Wagner, neden hala Afrika ülkeleri için çekici bir seçenek olmaya devam ediyor?

Wagner isyanının Afrika’daki yansımalarına ilişkin endişe duyuluyor

Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
TT

Wagner, neden hala Afrika ülkeleri için çekici bir seçenek olmaya devam ediyor?

Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)
Wagner Grubu Başkanı Yevgeniy Prigojin (AP)

Wagner ile iş tutan Afrika ülkeleri, paramiliter grubun Rusya’daki isyanının kıtadaki yansımalarının erken olmasa da topraklarına ulaşacağının farkında. Ancak öyle görünüyor ki Rus hükümeti, Moskova’da ‘işlerin her zamanki gibi ilerleyeceğinden’ emin. Bu çerçevede güvenlik ve siyasi huzursuzluktan mustarip ülkelerde Wagner’in devam eden çalışmaları için ‘çekici faktörler’ oluşturan 5 neden bulunuyor. Şarku’l Avsat’a konuşan gözlemcilere göre bunlar arasında Batı alternatifine olan güven eksikliği ve Wagner’den vazgeçilmesi halinde diğer aktörlerin boşluktan yararlanmak için devreye gireceği korkusu da yer alıyor. Bu durum da Wagner’in bazı Afrikalı yöneticiler tarafından güvenilir olmasını sağlıyor.

24 Haziran’da sadece bir gün süren isyan, Moskova tarafından ilan edilen destekle kahverengi kıtada önemli bir aktör olarak ortaya çıkan grubun geleceği hakkında soru işaretleri uyandırdı. Ancak Rusya, ortaklarına güvence vermek için erkenden müdahalede bulunurken, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise geçen pazartesi günü bir televizyon röportajında, Wagner isyanı olaylarının ‘ortaklar ve dostlarla’ olan ilişkileri etkilemeyeceğini açıkladı.

Wagner’in varlık göstermesi için Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti seçildi. Bu bağlamda grubun faaliyetlerine burada devam edeceğini söyleyen Lavrov, Avrupa’nın Orta Afrika ve Mali’yi terk etmesinin, bu iki ülkeyi ‘askeri eğitmenler almak ve liderlerinin güvenliğini sağlamak’ için Rusya’ya ve Wagner grubuna açılmaya sevk ettiğini dile getirdi.

Buna rağmen Rusya, gelecekte sorumluluktan kurtulma olasılığına açık kapı bırakmış görünüyor. Öyle ki “Grupla ilgilenmek ilgili ülkelere bağlı” ifadelerini kullandı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, yaptığı açıklamada “Wagner şirketi ile iş birliğini sürdürüp sürdürmemeye Afrika ülkeleri karar veriyor. Bu bir egemenlik hakkıdır” dedi.

Uluslararası araştırma kuruluşlarının raporları, Wagner güçlerinin Sahel ve Sahra bölgesindeki bazı ülkelere güvenlik hizmetleri sağlamanın yanı sıra Mali, Orta Afrika, Libya ve Sudan da dahil olmak üzere birçok Afrika ülkesinde konuşlandırıldığını gösteriyor. Sivil toplum ağı Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (GIATOC) tarafından bu yıl içinde Afrika’daki Wagner hakkında yayınlanan bir raporda, grubun ‘bugün Afrika’daki en etkili Rus oyuncu’ olarak nitelendirildiğini belirtti.

Washington DC merkezli Dış İlişkiler Konseyi (The Council on Foreign Relations- CFR) tarafından yayınlanan bir analiz, sızan ABD belgelerine göre, Wagner’in son on yılda en az 8 Afrika ülkesindeki operasyonları aracılığıyla birçok Afrika hükümetiyle güçlü ilişkiler kurduğunu gösteriyor. Batılı raporlar, Orta Afrika’da hükümet güçlerine yardımcı olacak yaklaşık bin 900 uzman, Libya’da çalışan yaklaşık bin 200 Wagner ajanı ve Mali ve Burkina Faso’da çok sayıda savaşçı olduğunu ortaya koyuyor. Wagner’in Sudan’daki geçmişi ise devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hükümetine kadar uzanırken, grup daha önce Sudan’daki ‘Hızlı Destek Kuvvetleri’ ile ilişkisini sürdürüyordu.

Acil güvenlik ihtiyacı

Wagner, Afrika hükümetlerine bulundukları ülkelerde, bazıları askeri darbelerle gelen askeri destek sağlıyor. Paris’te yaşayan Afrika meseleleri konusunda Sudanlı bir uzman olan Muhammed Turşin’in açıkladığı gibi aynı zamanda Wagner, bu ülkelerdeki askeri ve güvenlik kurumlarının zayıflığı ve ayrılıkçı eğilimlere sahip silahlı hareketlerin artması ortasında, silahlı isyancı grupları kontrol altına almaya yardımcı oluyor.

Turşin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Wagner’in başta Orta Afrika, Mali ve Burkina Faso olmak üzere bu Afrika ülkelerinden çekilmesi hususunda riskler var. Etnik, kabilesel ve ideolojik krizlerin varlığıyla birlikte güvenlik ve siyasi sıkıntılar ve çok sayıda radikal silahlı hareket ortasında baskıcı eğilimleri olan totaliter rejimler tarafından en azından şimdilik Wagner kullanımını kaçınılmaz kılıyor” dedi.

Biri Ağustos 2020’de ve diğeri Mayıs 2021’de olmak üzere art arda yaşanan iki darbenin ardından ortaya çıkan Mali’deki Askeri Geçiş Konseyi, gelecek yıl yapılacak seçimlerin ardından görevi devredeceği varsayımıyla kritik bir aşamadan geçiyor. Burkina Faso ve askeri liderleri ise yaygın güvenlik krizlerine tanık oluyor.

İki ülkedeki askeri konsey, ‘uluslararası insan hakları çerçevesi dışında faaliyet göstermekle’ karakterize edilen Wagner grubunun militanlarına giderek daha fazla güveniyor. Aynı şekilde Sudanlı uzmanın da belirttiğine göre Wagner, hükümetlere uygulanan kısıtlamalarla ilgilenmiyor ve bu nedenle herhangi bir yansımaya bakmadan sürekli olarak ihlaller uyguluyor.

Birleşmiş Milletler (BM), Mali’deki Wagner unsurlarını işkence ve tecavüz olaylarına karışmakla suçluyor. Geçen Eylül ayında bir BM çalışma grubu, ‘özel askeri ve güvenlik hizmeti sağlayıcılarının insani yardım operasyonlarına artan katılımı’ konusunda ciddi endişelerini dile getirdi. Brüksel merkezli Barış ve Güvenlik Araştırma ve Bilgi Grubu, geçen Mart ayında yayınladığı bir çalışmada, paralı askerlerin suç ve insan hakları ihlallerine karıştığını belirtti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi Dr. Nurhan eş-Şeyh, acil güvenlik ihtiyacının, ilgili Afrika ülkelerinin çoğunluğunu, en azından öngörülebilir durumda, topraklarında Wagner’in devamına bağımlı kıldığına dikkati çekti. Şarku’l Avsat’a konuşan Dr. Nurhan eş-Şeyh, rolünün ‘oradaki kırılgan rejimleri istikrara kavuşturmada önemli hale geldiğini ve bu nedenle herhangi bir değişikliğin son derece maliyetli olacağını’ söyledi.

Siyasi hırs eksikliği

Mısırlı politikacı, Wagner’i Afrika askeri liderleri arasında favori yapan ikinci bir özelliğe de değinirken, “Wagner, kendisiyle sözleşme yapılan bir güvenlik şirketidir. Bu ülkelerde herhangi bir askeri veya siyasi emelleri yoktur. Batılı ülkelerin belirli hükümetleri kayırarak siyasi olarak müdahale eden hükümetleriyle iş yapılmasının aksine, Wagner’de mesele sadece para ve ekonomik çıkarlar” dedi.

Burkina Fasolu analist ve Afrika meseleleri uzmanı Muhammed el-Emin Souadgo, Vagadugu’dan Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Grubun operasyonları, güvenlik çabalarının ötesine geçerek altın, ağaç kesme ve madencilik sektörlerini de kapsıyor. Altın ve elmas arama, çıkarma ve doğrudan Kremlin’e bağlı birkaç Afrika ülkesinde satma konusunda uzmanlaşmış, Wagner’e bağlı özel madencilik şirketleri var. Bunların faaliyetleri de Wagner’in çıkarına. Bu nedenle uğruna geldikleri, Ukrayna’da kendilerini finanse eden ve Rus devletinin şiddetli Batı yaptırımları karşısında tamamen çökmesine yardımcı olan çıkarlarını terk etmeyeceklerdir” dedi.

Finansal kısıtlamalarla karşı karşıya kalan Afrika hükümetleri açısından Wagner’in hizmetleri çekici bulunuyor. Bu bağlamda Souadgo, “Ödemeler genellikle madencilik hakları veya pazara erişim imtiyazları yoluyla yapılır” dedi.

Koşulsuz Rus desteği

Souadgo’ya göre Afrika ülkeleri insan hakları veya demokratik taleplerle bağlantılı olmayan Rus desteğine güvendiği için krize rağmen Rusya’nın Wagner ile işbirliği yapması kaçınılmaz. Çünkü Wagner, bu ülkelerde tek başına değil, Rusya’nın nüfuzunu güçlendirerek büyük bir hizmet sağlayan Rus askeri uzmanlarıyla birlikte çalışıyor. Burkina Fasolu analiste göre birçok analist, Wagner’den yardım isteyen bazı Afrika ülkelerinden bahsederken ve grubun lideri Yevgeniy Prigojin’in, Devlet Başkanı Putin ile arasında yaşanan son olaydan geri çekilebileceğine inanırken hata yapıyor. Muhammed el-Emin Souadgo ayrıca, “Afrika’nın farklı ülkelerine dağılan birliğin Rus devletine ve Putin’e olan sadakati, Yevgeniy’e olan bağlılığından daha fazladır. Putin’in Wagner liderinin Ukrayna’daki eylemlerinden memnun olmadığı ve ülke liderlerine Rus komutasının emri altında çalışmalarına devam etmeleri konusunda güvence verdiği yönünde haberler bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Souadgo, “Wagner’in bazı Afrika ülkelerindeki misyonu, bugün bazı kamplarda ortaya koyulmuyor olsa da silahlanma eğitimidir. Lojistik, planlama, askeri malzeme temini ve lojistik bilgi alanlarında uzmanlaşmış Rus uzmanların bu boşluğu doldurması muhtemeldir” dedi.

Nurhan eş-Şeyh’in belirttiği gibi Wagner grubu, yakın zamanda yasal bir gri alanda faaliyet gösteren bir şirketler ve ittifaklar ağı aracılığıyla Afrika’daki etkisini genişletti. Şeyh, “Son dönemde yaşanan isyan sonucunda grupta bir yeniden yapılanma gerçekleşse bile bu, Rusya ve Ukrayna’daki liderlerin ötesine geçmeyecektir. Ayrıca çalışmalarına ve Afrikalı liderlerin kendisine olan güvenine engel olacak şekilde Afrika’ya uzanmayacaktır” şeklinde konuştu.

Batı alternatifinin zayıflığı

ABD’li siyasi analist Bobby Ghosh, son gelişmelerin Batılı ülkelere Wagner Grubu’nu ve unsurlarını faaliyet gösterdiği Afrika ülkelerinden söküp atmak için altın bir fırsat sunduğuna inanıyor. Ancak Sudanlı Turşin, ‘Batı alternatifinin zayıflığı nedeniyle, özellikle bu ülkeler Afrika’daki tüm krizlerin nedeni olduğu için, Wagner’e başvurulmasının, yönler ve isimler değişerek de olsa devam ettiğini’ dile getirdi. Turşin’e göre kıta, şu anda genel olarak Fransız ve Batı sömürgeciliğinden kurtuluş hareketinin büyümesine tanık oluyor. Bu nedenle rekabet Batı’nın çıkarına değil.

Souadgo ise “Batılı ülkeler, Afrika’yı ve Afrika yurttaşlarını tam bağımsızlık yükü altına sokan Batı sömürgeciliğinin örtüsünden kurtulmaya çalışan Afrika halklarının moralini bozmak için, medyaları aracılığıyla Wagner krizinden yararlandı. Ancak Afrika halkı, Wagner krizinin geçici askeri alanda Rusya ile olan ortaklıklarını etkilemeyeceğini çok geçmeden anladı” dedi. Afrikalıların güveninin Rusya’daki krizle sarsıldığını da kabul eden Souadgo, “Öte yandan statüko devam ederse bu, Çin, Türkiye ve Kuzey Kore ile ortaklığı genişletmek gibi Batı’nın sömürüsünden uzak, tüm küresel güçlerle çoklu ortaklıklarla özgüven yoluyla olacaktır” ifadelerini kullandı.

Diğer aktörlerin girişini engelleme

Afrikalıları Wagner ile devam eden işbirliğini tercih etmeye iten çekici yönlerden biri de silahlı isyancı gruplar gibi, bu güçlerin geri çekilmesinin neden olabileceği güvenlik boşluğundan yararlanarak, diğer aktörlerin sahaya girmesine ilişkin var olan korkudur. Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Hamdi Abdurrahman, “Orta Afrika Cumhuriyeti örneğinde olduğu gibi, Wagner güçlerinin geri çekilmesi, silahlı isyancı gruplara daha fazla toprak kazanma ve ülkeyi istikrarsızlaştırma fırsatı verecektir. Aynı senaryo, Mali, Burkina Faso ve Wagner’in Halife Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu’yu desteklediği Libya için de geçerli” dedi.

Abdurrahman’a göre iş daha da zorlaşabilir. Öyle ki Moskova, Wagner grubunu dağıtmaya karar verirse, Wagner’in kontrol edilemez paralı asker alt yapılarına dönüşmesi ve Moskova’nın etkisini görmezden gelerek yerel yönetimlerle kendi ilişkilerini kurması muhtemeldir.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP