İddianame hazır: Evinden gizli belgeler çıkan Trump, Casusluk Yasası kapsamında yargılanacak

Trump, federal mahkemeye çıkan ilk eski ABD Başkanı olacak

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İddianame hazır: Evinden gizli belgeler çıkan Trump, Casusluk Yasası kapsamında yargılanacak

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki görevini tamamlamasının ardından gizli devlet belgelerini Florida'daki konutu Mar-a-Lago'ya götürdüğü iddiasıyla başlatılan soruşturmada iddianame hazırlandı.

Aylardır yürütülen soruşturma Trump veya yakın ekibinin gizli belgeleri ele alış şekline ve soruşturmayı engelleme çabalarına yoğunlaşmış, soruşturma kapsamında Mar-a-Lago'ya FBI baskını düzenlenmişti.

Ağustosta yapılan baskında konutta, içlerinde yabancı ülkelerin nükleer kapasiteleriyle ilgili değerlendirmelerin de olduğu gizli belgeler ele geçirilmişti.

Miami Federal Bölge Mahkesi tarafından hazırlanan iddianameyle birlikte Donald Trump, ABD tarihinde federal suçlama yöneltilen ilk başkan oldu.

Eski ABD Başkanı, kendi sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı ilk açıklamada, "Yolsuz Biden yönetimi avukatlarımı hakkımda dava açıldığı konusunda bilgilendirdi" dedi.

Trump, "Ülkemizin tarihindeki herhangi bir görevdeki başkandan çok daha fazla oy alan ve şu anda 2024 başkanlık seçimleri için yapılan anketlerde hem Demokrat hem de diğer tüm adaylardan açık ara önde olan eski bir ABD Başkanı'nın başına böyle bir şeyin gelebileceğini asla düşünmemiştim. Ben masum bir adamım!" diye konuştu.

Biden yönetiminden üst düzey bir yekili ise Trump hakkındaki iddianameyi haberlerden öğrendiklerini belirtti.

Trump'ın salı günü yetkililere teslim olması bekleniyor.

Trump neyle suçlanıyor?

Halen mühürlü olan ve kamuoyuna açıklanmayan iddianameyle ilgili tüm detaylar henüz bilinmiyor. 

Ancak Washington Post'a konuşan konuya yakın kaynaklar Trump'ın, devlet sırlarını yasadışı şekilde bulundurma, hukuku engelleme ve gizli anlaşmayla suçlandığını söyledi.

New York Times'a konuşan kaynaklarsa Trump'ın Casusluk Yasası kapsamında, ulusal güvenlik sırlarını kasten ele geçirmeyle suçlandığını bildirdi.

CNN'e konuşan Trump'ın avukat Jim Trusty ise, iddianamenin kendisini görmediklerini ancak Trump'a gönderilen mahkeme celbinden anladıkları kadarıyla eski ABD Başkanı'na 7 ayrı suçlama yöneltildiğini söyledi. Trusty, bunlardan birinin Casusluk Yasası'yla ilgili olduğunu, bunun yanı sıra adaleti engellemeyle ilgili birkaç suçlamanın daha bulunduğunu ifade etti.

Miami'deki mahkeme tarafından ifade vermeye çağrılan Trump'ın gözaltına alınması beklenmiyor. Mahkemeye giderek parmak izi verdikten sonra hakim karşısına çıkacak olan eski ABD Başkanı'nın savcılıkla anlaşma yoluna gitme şansı da bulunuyor. 

Bu sürecin ardından savcılık ve savunmayı dinleyecek olan hakim, Trump'ın salıverilme koşullarını belirleyecek.

Suçlamalar seçim sürecini nasıl etkileyecek?

Avukatlarının mahkeme heyetine Trump'ın sonrakine duruşmalara katılacağı sözü vererek, olası bir seyahat kısıtlaması ve denetim şartı gibi konulardan kaçınmak isteyeceği tahmin ediliyor.

2024'teki seçimlere hazırlanan Donald Trump'ın adaylığı için yargılama süreci herhangi bir engel teşkil etmiyor. Amerikan yasalarına göre Trump'ın hüküm giyse dahi başkan adayı olarak seçimlere katılabiliyor.

Trump'ın savunma ekibinin mahkemeyi Kasım 2024'teki seçimlerin sonrasına kadar ertelemeyi deneyecekleri tahmin ediliyor. ABD medyasına göre savcılıksa davanın Cumhuriyetçi başkan adayının belli olacağı gelecek yaza kadar görülmesini istiyor.

Eski ABD Başkanı Donald Trump ve savunma ekibi, gizli belge davasının yanı sıra eski porno yıldızı Stormy Daniels'a yapılan ödemeye ilişkin martta New York'ta başka bir yargılamayla da karşı karşıya kalacak. 

Bu iki davanın yanı sıra Trump'ın 2020 seçim sonuçlarını kabul etmemesiyle ilgili yürütülen bir başka soruşturmada daha yargılanabileceği düşünülüyor.

Gizli belge ve 2020 seçimleri soruşturmalarını Özel Yetkili Savcı Jack Smith başkanlık ettiği bir ekip yönetiyor.



Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.