Irak ve federalizme dönüş

Irak Kürdistan özerk bölgesi, Kürt siyaset sahnesinin şekillenmesine ve içindeki siyasi ve partizan güçlerin sahadaki ağırlıklarının belirlenmesine katkı sağlayabilecek kritik bir dönemeçle karşı karşıya.

Irak ve federalizme dönüş
TT

Irak ve federalizme dönüş

Irak ve federalizme dönüş

Hasan Fahs

Irak siyaset sahnesindeki dengelerin “ana omurgası” bozuldu ve kendisini 2003 sonrası Irak siyasi hayatında iktidara, idareye ve siyasete dair herhangi bir oluşumda ya da denklemde aşılamaz ya da atlatılamaz bir oyuncu olarak kabul ettirebilen “Kürt dengesi” zayıfladı mı?

Büyü, büyücünün kendisine mi musallat oldu? Yoksa KDP lideri Mesud Barzani, kendisini Irak denkleminde zor bir figür haline getiren ve ona siyasi sürecin kaderini büyük oranda kontrol etme gücü veren parlaklığını ve ışıltısını mı kaybetti?

Bu ve başka soru işaretleri, Irak devletinin genel üçlü bütçesini tartışma ve onaylama oturumlarına (2023-2025) eşlik eden olayların tanık olduğu siyasi tartışmanın ortamında belirdi ve daha önce olmayan yeni bir siyasi gerçekliğin kendini göstermeye başladığını ortaya çıkardı. Bu yeni gerçeklikte Bağdat ve kararı elinde tutan güçler, Kürt iradesine ve özellikle de Mesud Barzani’nin iradesine mahkûm pek çok tutumun yükünü azaltabilir. Mesud Barzani, son yirmi yılda kendisini Irak denkleminin zorlu bir figürü haline getirmeyi başarabilmiş ve siyasi süreçteki ortaklarını hacimleri ve hedefleriyle aşan bölgesel ve uluslararası ilişkiler ve ittifaklar örerek nüfuzunu yaymaya çalışmış bir liderdir. Çabası, bölgesel denklemler haritasında kendine bir yer açma veya bölgesel güçler ile uluslararası toplum arasında ve özellikle bir yanda İran’daki İslamcı rejim ile ABD yönetimi ve diğer yanda Tahran ile Tel Aviv arasındaki krizlerde rol kapma hedefine dönüktü. Bunun için Irak sahnesindeki konumunu ve rolünü seferber etti.

Bu hedefler, Irak’ın sahne olduğu tecrübeler, krizler ve karışıklıklar neticesinde Irak denklemine yerleşmiş gerçeklere dayanıyordu. Ancak 2017’den ve özellikle de Barzani’nin tutunduğu ve sonuçlarına dair tüm dahili, bölgesel ve uluslararası tavsiyeleri duymazdan gelerek gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumuna tepki olarak, federal hükümetin Kerkük şehri üzerine verdiği hâkimiyet mücadelesinden sonra bu hedeflerde geri adım atılmaya başlandı. Zira dahili ve bölgesel durum Barzani’yi bölünmeye dönük hedefinden vazgeçmeye zorladı. Bağımsız bir Kürt devleti ve Kürt toplumunun bu hedef üzerine düşünme, çalışma ve çabalama hakkına sahip olabileceği hayali, bölgesel güçlerin çıkarlarıyla çatıştı. Bölgesel güçler bunu kendi toprak bütünlükleri için bir tehdit ve etnik ve ulusal bileşenleri arasındaki iç savaşlara açılan bir kapı olarak görüyordu.

Açık çatışma

Bölgedeki denklemlere hükmeden jeopolitik ve jeostratejik gerçekleri kabul etmemek, Barzani’yi ve Irak Kürdistanı’nı komşu İran’la açık bir çatışmaya soktu. İran, bölgeyi ve özellikle İsrail teşkilatlarının Kürt bölgesiyle sınırlarının yakınında sahip olduğu hareket özgürlüğünü kendi ulusal güvenliği ve stratejik çıkarları için tehdit kaynağı olarak görüyordu. 10 Ekim 2021’de yapılan erken meclis seçimleri öncesinde ve sonrasında sahne daha da karmaşık bir hal aldı. Barzani, Şii bileşen adına Sadr Hareketi Lideri Mukteda es-Sadr ve Sünni bileşen adına Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ile üçlü bir ittifak kurma konusunda ısrarcı oldu. Tahran’a göre tehlike ve tehdit edici olmak bakımından bu ittifakın, Barzani’nin daha önce girdiği maceralardan aşağı kalır yanı yoktu. Zira bu ittifak, kendisiyle müttefik ya da dost tüm güçleri siyasi sürecin dışında tutmayı ve böylece onu oradan çıkarmanın yolunu hazırlayarak Irak sahasındaki rolünü kısıtlamayı hedefliyor. Bununla birlikte İran baskısının etkisi ve merkezleri hedef alan füzeler ve insansız hava araçlarının sesi altında Tahran, İsrailli Mossad’ın Irak’ı İran’ın derinliklerine yönelik operasyonlarının merkezi olarak kullandığını söyledi. Ayrıca İranlı Kürt muhalefet partilerinin genel merkezi de es-Sadr ile ittifakını dağıtma ve devleti ana rakibi Şii “Koordinasyon Çerçevesi” ile idare etmek için bir koalisyon kurmak üzere siyasi ve kota temelli bir anlaşma çerçevesinde hareket etme yoluna girdi.

Bugünlerde Irak parlamentosunun salonlarındaki bütçe tartışmalarında tanık olunanlar şaşırtıcı olmayabilir. Asıl şaşırtıcı olan, Barzani’nin Bağdat’a uğrunda çabaladığı hedeflere ulaştırmayan eski araçlar ve tasavvurlarla gidip, Bağdat’ta belirmeye ve şekillenmeye başlayan yeni bir ruhu görmemesi ve bu gelişmeyi dikkate almayan eski dil ve yöntemlerin artık fayda sağlamadığını, dolayısıyla aynı eski mekanizmalar tekrarlanırsa farklı sonuçlar elde edilemeyeceğini anlamamış olmasıdır.

Başkan Barzani’nin, işlerin geldiği noktadan ve parlamentoda olup bitenlerden duyduğu üzüntüyü dile getirmesi ve Bölge Hükümeti Başkanı olan oğlu Mesrur Barzani’nin diğer Kürt ortağını, yani Pavel Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni ihanetle suçlama yoluna gitmesi, aslında Erbil liderliği ile Kürdistan Demokratik Partisi’nin bölgenin federal hükümetle ilişkisine ilişkin bütçe maddelerinin sonuçlarıyla uğradığı şokun bir ifadesidir. Özellikle de bölge petrolünün mali getirileri ile kara ve hava sınır geçitlerinin gelirlerine ilişkin sonuçlar, bölgenin bu gelirlerin tasarrufunda bağımsızlığını gerçekleştirmek için girdiği uzun bir girişim sürecine ağır bir darbe vurdu.

Derin devletin eklemlerine sıkı sıkıya tutunduğunu ispat eden Bağdat’taki siyasi güçler, Barzani ile bölge hükümetini tamamen yenilgiye uğratmayı amaçlamayarak, tabiri caizse “yarı zaferi” yeterli gördü. Nitekim onaylandığı takdirde bölge hükümetini bölge halkıyla ciddi bir meşruiyet krizine sokması beklenen bütçe maddeleri değişikliğini onaylamadan yolu kasıtlı olarak yarıda kestiler. Değişiklik onaylanmış olsaydı Erbil’in bölge memurlarının maaşlarından keserek hazinesinde biriktirmiş olduğu paraları bırakması gerekir. Bu da bölgeyi açık bir çatışma haline sokabilecek ve başa çıkması zor talep hareketleri için bir sahneye dönüştürebilecek öldürücü bir darbe mesabesinde olacaktır. Hele de bölge içindeki vaziyet, büyük oranda küllerin altındaki kora benzerken…

Derin devlet

Öte yandan Bağdat ve onun derin devleti, Kürt bölgesinin iç işlerine ve Kürdistan Demokratik Partisi (Barzani) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (Talabani) başta gelmek üzere kutupları arasındaki çatışmaya karışan etkili bir oyuncu haline geldi. Devlet, bölgeyle ilişkileri düzenleyen maddeleri Pavel Talabani ile kurduğu ittifak olmadan geçiremezdi. Talabani, Şii “Koordinasyon Çerçevesi” ile kurulan ittifak sayesinde iki Barzani’nin liderliğindeki Erbil’in dayattığı siyasi kuşatmayı kırabildi ve böylece Kürt bölgesinin iç denkleminde yeniden zorlu ve temel bir figür oldu. Bu onun, uzun bir süre kenarda oturduktan, pek çok uzaklaştırma ve kuşatma girişimine maruz kaldıktan ve Kürt denkleminden tamamen çıkarılmanın eşiğine geldikten sonra bölge idaresine katılım tabanını genişletmesine ve hükümetinin kararlarının merkezine girmesine imkân tanıyor.

İster Bağdat ile ilişkide ister Erbil-Barzani ve Süleymaniye-Talabani arasındaki rekabette olsun, güç dengelerinde ve denklemlerde meydana gelen bu gelişme ve değişimler hiç şüphesiz Kürt Lider Mesud Barzani’yi, bu değişimin yansımalarını kavramak için hesaplarını gözden geçirmeye mecbur edebilir. Nihayetinde kartların yeniden karılması, Barzani ile Kürt güçlerin, hazırlanmasında ve Irak’a referandum için bir giriş noktası olarak bu anayasada yapılacak herhangi bir değişiklik için Kürtlerin onayının dayatılmasında başrolü oynadığı Irak anayasasının desteklediği federalizm yerine konfederalizmin gelişmiş bir türüne ulaşma yolunda harcanan tüm çabaları boşa çıkarabilir. Hele de şimdi bölge, Kürt sahnesinin şekillenmesine ve buradaki siyasi ve partici güçlerin ağırlıklarının belirlenmesine katkı sağlayabilecek kritik bir aşamayla karşı karşıya iken. Bu aşamada bölgenin parlamento seçimleri ile beraber belediye seçimleri yapılacak. Talabani ve Yurtseverler Birliği Partisi’nin bu defa Erbil’in en büyük temsil payını almasını ve hükümet ile kurumlarını tek başına idare etmesini kabul etmeyeceği düşünülüyor. Barzani, bir emrivaki olarak bağlı kaldığı eski politikalarında ısrar ederse Talabani’yi Bağdat’taki müttefikleri ve Koordinasyon Çerçevesi ile önermeye başladığı şu seçeneğe itebilir: bölgeden ayrılıp federal hükümete dönme ya da Yurtseverler Birliği liderliğinde Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ve yeni Halepçe vilayetini içine alan yeni bir bölge oluşturma. Ancak bu arzu, Bağdat ve yeni bir Kürt bölgesinin sebep olduğu bir krizle karşı karşıya kalmak istemeyen derin devletin endişeleriyle çatışır. Üstelik bu mesele, diğer bileşenlerin de kendileri için bir bölge oluşturma taleplerine giden yolu açar. Bu arzu, liderleri bu konuyu dillendirmekten çekinmeyen Sünni bileşenin batı illerinde kendini göstermeye başladı bile.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabai'dan çevrilmiştir.



Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.


Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.