Sudan'da hastalar iç savaşın kurbanları

Sudan’da iç savaş sebebiyle akaryakıtın bulunamaması ve elektrik kesintileri hastanelerin çalışmalarını aksatıyor

Çatışma bölgelerindeki 60’tan fazla hastane çalışmalarını durdurdu (Reuters)
Çatışma bölgelerindeki 60’tan fazla hastane çalışmalarını durdurdu (Reuters)
TT

Sudan'da hastalar iç savaşın kurbanları

Çatışma bölgelerindeki 60’tan fazla hastane çalışmalarını durdurdu (Reuters)
Çatışma bölgelerindeki 60’tan fazla hastane çalışmalarını durdurdu (Reuters)

Sudan’daki şiddetli çatışma, diyalize ihtiyacı olan hastaları ölüme terk ediyor. Gönüllülerin ve yardım çalışanlarının hayati önem taşıyan sağlık hizmetlerini sunmaya devam etmek üzere sarf ettiği çabalara rağmen, çatışmalar şiddetlenirken cesetler morglarda ve sokaklarda çürümeye bırakılıyor.

Sudan’daki sağlık sektörü, çatışmanın patlak vermesinden önce kaynak yetersizliği nedeniyle zaten çöküşün eşiğindeydi, ardından ordu ile Hızlı Destek Güçleri arasında iki ay süren çatışmalarda sektör neredeyse tamamen çöktü.

Birleşmiş Milletler (BM), çatışma bölgelerinde 60’tan fazla hastanenin çalışmayı durdurduğunu ve halen faaliyette olan ancak elektrik, su kesintileri ve tıbbi personel eksikliği nedeniyle kapanma tehdidi altında olan 29 hastane olduğunu açıkladı.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Afrika Bölge Direktörü Patrick Youssef, Reuters’a yaptığı açıklamada “Çok zor koşullar altında çalışan Sudanlı doktorların tüm çabalarına rağmen bu kesinlikle sürdürülebilir bir durum değil” ifadelerini kullandı.

Yerel halkın Bahri ve Hartum ile birlikte üçlü başkent dediği yerlerden biri olan Omdurman’da ülkenin en büyük çocuk hastanelerinden birini işleten Dr. Muhammed Vehbi, hastanenin genellikle günde yaklaşık 300 hasta çocuğu kabul ettiğini söyledi.

Vehbi “Hızlı Destek Kuvvetleri, savaşın başında araçlarını hastanenin önüne konuşlandırdı ve güçleri hastanenin içine girdi. Hastane hastalar için güvensiz hale geldi, diyalize girmesi gereken böbrek hastaları dahil çoğu kişi taşındı” açıklamasında bulundu.

İki hafta önce, diyaliz malzemeleri azaldığı için hastane tedavi vermeyi durdurdu.

Sudan Doktorlar Sendikası ön komitesinden yapılan açıklamada, iki haftayı aşkın bir süredir devam eden elektrik kesintisi nedeniyle el-Obeid şehrindeki diyaliz ünitesinin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ve diyalize ihtiyaç duyan en az 12 hastanın hayatını kaybettiğini söyledi.

Şehir sakinleri, stratejik bir konuma sahip şehre giden yolların abluka altında olduğunu ve gıda ve ilaç tedarikinin kesildiğini söyledi. Doktorlar Sendikası Ön Komitesi, mühendislerin elektriği geri getirmek için yerel bir elektrik santraline ulaşmaya çalıştığını ancak ulaşamadan saldırıya uğradıklarını belirtti.

Uluslararası Nefroloji Derneği, tedavinin sınırlı ve pahalı olduğu Sudan’da böbrek hastalarının önemli bir sağlık sorunu yaşadığını söyledi. Ayrıca Sudan’da tahminen 8 bin kişinin hayatta kalabilmek için diyalize ihtiyacı olduğunu da belirtti.

Omdurman’ın eteklerindeki Ombada’daki ana hastanenin genel müdürü Alaeddin İbrahim Ali, hastanenin elektrik kesintileri ve jeneratöre güç sağlayan yakıtın olmaması nedeniyle hasta kontrollerinin sayısını yarıya indirmek ve ameliyathaneleri kapatmak zorunda kaldığını söyledi.

Morglar iflas etti

Hastaneden çok uzak olmayan bir morg, soğutma sistemini çalıştıramadı. 450 ceset çürümeye başladı ve yerlere kanlar sızdı.

Ordu, Hızlı Destek Kuvvetleri’ni büyük hastaneleri boşaltmak ve zorla kontrol altına almakla suçladı. Hızlı Destek Kuvvetleri ise bu hafta başlarında yaptığı açıklamada, gözlemcilerin bu hastanelerin birçoğunun yanı sıra elektrik ve su istasyonlarında savaşçı bulunmadığını fark ettiğini söyledi.

Uluslararası insani yardım kuruluşlarının ülkedeki şiddet nedeniyle yardım erişimini genişletmekte zorlandığı bir zamanda, yerel gönüllüler komitesi bunu yardım ulaştırmayı denedi. Bu komitelerin birçoğu temel sağlık hizmetlerinin sürekliliğini sağlamaya çalışıyordu.

Komite üyesi Musa Hasan, soğutma sistemlerini çalışır durumda tutmak için ekipman ve yakıt satın almakta sorun yaşadıklarını söyledi. Bir galon yakıtın fiyatının savaş öncesi 11 dolarken şimdi 58 ila 83 dolara yükseldiğini sözlerine ekledi. Çatışma başladığında polisin ve diğer yetkililerin ortadan kaybolduğunu bunun da cenaze prosedürlerini engellediğini belirtti.

Sonrasında “Çevremizde çıkan çatışmalar ve güvenliğin olmaması nedeniyle henüz hiçbir cesedi gömmedik. Cenazeleri defnedebilmemiz için savcılıktan izin alınması ve buna yönelik karar çıkarılması gerekiyor” dedi.

Sudan’ın batısındaki Darfurdaki durum daha da üzücü. Bölgede en kötü etkilenen şehir olan el-Cuneyne, insani yardım ve telefon şebekelerinden kesilmesinin yanı sıra Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından desteklenen Arap milislerin saldırı dalgalarına tanık oldu.

Sudanlı Amerikan Doktorlar Derneği Başkanı Yasir el-Emin, “Sağlık hizmetleri pratik olarak artık mevcut değil. Orası bir ölüm şehri” ifadelerini kullandı.

Batı Darfur’un en çok başvurulan hastanesi olan el-Cuneyne Eğitim Hastanesi, Nisan ayı sonunda kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Hastalar ve doktorlar tahliye edildi.

Şehirde bir ortaokul öğretmeni olan Hişam Cuma, bu ayın başlarında komşu Çad’a kaçmadan önce savaşçıların hastaneyi ele geçirdiğini gördüğünü söyledi.

Çad’dan Reuters ile telefon görüşmesi yapan Cuma “Birçok kişi hayatını kaybetti onlardan biri komşumdu. Her üç günde bir diyalize ihtiyacı vardı ve hastaneye gitmenin bir yolunu bulamıyordu” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığına göre, Cuma’nın anlattıklarını veya kaç kişinin hayatını kaybettiği teyit edilemedi.

El-Cuneyne’de hastaneyi destekleyen Sınır Tanımayan Doktorlar’ın tedarik amiri Musa İbrahim, şehirdeki çatışmaların temel ihtiyaç maddelerini temin etmeyi veya sokaklardan cesetleri toplamayı tehlikeli hale getirdiğini söyledi.

İbrahim “Sonunda oraya gitmeyi başardık ama cesetler o kadar çürümüşlerdi ki oradan çıkarılamıyorlardı, şu anda yapabileceğimiz en fazla şey cesetleri tek bir yerde toplamak” dedi.



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.