Afganistan'daki istikrarsızlık Pakistan'ın dış politikasına yansıyor

Afganistan'da dört ayrı terör örgütü faaliyet gösteriyor

Pazar günü başkent Kabil'e bakan Vezir Ekber Han Tepesi'nin zirvesinde nöbet tutan Taliban’a bağlı güvenlik unsurları (AFP)
Pazar günü başkent Kabil'e bakan Vezir Ekber Han Tepesi'nin zirvesinde nöbet tutan Taliban’a bağlı güvenlik unsurları (AFP)
TT

Afganistan'daki istikrarsızlık Pakistan'ın dış politikasına yansıyor

Pazar günü başkent Kabil'e bakan Vezir Ekber Han Tepesi'nin zirvesinde nöbet tutan Taliban’a bağlı güvenlik unsurları (AFP)
Pazar günü başkent Kabil'e bakan Vezir Ekber Han Tepesi'nin zirvesinde nöbet tutan Taliban’a bağlı güvenlik unsurları (AFP)

Taliban başkent Kabil'in kontrolünü ele geçirmesinden bu yana Pakistan'ın dış politika sorunları çoğaldı. Bazı büyük ülkeler, Pakistan'a Afganistan'da olup bitenlere müdahale etmesi için nüfuzunu kullanması çağrısında bulundular.

Afganistan'ın Kandahar bölgesinde vatandaşlar Kurban Bayramı namazı için camiye gelirken nöbet tutan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (EPA)
Afganistan'ın Kandahar bölgesinde vatandaşlar Kurban Bayramı namazı için camiye gelirken nöbet tutan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (EPA)

Şu an Afganistan'da 4 terörist grup faaliyet gösteriyor. Bu gruplardan biri olan Taliban, şu an devleti eline geçirmiş durumda. Bunun yanında Pakistan’ın Afganistan sınırındaki şehirlerinde konuşlu 3 bin ila 4 bin savaşçısı olan Pakistan Taliban Hareketi (Tehrik-i-Taliban Pakistan/TTP) ve ABD’nin Afganistan'dan çekilmesinden sonra Afganistan'da kentsel bölgelerde yoğun terör eylemleri başlatan DEAŞ/Horasan terör örgütü ve son olarak fakat son olmayan El Kaide terör örgütü Afganistan topraklarında faaliyet gösteriyor.

Kabil'deki Kurban Bayramı öncesinde Şah Şemsiyye Camii’nin dışında nöbet tutan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (AFP)
Kabil'deki Kurban Bayramı öncesinde Şah Şemsiyye Camii’nin dışında nöbet tutan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (AFP)

Tüm bu terör örgütlerinin yanı sıra Afganistan'ın komşu ülkelerinden kaçan ve şimdi Afganistan'da saklanan silahlı gruplar da var. Bunlar arasında Orta Asya ülkelerinden gelen ve Afganistan'da Taliban'ın koruması altında gizlenen silahlı gruplar yer alıyor. Bu gruplar arasında aynı zamanda İran'dan kaçan ve şimdi Afganistan'ı İran şehirlerine ve Afganistan sınırındaki beldelere saldırılar düzenlemek amacıyla bir üs olarak kullanan Sünni gruplar da bulunuyor.

DEAŞ/Horasan ile iş birliği yapan gruplar

Pakistanlı silahlı gruplar da Afganistan'da saklanıyor ve bu grupların DEAŞ/Horasan ile iş birliği yaptığı iddia ediliyor. Bu grupların bir araya gelmeleri, Çin, İran ve Orta Asya ülkeleri gibi bölge ülkeleri için ulusötesi bir tehdit oluşturuyor. Afganistan'la sınırı olmayan güçlü ülkeler de Afganistan'da olup bitenlerin tehdidi altında. Söz konusu ülkeler arasında ABD, Hindistan ve Rusya başta gelirken daha birçok ülke de bu tehditle karşı karşıya.

Afganistan, tutarlı bir dış politika formüle etmek ve sürdürmek gibi ulus-devletin görevlerini yerine getirebilecek bir devlet kurmaktan halen uzak.

Taliban Hareketi’nin meşru bir hükümet olarak tanınması

Ayrıca, uluslararası sistemdeki hiçbir ülke Taliban Hareketi’ni Afganistan'ın meşru hükümeti olarak tanımıyor. Bu yüzden önemli konuların Taliban ile düzenli olarak görüşülmesi söz konusu değil.

ABD ve Rusya, Afganistan konusunda ortak endişelere sahipler. Burada sorumluluk iki nedenden ötürü Pakistan'a düşüyor. Bunlardan biri iç güvenliğini tesis etmesi, diğeri dış politika da dahil olmak üzere başlıca görevlerini düzenli olarak yerine getiren işleyen bir devlete sahip olması.

Dolayısıyla Afganistan'da olup bitenler Pakistan'ın sorumluluğunda ve dış politika konularının önemli bir parçası. Her şey için Pakistan’ı suçlamanın adil olmadığı doğru olsa da dünya işleri böyle dönüyor.

Öncelikle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Pakistan’ın dış politikası, bir ulus-devlet olarak Taliban ile Pakistan arasında ayrım yapmakta başarısız oldu. İslamabad, Taliban'la iyi ilişkilere sahip olduğu düşünülse bile bunun Taliban'la Pakistan’ın aynı düzeyde olduğu anlamına gelmediğini dünyaya anlatamadı. Pakistan’ın, Taliban'a sağladığı maddi yardım, Rusya ve İran’ın, ABD’nin çekilmesinden önce Amerikan güçlerine karşı verdikleri mücadelede Taliban’a verdiklerinin yanında oldukça önemsiz kalıyor. Ancak Pakistan işleri uzmanlarına göre kimse İran ve Rusya'dan Taliban'a verdikleri desteğin sorumluluğunu üstlenmesini istemiyor.

Kandahar'daki Şehidan Meydanı'nda Kurban Bayramı öncesinde bir caminin dışındaki üst kontrolü yapan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (AFP)
Kandahar'daki Şehidan Meydanı'nda Kurban Bayramı öncesinde bir caminin dışındaki üst kontrolü yapan Taliban’a bağlı bir güvenlik unsuru (AFP)

Dış politikada algılar gerçeklerden daha önemlidir. Bu yüzden herhangi bir bölge ülkesindeki herhangi bir terör saldırısının Pakistan'ın dış politikası üzerinde korkunç etkileri olabilir. Şu an El Kaide ve DEAŞ/Horasan örgütleri, bölgedeki terör ağlarını pekiştirmekle ve terör eylemlerini Hindistan anakarasına ve Hindistan yönetimindeki Keşmir'e doğru yaymakla meşguller. Hindistan'daki olası bir saldırı, Pakistan için çok maliyetli olabilecek bölgesel bir askeri krize neden olabilir. İkinci olarak İran, Çin ve Rusya gibi diğer bölge ülkeleri de Afganistan'daki mevcut durumdan eşit derecede endişe ediyorlar ve endişelerini düzenli olarak Pakistan hükümetine iletiyorlar.

Kurban Bayramı vesilesiyle 27 Haziran 2023'te Kandahar'daki cezaevinden tahliye edilmeye hazırlanan ve Taliban yetkililerinin konuşmasını dinleyen mahkumlar (Reuters)
Kurban Bayramı vesilesiyle 27 Haziran 2023'te Kandahar'daki cezaevinden tahliye edilmeye hazırlanan ve Taliban yetkililerinin konuşmasını dinleyen mahkumlar (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Çin Dışişleri Bakanlığı, haziran ayının ilk haftasında bölgede terörle mücadele konusunda üçlü istişareler için Pakistan ve İran’dan yetkilileri Pekin'de ağırladığını duyurdu.

Çinli, Pakistanlı ve İranlı yetkililer, bölgedeki terörle mücadele çabaları ve teröristlerin sınır ötesi faaliyetleriyle mücadele için ortak çabalar hakkında görüş alışverişinde bulundular. Terörle mücadele ve güvenliğin güçlendirilmesi konularında üçlü istişarelerin kurumsallaştırılması kararlaştırıldı. Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, toplantının üç ülkenin küresel güvenlik girişimi üzerinde çalışmak ve bölgesel güvenlik ve istikrarı artırmak için attığı başarılı bir adım olduğu belirtildi.

Rusya ise DEAŞ/Horasan’ın Afganistan'ın kuzeyindeki faaliyetleriyle ilgili endişelerini dile getirirken temkinli davranmaya özen gösterdi.

Kandahar'da Kurban Bayramı dolayısıyla tutuklular serbest bırakıldı... Taliban'ın dini lideri Molla Heybetullah Ahundzade, bir yıl hapis cezasına çarptırılan yaklaşık 144 tutuklunun serbest bırakılması talimatını verdi (EPA)
Kandahar'da Kurban Bayramı dolayısıyla tutuklular serbest bırakıldı... Taliban'ın dini lideri Molla Heybetullah Ahundzade, bir yıl hapis cezasına çarptırılan yaklaşık 144 tutuklunun serbest bırakılması talimatını verdi (EPA)

Ancak Rusya, Çin ve İran, Taliban'a karşı daha ılımlı bir tutum sergiliyorlar ve Afganistan'da ortaya çıkan radikal Sünni gruplara karşı onlarla birlikte çalışmaya istekli olduklarını ifade ediyorlar. Buradan Pakistan'ın Kabil'de Afganistan topraklarını ve hükümet kurumlarını kontrol eden bir yönetimi üzmesi akıllıca olmayacağı anlaşılırken İslamabad, en azından dünyaya tek olmadığını söyleyebilir.

Rusya’nın da bir zamanlar DEAŞ karşısında Taliban’a ulaştırılmak üzere Pakistan ile istihbarat bilgisi alışverişinde bulunduğu biliniyor.



Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
TT

Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)

İsrail'in, Türkiye'nin Gazze'deki barış sürecinde oynayacağı rolle ilgili itirazları, Tel Aviv-Washington hattındaki gerilimleri göz önüne seriyor. 

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Türkiye, ABD'nin barış planı kapsamında kurulacak güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Haaretz'in analizinde, Doha'daki toplantıya Türk yetkililerin katılmadığına dikkat çekiliyor. 

Bu durumun, "Ankara'nın Gazze'de oynamak istediği role karşı Tel Aviv'in itirazlarının Washington tarafından kabul edildiği yönünde bir işaret olduğu" savunuluyor. 

Diğer yandan Liza Rozovsky'nin kaleme aldığı analizde, Gazze'ye insani yardım ve bölgenin yeniden inşasına destek sağlama da dahil Ankara'nın süreçte rol oynaması için ABD ve İsrail arasındaki görüşmelerin sürdüğü yazılıyor. 

Türkiye'yle ilgili meselenin, ABD ve İsrail ilişkilerindeki gerginlikleri ön plana taşıdığı belirtiliyor. 

Binyamin Netanyahu'nun "her şeyden önce radikal sağcı koalisyonunu korumayı" istediğine dikkat çekiliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın da Gazze planı etrafında kurduğu "kırılgan koalisyonu" korumaya çalıştığı ifade ediliyor. 

Washington'ın aynı anda Tel Aviv'i memnun etmek, Arap ve Müslüman ortaklarına istediklerini vermek ve Gazze'nin yeniden inşası için önemli miktarda finansman sağlamasını beklediği Avrupalı müttefiklerinin desteğini güvence altına almak istediği belirtiliyor. 

Diğer yandan Times of Israel'in dünkü haberinde de Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze'deki geçiş yönetiminin denetlenmesi amacıyla kurulacak Barış Kurulu'nda görmek istediği aktarılmıştı. 

Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceği belirtilmişti. Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği de yazılmıştı.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Times of Israel, Reuters


Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
TT

Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)

Gazze Şeridi'nde oluşturulacak Barış Kurulu'na Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşik Krallık, İtalya ve Almanya'nın katılma taahhüdü verdiği aktarılıyor.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik barış planı kapsamında kurulacak Barış Kurulu'na 6 ülkenin katılma taahhüdü verdiğini söylüyor.

Trump yönetimi, Barış Kurulu'na katılacak ülkeler sayesinde Gazze'de kurulacak yapının uluslararası meşruiyetinin artacağını düşünüyor.

Sözkonusu ülkelerin fon, asker veya diğer türden destekleri sağlama olasılığının da artacağı değerlendirmesi paylaşılıyor.

Diğer yandan ABD, İsrail ve Arap ülkelerinden diplomatlar, Barış Kurulu'na katılmanın Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) asker gönderme taahhüdü anlamına gelmediğini vurguluyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Türkiye de güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamıştı ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Diplomatlar, Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceğini belirtiyor.

Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği aktarılıyor.

Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı da kurulda görmek istediği aktarılıyor.

Diğer yandan yetkililer, Riyad yönetiminin Gazze'deki durum netleşene kadar böyle bir karar almaktan kaçındığını söylüyor.

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin ISF'ye çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Ancak Arap yetkililer, ISF'nin Hamas'ı silahsızlandırma planıyla ilgili sorunların devam ettiğine dikkat çekiyor. Örgüt, bağımsız Filistin devletinin kurulmasına ilişkin bir süreç başlatılmadan silah bırakmaya yanaşmayacağını bildirmişti.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Times of Israel, Reuters


Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
TT

Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'a saldırıları çok daha önceden planlamış.

Washington Post'un aktardığına göre Trump ve Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları şubatta yaptıkları ilk görüşmede planlamaya başladı.

Beyaz Saray'da gerçekleştirilen toplantıda Netanyahu'nun Trump'a 4 seçenek sunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında İsrail ordusunun tek başına saldırı düzenlemesi, ABD'nin asgari yardımda bulunması, tam işbirliğiyle harekat yapılması ya da ABD'nin saldırıyı yönetmesi yer alıyordu.

Haberde, Trump'ın ilk etapta İran’ın nükleer programıyla ilgili diplomatik sürece şans vermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Washington ve Tahran, nükleer program ve uranyum zenginleştirme konularıyla ilgili bu yıl birçok görüşme düzenlemişti.

Diğer yandan bu süreçte İsrail ve ABD'nin muhtemel saldırı planlarını gizlice hazırlamaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.

ABD ve İsrail'in İran'ı hazırlıksız yakalamak için medyaya yanıltıcı bilgiler servis ettiği de ortaya çıktı.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir yetkili şunları söylüyor:

Netanyahu'nun Witkoff veya Trump'la fikir ayrılığı yaşadığına dair haberlerin hiçbiri doğru değildi. Ancak böyle bir genel algının yaratılması iyi oldu. Bu sayede birçok kişi fark etmeden planlamalara devam ettik.

Haberde, Mossad'ın operasyon için 100'den fazla İranlıyı devşirip silahlandırdığı aktarılıyor. Bu kişilerin bir kısmı İsrail'de özel eğitimden geçirilmiş.

Ajanlara belirli görevler verildiği ancak bunların İran'ın nükleer ve balistik füze programına yönelik geniş çaplı bir operasyonun parçası olduğu söylenmedi.

İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) "Narnia Operasyonu" adı verdiği harekatta Tahran'da Mossad'a ait drone rampaları ve çeşitli askeri düzenekler kurulduğu da ortaya çıkmıştı.

İran ve İsrail arasında Gazze savaşı nedeniyle tırmanan gerginlik haziranda sıcak çatışmaya dönüşmüştü. İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı.

Washington Post, çatışmalar sürerken Trump yönetiminin Tahran'a gizli bir teklif götürdüğünü de yazıyor. 15 Haziran'da iletilen teklifte, İran'ın Ortadoğu'daki milislere desteğini kesmesi ve uranyum zenginleştirme tesislerini kapatması istendi. Bunun karşılığında Washington tüm yaptırımların kaldırılacağını söyledi.

Ancak kaynaklar, ABD'nin Katar aracılığıyla İran'a gönderdiği teklifin reddedildiğini söylüyor. Bunun ardından Trump'ın İsrail'in yanında savaşa katılmaya karar verdiği aktarılıyor.

Çatışmalarda ABD'ye ait bombardıman uçakları İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

Saldırılarda İran, İsrail'e 500 balistik füze ve binden fazla drone göndermişti. İsrail'de 32 kişi yaşamını kaybetmiş, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. İran'da ise binden fazla kişi ölmüş, 4 bini aşkın kişi yaralanmıştı. 

İsrail ve ABD, İran'ın uranyum zenginleştirerek nükleer silah elde etmeye çalıştığını savunurken Tahran iddiaları reddediyor. 

Independent Türkçe, Washington Post, Times of Israel