alehisselama anne dedikleri için 'Mama (anne) yolu' diye adlandırılmış. Anne yolu daha kolaydır.

Ziyaretçiler dönüşte bu güzergahı takip ederler, ama Hz. Adem'in ayak izine bu yoldan gidenler orayı ziyaret etmiş sayılmazlar! Baba yolu ise çok çetin ve engebelidir. Dağın eteğinde, dervazenin (girişin) olduğu yerde yine İskender Mağarası diye bilinen bir oyuk ve su kaynağı vardır."

İbni Battuta, Hz. Adem'e atfedilen ayak iziyle ilgili olarak ise şunları söylüyor:

"Babamız Adem'in kutlu ayağının izi düz bir alanda yükselen siyah bir kayadadır. Ayak kayada derin bir oyuk bırakmıştır. Uzunluğu 11 karıştır. Eski zamanlarda Çin halkı buraya gelip kayadaki ayak izinin başparmağını ve devamını kırmışlar ve Zeytun şehrindeki bir mabede koymuşlar.

Kayada ayak izinin bulunduğu yere dokuz delik oyulmuş. Gavur ziyaretçiler bu deliklere altın, yakut ve inci bırakıyorlar. Bu yüzden fakir fukara tayfasının Hızır Mağarası'na vardıklarında bu deliklerdeki serveti kapmak için adeta birbiriyle yarıştıklarını görürsünüz.

Biz birkaç ucuz taş ve altından başka bir şey bulamadık, bunları da rehbere verdik. Hızır Mağarası'nda üç gün kalıp sabah akşam mübarek ayak izinin ziyaret edilmesi buranın adetindendir. Biz de öyle yaptık."

Antik çağda Serendib Dağı

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) göre Serendib Dağı her yıl iki milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor.

Tarihte ilk kez milattan önce 1055'ten 1110'a kadar hüküm süren Kral Vijayabahu bu dağdan bahsetti.

Çevre köylerin sahiplerine bu dağın ziyaretçilerine iyilik yapmaları tavsiyesinde bulunan Kral Vijayabahu, saltanatı sırasında dağa tırmanışı kolaylaştırmak için patikalar yaptırmıştır.

Serendip Dağı'nın zirvesine giden yol (Sosyal medya)
Serendip Dağı'nın zirvesine giden yol (Sosyal medya)

Kral Nissanka Malla'nın saltanatı sırasında (MÖ 1187-1196), dağa yapılan basamakların kenarlarına sağlam çitler örüldü.

Ondan neredeyse çeyrek asır sonra iktidara gelen Kral II. Parakramabahu, Veziri Devaparthi Raja'ya dağdaki basamakların yeniden inşa edilmesi ve ziyaretçilerin zirveye kolayca ulaşabilmesi için basamaklara demir zincirler takılması talimatı verdi.

Serendib Dağı'ndan, 6'ncı yüzyılda Tamil dilinde kaleme alınan Manimkali destanında da bahsediliyor ve burada 'Mücevherler Adası' olarak adlandırılıyor.

5'inci yüzyılın başlarında Çinli gezgin Fa-Hien tarafından da ziyaret edilen dağ, 19'uncu yüzyıldan itibaren burayı ziyaret eden Avrupalı turistlerin seyahatnamelerinde de geçiyor.

Son olarak bu dağdan Sri Lanka efsanelerinin yer aldığı Mahavamsa kitabında da bahsediliyor. Kitapta Buda'nın milattan önce 550'de Sri Lanka'ya geldiği ve bir ayağını Adapura şehrine, diğer ayağını ise Serendib Dağı'ndaki Sri Pada'ya (ayak izinin olduğu kaya) koyduğu söyleniyor.

 

Bu makale The Independent Urdu'dan alınmıştır.

Independent Türkçe



İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
TT

İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi: Bir takvim bekleyen bir yol haritası

Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025
Ekranlar, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi'nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması konusunda yapılan BM Genel Kurulu oylamasında kullanılan oy sayılarını gösteriyor, 12 Eylül 2025

Remzi İzzeddin Remzi

Filistin devletinin kuruluşu yolunda önemli bir dönüm noktası yaşandı. 12 Eylül'de BM Genel Kurulu, geçen temmuz ayında kabul edilen “Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin New York Bildirgesi”ni onaylayan kararı 142 oy gibi ezici bir çoğunlukla kabul etti.

ABD ve İsrail dahil olmak üzere yalnızca 10 ülke karara karşı çıkarken, 12 ülke çekimser kaldı. İlginç bir şekilde, Avrupa Birliği'nin (AB) 25 üyesi kararı desteklerken, Macaristan tek başına aleyhte oy kullandı, Çek Cumhuriyeti ise çekimser kaldı.

Manda yönetimindeki Filistin'in Filistin ve İsrail olmak üzere iki devlete bölünmesini öngören ve İsrail Devleti'nin kuruluşunun hukuki temelini oluşturan 1947 Genel Kurul kararının tam olarak uygulanması için hâlâ yapılması gereken çok iş var.

Bildirge, üye devletlerin bir Filistin devletinin kurulması yolunda benimseyecekleri net kilometre taşlarını ve hem olumlu hem de olumsuz belirli icraatları ortaya koyan bir “yol haritası” içeriyor. Ancak, bildirge ne yazık ki bu icraatların uygulanması için net bir takvim belirtmiyor.

Bildirge’nin kabulüyle birlikte, belirli icraatların kesin takvimlere bağlanmasını gerektiren uygulama aşamasına geçilmesi gerekiyor. Burada sorun, bu icraatların ne olması ve ne zaman uygulanması gerektiğinin belirlenmesinde yatıyor. Bu icraatlardan bazıları hemen uygulanabilirken, diğerleri önceden hazırlık gerektiriyor ve hemen uygulanamaz.

Filistin devletinin kurulması da dahil olmak üzere, bir çözüm için kabul edilmiş uluslararası parametreleri içeren bir kararın benimsenmesi için çaba gösterilmeli

Bir sonraki önemli dönüm noktası, 22 Eylül'de, aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da bulunduğu çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katılacağı tahmin edilen, büyük bir heyecanla beklenen liderlik zirvesidir. Fransa ve İngiltere gibi önemli ülkelerin, toplantı sırasında Filistin devletini resmen tanıdıklarını duyurmaları bekleniyor. Tahminler bu tarihe kadar, 193 BM üye ülkesinden yaklaşık 160'ının Filistin Devleti'ni tanıyacağına işaret ediyor; bu sayı, İsrail'i tanıyan ülke sayısına (164 ülke) oldukça yakın. Bu duyuru, uygulama aşamasındaki ilk somut adımı teşkil edecek.

cdf
Yumruğunu havaya kaldırmış bir aktivist, Fransa'nın Akdeniz adası Korsika'nın Ajaccio şehrinde, insani yardım taşıyan filoyu ve “Gazze kuşatmasını kırmaya” söz veren aktivistleri desteklemek için bir araya gelenler ile birlikte Filistin bayrağı sallıyor, 12 Eylül 2025 (AFP)

Ünlü Fransız siyasetçi ve Avrupa Birliği'nin mimarlarından Jean Monnet, “Bir sorun çözümsüz görünüyorsa, bağlamı değiştirin!” derdi. Filistin-İsrail çatışmasının çözüm süreci tam da bunu gerektiriyor. İsrail'e karşı, özellikle Ekim 2023'ten bu yana sergilediği meşum tutum göz önüne alındığında, her şey normalmiş gibi davranmak artık mümkün değil. İsrail, birçok devletin egemenliğini ihlal ederek ve insan hayatını hiçe sayarak uluslararası ve insani hukukun tüm ilkelerini ihlal etti.

Uygun icraatların belirlenmesine yardımcı olmak için aşağıdaki noktalar dikkate alınmalı.

Öncelikle, artık bekleme lüksümüz yok. Filistinliler, neredeyse her gün, devlet hayallerinin solmakta olduğuna tanık oluyorlar. Bu nedenle bu süreç durdurulmalı. İsrail halkının da Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin politikalarının yıkıcı sonuçlarını acilen fark etmesi gerekiyor.

İkincisi, Netanyahu hükümetinin herhangi bir barış sürecine dahil olmaya uygun bir taraf olmadığı açık ve net olmalı. Netanyahu, bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini ve bölgesel güvenliğe ilişkin kendi vizyonunu dayatmak da dahil olmak üzere askeri güç yoluyla Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeyi hedeflediğini açıkça beyan etti.

Üçüncüsü, Trump yönetiminin tutumları öngörülemez olmaya devam edecektir. Bu nedenle, uluslararası toplum, ABD yönetiminin alması beklenen tutumlardan aşırı derecede etkilenmemeli; aksine, en iyisi için çabalamalı ve en kötüsüne hazırlıklı olmalı. Yine de bu belirsizlik, uluslararası toplumun çoğunluğunu bir Filistin devletinin kurulması için uygun gördüğü icraatları benimsemekten alıkoymamalı.

Somut adımlar BM düzeyinde ve ABD ile de dahil olmak üzere ikili düzeyde atılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre BM Genel Kurulu'nda, İsrail'in Filistinlilere karşı savaşını sürdürme kabiliyetini sınırlamak, bölgesel hegemonya hırslarını frenlemek için en azından İspanya tarafından açıklananlar dahil olmak üzere bir dizi özel yaptırım içeren bir karar kabul edilebilir. Bu önlemler arasında silah ambargosu, savaş uçaklarına yakıt ikmali yasağı, silah veya yakıt taşıyan gemilerin limanlara yanaşmasının engellenmesi, İsrail'e savunma ekipmanı taşıyan uçaklara hava sahasının kapatılması ve daha fazlası yer alabilir. İsrail mevcut politikalarını sürdürmekte ısrar ederse, Genel Kurul'da faaliyetlerini askıya almak için kesin bir tarih belirlenmeli. Bunun bir emsali de var; Apartheid rejimi tarafından yönetilen Güney Afrika.

Genel Kurul'a ek olarak, Güvenlik Konseyi aracılığıyla da alınacak tedbirler düşünülmeli. Filistin devletinin kurulması dahil olmak üzere, uluslararası alanda kabul görmüş parametreleri içeren ve bölgesel bir güvenlik mimarisi çağrısında bulunan bir çözüm kararının kabul edilmesi için çaba gösterilmeli. Konsey ayrıca, İsrailli kişi ve kuruluşları yaptırım listelerine dahil etme çağrısında da bulunabilir. Buna ek olarak, İsrail, Gazze Şeridi'nde yarattığı büyük yıkımın sorumluluğunu taşıdığı için, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme sorumluluğundan muaf tutulmamalı. Bu bağlamda, Konsey, Filistinli mağdurların tazmin edilmesi ve yeniden inşa çalışmalarına katkıda bulunulması amacıyla, İsrail doğal gaz gelirlerinin sıkı denetim altında ihraç edilmesine izin verme çağrısı yapabilir. Irak'ta uygulanan “petrol karşılığında gıda” programında bunun bir emsali bulunuyor.

Birçok ülke, BM Genel Kurulu'nun veya münferit olarak ülkelerin Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine İsrail'in vereceği tepkiden endişe duyuyor

 ABD'nin bu icraatlara muhtemelen karşı çıkacağı gerçeği, geri adım atmak için bir sebep olmamalı. Şimdi taslak kararlar sunulabilir ve sonra kabul edilmeleri için uygun koşullar sağlanana kadar ertelenebilir. Konsey'in bu icraatları görüşüyor olması bile, daha sonrası için temel olabilecek bir başarıdır. ABD'nin beklenen muhalefeti göz önüne alındığında, yukarıdaki tüm girişimlerin BM bütçesine etkileri olacağı aşikar. Bu nedenle üye devletler böyle bir olasılığı dikkate almaya hazırlıklı olmalı.

cdfgt
BM Genel Kurulu üyeleri, ABD, New York'taki BM Genel Merkezi’nde Filistin sorunu ve iki devletli çözümün uygulanması hakkında oylama yapıyor, 12 Eylül 2025 (Reuters)

İkili olarak, ülkeler bildirgede yer alan yaptırımlardan kendi özel durumlarına uygun olanı seçebilirler, ancak en azından İsrail'in savaşlarını sürdürmesini engelleyecek olanları benimsemeliler. Aynı zamanda, ABD'nin muhalefetine rağmen, kendisini bildirgenin özüne dahil etmenin yollarını araştırmak da önemli. İsrail'in bölgesel güvenlik vizyonuna alternatif bir vizyon sunmak bu yollardan biri olabilir.  

Bazıları, önerilen her iki yolu aynı anda izlemeyi gerçekçi bulmayabilir, hatta belki de ters etki yaratabileceğini düşünebilir. Ama ben tam aksine inanıyorum. Bu adımlar, İsrail halkını hükümetlerini değiştirmeye teşvik edebilir ve hatta Trump yönetimini, özellikle de son anketlerin gösterdiği gibi, kamuoyu desteğindeki düşüş göz önüne alındığında, tutumunu yeniden değerlendirmeye sevk edebilir.

Birçok ülkenin, İsrail'in BM Genel Kurulu’nun veya ülkelerin münferit olarak bir Filistin devletini tanıma yönündeki herhangi bir hamlesine vereceği tepkiden endişe duyduğunun farkındayım. İsrail'in, şu veya bu şekilde, Batı Şeria'yı ilhak etme yolunda ilerlemeye devam etmesi ve buna karşı çıkan herhangi bir ülkeye karşı cezalandırıcı önlemler alması bekleniyor. Bu ülkelere şunu söylemek isterim; bu, hiçbir fark yaratmayacak, çünkü Netanyahu hükümeti her halükarda Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak edeceğini açıklayacak ve Gazze'de sürgün politikasını uygulamaya devam edecek.

Ancak sessiz kalmak artık ahlaki açıdan kabul edilebilir değil.


Washington ve Pekin, TikTok konusunda anlaşmaya yaklaşırken ABD, ulusal güvenliğinin ‘kırmızı çizgi’ olduğunu vurguladı

İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
TT

Washington ve Pekin, TikTok konusunda anlaşmaya yaklaşırken ABD, ulusal güvenliğinin ‘kırmızı çizgi’ olduğunu vurguladı

İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de dün ABD ve Çin heyetleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent bugün yaptığı açıklamada, ABD'nin TikTok'un geleceği konusunda Çin ile bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu duyurdu. Açıklama, İspanya'nın başkenti Madrid'de her iki ülkenin heyetleri arasında yürütülen ticaret görüşmelerinin ikinci gününe denk geldi.

Görüşmelerin ilk gününde ‘teknik düzeyde çok iyi ilerleme kaydedildiğini’ söyleyen Bessent, ancak, Çin heyetinin ‘çok iddialı talepler ortaya koyduğunu’ vurguladı. ABD’li Bakan Washington’ın varılacak herhangi bir anlaşmada ‘ulusal güvenliği feda etmeyeceğinin’ altını çizdi.

Bakan Bessent, ABD yönetiminin TikTok’un sahibi olan Çinli şirket ByteDance şirketine ABD'deki faaliyetlerini sonlandırması ya da tamamen yasaklanma riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısıyla verdiği ve 17 Eylül’de sona erecek olan sürenin tamamlanmasına iki kala yaptığı açıklamada, TikTok ile ilgili müzakerelerin başarısızlığının Washington ile Pekin arasındaki genel ilişkileri olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. ABD’li Bakan, bu ilişkileri ‘en üst düzeyde ve çok iyi’ olarak nitelendirdi.

İki ülke arasında, Madrid'in ev sahipliğinde, dört ayda dördüncü kez gerçekleşen görüşmelerde ticaret ve gümrük vergilerinin yanı sıra TikTok meselesi ele alınıyor. Tarafların, kapsamlı bir anlaşmaya varılana kadar süreyi uzatabilecek geçici anlaşmalara varacağına dair beklentiler var.

Müzakereler devam ediyor

ABD ve Çin heyetleri, ticaret gerilimleri ve TikTok'un ABD'deki geleceğine ilişkin verilen süre sona yaklaşırken bugün İspanya'nın başkenti Madrid'de başlayan müzakere turunun ikinci gününde görüşmelerine devam ediyor.

Müzakerelerin ilk görüşmesi, dün İspanya Dışişleri Bakanlığı'nın merkezi olan Santa Cruz Sarayı'nda gerçekleştirildi ve yaklaşık altı saat sürdü. Görüşmede TikTok, gümrük vergileri ve ekonomik durum üzerine odaklandığını belirten ABD'li bir yetkiliye göre toplantıda somut bir ilerleme kaydedilemedi.

 Son dört ayda dördüncüsü olan müzakere turu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Çin'den yapılan ithalata yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlaması ve Pekin'in misilleme olarak gümrük vergileri uygulamak ve ABD'ye nadir toprak elementleri ihracatını durdurmak gibi benzer önlemlerle karşılık vermesiyle daha da gerilen ticaret anlaşmazlığının ortasında gerçekleşiyor.

İki taraf arasındaki son toplantı geçtiğimiz temmuz ayında Stockholm'de gerçekleşti. Burada 90 günlük ticaret ateşkesini uzatarak nadir toprak elementleri ihracatının yeniden başlamasına ve cezai olarak uygulanan gümrük vergilerinin azaltılmasına kararlaştırıldı.

En tartışmalı dosya TikTok

Madrid'de ele alınan konuların en tartışmalısı, Cenevre, Londra ve Stockholm'de yapılan önceki turlarda gündeme alınmayan TikTok dosyasının gündeme alınması oldu.

Beyaz Saray, ByteDance şirketine 17 Eylül'e kadar ABD'deki faaliyetlerini sonlandırması veya yasakla karşı karşıya kalması için süre vermişti. Madrid’deki görüşmelerde, Trump'ın göreve gelmesinden bu yana dördüncü kez olmak üzere verilen sürenin daha da uzatılmasıyla sonuçlanacağı tahmin ediliyor.

Rusya petrolü üzerindeki baskı

Müzakerelerde daha geniş kapsamlı siyasi konular da ele alındı. ABD Hazine Bakanlığı, görüşmelerde kara para aklamayla mücadele konusunda iş birliğinin de yer aldığını vurguladı. Bunun ABD'nin Pekin'e, Rusya'nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşta kendisine yardımcı olan teknoloji ve ürünlerin ihracatını kısıtlaması için yaptığı baskıyla ilişkili olduğu biliniyor.

ABD Hazine Bakanı Bessent, G7 üyesi olan müttefiklerine Çin ve Hindistan'dan yapılan ithalata ‘önemli gümrük vergileri’ uygulamaları ve bu ülkeleri Rusya’dan petrol satın almayı durdurmaya zorlamaları çağrısında bulundu.

Washington, Hindistan mallarına yüzde 25'lik ek gümrük vergisi uygulamaya başladıysa da Pekin'e karşı henüz benzer bir adım atmadı.

Uzmanlar, Bessent’in iyimser açıklamalarına rağmen Madrid'de bir ilerleme sağlanma ihtimalinin düşük olduğunu belirtirken sonuçların, TikTok için verilen sürenin yeniden uzatılması ve ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında olası bir görüşme öncesinde iki tarafın pozisyonlarının değerlendirilmesiyle sınırlı kalacağını ve daha somut çözümlerin yolunu açabilecek tek kişinin Şi Cinping olduğunu düşünüyorlar.


İsrail Genelkurmay Başkanı: Netanyahu, Gazze'de atılacak sonraki adımlar için net bir plan sunmadı

İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: Netanyahu, Gazze'de atılacak sonraki adımlar için net bir plan sunmadı

İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail’in dün Gazze Şeridi’nin Gazze kentinde yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı tahliye edilmiş İslam Üniversitesi binasına  düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, İsrail parlamentosu Knesset üyelerine, Başbakan Binyamin Netanyahu'dan Gazze'de atılacak sonraki adımlara dair net talimatlar almadığını söyledi. Bu durum, İsrail ordusunun Gazze kentine yönelik askeri operasyonun kapsamını genişletmeye hazırlandığı bir dönemde ordunun hazırlık durumu hakkında endişeleri artırdı.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’un aktardığı, cuma günü kapalı kapılar ardında yapılan toplantıya katılan yetkililerin açıklamalarına göre Genelkurmay Başkanı Zamir, Knesset İstihbarat Alt Komitesi’ne savaşın ilerleyen süreçlerinde planlanan operasyonlar hakkında bilgi verdi. Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesine bağlı olan bu gizli alt komite, Knesset'in en gizli komitelerinden biri olarak biliniyor.

Gazetenin haberine göre Zamir, Knesset üyelerine yaptığı konuşmada, “Başbakan (Binyamin Netanyahu) bize bundan sonra ne olacağını söylemiyor, neye hazırlıklı olmamız gerektiğini bilmiyoruz. Askeri hükümet istiyorlarsa, buna askeri hükümet demeliler” ifadelerini kullandı.

df
İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi'ndeyken, 20 Mayıs 2025 (İsrail ordusu)

Genelkurmay Başkanı Zamir, bir başka bağlamda Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) tarafından yürütülen ve yerel merkezler aracılığıyla gıda ve yardım malzemeleri dağıtan ABD'nin Gazze yardım programını eleştirdi. Programı ‘başarısızlık’ olarak nitelendiren Zamir, “Dört merkezle başarılı olamayan programın dağıtım merkezlerinin sayısı daha sonra neden 12'ye çıkarıldı?” diye sordu.

Sivillerin tahliyesinden sonra bir abluka uygulanıp uygulanmayacağı sorulduğunda Zamir, siviller Gazze'de kaldığı sürece insani yardımların da uluslararası hukuka uygun olarak Gazze'ye girmeye devam edeceğini söyledi.

İsrail Bakanlar Kurulu’nun önceki toplantısında, farklı bir karar alınmazsa askeri operasyonun nihayetinde İsrail ordusunun Gazze'deki merkezi mülteci kamplarına girmesine yol açacağı konusunda uyarıda bulunmuştu. Böyle bir durumun geniş toprakların askeri yönetim altına girmesine yol açması ve bunun da ordunun istemediği bir senaryo olacağı öngörülmüştü.