Lübnan muhalefeti, Azur’un cumhurbaşkanlığı adaylığına desteğini açıkladı

Muavvad, oybirliğiyle Cihad Azur’u aday göstermeyi kabul eden muhalefet milletvekillerinin karşısında geri çekildiğini açıkladı (Şarku’l Avsat)
Muavvad, oybirliğiyle Cihad Azur’u aday göstermeyi kabul eden muhalefet milletvekillerinin karşısında geri çekildiğini açıkladı (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan muhalefeti, Azur’un cumhurbaşkanlığı adaylığına desteğini açıkladı

Muavvad, oybirliğiyle Cihad Azur’u aday göstermeyi kabul eden muhalefet milletvekillerinin karşısında geri çekildiğini açıkladı (Şarku’l Avsat)
Muavvad, oybirliğiyle Cihad Azur’u aday göstermeyi kabul eden muhalefet milletvekillerinin karşısında geri çekildiğini açıkladı (Şarku’l Avsat)

Lübnan’da muhalefetin (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) ile eski bakan Cihad Azur’u cumhurbaşkanlığına adaylığında uzlaşması, Şii partiler Hizbullah ve Emel Hareketi’nin Azur’un adaylığına destek vermemesi sebebiyle Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı boşluğu krizini sona erdirmedi.

Şii partiler, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin seçim oturumunun tarihini belirlememesine ek olarak oturumları boykot edebilirler. Aynı zamanda Emel Hareketi’nin lideri olan Berri, oturumla ilgili olarak “Muhalefet kendi adayı hakkında net bir tavır koysun, ben de bu çerçevede hareket ederim” diyor.

Muhalefet, Muavvad’ın adaylıktan geri çekildiğini açıklamasının ardından 4 Haziran akşamı Azur’un aday olduğunu ilan etti. Yaptığı açıklamada “Yoğun temaslar sonucunda, Meclis’teki Güçlü Lübnan Bloğu dahil olmak üzere ülkedeki blokların üzerinde anlaşmaya vardığı herhangi bir taraf için kışkırtıcı olmayan bir isim olarak Cihad Azur’un isminde uzlaştık” diyen muhalefet, Berri’ye de ‘cumhurbaşkanı seçmek için bir oturum düzenleme’ çağrısı yaptı.

Muhalefet, Lübnan Kuvvetleri Partisi, Ketaib Partisi ve bir grup bağımsız milletvekilini içeriyor. ÖYH Genel Başkanı Cibran Basil  de Franciyye’nin adaylığına karşı.

Rai’nin tebriki

‘Birbirini alt etme söyleminden uzaklaşarak mutabakat yönünde atılan her adımı tebrik eden’ Maruni Patriği Beşara er-Rai, Cumhurbaşkanı adayı olan Marada lideri Süleyman Franciyye ile görüşerek adaylıktan vazgeçirmeye çalıştı. Al Jadeed TV kanalının haberine göre Rai, Franciyye ile görüşmesi öncesinde Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile görüşmesi için bir heyet gönderdi. Rai’nin Temsilcisi Başpiskopos Boulos Abdel Sater, “Hristiyan olmayan partilerle ve özellikle de Hizbullah ile tüm Lübnan için cumhurbaşkanı seçmenin gerekliliği hakkında Patrik Rai’den dinlediklerimi, Nasrallah’a bildirdim” dedi.

Rai, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada “Franciyye ile görüştüm ve herkesle görüşeceğim. Lübnan’ın yaşadığı trajediden kurtulmalıyız. Kimseyle sorunumuz yok” diyerek, “Cihad Azur ismi üzerinde fikir birliği tartışmasına girmeyeceğim. İşimi yaparım ve doğru zamanda duyururum” ifadelerini kullandı.

Muavvad ve muhalefetin açıklaması

FOTO: Lübnan Cumhurbaşkanı Adayı Milletvekili Mişel Muavvad basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Lübnan Cumhurbaşkanı Adayı Milletvekili Mişel Muavvad basın toplantısında (Şarku’l Avsat)

Muavvad, bir basın toplantısı sırasında cumhurbaşkanlığı adaylığından geri çekildiğini açıkladı. “Cihad Azur’un adaylığına götüren bu noktaya ulaşmada yer almaya karar verdim. Yılmadan savaşımıza devam edeceğiz” diyen Milletvekili, “Tek seçenek, Azur’u getiren ve onun üzerinde Hristiyanların fikir birliğinin alanını genişletmektir. O, Lübnan’ı daha fazla çöküşten ve hegemonyadan koruyabileceği kabul edilebilir bir adaydır” açıklamasında bulundu.

Muavvad, “Lübnanlıların dayatmalar arasında seçim yapmasını istiyorlar. Bunun karşısında biz muhalefet güçleri olarak boş duramayız. Dayatma ve engelleme ikiliğine karşı tek çözüm kesişme alanlarını genişletmek olmuştur” dedi.

Muavvad’ın evinde bir araya gelen muhalefet, yaptığı yazılı açıklamada “Yoğun temaslar sonucunda, Güçlü Lübnan dahil olmak üzere ülkedeki blokların üzerinde anlaşmaya vardığı herhangi bir taraf için kışkırtıcı olmayan bir isim olarak Cihad Azur’un isminde uzlaştık” ifadelerine yer verdi. Açıklamada ayrıca, “Aday Cihad Azur sadece muhalefet adayı değildir. Herhangi bir blok için özel bir aday değildir. Muhalefet, onun adıyla cumhurbaşkanlığı savaşını yürütmek niyetindedir ve bugün ilan ettiği şeyin, amacına ulaştığına inanılmaktadır” denildi.

Muhalefet ayrıca, “Hizbullah, Emel Hareketi ve diğer müttefikleriyle görüşmek için elimizi uzatıyoruz ve aynı zamanda tüm engelleme girişimlerine göğüs germeye hazırız” dedi.

Şiiler Azur’un seçileceğinden şüphe ediyor

Ancak muhalefetin ortak aday üzerinde uzlaşısı Cumhurbaşkanlığı krizini tek başına çözemez. Öyle ki Şii partilere yakın kaynaklar, bu gelişmenin bir cumhurbaşkanının seçilmesine olanak tanıyacağına dair şüphesini dile getirirken, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada da Azur’u ‘kendisinden önceki aday Mişel Muavvad’a benzer bir geçiş kartı” olarak nitelendirdi. Ayrıca “Çünkü muhalefetin boykotu program, proje ve plan içermiyor. Boykot sadece Franciyye’nin yolunu kesmek için yapıldı” denildi.

Kaynaklar, toplantının yapılıp yapılmaması konusunun ‘anayasanın medya baskılarından tecrit ederek kendisine tam ve açık yetki verdiği’ Meclis Başkanı Nebih Berri’nin takdirine bırakıldığını söyledi. Kaynaklar ayrıca, toplantı çağrısı yapılması durumunda beklenen senaryonun ‘adaylardan birinin üçte iki çoğunlukla (86 milletvekili) seçilmesinin imkansızlığı açısından önceki senaryolardan farklı olmayacağını’ dile getirirken, “Çoğunluk bir, iki veya daha fazla oy düşerse, mutabakat olmadan bir cumhurbaşkanı seçmek imkânsız olduğu için kaderi, geçmişte Muavvad’ın kaderi gibi olacak” dedi.

“Azur, iç güçlerin veya bölgesel devletlerin adayı değil” diyen kaynaklar, “Muhalefetin gizli adayı biliniyor” şeklinde konuştu. Kaynaklar ayrıca, Azur’u ‘bir meydan okuma projesi’ olarak tanımlarken, “Bu anlamda kimsenin Franciyye’yi iddialı bir aday olmakla suçlamaya hakkı yok” dedi. Aynı şekilde kaynaklar, “İç mutabakata varılamadı ve bölgesel sakinlik, Lübnan içlerine yansımadı” diyerek cumhurbaşkanlığı boşluğunun sona ermeyeceğini vurguladı.

“Muhalefet ve Basil, her konuda uzlaşmadı. İsim ve proje hakkında, Franciyye’nin gelişine uzanan yolu kesme anlaşması dışında hiçbir şey onları birleştiremez” diyen kaynaklar, “Azur, onların ciddi adayı değil. Onu manevra ve pazarlık için kullanıyorlar” ifadelerini kullandı. Kaynaklar ayrıca, muhalefet ve Basil’e ‘önkoşulsuz diyalog’ çağrısında bulundu ve “Önkoşul, başkalarına da bir filtre uygulamak anlamına gelir” dedi. Muhalefeti ise Franciyye’yi başka bir nedenle değil, direnişi destekleyen net bir konuma sahip bir aday olduğu için reddetmekle suçlayan kaynaklar, Franciyye’nin Şiiler tarafından desteklense de Şii olmadığını vurguladı.

Aynı şekilde kaynaklar, Basil’in Franciyye’yi reddedici tavrını, ‘Hristiyan sokağında büyük bir temsil kapasitesine sahip olmadığını’ söyleyerek eleştirdi. “Lübnan, parlamento güçlerinin desteğine ve onayına ihtiyaç duyduğu ve onlarla bir proje ve program üzerinde anlaştığı için, Mişel Avn dışında parlamento çoğunluğuna sahip bir cumhurbaşkanının seçilmesine tanık olmadı” dedi. Kaynaklar, “Azur’un bir projesi var mı? Basil ve diğerlerinin seçilmesi için öne sürdüğü adaylardan başka birinin programı var mı?” diyen kaynaklar, durumu ‘mantıksız bir bahane’ olarak nitelendirdi. Ayrıca, “Çünkü mesele parlamento bloğunun büyüklüğünde değil, cumhurbaşkanlığı seçim oturumunda seçilmesi için oy toplayabilmesinde” ifadelerini kullandı.

Azur ile Hizbullah ilişkisi

Kaynaklara göre Azur, Hizbullah ile görüştüğünde onlara programının ‘Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakere etmek, bir Maliye Bakanı atamak ve Lübnan Bankası’na bir başkan atamak’ olduğunu bildirdi. “İsrail’deki çatışmaya, komşu ülkelerle ilişkilere, bölgedeki değişimlere ve bölgesel dönüşümlere ayak uydurma vizyonu yok” diyen kaynaklar, iç düzeyde herhangi bir projeye sahip olmadığına dikkati çekti. Ayrıca kendisinin, Maruni mezhebine mensup herhangi bir Hristiyan Lübnan vatandaşı gibi, yalnızca cumhurbaşkanlığına ulaşma şansı olduğuna inandığını söyledi.



Maddi yardım... Mısır'dan Gazze'ye karmaşık transferlerin öyküsü

Gazze Şeridi'ndeki bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almayı bekleyen Filistinliler (DPA)
Gazze Şeridi'ndeki bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almayı bekleyen Filistinliler (DPA)
TT

Maddi yardım... Mısır'dan Gazze'ye karmaşık transferlerin öyküsü

Gazze Şeridi'ndeki bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almayı bekleyen Filistinliler (DPA)
Gazze Şeridi'ndeki bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almayı bekleyen Filistinliler (DPA)

Şeyma Saad, kendisi ve ailesinin aylar önce yerinden edildiği Gazze Şeridi'nin orta kesiminde, Mısır'dan kendisine doğrudan gönderilen maddi yardımlarla, yerinden edilmiş çocukları ve komşuları beslemek için yemek organizasyonları düzenliyor. Bu yardımlar, bölge sakinlerini desteklemek için bir girişim başlatan genç gazeteci Ahmed Muhammed (müstear ad) tarafından gönderiliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Ahmed bu yöntemi, İsrail tarafındaki sınır geçişinde ‘engellerle’ karşılaşan veya ‘girişte bilinmeyen kişiler tarafından yağmalanan’ ve bu nedenle her zaman hak edenlere ulaşmayan yardım malzemelerinin teslim edilmesindeki uzun sürecin kısayolu olarak tercih ettiğini söyledi. Ancak, Gazze Şeridi'nde bu parayı alan ve amacına uygun şekilde harcayan biri olmadığı sürece, söz konusu yöntem belirsizliğini koruyor.

Genç gazeteci, Temmuz 2024'te bu fikrini, Gazze Şeridi'nde çocuklara psikolojik danışmanlık hizmeti veren Şeyma'ya sundu ve o da hemen kabul etti. Şeyma, Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Bu fikri beğendim… Kardeşimin Mısır'da oluşu, bu karmaşık transfer sürecini kolaylaştırıyor.”

Filistinli Şeyma Saad gıda dağıtımı yapıyor.Filistinli Şeyma Saad gıda dağıtımı yapıyor.

Transfer sürecinin en önemli noktası, resmi bankacılık piyasasını etkileyen felç durumu ve finansal likidite akışındaki düşüşte yatıyor. Mısır'da ve Gazze Şeridi’nde Şarku’l Avsat'a konuşan sekiz kaynağa göre, para transferleri artık sadece üç yönteme bağlı.

İlk yöntem, banka hesapları aracılığıyla para göndermek. Bankalar sistem olarak aksama yaşamasına rağmen, uygulamalar para transferi için halen iyi çalışıyor. İkinci yöntem, özellikle birçok segmenti olan ve sektörü kapsayan Vodafone Cash gibi e-cüzdanlar veya InstaPay uygulaması aracılığıyla para transferi. Üçüncü yöntem ise Mısır'dan para alan aracılar ve bölgede onlara bağlı diğer kişiler aracılığıyla, komisyon kesildikten sonra parayı şekel olarak alıcıya teslim etmek.

‘Aracılar’

Nakit akışının Gazze Şeridi’ne ulaşmasının önündeki en büyük engel, fonların tasfiyesi. İşte tam bu noktada devreye ‘aracılar’ giriyor. Aracılar genellikle savaş süresince yüzde 10 ila 50 arasında değişen bir komisyon alırlar.

Mısır'dan aktarılan fonlarla Gazze'de gerçekleştirilen bir beslenme girişiminin organizatörleri tarafından yayınlanan videodan alınan ekran görüntüsüMısır'dan aktarılan fonlarla Gazze'de gerçekleştirilen bir beslenme girişiminin organizatörleri tarafından yayınlanan videodan alınan ekran görüntüsü

Aktarılan fonları kullanmanın başka bir yolu da EFT yoluyla alışveriş yapmak. Yani malları satın alıp değerini satıcının hesabına aktarmak. Ancak bu yöntem, EFT yoluyla satın alınan malların nakit ile satın alınanlara göre daha pahalı olması nedeniyle başka bir engelle karşılaşıyor.

Genç gazeteci ilk yöntemi tercih etti ve arkadaşlarından topladığı 10 bin cüneyhi (1 dolar yaklaşık 50 cüneyh) Filistin banka hesabı olan Şeyma'nın kardeşine gönderdi. Kardeşi bu parayı kız kardeşine aktardı ve Gazze Şeridi'ndeki arkadaşlarının yardımıyla bu tutarı kız kardeşi için şekele çevirdi.

Şeyma, komisyon kesintisi olmadan parayı aldı ve bu sayede mümkün olduğunca çok insanı doyurabildi. Ancak zamanla, bunu bir ‘hizmet’ olarak yapmak isteyenlerin sayısı azaldı. Şeyma'ya göre bu iş ‘komisyoncular’ tarafından ele geçirildi ve bazı komisyoncular çok fazla ücret talep etti.

‘Kıtlık’

Girişim başlatıldı ve birkaç kez tekrarlandı, ancak sonra bir engelle karşılaştı: ‘kıtlık’. Ahmed, “Zamanla, Gazze Şeridi'nde kurulan sofraların fotoğraflarını gören daha fazla insan girişime katılmak istedi. Ancak kıtlık, pazarlarda mal sıkıntısına ve fiyatlarda keskin bir artışa yol açtığı için girişim bir süre askıya alındı” ifadelerini kullandı.

Şeyma, “Birkaç sofra kurulduktan sonra fiyatlar önemli ölçüde arttı. Öyle ki ekmek ve baklagillerden oluşan tek bir öğle yemeği yaklaşık 50 dolar tutuyordu. Havaleler artık fiyat artışlarını ve komisyon oranlarını karşılayamıyordu” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz temmuz ayında Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze'ye yardımların yeniden girmesiyle birlikte, pazarlardaki fiyatlar düşmeye başladı. Şeyma bu durumu şöyle açıkladı: “Bir kilo unun fiyatı 100 şekele (Bin Mısır cüneyhi 70 şekel) ulaştıktan sonra, 10 ve 20 şekele düştü.”

Bu sayede girişimi yeniden başlatmaya hazırlanan Ahmed şu ifadeleri kullandı: “Yiyecek için gönderilen para yetmezse çocuklara şekerleme vermeyi düşünüyoruz. Transfer yönteminin başarılı olmasına rağmen, bölgede güvenilir bir kişi olmasaydı bu mümkün olmazdı. Çünkü hak edenlere göndereceğinden emin olmadığım birine para transferi yapmak mümkün değil.”

Gazze Şeridi'ndeki kıtlık sürerken Cibaliye'de yiyecek bir şeyler hazırlayan Filistinli bir aile (AFP)Gazze Şeridi'ndeki kıtlık sürerken Cibaliye'de yiyecek bir şeyler hazırlayan Filistinli bir aile (AFP)

Bazı aileler

Gazze Şeridi'ndeki bazı ailelerin Mısır'daki akrabalarından gelen para transferleri, birçok aile için hayati öneme sahip. Mısır'da yaşayan Filistinli aktivist Rami Eman, Şarku’l Avsat'a “Bin cüneyh gönderirseniz, alıcı 70 şekelin tamamını değil, en iyi ihtimalle 50 şekel, hatta 30 şekel alır” dedi.

Eman, parayı bankalar aracılığıyla göndermeyi tercih ediyor, ancak Mısır bankaları, savaştan sonra gelen Filistinlilerin ‘oturma izni’ olmadığı için hesap açmalarına izin vermiyor. Birçok aile akrabalarına Abu Dabi İslam Bankası aracılığıyla para gönderiyor. Eman da akrabalarına yardım göndermek için bu yöntemi kullanıyor.

Yüksek komisyon ücretleri engeli

Savaşın patlak vermesiyle Mısır'da mahsur kalan Gazzeli Sadık Naim, eşi, çocukları, babası, annesi ve kardeşleri dahil tüm ailesi Gazze Şeridi'nde olmasına rağmen, aylardır ailesine para gönderemiyor. Şarku’l Avsat'a konuşan Naim şunları söyledi: “Savaşın başında, birkaç bin cüneyhlik küçük meblağlar gönderiyordum. Komisyon halen yüzde 10 ila 20 arasındaydı. Ancak savaş ilerledikçe ve komisyon arttıkça, babam onlara hiçbir şey göndermeme izin vermedi. Port Said'de bir restoranda çalışarak elde ettiğim günlük kazancım 250 cüneyhi geçmiyor. Ayda 4 bin cüneyh biriktirebilsem bile, komisyon kesildikten sonra ailem 2 bin cüneyten az, yani yaklaşık 80 şekel alacak ve bu parayla sadece 3 kilogram un alabilecekler.”

Aynı durumla 60 yaşındaki Semr eş-Şeyh de karşı karşıya kaldı. O, aylardır Gazze'deki oğluna yardım gönderemediğini söyledi. Eş-Şeyh, Kahire'nin batısında bir kreşte çalışıyor ve Mısır'da kendisi ve kızının masraflarını zar zor karşılayan düşük bir maaş alıyor. Eş-Şeyh, “Ona bir kez 100 şekel karşılığı para transfer ettim. Yüksek komisyon ve kazandığım az miktar nedeniyle artık daha fazla para gönderemiyorum” ifadelerini kullandı.


Husiler, İsrail'in son saldırısında 10 kişinin hayatını kaybettiğini ve 92 kişinin yaralandığını açıkladı

İsrail'in Husilere misilleme olarak Sana'ya düzenlediği saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in Husilere misilleme olarak Sana'ya düzenlediği saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
TT

Husiler, İsrail'in son saldırısında 10 kişinin hayatını kaybettiğini ve 92 kişinin yaralandığını açıkladı

İsrail'in Husilere misilleme olarak Sana'ya düzenlediği saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in Husilere misilleme olarak Sana'ya düzenlediği saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)

İran destekli Husiler, son İsrail saldırılarında hayatını kaybeden ve yaralananların sayısının 102'ye yükseldiğini açıkladı. Hamas'a desteğini yineleyen Husiler, İsrail ve çıkarlarını hedef almaktan vazgeçmeyeceklerini ve saldırılarına devam edeceklerini bildirdi.

Husi hükümetinin Sağlık ve Çevre Bakanlığı yaptığı açıklamada, İsrail'in Sana'nın güneyindeki 60. Cadde'deki petrol şirketi istasyonunu ve Haziz Elektrik Santrali’ni hedef alması sonucu 10 kişinin hayatını kaybettiğini, 7'si çocuk ve 3'ü kadın olmak üzere 92 kişinin de yaralandığını belirtti.

Ağır yaralıların sayısının fazla olması nedeniyle daha fazla vefat beklenirken, Husilerin siyasi bürosu saldırıları ‘Husilerin Gazze Şeridi'ne desteğini sürdürmesini engellemek için çaresiz bir girişim’ olarak nitelendirdi. Siyasi büro tarafından yapılan açıklamada, İsrail saldırılarının Husilerin kontrolünde bulunan bölgelerde iç cephenin bütünlüğünü etkilemeyeceği vurgulandı.

İsrail ordusu dün, 20 Temmuz 2024'ten bu yana Husilere karşı 14. misilleme saldırısını başlattı ve Yemen’in başkenti Sana'daki enerji tesislerini ve askeri kompleksleri hedef aldı.

İsrail'in Husilerin kontrolündeki Yemen'in başkenti Sana'ya düzenlediği saldırılar sonucu büyük yangın çıktı. (Reuters)İsrail'in Husilerin kontrolündeki Yemen'in başkenti Sana'ya düzenlediği saldırılar sonucu büyük yangın çıktı. (Reuters)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, saldırının ‘doğru istihbarat bilgilerine dayanılarak’ gerçekleştirildiğini ve ‘Husi terör rejimine ait askeri altyapıyı’ hedef aldığını belirtti. Bu altyapı, grubun kontrolündeki Başkanlık Sarayı’nı, Haziz ve Asr elektrik santrallerini ve bir yakıt depolama tesisini içeriyordu.

İsrail'in açıklamasında, Sana'daki Başkanlık Sarayı’nın Husilerin askeri faaliyetlerini yönetmek için kullanıldığı ve iki elektrik santralinin hedef alınmasının, bu grubun enerjiyi askeri amaçlarla kullanma kabiliyetini sınırlayacağı belirtildi. Ayrıca örgüt, ‘İran'ın rehberliği ve finansmanı altında’ faaliyet gösterdiği ve Kızıldeniz'i uluslararası nakliye ve ticari gemileri tehdit etmek için kullandığı suçlamasıyla da karşı karşıya kaldı.

İsrail medyası Sana'da yaklaşık 50 hedefin vurulduğunu bildirirken, Husi milisleri sadece 60. Cadde'deki petrol istasyonunun ve Haziz Elektrik Santrali’nin hedef alındığını kabul ederek, hava savunma sistemlerinin ‘füzelerin çoğunu başarıyla etkisiz hale getirdiğini’ iddia etti.

Karşılıklı gerilim

İsrail ordusunun verilerine göre, mart ayından bu yana Husi milisleri İsrail'e 55'ten fazla balistik füze ve çok sayıda insansız hava aracı (İHA) ateşledi. İsrail ordusu, bu saldırıların çoğunun hedeflerine ulaşmadan engellendiğini doğruladı.

Husilerin deniz operasyonları, geçen ay iki Yunan gemisinin batırılması, dört denizcinin öldürülmesi ve 11 kişinin esir alınmasıyla sonuçlandı. Böylece gerilimin başlamasından bu yana batırılan gemi sayısı dörde yükseldi.

İsrail saldırıları, Husi milislerinin kontrolü altında bulunan Sana'daki merkezi yakıt istasyonunu tahrip etti. (EPA)İsrail saldırıları, Husi milislerinin kontrolü altında bulunan Sana'daki merkezi yakıt istasyonunu tahrip etti. (EPA)

Kasım 2023'ten bu yana Husi milisleri İsrail'e 200'den fazla füze ve İHA fırlattı. Ancak 19 Temmuz 2024'te Tel Aviv'deki bir apartmana isabet eden İHA’nın bir kişiyi öldürmesi dışında önemli bir sonuç elde edemediler.

Örgüt, deniz saldırılarının ‘İsrail gemilerini veya İsrail limanlarıyla bağlantılı gemileri’ hedef aldığını söylüyor. Ancak uluslararası toplum bunları ‘küresel ticareti ve uluslararası deniz güvenliğini tehdit eden ayrım gözetmeyen saldırılar’ olarak nitelendiriyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, daha önce Husilere Tahran'ı vuran saldırılara benzer bir ‘bedel’ ödeyecekleri konusunda uyarıda bulunmuştu. Önceki saldırı dalgaları, Sana Havaalanı’nı, yakıt depolarını, çimento fabrikalarını ve elektrik santrallerini hedef aldı.

Sana'daki bir petrol tesisini hedef alan İsrail hava saldırısının yol açtığı hasarı inceleyen insanlar (AFP)Sana'daki bir petrol tesisini hedef alan İsrail hava saldırısının yol açtığı hasarı inceleyen insanlar (AFP)

Yemen hükümeti, Husi saldırılarının grubun iddia ettiği gibi sadece ‘Gazze Şeridi'ne destek’ amacı taşımadığını, İran'ın Yemen'i bölgesel bir pazarlık kozu olarak kullanma ve Tahran'ın bölgedeki etkisini genişletme stratejisinin bir parçası olduğunu söylüyor.

Diğer yandan İsrail, Husi rejiminin saldırgan saldırılarına karşı güçlü bir şekilde hareket etmeye devam edeceğini taahhüt ederek, ‘vatandaşlarına yönelik her türlü tehdide, ne kadar uzak olursa olsun, karşılık verme kararlılığında olduğunu’ vurguladı.

Bu gelişme, Birleşmiş Milletler'in (BM) Husilerin kontrolü altında bulunan bölgelerdeki enerji tesisleri ve sivil depoların hedef alınmaya devam edilmesinin durumu daha da kötüleştireceği ve zaten temel hizmetlerin çökmesi ve yakıt ve elektrik kıtlığıyla karşı karşıya olan halkın acılarını daha da artıracağı uyarısında bulunmasının ardından geldi.


Sednaya’nın eski mahkumları işkencecileri ile yüzleşti

Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
TT

Sednaya’nın eski mahkumları işkencecileri ile yüzleşti

Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)

Suriye İçişleri Bakanlığı, eski rejim döneminde Sednaya Hapishanesi’ndeki tutuklulara karşı ihlallerde bulunan bazı gardiyanların itiraflarda bulundukları bir video yayınladı.

İç güvenlik yetkilisi Muhammed Abdulkadir yaptığı açıklamada, Sednaya Hapishanesi’nde görevli gardiyanların Humus kırsalındaki el-Hula ve Telkele ilçelerinde gerçekleştirilen bir güvenlik ve istihbarat operasyonu sonrasında yakalandıklarını söyledi. Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye’ye konuşan Abdulkadir, Sednaya Hapishanesi gardiyanlarının itiraflarının, eski rejim döneminde tutukluların infaz edilmeden önce maruz kaldıkları zulmü ortaya çıkardığını belirtti.

Videoda, Sednaya'da tutuklu bulunan bazı kişilerin ve onları çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakan gardiyanların itirafları yer alıyordu.

İçişleri Bakanı Enes Hattab, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda şunları yazdı:

“Bu görüntü, ezilen her özgür insana, baskı ve suçun gecesi ne kadar uzun sürerse sürsün, özgürlük ve haysiyet güneşinin yeniden doğacağı mesajını vermek için yeterli.”

Paylaşımında her türlü baskıcı katile bir mesaj göndererek, ne kadar kaçmaya çalışırlarsa çalışsınlar adaletin elinin onlara ulaşacağını ve adaletin zamanın geçmesiyle ortadan kalkmayacağını söyleyen Hattab, “Bu görüntü, geçmiş ile gelecek arasındaki acı ve umut hikâyesini özetliyor ve her türlü baskı er ya da geç sonunu bulacak” ifadelerini kullandı.

Görsel kaldırıldı.

Suriye İçişleri Bakanlığı geçtiğimiz temmuz ayında Tartus ilindeki iç güvenlik güçlerinin, Suriyelilere karşı savaş suçları ve ihlallerde bulunan Sednaya Hapishanesi Müdür Yardımcısı Albay Sair Hüseyin'i, titiz bir güvenlik operasyonu sonucunda yakaladığını duyurdu.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, iç güvenlik güçlerinin Albay Sair Hüseyin’i Tartus kırsalındaki uzak bir bölgede saklanırken gözaltına aldığı ve gerekli yasal işlemlerin yapılması için yetkili mahkemeye sevk edildiği belirtildi.

Görsel kaldırıldı.Şam'ın kuzeyindeki Sednaya Hapishanesi’nde iki ilmekli ipi gösteren bir adam, 9 Aralık 2024 (AP)

Suriye İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ve Anadolu Ajansı (AA) tarafından aktarılan bir videoda, gardiyanlardan biri, beş gardiyanın her bir mahkumu zincirledikten sonra ölünceye kadar işkence ettiklerini söyledi. Ayrıca, bazı tutukluların ölümlerinden sonra koku yaymamaları için yiyecek ve içecek verilmeden hücre hapsinde tutulduklarını da belirtti.

Başka bir işkenceci gardiyan, tek seferde zincirlenmiş halde 200 kişi gördüğünü söyledi. Bir diğeri ise meslektaşlarıyla birlikte 130 tutukluyu hücrelerinden alıp idam cezalarını infaz ettiklerini açıkladı. Hapishane müdüründen onlara tecavüz etmek için kızlar getirmesini istediğini söyleyen aynı şahıs, dokuz kadına tecavüz edip sonra onları öldürdüğünü aktardı.

Videoda Sednaya'nın kurbanlarından biri olan Ahmed Muheymid, işkencecisinin karşısında otururken, 2019 yılında tutuklandığını ve gardiyanının Mahir Derviş olduğunu söyledi. Mahir Derviş, tutukluları dayak ve hakaretlerle karşılayan 12 askerden biriydi. Muheymid, “Bazıları, özellikle yaşlılar, işkencenin şiddetinden dolayı öldü. Mahir Derviş’in tükürdüğü çayı içmeyenler, ayaklarının altına elektrik kablosuyla 400 kez vurma ile cezalandırıldı” diye anlattı.

 Bacağı kesilmiş başka bir kurban, gardiyana dönerek “Beni hatırlıyor musun?” diye sordu ve kendisine yapılanları (işkence yöntemlerini kastederek) “Aramalar... tıraş... ziyaretler... hakaretler...” diye sıraladı. Giysilerini çıkarıp işkencenin izlerini, artık onun bir parçası ve işkencenin canlı bir kanıtı haline gelmiş olan izleri göstererek, “Beni nasıl dövdüğünü hatırlıyor musun?” diye sordu.

Görsel kaldırıldı.Esed rejiminin düşüşünden sonra boşaltılan ve ‘mezbaha’ olarak bilinen Sednaya Hapishanesi’nde, dağınık eşyaların arasında duran Suriyeli bir kadın (Reuters)

İnsan hakları kuruluşları ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporlar, düşen eski rejimin yargılama yapmadan toplu infazlar gerçekleştirdiği Sednaya Hapishanesi'nde binlerce tutuklunun sistematik ve gizli bir şekilde öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu raporlarda devrik rejimin 2011 ile 2015 yılları arasında haftada 50 kişi olmak üzere binlerce tutukluyu infaz ettiğini tahmin ediliyor.

Sednaya Hapishanesi'nin eski mahkumları, bu ihlalleri belgelemek için şubat ayında Suriye Devrimi Tutuklular Derneği'ni kurarak, işkence ve kötü muameleyle ünlü bu hapishanede mahkumların maruz kaldığı ihlalleri ortaya çıkarmak ve haklarını savunmak amacıyla harekete geçti.

Beşşar Esed ülkeden kaçtıktan ve Suriyeli muhalif gruplar şehirlerin kontrolünü ele geçirdikten sonra hapishaneler, gözaltı merkezleri ve güvenlik şubeleri açıldı ve tutukluları serbest bırakıldı. Ancak on binlerce tutuklunun iz bırakmadan kaybolduğu orta çıktı. Toplu mezarların keşfedilmesiyle kayıpların ölmüş olabileceği düşünülüyor.