Mısır hükümeti sağlık ve eğitim harcamalarındaki düşüş iddialarını yalanladı

Yeni bütçede mali tahsisatlarındaki artışı teyit etti

Mısır Parlamentosu'nun bir önceki oturumu (arşiv)
Mısır Parlamentosu'nun bir önceki oturumu (arşiv)
TT

Mısır hükümeti sağlık ve eğitim harcamalarındaki düşüş iddialarını yalanladı

Mısır Parlamentosu'nun bir önceki oturumu (arşiv)
Mısır Parlamentosu'nun bir önceki oturumu (arşiv)

Mısır hükümeti yeni genel bütçede sağlık, eğitim ve bilimsel araştırma alanlarına yapılan harcamaların azaldığı yönündeki haberleri yalanladı. Hükümet, “bu alanlar için ayrılan ödeneklerin yaklaşık yüzde 30 oranında arttırıldığını” doğruladı.

Mısır Hükümeti, medya merkezi de salı günü yaptığı açıklamada “2023-2024 yeni genel bütçesinde sağlık, eğitim ve bilimsel araştırma sektörlerine yönelik harcamalar için anayasal haklarda düşüş olduğu iddialarının doğru olmadığını” belirtti. Bakanlar Kurulu'nun Facebook'taki resmi sayfasında yer alan basın açıklamasında, “Devletin yeni genel bütçesinde bu sektörler için belirlenen anayasal aidatlar yerine getirilmiştir” denilerek, “sağlık sektörü için mali tahsisatlar yeni bütçede yüzde 30,4 oranında artırılarak, 2022-2023 mali yılında 304,5 milyar liraya (dolar ortalama 30,90 cüneyhe eşdeğer) kıyasla yaklaşık 397 milyar liraya ulaşmıştır” denildi.

Açıklamada ayrıca, “Eğitim sektörü (üniversite öncesi ve üniversite) için ayrılan mali ödenekler, 2022-2023 mali yılındaki 476,1 milyar liraya kıyasla, yeni bütçede yüzde 24,3 oranında artarak yaklaşık 591,9 milyar liraya ulaşmıştır” denildi. Aynı şekilde, “araştırma için ayrılan mali ödenekler de artmıştır.” Yeni bütçede bilimsel ödenekler yüzde 17,5 oranında artarak, 2022-2023 mali yılındaki 84,8 milyar liraya kıyasla yaklaşık 99,6 milyar liraya ulaşmıştır.

Mısır Temsilciler Meclisi 12 Haziran'daki genel kurul oturumunda Mısır devletinin genel bütçesini onayladı. Temmuz ayının birinden başlayarak 2024 Haziran ayının sonuna kadar geçerli olacak yeni bütçenin değeri, 3 trilyon 231 milyon pounddan yaklaşık yüzde 34'lük bir artışla yaklaşık 4 trilyon 349 milyon pounda yükseldi.

Mısır Maliye Bakanı Muhammed Muit ise “yeni bütçede sağlık ve eğitim sektörlerine ayrılan ödeneklerle ilgili olarak anayasal yetkilerin ihlal edildiğini” reddetti. Geçtiğimiz Haziran ayında Temsilciler Meclisi genel kurulunda yeni bütçenin görüşülmesi sırasında yaptığı açıklamada “devletin bütçenin dağıtımında anayasal hakların oranlarına bağlı olduğunu” belirterek “devletin genel bütçesinin sadece yerel standartları değil, aynı zamanda uluslararası standartları da karşıladığını” vurguladı.

Temsilciler Meclisi'ndeki Tecemmu Partisi Parlamento Komitesi Başkanı Temsilci Atıf el-Mağavri ise Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “yeni bütçede eğitim ve sağlık sektörlerine ayrılan ödeneklerin anayasal hakları karşılamadığını” belirterek “yeni bütçe geçen yıla göre artış göstermesine rağmen beklentileri karşılamıyor” dedi. “Bütçenin yaklaşık yüzde 55'ini kesecek bir taksit ve faiz borcu var ve geri kalan yaklaşık yüzde 45 olacak, Bu da yetersiz ve özellikle maaşlar ile ücretler, bütçenin büyük bir yüzdesini kapsadığı için, yeterli olmamasına rağmen Fiyatlar artmaya devam etti.”

2014 yılında Mısır Anayasası'nın 18. Maddesi sağlık ve sağlık hizmetleri sektörü için “gayri safi milli hasılanın yüzde 3'ünden az olmayacak ve uluslararası standartlara uygun hale gelene kadar kademeli olarak artacak bir oran” tahsis edilmesini öngörüyordu.

Madde 19'da ise “devlet, gayri safi milli hasılanın yüzde 4'ünden az olmamak üzere, uluslararası oranlarla uyumlu hale gelinceye kadar kademeli olarak artan bir oranda devlet harcamalarını eğitime ayırmayı taahhüt eder” hükmü yer alıyor. Mısır Anayasası'nın 21. Maddesinde de “Devlet, üniversite eğitimi için gayri safi milli hasılanın yüzde 2'sinden az olmamak üzere, uluslararası oranlarla uyumlu hale gelene kadar kademeli olarak artan bir devlet harcaması yüzdesi ayırmayı taahhüt eder” hükmünü içeriyor.



Suriye'de “ertesi gün” için 4 senaryo

Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
TT

Suriye'de “ertesi gün” için 4 senaryo

Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)

İsmail Derviş

Suriye’de Halep şehrinin tamamını, İdlib’in geri kalanını ve Hama'nın kuzey kırsalını ele geçiren Heyetu Tahriru'ş Şam’ın (HTŞ) başını çektiği silahlı muhalif grupların ani ve hızlı ilerleyişinin ardından, Suriye'nin kuzey ve orta kesimlerindeki çatışmalar beş gündür dünya basınında gündemin üst sıralarında yer alıyor.

Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) da eş zamanlı olarak Halep'in kuzey kırsalında rejim güçlerine ve Ankara tarafından PKK'nın uzantısı olarak kabul edilen Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı yeni bir operasyon başlattı. Rus savaş uçakları İdlib ve Halep'te birkaç hava saldırısı düzenlerken İran sahada değil ve diplomasiye yönelmiş durumda. Tüm bunlar çerçevesinde Suriye'de ‘ertesi gün’ nasıl olacak?

Olası senaryolar arasında cumartesi gününden itibaren yoğunlaşan diplomatik çabaların başarıya ulaşması ve yeni gerçeklik çerçevesinde bir ateşkes sağlanması, haritaları yeniden rejim lehine değiştirecek bir karşı saldırının başlaması, siyasi bir çözümün dayatılması için çatışmaların devam etmesi ve Şam rejiminin düşmesi şeklinde dört senaryo yer alıyor.

Diplomatik hamleler

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamada İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugünTürkiye'yi ziyaret edeceği ve bu ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelerek Suriye'deki durumu ele alacağı bildirildi.

Arakçi, ABD ve İsrail'i Suriye'deki çatışmalarda büyük ilerlemeler kaydeden Suriyeli muhalif grupları desteklemekle suçladıktan sonra Şam'dan Ankara'ya geçmesi bekleniyor. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir Türk kaynak, bir güvenlik heyetinin cumartesi günü Şam'dan Türkiye'nin güneyindeki Antalya’ya geldiğini söyledi. Heyetin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkilileriyle bir araya gelerek muhalif grupların ilerleyişini durdurmak için bir anlaşmaya varmaya çalışması bekleniyor. Şarku’l Avsat’ın  Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kaynak, Şam heyetinin bu görevinde başarılı olma ihtimalini zayıf görürken bir başka Türk kaynak da böyle bir heyetin Antalya’ya gelişinin gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Suriye topraklarının terörizme karşı korunması ve birliğinin sağlanması için desteklerini ifade eden bazı Arap ülkelerinden yetkililerle birkaç telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

 Mevcut gerginlik sırasında İran tarafından yürütülen diplomatik çabalara gelince, daha önceki deneyimleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye dosyasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile anlaşmayı tercih etmesi nedeniyle Türkiye ile bir anlaşmaya varmakta başarısız olduklarını kanıtladı. Putin ile Erdoğan arasında geçtiğimiz yıllarda yapılan görüşmeler, sahaya yansıyan ve Suriye'de dört yıl süren ateşkese katkıda bulunan çeşitli anlaşmalar ve sonuçlar elde etmeyi başardı. Dolayısıyla Rusya'nın diplomatik müdahalede bulunmaması ve Türkiye ile görüşmeler yapmaması halinde diplomatik kanalların Suriye'deki çatışmaları durdurma konusunda başarılı olması pek mümkün görünmüyor.

Karşı saldırı

Cumartesi gecesi ve pazar günü Hama kentindeki çatışmalar nispeten durma noktasına gelirken, Rus savaş uçakları İdlib ve Hama illerinin çeşitli bölgelerine hava saldırıları düzenledi. Suriye düzenli ordusu son birkaç gün içinde kaybettiği geniş alanları geri almak için karşı saldırı başlatmaya hazırlandığını duyurduysa da rejimin böyle bir karşı saldırısı ancak Rusya'nın yoğun hava desteğiyle birlikte başarılı olabilir.

Eski diplomat ve Rusya işleri uzmanı Rami eş-Şair, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Rus savaş uçakları Suriye halkına karşı operasyon düzenlemeyecek. Rusya'daki yetkililer Suriye'de yaşananların, Şam hükümetinin siyasi çözüm konusunda somut ilerleme kaydetmeyi ve tüm etnik ve mezhepsel bileşenleriyle Suriye halkının isteklerini karşılayacak yeni bir anayasa üzerinde anlaşmayı ertelemesinden kaynaklandığının farkında."

Independent Arabia'ya konuşan Şair, Astana Süreci'nin garantör ülkeleri olan Türkiye, Rusya ve İran'ın geçtiğimiz yıllarda ateşkesin uygulanmasına katkıda bulunduğunu ve bunun amacının da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı uyarınca gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için Suriye'nin iç faktörlerini hazırlamak olduğunu, ancak Rusya'nın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in ve hükümetin bu çözüme doğru ilerlemeleri için herhangi bir katkıda bulunmadığını söyledi. Rusya Hava Kuvvetlerinin etkin bir müdahalede bulunmayacağını ve Suriye halkına karşı saldırı düzenlemeyeceğini düşünen Şair, “Bugün tek çözümün 2254 sayılı BMGK kararı uyarınca siyasi çözüme derhal geçilmesi olduğuna inanıyorum” diye ekledi.

Çatışmalar devam ediyor ve çözüm dayatılıyor

Bu senaryo, bugün sahadaki gerçekliğe en yakın olanı olsa da önümüzdeki günlerde ve saatlerde sürprizler devam edecek. Bu senaryoda muhalif gruplar Suriye'nin orta kesimlerinde, özellikle de Humus ve Hama vilayetlerinde yeni hedeflere yönelmeyi sürdürecek. Bu da rejimi siyasi bir çözüme zorlamalarını sağlayacak.

Independent Arabia'ya konuşan Türk akademisyen Umut Berhan Şen, Rusya ve İran için en önemli olanın Şam'ın düşmemesi olduğunu söyledi. Şen’e göre çatışmayı Şam'ın dışında tutmak muhalifler için bir güç ifade etse de rejimin düşmesine sebep olmuyor. Ancak muhalifler kontrolü ele geçirmeye devam eder ve Humus ve Hama'ya ulaşırsa bir çözümün dayatılmasına yol açabilir. Bu büyük ve ani ilerlemeden sonra Şam'ın artık oyalanacak zamanı kalmadı. Esed’in şimdi silah zoruyla Suriye muhalefetiyle ortak bir hükümet kurulmasını sağlayacak ve milyonlarca mülteciyi vatanlarına döndürecek siyasi bir çözüm için yeni adımlar atması gerekiyor.

Şen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Halep'ten gelen videoları izledim. Herkes Halep halkının artık şehirlerine dönebildikleri için ne kadar mutlu olduklarını gördü. Peki Suriye hükümeti Halep’i kontrol ederken onlar hakkında soruşturma başlatmadan ya da onları tutuklamadan geri dönmelerine izin veremez miydi? Özetle artık Suriye'de çözüm zamanı geldi.”

Şam’ın düşmesi

Şam'ın düşmesi hiç kuşkusuz Suriye'de rejimin düşmesi anlamına geliyor. Bu senaryo henüz çok uzak ve hakkında konuşmak için çok erken olsa da olaylar okunup analiz edilebileceklerinden çok daha hızlı gelişiyor.

Bu senaryonun mümkün olduğunu, ABD ya da Uluslararası Koalisyona ait savaş uçaklarının bombardımanlar düzenleyerek Suriyeli muhaliflerin Şam'a girmesini sağlamasının ihtimal dışı olmadığını söyleyen Şen, “Şam’ı almak kolay değil, çünkü o başkent, rejimin kalesi. Muhaliflerin buraya girmesi rejimin sonu demek. Rejimin Suriye'nin kuzeyinden ve orta kesimlerinden çekilmesinden sonra Şam'ı daha da güçlendirmeye çalıştığına inanıyorum. Dolayısıyla muhalefetin eline geçmesi zor olsa da bu ancak ABD’nin ya da Uluslararası Koalisyonun desteğiyle mümkün” diye konuştu.

Türkiye, Suriye'deki çatışmanın patlak vermesinden bu yana Rusya ile müzakere halindeydi. Şimdi diplomatik olarak hareket eden taraf İran. Türkiye'nin İran ile anlaşması pek mümkün görünmüyor. Çünkü Türkiye ve İran ‘sınırlı bir dostluğa’ sahip olmalarına rağmen Suriye'de düşmanlar. Ancak nihayetinde eldeki göstergeler ister diplomasi yoluyla ister uluslararası ve askeri dayatmalarla olsun, Suriye'de siyasi bir çözümün yakın olduğuna işaret ediyor.