Sisi, döviz kurunu serbest bırakmaya karşı

Sisi, döviz kurunu serbest bırakmaya karşı
TT

Sisi, döviz kurunu serbest bırakmaya karşı

Sisi, döviz kurunu serbest bırakmaya karşı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi dün, ülkenin ulusal güvenliğiyle çeliştiği taktirde Mısır lirası kurunu diğer para birimlerine, bilhassa dolara karşı serbest bırakmaya karşı olduğunu bildirdi. 

Bankalarda resmi piyasada dolar kurunun yaklaşık 30,9 lira olduğu tahmin ediliyor. Ancak piyasa katılımcıları ve uluslararası finans kuruluşları, paralel döviz piyasasının aktif olduğunu, resmi kurun üzerinde dolar sattığını belirtiyor.

Enflasyon zirveye yaklaşırken bu durum pazarlarda kendini fazlasıyla hissettiriyor. (EPA)
Enflasyon zirveye yaklaşırken bu durum pazarlarda kendini fazlasıyla hissettiriyor. (EPA)

Bir dizi projenin açılışında katılımcılara seslenen Sisi, “Birçok Mısırlı dolar kurundan bahsediyor. Her şey netleşene kadar bu konuda esnek davranıyoruz. Ancak Mısır'ın ulusal güvenliği söz konusu olduğunda, Mısır halkının neticede kaybedecekse buna hayır” dedi.

Ocak ayında Mısır ve Uluslararası Para Fonu (IMF), sözleşmeye uygunluk oranında kredi ödemelerinin hangi kapsamda yapılacağı revizyonlarını içeren program dahilinde Mısır hükümetinin 46 ay vadeli üç milyar dolar değerinde kredi alması için yeni bir anlaşma yapıldığını duyurmuştu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre maddeler arasında döviz kurunun serbestleştirilmesi, devletin piyasalardan çıkışı ve hisselerinin bir kısmının özel sektöre satışı yer alıyordu.

Mısır hükümeti, indirimli fiyatlarla gıda satış noktalarını artırdı. (Mısır Kabinesi)
Mısır hükümeti, indirimli fiyatlarla gıda satış noktalarını artırdı. (Mısır Kabinesi)

Mısır piyasası çoğu emtia fiyatında rekor artışlara tanıklık etti. Bazı ithal emtialar piyasadan çekilirken enflasyon rakamları ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Mısır Merkez Bankası'nın son verileri, Mısır'da yıllık çekirdek enflasyon oranının nisan ayında yüzde 38,6 iken mayıs ayında yüzde 40,3'e yükseldiğini gösterdi.

Döviz talebinin karşılanması gerektiğinden uzunca bahseden Mısır Cumhurbaşkanı, et ve kümes hayvanları da dahil olmak üzere temel emtia fiyatlarındaki artışı, yerel üreticilerin paralel piyasada dolar cinsinden değer biçmesine ve bunun üzerine fiyatlarının artmasına bağladı.

“Mısır'ın ithalat işlemlerini yürütmek için döviz talebi hacmini karşılamak amacıyla 80 ila 90 milyar dolara ihtiyacı var” diyen Sisi, hükümetin dolar satın almak için paralel piyasaya başvurduğunu kabul etti.

Kahire'deki döviz büroları alınan kararları yakından takip ediyor. (EPA)
Kahire'deki döviz büroları alınan kararları yakından takip ediyor. (EPA)

Sizi açıklamasını şöyle sürdürdü:

Çözüm için uğraştık (paralel piyasadan dolar alarak). Artık çözemeyeceğimiz noktaya gelene kadar uğraştık. 3-4 milyar doları almak için piyasaya gider, 34 milyar doları tutabilmek için Merkez Bankası'na verirdik. 3 ila 4 ay ve daha fazla mal alım taleplerini sağlamak için Merkez Bankası'nda sabitlerdik. Eskiden piyasadan alır, borcumuzu artırırdık ama artık bunu yapamıyoruz. İthalat faturasını dolar cinsinden düşürerek şuan içinde bulunduğumuz durumla hep birlikte yüzleşmeliyiz.

Yapılan açıklamalar Mısır Cumhurbaşkanı’nın, İskenderiye ve Buhayre illerinde konut, hizmet ve sağlık projelerinin açılışına da katıldığı yönünde.



Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)

İbrahim Hamidi

ABD ve Fransa'nın sponsorluğunda İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının metnine göre Lübnan bir dönüm noktasının eşiğinde. Bu doğum sancıları cumhuriyetin kanının tazelenmesine mi, yoksa yeni üçüncü ya da dördüncü bir cumhuriyetin doğuşuna mı yol açacak?

Bu, el-Mecelle'nin Aralık ayı sayısının kapak haberi ve ateşkesten senaryolar, ordunun rolü, Hizbullah yenilgisinden sonra Şiilerin geleceği, mültecilerin geri dönüşü ve toplum mühendisliğine kadar konuyu her yönüyle ele alıyoruz.

Lübnan, 60 günlük ateşkes, Hizbullah ile İsrail'in güneyden çekilmesi, boşluğu Lübnan ordusu ile BM’ye bağlı UNIFIL güçlerinin doldurması, her iki taraftan da yerinden edilenlerin geri dönmesi, Meclis'in cumhurbaşkanını seçmek için toplanması, başbakanın atanması, hükümetin kurulması ve yeniden imar ile karşı karşıya bulunuyor.

Aylarca süren müzakereler ve bir yılı aşkın süredir Gazze için sürdürülen “destek savaşı”nın ardından gelen anlaşma uygulanırsa, ülke, cumhuriyetin temellerine dönüşe ya da yeni bir doğuşa tanık olacak. Lübnan Cumhuriyeti, şu anda bildiğimiz mezhepçi kotaların öncesinde, Fransız Mandası döneminde doğmuştu. İlk anayasa hazırlanıp 1926 yılında Katolik hukukçu Şarl Debbas cumhurbaşkanı seçildiğinde doğdu. O dönemde başbakanlık da Maruni Hıristiyanların elindeydi.

Bazıları, Birinci Cumhuriyet'in 1926'da doğduğuna ve 1943'te cumhurbaşkanı seçilen Şeyh Bişara el-Huri’ye kadar bir dizi Hıristiyan cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine inanıyor. Huri Sünni olan başbakanı Riyad el-Sulh ile ittifak kurdu ve ikisi birlikte, cumhurbaşkanlığını Marunilere, başbakanlığı Sünnilere ve meclis başkanlığını Şiilere tahsis eden sözlü bir ulusal uzlaşının temelini attılar. Saib Selam'ın anılarında, 1943'te Sabri Hamada’nın Şii olduğu için değil, en yaşlı milletvekili olduğu için yasama organının başına getirildiğini söylediğine de dikkat çekelim.

Bu nedenle pek çok kişi Birinci Cumhuriyet'in ulusal sözleşme ile doğduğuna inanıyor ve kendisi 21 Kasım 1943'teki bağımsızlık ilanına da tanıklık etti. Birinci Cumhuriyetin 1926 Anayasası ile değil de 1943 yılında doğduğunu düşünürsek, bu cumhuriyet 1975 yılında iç savaşın başlamasıyla mı yıkıldı yoksa savaşın sonuna ve 1989'daki İkinci Cumhuriyet'in başlangıcı olan Taif Konferansı’na kadar mı devam etti?

Birinci cumhuriyet 1943'ten 1975'e, ikincisi 1975'ten 1989'a ve üçüncüsü o zamandan bu yana mı?

Adı ne olursa olsun, mevcut cumhuriyetin belki de en belirgin özelliği, Taif Anlaşması’nın Hıristiyan cumhurbaşkanı pahasına Sünni başbakanı güçlendirmesiydi. Başbakan Refik Hariri'nin 2005'te suikasta kurban gitmesiyle sona eren Suriye varlığını kabul etmesiydi. Temmuz 2006 savaşı ve Hizbullah’ın İran'ın nüfuzunu genişletmek için ülke içinde ve bölgesel olarak artan rolü ile sonuçlanmasıydı.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya?

Zafer sloganları bir yana, Hizbullah'ın büyük bir yenilgiye uğradığı tartışılamaz. Zira Lübnan süreci Gazze sürecinden ayrıldı. İsrail, aralarında Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu askeri ve sembolik liderlerini öldürdü, iletişim ve liderlik yapısını dağıttı. 1701 sayılı kararın uygulanmasını, Litani Nehri'nin arkasına çekilmeyi, dahası belki de bir İsrail tampon bölgesinin oluşturulmasını, silah tedarikinin kesilmesini ve füze üretiminin engellenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bunlara bir de Hizbullah’ın kuluçka ortamının ödediği muazzam insani ve ekonomik bedel ekleniyor.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya? Netanyahu, (bu sayımızda ona da özel bir dosya ayırdığımız) ABD başkanı seçilen Trump ile olan ilişkisinden ve Beyaz Saray'ın başına geçmeden önce “savaşları bitirmesi” için ona verdiği “armağan”dan destek alarak şunlarda ısrar ediyor; Hizbullah'ın kendisini yeniden silahlandırmamasını veya askeri yapısını yeniden inşa etmemesini garanti altına almak için Lübnan'da bir gözetim mekanizması kurulması, en büyük düşman olan İran'ın denetim ve “maksimum baskı” altında tutulması. Odağını özellikle Gazze Şeridi'ne kaydıran İsrail, Lübnan’da herhangi bir ihlal ile başa çıkılmaması durumunda Lübnan'a müdahale etme olanağına sahip olmak istiyor. Tel Aviv bu “haktan” vazgeçmezken, Hizbullah ve Lübnan da bunu kabul edemez.

Milisler ve rejimler bir noktada buluşmaktadır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır

Burada şu sorular ortaya çıkıyor; bu durum Lübnan'da siyasi olarak nasıl ifade bulacak? Eski siyasi sözleşmenin yeniden canlandırılmasında veya yenisinin formüle edilmesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü nedir? Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın Haziran 1967 savaşından sonra çıkıp “yenilgiyi” kabul etmesi gibi, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Naim Kasım da neden çıkıp yenilgiyi kabul etmekte gecikti? Neden Hizbullah ve İran'a sadık olanlar yaşananları bir “zafer” veya “direniş” olarak değerlendirmekte ısrar ediyor?

Herhangi bir savaşın insani ve ekonomik maliyeti konusunda devlet ile milislerin farklı davrandıkları doğru, ancak devletler ile örgütlerin zaman ve tarihle ilişkilerinde farklı oldukları da doğrudur. En tehlikelisi ise milislerin ve rejimlerin bir noktada buluşmasıdır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır.

Kapak konusu olan Lübnan dosyası ve Başkan Donald Trump'ın seçilmesi ve bunun Ortadoğu ve dünyadaki yansımalarına ilişkin özel dosyaya ek olarak, Aralık sayısında siyaset, ekonomi, bilim ve kültür üzerine yazılar, analizler ve röportajlar da yer alıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.