Mısır Meclisi Nasır Akademisi’nin adının değiştirilmesini onayladıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4394271-m%C4%B1s%C4%B1r-meclisi-nas%C4%B1r-akademisi%E2%80%99nin-ad%C4%B1n%C4%B1n-de%C4%9Fi%C5%9Ftirilmesini-onaylad%C4%B1
Mısır Meclisi Nasır Akademisi’nin adının değiştirilmesini onayladı
Mısır Temsilciler Meclisi, gelen itirazlara rağmen Nasır Akademisi’nin adının değiştirilmesini onayladı
Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi Rektörü ve Hilvan Üniversitesi Rektörü geçtiğimiz ocak ayında bir iş birliği protokolü imzaladı (Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi)
Mısır Meclisi Nasır Akademisi’nin adının değiştirilmesini onayladı
Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi Rektörü ve Hilvan Üniversitesi Rektörü geçtiğimiz ocak ayında bir iş birliği protokolü imzaladı (Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi)
Mısır Temsilciler Meclisi, siyasi çevrelerin muhalefetine rağmen Nasır Askeri Yükseköğrenim Akademisi’nin adının Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi olarak değiştirilmesini onayladı. Bu, merhum Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın adının silinmesi nedeniyle büyük çaplı tartışmalara yol açtı.
Temsilciler Meclisi “1981 tarihli 128 sayılı Kanunla çıkarılan Nasır Askeri Yükseköğrenim Akademisi Yasası’nın bazı hükümlerini değiştirmek” için hükümet tarafından sunulan bir yasa tasarısını nihai olarak genel oturumunda onayladı. Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Ahmed el-Avadi’ye göre “kanun tasarısı, ilk maddenin değiştirilmesini ve Nasır Askeri Yükseköğrenim Akademisi adının Askeri Yükseköğrenim ve Stratejik Araştırmalar Akademisi şeklinde yeni bir adla değiştirilmesini içeriyor”.
Yerel basına göre Avadi genel oturumda “amacın sadece isim değiştirmek olmadığını, aynı zamanda hedefleri de değiştirmek olup akademinin yükseköğrenim çalışmalarının yanı sıra stratejik araştırmaları da kapsamasının” hedeflendiğini vurguladı.
Nasır Askeri Akademisi’nin kuruluşu merhum Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır dönemine uzanıyor. Cumhurbaşkanlığı kararı 18 Ocak 1965’te çıkarılmış ve aynı yılın mart ayında açılış yapılmıştı.
Temsilciler Meclisi’nin genel oturumu çok sayıda milletvekilinin isim değişikliğine yönelik itirazına ve tartışmasına sahne oldu. Milletvekili Mustafa Bekri oturumda “Merhum lider Cemal Abdunnasır’ın adını Nasır Askeri Akademisi’nden çıkarmak benim için zor” dedi ve “bu değişikliğin onaylanmasının olumsuz bir etkisi olacağını” vurguladı. Bekri Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’ye “yasayı imzalamaması” çağrısında bulundu.
Öte yandan askeri uzman Tümgeneral Hüsam Suveylem, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Yeni isim daha kalıcı, kapsamlı ve derin. Dünyadaki trende uygun. Zira dünyada hiçbir ülke tesislerine başkanlarının adını koymuyor” dedi.
Vefd Partisi’nin parlamento heyetinin başkanı Milletvekili Abdulalim Davud değişikliğe karşı olduğunu ifade ederek oturumda “Ben Nasırcı değilim ama Cemal Abdunnasır’ın adının akademiden çıkarılmasına karşıyım” dedi.
Tecemmu Partisi’nin parlamento heyetinin başkanı milletvekili Atıf el-Megaveri, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Kanun tasarısında yer alan değişiklik sadece iki madde içeriyor. Birincisi isim değişikliği, ikincisi ise Resmi Gazete’de yayınlanmasına ilişkin kanuni madde” dedi. Megaveri “Değişikliğin amacı sadece isim değişikliği gibi görünüyor. sim değiştirmekle gelişim arasında herhangi bir ilişki görmüyorum. Akademinin geliştirilmesinden ve silahlı kuvvetlerin etkinliğinin artırılmasından yanayız ve isim, gelişime zıtlık oluşturmuyor” ifadelerini kullandı.
Megaveri “Cemal Abdunnasır’ın isminin kaldırılması, olumsuz bir mesaj taşıyor. Hele de, Mısır halkının 1967 yenilgisinden sonra cumhurbaşkanının arkasında toplandığı ve ardından gelen yıpratma savaşına tanık olduğu haziran ayındayken” dedi. Megaveri diğer milletvekillerine katılarak “Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’yi yasayı onaylamamaya” çağırdı.
Öte yandan bazı milletvekilleri, akademinin adının değiştirilmesinin “yeni hedefleri ile uyumlu olduğunu” söylediler. Milletvekili Muhammed Ebu Hemile oturumda, “Nasır Akademisi’nin adının değiştirilmesi, silahlı kuvvetlerin çalışmalarını geliştirme ve verimliliğini artırmada oynadığı hedef ve rolle uyumlu” yorumunda bulundu.
Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5219959-g%C3%BCney-l%C3%BCbnanda-b%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7ilere-y%C3%B6nelik-tur-ve-silahlar%C4%B1n-devletin-elinde
Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.
Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.
Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.
Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.
Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.
بحضور قائد الجيش العماد رودولف هيكل، نظمت قيادة الجيش جولة ميدانية لعدد من السفراء والقائمين بأعمال السفارات والملحقين العسكريين للاطّلاع على تطبيق المرحلة الأولى من خطة الجيش في قطاع جنوب الليطاني وفق قرار السلطة السياسية، ومهماته على كامل الأراضي اللبنانية.
في قيادة قطاع جنوب… pic.twitter.com/g5mNEjHemK
Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.
Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.
Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5219958-libya-%E2%80%98yap%C4%B1land%C4%B1r%C4%B1lm%C4%B1%C5%9F-diyalog-toplant%C4%B1s%C4%B1%E2%80%99-g%C3%BCvenlik-dosyas%C4%B1n%C4%B1-a%C3%A7%C4%B1yor
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
Libya’nın başkenti Trablus’ta, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) himayesinde yürütülen ‘yapılandırılmış diyalog’ sürecinin ikinci gün çalışmaları dün başladı. Oturumların bir bölümü güvenlik ve yönetim dosyalarına ayrıldı. Görüşmeler, 2011’den bu yana ülkede süren güvenlik kaosu ve siyasi bölünmüşlük ortamında yapılırken, Tobruk kentinde bir sufi zaviyesine yönelik saldırı ve türbede defnedilmiş bir şeyhin naaşının çalınmasının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti.
UNSMIL, Trablus’taki yapılandırılmış diyalogun üst üste ikinci gününde, yönetişim ve güvenlik başlıklarından sorumlu ekipler için eş zamanlı iki sabah oturumu düzenlendiğini açıkladı. Ekonomi, ulusal uzlaşı ve insan hakları ekiplerinin ise iki ayrı oturum daha yapması öngörülüyor.
Bu başlıklara ilişkin tartışmaların gündemi, özellikle de güvenlik dosyası, henüz netlik kazanmadı. Pazar günü başlayan yapılandırılmış diyalog, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh’in dört ay önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu siyasi çözüm yol haritasındaki ana süreçlerden biri olarak değerlendiriliyor.
Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısından (UNSMIL)
BM himayesinde düzenlenen diyalog, Libyalı siyasetçiler arasında faydasına ilişkin süregelen tartışmaların gölgesinde yapılıyor. Daha önce Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Fadıl el-Emini, sürecin ülkenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu belirterek, tüm Libyalı kurum ve liderlerin tereddüt etmeden sorumluluk üstlenmesi ve bu dönüm noktasının başarıya ulaşmasına samimiyetle katkı sunması gerektiğini ifade etti.
Buna karşılık Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tikbali ise ‘muhalif seslerin dışlanmasının’ diyaloğu içeriğinden arındırdığını ve süreci Libya’daki siyasi gerçekliği yansıtmayan biçimsel bir girişime dönüştürdüğünü savundu.
Bu gelişmeler, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Zaviye el-Arusiye’ye yönelik bir saldırının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla eş zamanlı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler, zaviyeye bağlı mescidi ateşe verdi, Şeyh Muhammed el-Kindi’nin türbesini açarak naaşını çaldı.
Söz konusu olay, Şubat 2011’de başlayan devrimden bu yana tekrarlanan türbe ve mezarlara yönelik saldırılar dosyasını yeniden gündeme taşıdı.
Sosyal medyada yayımlanan bir videoda, Zaviye el-Arusiye mensupları, saldırıdan ismini vermedikleri ve DEAŞ’a yakın aşırı bir ideolojiyi benimseyen bir grubu sorumlu tuttuklarını açıkladı. Açıklamada, Tobruk’taki güvenlik birimleri ile Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıldı.
Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi ise olayı, 14 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirttiği ve Ehl-i Beyt, sahabe ve evliyaya ait kabirlerin açılmasını, cami ve zaviyelerin yakılıp yıkılmasını, ölülerin kemiklerine yönelik saldırıları ve bunların bilinmeyen yerlere gömülmesini kapsayan ‘uğursuz bir kampanyanın’ parçası olarak niteledi.
Öte yandan geçtiğimiz ağustos ayında Zliten kentinde, Kur’an-ı Kerim ezberi yapılan bir zaviyeyi de barındıran önemli dini yapılardan biri olan Miftah es-Sıfrani türbesi bombalanmış, saldırı sonucunda türbe tamamen yıkılmış, ancak can kaybı yaşanmamıştı.
Tobruk'ta bir Sufi şeyhinin medfun olduğu zaviyenin mescidinde vandalizm izleri (Facebook)
Doğu Libya’daki yetkililerin sessizliği sürerken, Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi, yaşananların sorumluluğunun yetkililere ait olduğunu belirterek, farklı kentlerdeki zaviye ve türbelerin sorumlularını ‘acil önlemler almaya’ çağırdı. Konsey, olayı mezar soygunculuğu olgusunun geri dönüşüne işaret eden bir ‘alarm zili’ olarak nitelendirdi.
Şeyh Ahmed Muhammed İmran el-Kindi, 1917 yılında Zliten kentinde doğdu. Tobruk’ta yaşamış önde gelen mutasavvıflardan biri olan el-Kindi, buradaki Zaviye el-Arusiye’nin yenilenmesine katkı sundu ve 2007 yılında hayatını kaybetti.
Siyasi aktivist Usame eş-Şuhumi ise saldırının zamanlamasına dikkat çekerek, olayın kentin belediye seçimleriyle meşgul olduğu bir dönemde, sabah namazı öncesinde gerçekleştirilmesi ve mezarın açılmasının ardından dini miras eserleri barındıran bir kütüphanenin yakılmasının, bunun rastlantısal değil organize bir eylem olduğuna işaret ettiğini söyledi. Şuhumi, yaşananların ‘dini sembolizme olduğu kadar ilme ve bilgiye yönelik çifte bir düşmanlığı yansıttığını’ ifade etti.
Şuhumi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hedef alınan zaviyenin herhangi bir kışkırtıcı ya da siyasi faaliyette bulunmadığını, nefret ya da tekfir söylemi benimsemediğini, aksine zikir ve Kur’an eğitimi verilen bir mekân olduğunu ve ziyaretçilerinin barışçıl, sade vatandaşlar olduğunu dile getirdi.
Öte yandan güvenlik alanında da gelişmeler yaşandı. Cenzur’da Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun binasına RPG’lerle düzenlenen saldırı maddi hasara yol açtı ancak can kaybı yaşanmadı. Kurum, olayı ‘kendilerini sindirmeye ve reform sürecini baltalamaya yönelik bir girişim’ olarak niteleyerek acil soruşturma ve binalarının korunmasını talep etti. Saldırı, resmi makamlar ve insan hakları çevreleri tarafından kınanırken, faillerin takibine yönelik taahhütler de yinelendi.
Bu çerçevede, merkezi Bingazi’de bulunan Usame Hammad başkanlığındaki Libya İstikrar Hükümeti (LİH), 2013 yılında verilen uluslararası tahkim kararıyla bağlantılı Kuveytli el-Harafi şirketi dosyasıyla ilgili olarak acil bir dizi hukuki ve yargısal işlem başlattığını duyurdu.
Hükümetten yapılan açıklamada, 2006 yılında imzalanan yatırım sözleşmesinin feshi için dava açılmasının yanı sıra, tahkim sürecinde devlet güvenliğini ve kamu maliyesini ilgilendiren, dolandırıcılık ve danışıklılık boyutuna varan ağır ihlaller ile usul hatalarını ortaya koyan yeni belgelere dayanarak tahkim kararına itiraz edilmesinin de bu kapsamda yer aldığı belirtildi.
Açıklamada, ulusal egemenliğin ve kamu malının korunması konusundaki kararlılık vurgulanırken, dün Bingazi Kuzey Mahkemesi’nin ihtiyati ve acele işler dairesi tarafından verilen ve ulusal yargı nezdindeki dava sonuçlanana kadar tahkim kararına ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını öngören kararın ardından, iç ve dış bağlantılı tüm sorumluların takibinin sürdürüleceği ifade edildi.
Söz konusu dava, 2006 yılında Libya Turizm Kurumu ile el-Harafi şirketi arasında, Tacura’da bir turizm projesinin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan yatırım sözleşmesine dayanıyor. Libya makamlarının 2010 yılında sözleşmeyi iptal etmesi üzerine şirket uluslararası tahkime başvurmuş, 2013 yılında Kahire’de verilen tahkim kararıyla Libya’nın yaklaşık 937 milyon dolar tutarında, doğrudan zararlar, yoksun kalınan kârlar ve faizleri kapsayan bir tazminat ödemesine hükmedilmişti.
Bunun ardından, kararın uygulanması ve geçersizliği konusunda Mısır ve Avrupa’daki mahkemeler nezdinde uzun süren hukuki mücadeleler yaşanmış, taraflar karşılıklı olarak hukuki ihlallerin bulunduğu yönünde suçlamalarda bulunmuştu.
Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5219919-irak%E2%80%99ta-koordinasyon-%C3%A7er%C3%A7evesi-eski-bir-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-h%C3%BCk%C3%BCmete-liderlik-etmesi
Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.
Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة