Suriye muhalefeti ile SDG arasında mutabakat zaptı

Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi ve Suriye Demokratik Konseyi öncülüğünde ortak bir cephe kuruldu

Suriye muhalefeti ile SDG arasında mutabakat zaptı
TT

Suriye muhalefeti ile SDG arasında mutabakat zaptı

Suriye muhalefeti ile SDG arasında mutabakat zaptı

Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi ve Suriye Demokratik Konseyi (SDK) arasında cumartesi günü Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kamışlı şehrinde bir mutabakat zaptı imzalandı. Her iki taraf da “Suriye devrimi ve muhalefet güçlerini kapsayan geniş bir Ulusal Demokratik Cephe kurulduğunu” duyurdu. Mutabakat zaptı, cephenin çalışması için nihai ve uzlaşıya dayalı bir formüle ulaşmak amacıyla taraflar arasında uzlaşılan beş ana ilkeyi içeriyor.

Ulusal Koordinasyon Komitesi, Zoom üzerinden toplantıya katıldı
Ulusal Koordinasyon Komitesi, Zoom üzerinden toplantıya katıldı

Basın toplantısına Kamışlı şehrinden SDK Eş Başkanı Emine Ömer, ikinci Eş Başkanı Riyad Darar ve Canda Muhammed katıldı. Ayrıca Suriyeli muhalif isimlerin Zoom üzerinden katılım sağlamasının yanı sıra Suriye’nin başkenti Şam’dan Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi Genel Koordinatörü Suriyeli muhalif Hasan Abdulazim ve yürütme kurulu üyeleri Abdulkahhar Suud Ebu Murhef, İzzet Muhaysin ve Nur el-Vaki bulundu.

Anlaşma belgesinin açıklamasında, devrim ve muhalefet güçlerinden oluşan bir ‘Ulusal Demokratik Cephe’ kurulmasının Suriye’yi içinde bulunduğu felaketten kurtarmak için acil bir gereklilik haline geldiği belirtildi. Cephe, demokratik değişim ve otoriter rejimden çoğulcu demokratik sisteme geçiş projesini ve Suriye coğrafyasının tümünde olmak üzere Suriyelilerin gelecek anayasada üzerinde uzlaşacakları ‘merkezi olmayan bir sisteme’ dayalı bir devlet kurulmasını desteklediğini duyurdu.

SDK Eş Başkanı Emine Ömer
SDK Eş Başkanı Emine Ömer

Kürt liderlerden SDK Eş Başkanı Emine Ömer, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi ile iki yıl önce yapılan tartışmaları tamamlayıcı nitelikteki beş öncelikli ilke üzerinde anlaşmaya vardıklarını söyledi. Ömer “İki taraf, bu savaştan kurtulmanın, ülkeyi karşı karşıya olduğu tehlikelerden kurtarmanın ve halkımızın beklentilerini karşılamanın tek yolunun siyasi çözüm olduğu ve bunun Suriye’nin birliğini ve egemenliğini korumak için güvenli bir yol olduğunu vurguladı” açıklamasında bulundu.

Mutabakat zaptı, iç savaşı durdurmaya ve Suriye toprakları içindeki her türlü askeri ve muharebe operasyonlarına son vermeye odaklanıyor. Ömer,“En başta da rejimin Suriye halkına karşı yürüttüğü askeri saldırıları durdurmanın yanı sıra, Suriye’de bulunan Suriyeli olmayan tüm silahlı grupları, milisleri ve yabancı güçleri ülkeden çıkarmaya çalışmak geliyor” dedi.

Suriye Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim
Suriye Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim

Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi, bir kısmı Arap milliyetçisi, bir kısmı sosyalist ve bir kısmı bağımsız olan muhalefet partilerinin yer aldığı siyasi bir ittifak. 2011 yılının ortalarında kurulan komitede, en büyüğü Abdulazim’in başkanlığını üstlendiği Arap Sosyalist Birliği Partisi olan beş partiden oluşan Ulusal Demokratik Birlik öne çıkıyor. Suriye Müzakere Komisyonu’nda beş temsilcisi ve Anayasa Komitesi üyeleri olan Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi, şimdiye kadar krizin sona erdirilmesiyle alakalı uluslararası toplantıların çoğuna katıldı. Komite, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’ndan (SMDK) sonra gelen en büyük 2. muhalefet organı.

SDK ise Türkiye’nin vetosu nedeniyle Suriye kriziyle ilgili uluslararası toplantılara katılamadı.

Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim, Şarku’l Avsat’ın Kürtlerin hakları ve sorunlarının iki taraf arasındaki mutabakatlar çerçevesinde nasıl çözüleceğine ilişkin sorusuna cevap olarak şunları söyledi:

“Yıllar önce Kürt partileri ve şahsiyetlerinin katılımıyla kurulan komitenin kuruluş belgesinde Kürt hakları tanınmıştır. Suriye Kürtlerinin Suriye ulusal dokusunun köklü ve tarihi bir parçası olduğunu ve sorunun çözümünün ülkenin toprak ve halk birliğinin sağlanmasından geçtiğini söylemiştik.”

Abdulazim’e göre Komite ve SDK, “Suriye’nin coğrafi ve siyasi bütünlüğünün korunmasını ve ülkenin birliğini, toprağını ve insanlarını tehdit eden her türlü bölücü ve ayrılıkçı proje ve girişimin reddedilmesini garanti eden demokratik ulusal proje” temelinde bir mutabakat zaptı imzaladı.

Tüm tutukluların serbest bırakılması

Anlaşma belgesinin dördüncü maddesinde, Suriye topraklarındaki cezaevlerinde bulunan tüm düşünce suçlularının ve siyasi aktivistlerin serbest bırakılması, gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde öldürülen veya kaybolan kişilerin akıbetinin belirlenmesi, her türlü demografik değişimin reddedilmesi, Suriye içinde ve dışında yerinden edilmiş tüm kişilerin kendi bölgelerine güvenli ve gönüllü olarak geri dönmesini sağlayacak önlemlerin alınmaya başlanması öngörülüyor.

Emine Ömer ve Canda Muhammed (Şarku’l Avsat)
Emine Ömer ve Canda Muhammed (Şarku’l Avsat)

2015 yılında kurulan SDK, Arap-Kürt Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi şemsiyesi olarak biliniyor ve Başta Demokratik Birlik Partisi olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne katılan siyasi partileri içine alıyor.

SDG’nin askeri güçleri, Fırat’ın batısındaki Menbiç ve nehrin güneyindeki et-Tabka şehirlerinin yanı sıra, çoğu Fırat Nehri’nin doğusunda yer almak üzere yedi şehir ve kasabayı kontrol ediyor. Böylece hükümet güçleri ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e sadık taraflardan sonra toprakları kontrol eden ikinci askeri varlık oluyor.

Suriyeli siyasetçi Hasan Abdulazim “İki yıl önce SDK ile yaptığımız görüşmelerde 11 maddeden oluşan ilkeler üzerinde bir mutabakata varmıştık, ancak bu mutabakat yürürlüğe girmemişti. Bu ilkeleri hayata geçirmek için bir yürütme eki vardı. Buna göre SDG güçlerinin orduya ve oradan güvenlik güçlerine katılmak üzere tek bir askeri blok olarak değil, Suriye ordusuyla profesyonel bir şekilde birleşmesi konusunda anlaşmıştık” dedi. “Ordunun Suriye halkının bileşenlerini yansıtacak şekilde birlik olması gerektiğini” söyleyerek o zamanlar SDG’nin bu teklifi kabul ettiğine dikkat çekti.

Kararlar sahada uygulanmalı

Emine Ömer, Koordinasyon Komitesi ile yeni imzalanan mutabakat zaptı hakkında “Herhangi bir siyasi parti ile herhangi bir uzlaşı veya anlaşmaya vardığımızda, bunu hayata geçirmek ve buna bağlı kalmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bunun için iki tarafın maddeleri sahada uygulaması ve ortak hareketi koordine etmesi gerek” yorumunda bulundu. Ayrıca Suriye’nin geleceğinde Özerk Yönetim’in kaderi, askeri ve güvenlik güçleri ile yönetimin ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki bölgelerde ülkedeki gelirin dağılımı hakkında ortak anlayışlara ulaşmak için Koordinasyon Komitesi liderliğiyle yapılan diyalogların tamamlandığını kaydetti.

Ömer “Bu belgeyi geliştirmek için çalışacağız. Hükümlerini harfiyen uygulamaya kararlıyız. Bundan sonraki aşamada bu cepheyi harekete geçirecek ve belgenin hükümlerini hayata geçirecek yürütme mekanizmalarını oluşturmak üzere ortak komiteler oluşturmak için diğer görüşmeleri tamamlayacağız” dedi.

Kürt lider Emine Ömer, Halk İradesi Partisi ile imzalanan anlaşmaya ilişkin olarak, siyasi partilerle imzalanan anlaşmaların uygulanması konusunda ciddi olduklarını belirterek, “Halk İradesi Partisi ile bir koordinasyon komitemiz var ve anlaşma hala yürürlükte. Diyalog süreci de devam etmekte. Ancak anlaşmanın Suriye düzeyinde sahaya daha iyi yansımasını ummuştuk” ifadelerini kullandı.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”