HRW: Sincar’daki durum iç açıcı değil

HRW 12 silahlı grubun Sincar’ı kontrol altına almak ve yeniden inşa çabalarını engellemek için yarıştığını açıkladı

DEAŞ’tan kurtarılmasından 3 yıl sonra çekilen yıkılmış haldeki Sincar’daki bir Irak askerinin fotoğrafı (AP)
DEAŞ’tan kurtarılmasından 3 yıl sonra çekilen yıkılmış haldeki Sincar’daki bir Irak askerinin fotoğrafı (AP)
TT

HRW: Sincar’daki durum iç açıcı değil

DEAŞ’tan kurtarılmasından 3 yıl sonra çekilen yıkılmış haldeki Sincar’daki bir Irak askerinin fotoğrafı (AP)
DEAŞ’tan kurtarılmasından 3 yıl sonra çekilen yıkılmış haldeki Sincar’daki bir Irak askerinin fotoğrafı (AP)

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yayınladığı son raporunda, Ağustos 2014’te DEAŞ tarafından işgal edilen, binlerce kadının ve erkeğin öldürüldüğü, kaçırıldığı ve köleleştirdiği, Ezidilerin çoğunlukta olduğu Sincar bölgesindeki genel hizmet ve güvenlik durumu hakkında kasvetli bir tabloyu gözler önüne serdi.

Terör örgütünün yenilmesi ve Kasım 2015’te şehirden çıkarılmasının üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen güvenlik kaosu, bozulan hizmetler ve 12 silahlı grup arasındaki siyasi rekabet sebebiyle bölgedeki durumun normale dönmesi beklenmiyor. HRW bu bağlamda raporunda, “DEAŞ ile mücadelede ağır hasar gören Sincar’ın yeniden inşası, şehrin yönetimi konusundaki siyasi anlaşmazlık nedeniyle durdu” ifadelerine yer verdi.

Örgütün belirttiğine göre, yerel bir yetkiliden “12 silahlı grup Sincar’ı kontrol etmek için yarışıyor, hükümetin bölge üzerinde idari kontrolü yeniden sağlamaya yönelik girişimleri, en son Mayıs 2022’de olmak üzere şiddetli çatışmalara ve daha fazla yerinden edilmeye neden oldu” ifadelerini aktardı.

Fotoğraf altı: DEAŞ’a karşı yürütülen savaşta yerle bir olan Sincar (Reuters)
DEAŞ’a karşı yürütülen savaşta yerle bir olan Sincar (Reuters)

Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve PKK terör örgütüne bağlı silahlı grupların ve silahlı Ezidi grubun yanı sıra federal güvenlik kuvvetleri ve Gönüllü Halk Güçleri (Haşdi Şabi) ile birçok grup birbirine karşı yarışıyor. Rapor, ‘2016’da Sincar’daki okulların askeri amaçla kullanıldığını ve çocukların silahlı gruplar tarafından askere alındığını’ belgeliyor.

Yeniden inşa kampanyası

Raporda, Nisan ayında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani tarafından verilen talimatla Sincar için 50 milyar Irak dinarının (yaklaşık 34 milyon dolar) tahsis edilmesine yönelik kampanyaya rağmen, ‘Bağdat’taki federal hükümet ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasındaki siyasi anlaşmazlığın, önceden tahsis edilen fonların kullanılmasını engellediği ayrıca hasarlı altyapı ve yetersiz temel hizmetlerin, 2014’ten bu yana bölgede yerinden edilen ve yüzde 85’i Irak’taki Ezidi azınlıktan olan 200 binden fazla kişinin geri dönüşüne engel olduğu’ vurgulandı.

Raporda, Uluslararası Göç Örgütü ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) DEAŞ ile savaş sırasında Sincar ilçesinin uğradığı ağır hasara ilişkin istatistikler aktarıldı. Diğer yandan bölge sakinleri, ‘elektrik ve suyun her zaman mevcut olmadığını, birçok eğitim ve sağlık tesisinin hala hasarlı olduğunu veya yıkıldığını, bu tesislerin olduğu yerlerde ise personel sıkıntısı olduğunu’ belirtti.

Raporda ayrıca Ninova Valisi Necim Ciburi, Bağdat ile Erbil arasındaki yargı anlaşmazlığına atıfta bulunarak, “Bağdat ve Erbil, Sincar’ın yerel yönetiminden kimin sorumlu olacağı konusunda anlaşma sağlanmadan önce parayı ödemeyi reddediyor. Ancak Sincar belediye başkanlığı için uygun bir aday üzerinde anlaşma sağlanamadan tartışmalar sona erdi. Diğer yandan kendilerini sürecin dışında ve dışlanmış hisseden Sincar halkı önerilen adayları birçok kez reddetti” ifadelerini kullandı.

Bağdat ve Erbil anlaşması

2020 yılında Bağdat ve Erbil, Sincar’daki tüm konularda kapsamlı bir anlaşma imzalayarak, Sincar Yeniden İnşa Fonu için 28 milyar Irak dinarı (18 milyon dolar) tahsis etti. Ancak raporda belirtildiğine göre yeniden inşa çabaları aksadı. Raporda “Görüşülen kişilerin hepsi, istikrarsız güvenlik durumunun yanı sıra, yeterli kamu hizmetlerinin olmaması ve hükümetin yıkılan ev ve işyerleri için tazminat sağlamadaki başarısızlığından şehre geri dönüş için bir engel olarak bahsetti” ifadelerine yer verildi.

Diğer yandan, Sincar Eğitim Müdürü Hasan Salih Murat şunları söyledi:

“Sincar’da 206 okul var ancak, öğretim elemanı eksikliği, ailelerin sürekli yer değiştirmesi ve okul binalarının yıkılması gibi faktörlerden dolayı bunlardan yalnızca 96’sı şu anda faaliyet gösteriyor. Okulların kapasitesi 400’ü aşmayacak şekilde olmasına rağmen, öğretmen ve okulların eksikliği nedeniyle, her okulda 600 ila bin öğrenci kayıtlı bulunuyor. Ayrıca Silahlı grupların 3 okulu askeri üs olarak kullanması eğitime ulaşımı baltalıyor ve okulların altyapısını saldırı riskine maruz bırakıyor.”

Fotoğraf altı: Ezidi çoğunluğa sahip Sincar’dan bir kare (Shutterstock)
Ezidi çoğunluğa sahip Sincar’dan bir kare (Shutterstock)

Sağlık kurumları

Sincar’daki sağlık kurumları da aşırı kalabalık söz konusuyken, kalifiye uzman eksikliği ve hasarlı altyapı durumu ile de karşı karşıya kalınıyor. Bölgeye hizmet veren, biri Sincar Şehri’nde, diğeri Sincar Dağı’nın kuzeyindeki Snuny’de olmak üzere iki devlet hastanesi bulunuyor. Sincar Hastanesi Müdürü Dr. Dilşad Ali “Askeri operasyonlar sırasında hastane hasar gördü. Şu anda küçük bir alan üzerinde çalışıyoruz ve daha önce sahip olduğumuz 130 yatak yerine sadece 53 yatağımız var. Snuny Hastanesi’nin orijinal alanı ise hala faaliyet gösteriyor. Birinci basamak 26 sağlık ocağından, Snuny’de yeniden inşa edilmesi gereken iki sağlık ocağı dışında tamamı çalışıyor” dedi.

Aynı durum elektrik dahil diğer hizmetler için de söz konusu, Sincar Elektrik Dairesi Müdürü Muhammed Mecid, “132 numaralı istasyon Sincar’daki ana elektrik santralidir ve 133 numaralı istasyon yedek istasyondur. Askeri operasyonlar sırasında ikisi de yıkıldı ve yeniden inşa edilmeleri gerekiyor” dedi. Mecid “Mevsim bahar olduğu ve havalar çok sıcak olmadığı için şu anda günde 18 saat elektrik sağlayabiliyoruz ama yaz gelince günlük sadece 12 saat elektrik sağlayabiliriz” dedi.

Irak Göç Bakanlığı sözcüsü Ali Abbas Cihangir geçen hafta Şarku’l Avsat’a “Çoğunluğu Ezidilerin oluşan Sincar’dan yaklaşık 36 bin aile hala Kürdistan bölgesinde yerinden edilmişlere yönelik 26 kampta kalıyor. Bölgelerine geri dönüşleri, altyapının zayıflığı da dahil olmak üzere pek çok sebep nedeniyle sağlanamıyor” açıklamasında bulundu. 



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.