Mide mikropları hakkında 6 gerçek

Dünya popülasyonunda en yaygın mikrop Helikobakterler

Mide mikropları hakkında 6 gerçek
TT

Mide mikropları hakkında 6 gerçek

Mide mikropları hakkında 6 gerçek

Helikobakter pilori (Helicobacter pylori) dünya popülasyonunda en çok enfekte eden mikrop olarak biliniyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) en güncel seyahat sağlık yönergelerini bir arada toplayan Sarı Kitap’ının (CDC Yellow Book) 2024 baskısında, CDC “Helikobakter pilori, dünya çapında en yaygın kronik bakteriyel enfeksiyonlardan biridir. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi bu enfeksiyonla enfekte olmuştur ve gelişmekte olan ülkelerde daha yaygındır. Kısa süreli gezginlerin seyahat yoluyla helikobakter pilori kapma riski düşük olsa da gurbetçiler ve uzun süreli gezginler daha fazla enfeksiyon riski altında olabilir” ifadelerine yer verildi.

Spiral Bakteri

Tek başına bu gerçek, bu mikropla ilgili diğer gerçeklerin öğrenilmesinin önemini vurgulamak için yeterli olabilir. İşte bu konuda 6 önemli gerçek:

1- Helikobakter pilori’nin varlığı 1982 yılına kadar öğrenilemedi ancak modern tıbbi istatistikler, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin üst sindirim sistemlerinde kronik olarak bu bakteriye sahip olduğunu ve bu durumun onu dünyadaki en yaygın mikrop halinde getirdiğini gösterdi. Mayo Clinic’in bir raporundaki gastroenterologlar “Helikobakter pilori ile enfekte olan çoğu insanda belirti veya semptom görülmez. Birçok insanın neden semptom geliştirmediği açık değil. Bununla birlikte bazı insanlar, helikobakter pilori’nin zararlı etkilerine karşı daha büyük bir dirençle doğmuş olabilir” ifadelerine yer verdi.

Birçok tıbbi kaynak, bu enfeksiyonun çoğunlukla çocukluk döneminde ortaya çıktığını belirtti. Bu kaynaklar, hastalığa yakalananların çoğunun (yüzde 90’ının) hastalığa ilişkin herhangi bir belirti veya semptoma sahip olmadığını dolayısı ile mikrobu taşıyan çoğu insanın bunun farkına varmadığını bildirdi.

2- Mide mikrobu enfekte kişide, tükürükte, kusmukta veya dışkıda bulunur. Bu nedenle helikobakter pilori genellikle kişiden kişiye, enfekte bir kişinin tükürüğü, kusmuğu veya dışkısı ile doğrudan temas yoluyla bulaşır. Örneğin, bu bakteri ile kontamine olmuş yiyeceğin yenmesi veya suyun içilmesi yoluyla yayılabilir. Johns Hopkins doktorları “Sağlık uzmanları, helikobakter pilori enfeksiyonunun nasıl yayıldığını kesin olarak bilmiyor. Bu mikrobun kişiden kişiye öpüşme gibi oral temas yoluyla bulaşabileceğine inanılıyor. Hasta bir kişinin kusmuğu veya dışkısı ile temas yoluyla da bulaşabilir. Bu durum, güvenli bir şekilde temizlenmemiş veya pişirilmemiş yiyecekler yerseniz veya bu bakterilerle kontamine olmuş su içmeniz halinde de yaşanabilir” ifadelerine yer verdi. Tıbbi kaynaklar, gelişmiş ülkelerde helikobakter pilori enfeksiyonunun çocukluk döneminde alışılmadık bir durum olduğunu ancak yetişkinlikte daha yaygın hale geldiğini buna karşılık, sınırlı kaynaklara sahip ülkelerde çoğu çocuğun 10 yaşından önce helikobakter pilori ile enfekte olduğu ortaya çıkardı.

Ülser ve mide kanseri

3- Helikobakter pilori enfeksiyonu üst sindirim sisteminde (özellikle mide ve onikiparmak bağırsağında) ülser veya enfeksiyon riskini arttıran bir faktördür. Tam olarak, helikobakter pilori ile enfekte olan kişilerin yaklaşık yüzde 10’u ülser geliştirir.

Peptik ülser, midenin veya ince bağırsağın ilk kısmında bir ülserdir. Mide ülserlerinin en önemli komplikasyonlarından biri, mide veya onikiparmak bağırsağındaki ülserler ya da her ikisinde de iltihaplanma sonucu mide kanamasının meydana gelmesidir. Mide kanaması ya kanlı kusmaya ya da siyah dışkıya neden olabilir ayrıca kanama yavaş ve uzun süre devam ederek kansızlığa neden olabilir. Sadece bununla yakımıyor, buna ek olarak, üst sindirim sisteminin dokularındaki varlığı, hazımsızlık, mide ağrısı, şişkinlik ve diğer bir dizi rahatsız edici semptoma neden olabilir.

4- Uzun vadede mide mikropları ile enfeksiyon, üst sindirim sisteminin bir bölümünde kanser riskinin artmasıyla ilişkilendirilebilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), helikobakter piloriyi kanserojen faktör olarak sınıflandırır.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, söz konusu bakterinin midede bulunmasının, mide kanserinin en yaygın türü olan mide adenokarsinomu için bilinen en güçlü risk faktörü olduğunu belirtti. Bu bakteri ile enfekte olan kişilerde, enfekte olmayan kişilere kıyasla, mide kanseri ve MALT (mukoza ilişkili lenfoid doku) lenfoma riski 6 kata kadar fazla görülür. Tıbbi kaynaklar, helikobakter pilori bulaşmış kişilerin yalnızca yüzde 1 ila 3’ünün kötü huylu komplikasyonlar geliştirmesine rağmen, bakterilerin toplam küresel kanser sayısının yüzde 15’ine yol açtığını gösterdi. Tam olarak, tüm mide kanserlerinin yüzde 8’u kısmen helikobakter pilori enfeksiyonuna ilişkilendirilebildi. Buna göre, gastroenteroloji ile ilgili tüm büyük uluslararası tıbbi kuruluşlar, helikobakter pilori testi pozitif çıkan ve gastrointestinal semptomlara veya hastalığı olan kişilerde söz konusu bakterinin yok edilmesi önerisinde bulundu.

Semptomlar ve tanı

5- Helikobakter pilori enfeksiyonunun üst gastrointestinal sistemdeki olası semptomlarına dikkat edilmesi gereklidir. Mayo Clinic’teki gastroenterologlar, helikobakter pilori enfeksiyonu belirtileri veya semptomları ortaya çıktığında, bunların genellikle gastrit veya peptik ülser ile ilişkili olduğunu belirtti. Uzmanlar ayrıca, midede (karın) ağrı veya yanma, mide boşken kötüleşebilen mide ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık, sık geğirme, şişkinlik ve kasıtsız kilo kaybı gibi bir dizi semptoma dikkat çekti.

Ayrıca “Gastrit veya peptik ülser belirtisi olabilecek herhangi bir belirti veya semptom fark ederseniz doktorunuza görünün. Uykudan uyandırabilecek şiddetli veya sürekli mide (karın) ağrısı, kanlı veya siyah dışkı, kanlı, siyah veya kahve telvesi gibi görünen kusma gibi belirtilere sahipseniz derhal bir doktora görünün” ifadelerini de sözlerine eklediler.

6- Kişide yukarıda belirtilen semptomlar yani, kronik mide ağrısı, mide bulantısı, aktif mide/onikiparmak bağırsağı ülseri veya önceden peptik ülser öyküsü varsa, helikobakter pilori testi yapılması önerilir. Kişide semptom yoksa, doktor tavsiye etmedikçe helikobakter pilori testi genellikle önerilmez. Helikobakter pilori enfeksiyonunu teşhis etmenin birkaç yolu vardır. En sık kullanılan testler şunları içerir:

-Nefes testleri: Üre Nefes Testleri (Urea Breath Tests) adı biliyor. Bu testlerde, kişi helikobakter pilori bakterisi tarafından parçalanan bir madde içeren özel bir solüsyonu içer. Daha sonra bu ayrışmanın ürünleri, eğer bakteri varsa parçalanma gerçekleşmişse, nefeste tespit edilebilir. Ancak, analizin mide asidi üretimini azaltan ilaçlara 14 gün, bu bakterileri tedavi etmek için antibiyotiklere 4 hafta ara verildikten sonra yapılmasına dikkat edilmelidir.

-Dışkı Antijen Testi: Dışkıda helikobakter pilori proteinlerinin varlığını saptamak için testler mevcuttur.

-Kan testleri: Kan testlerinde, vücudun bağışıklık sisteminin helikobakter pilori bakterisinin varlığına yanıt olarak geliştirdiği belirli antikorlar (proteinleri) saptanabilir. Bununla birlikte, özellikle aktif bir vakanın kapsamı hakkında tıbbi geri bildirimleri bu testin kullanımını sınırlar.

*Biyopsi örneği: Bu mikrobun varlığını saptamak için mikroskobik inceleme yapılırken midenin iç yüzeyinden (gastroskopi yaparken) bir doku örneği alınabilir.

“Pilori enfeksiyonu ülser veya enfeksiyon gelişme riskini artırır… Üst sindirim sisteminin bir bölümünde kanser gelişmesi mümkün.”

Mide mikrop enfeksiyonunun tedavisi... Yok olmasını sağlamak için dikkatli bir programın adımları

Mide mikrop enfeksiyonu teşhis edildikten sonra, doktorlar kişinin sağlık durumunu gözden geçirir. Zira ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri tavsiyelerinde “Asemptomatik enfeksiyonlar genellikle tedavi gerektirmez. Tedavi bireysel olarak belirleniyor ve tedavi, bu mikrop ile enfekte olmaları durumunda oniki parmak bağırsağı veya midede aktif ülserlerden muzdarip hastalar içindir” ifadeleri yer alır.

Tedavi programının bileşenlerinin temeli, hastanın diğer ilaçların yanı sıra tedavi programı sırasında birlikte alınan iki tür antibiyotik kullanmasına dayanır. Mayo Clinic’teki gastroenterologlar “Helikobakter pilori enfeksiyonu genellikle aynı anda iki farklı antibiyotik ile tedavi edilir. Bu, bakterilerin belirli bir antibiyotiğe direnç geliştirmesini önlemeye yardımcı olur” ifadelerini kullandı.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, standart ve ideal tedavinin Dörtlü Terapi (Quadruple Therapy) programı olduğunu ancak bir de Üçlü Terapi (Triple Therapy) programının bulunduğunu belirtti.

İlaçların miktar, doz sayısı ve gerekli sürede alınmasında uyum sürecini sağlamak için hastanın doktorun kendisine önerdiği ve belirlediği tedavi programının içeriğini bilmesinin önemini anlaması gerekir. Zira bu uyum, söz konusu bakterilerin üst sindirim yolundan tamamen atılmasını sağlamak için başarılı tedavinin anahtarını teşkil eder. Vakalar dünya çapında artarken, doktor hasta arasındaki uyumsuzluk, bakterileri yok etmedeki yüksek başarısızlık oranlarının ve antibiyotiklere karşı bakteriyel direnç vakalarının ortaya çıkmasının ana nedenini oluşturur.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne göre, dörtlü terapi programı şunları içerir:

- Proton pompa inhibitörleri (PPİ) kategorisinden veya Histamin H2-reseptör blokörleri (H2-Blocker) kategorisinden ilaç türlerinden biri kullanılır. Her ikisi de üst sindirim sisteminin astarındaki yaraları veya enfeksiyonları iyileştirme fırsatı vermek ve ayrıca bu vahşi bakterileri ortadan kaldırmak için antibiyotiklerin etkisini teşvik etmek mide asidi üretimini azaltmayı amaçlar. Mide asidi üretimini azaltmada temin edilebilirse en iyisi ‘proton pompası inhibitörü’ kategorisindeki ilaçlar olur. Bu ilaçlar Histamin H2-reseptör blokörleri (H2-Blocker) daha etkili ve güçlüdür. Proton pompası inhibitörleri arasında omeprazol (Prilosec), esomeprazol (Nexium), lansoprazol (Prevacid) ve Prevacid(Protonex) yer alır.

- Bizmut (Bismuth) ilacı. Mide astarını koruyan bir ilaç sınıfındadır. Bu ilaçlar midenin iç yüzeyini asitten korur ve bakterileri öldürmeye yardımcı olur. Yani ülseri örterek ve mide asidinden koruyarak çalışır.

- Metronidazol (Metronidazole) antibiyotiği.

- Tetrasiklin (Tetracycline) antibiyotiği.

Üçlü terapi aşağıdaki unsurlardan oluşur:

- Proton pompa inhibitörleri (PPİ) sınıfından bir ilaç.

- Klaritromisin (Clarithromycin) antibiyotiği.

-  Amoksisilin (Amoxicillin) antibiyotiği veya Metronidazol (Metronidazole) antibiyotiği.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, tedavi programının süresi ile ilgili olarak “Daha uzun tedavi süreleri (7 güne karşı 14 gün) daha yüksek oranda mikrobu yok etme başarısı sağlıyor. Daha yakın zamanlarda, özellikle antibiyotiğe dirençli vakalar için Rifabutin kullanılan kombinasyon tedavileri de kullanılabilir hale geldi” ifadelerine yer verdi.

Mayo Clinic’teki gastroenterologlar son olarak “Doktorunuz tedavinizden en az 4 hafta sonra tekrar helikobakter pilori testi yapılmasını önerebilir. Testler, tedavinin enfeksiyonu ortadan kaldırmada etkili olmadığını gösterirse, farklı bir antibiyotik grubu kullanarak başka bir tedaviye ihtiyacınız olabilir” ifadelerini kullandı.



Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer hastalığı 7 milyondan fazla Amerikalı yetişkini etkiliyor ve vakaların 2060'a kadar iki katına çıkması bekleniyor.

Ancak uzmanlar, brokoli tüketmenin bu hastalığa yakalanma riskini azaltabileceğini söylüyor. Araştırmacılar, bu lifli sebzenin bilişsel gerilemeyle mücadele eden besin ve kimyasallarla dolu olduğunu buldu.

Bir çalışma, düzenli brokoli tüketen yaşlı kadınların hafıza testlerinde daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu.

Harvard'ın Brigham ve Kadın Hastanesi'nden Jae Hee Kang yaptığı açıklamada, "Bilişsel puanları açısından neredeyse bir veya iki yıl daha genç gibiydiler" dedi.

Brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanası gibi haç şeklinde 4 yapraklı çiçeklere sahip turpgiller grubunda yer alan bir sebze.

Bu sebzelerden daha fazla tüketmenin, Tip 2 diyabet geliştirme riskinin yanı sıra kanser ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm riskinin azalmasıyla bağlantılı olduğu da bulundu.

WellMed Tıp Grubu'na göre turpgiller ailesine ait sebzeler, B vitaminleri ve karotenoid adı verilen bitki pigmentleri açısından zengin ve bu pigmentlerin demansla bağlantılı bir molekülün seviyesini düşürdüğü gösterildi. Bir çalışma, bu sebzeleri yemenin Alzheimer hastalığının belirtilerinden biri olan zararlı tau proteinlerinin seviyesini düşürebileceğini buldu.

UCLA Sağlık'a konuşan Simms/Mann UCLA Bütünleyici Onkoloji Merkezi'nden kıdemli diyetisyen Emma Veilleux, insanların faydalarını hissetmek için günde sadece bir veya iki porsiyon yemesi gerektiğini söyledi.

Brokoli ayrıca, turpgiller ailesine ait sebzelerde, sütte, yoğurtta, yumurtada ve balıkta bulunan önemli bir mikro besin olan kolin içeriyor. Tufts Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı bir çalışma, kolin açısından zengin gıdalar tüketmenin demans geliştirme riskini azaltabileceğini buldu.

Günde 350 miligram kolin tüketmek (bir fincan brokoli 29,8 miligram içeriyor), yaşlı yetişkinlerde klinik Alzheimer teşhisi riskinin en düşük çıkmasıyla ilişkilendirildi.

Kandaki düşük kolin seviyeleriyle Alzheimer hastalığı riskinin artması arasında da bağlantı kuruldu. Arizona Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılara göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 90'ı her gün yeterli kolin almıyor. Federal sağlık yetkilileri, 19 yaş üstü erkek ve kadınların sırasıyla günde 550 miligram ve 425 miligram kolin almasını öneriyor.

Aynı zamanda brokoli, bilişsel gerilemeyi tetikleyebilen iltihaplanmayla mücadele eden harika bir antioksidan kaynağı. Sadece bir fincanında, bağışıklık sağlığını koruyan 81 miligram C vitaminiyle göz sağlığını koruyan A ve E vitaminleri bulunuyor. Bu, orta boy bir portakalda bulunan C vitamini miktarına denk sayılır.

Lisanslı diyetisyen Lisa Young, EatingWell'e, "Güçlü antioksidanlar ve beyin hücrelerini iltihaplanma ve oksidatif stresten koruyan bileşiklerle dolu; bunlar bilişsel gerilemenin iki temel etkeni" diye konuştu.

Brokoliyi diyetlere daha fazla dahil etmek için birkaç brokoli çiçeği tavuk veya tofuyla birlikte sotelenebilir, ince ince doğranıp zengin ve kremalı bir kış çorbasına katılabilir veya üzerine rendelenmiş çedar peyniri serpip fırına atarak doyurucu ve lezzetli bir çıtır ortaya çıkarılabilir.

Independent Türkçe


Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışmada, zayıflama amacıyla kullanılan iğnelerin kemik sağlığı için gizli faydaları olabileceği öne sürüldü.

Ozempic, Wegovy ve Mounjaro gibi GLP-1 ilaçları, iştahı bastırma ve kilo verdirme işlevleriyle bilinse de yeni araştırma, bu enjeksiyonların kemik oluşumunu da destekleyerek kemik sağlığını iyileştirdiğini ortaya koydu.

Tayvan’ın Tainan kentindeki Ulusal Cheng Kung Üniversitesi Hastanesi’nden bilim insanları, verileri küresel bir elektronik sağlık kayıt sisteminde tutulan, GLP-1 kullanan ve kullanmayan tip 2 diyabetli binlerce kişinin sonuçlarını karşılaştırdı.

Analiz, GLP-1 kullananlarda 10 yıllık omurga kırığı riskinin küçük ama anlamlı ölçüde azaldığını gösterdi.

Bu durum, GLP-1’in kemik gücünü artırmaya, kronik iltihap ve insülin direncini azaltmaya katkı sunabileceğini, böylece kemik zayıflığını önleyebileceğine işaret ediyor.

Çalışmanın yazarı Yu Chang ve ekibi, araştırma yazısında şu sonuca vardı:

Genel olarak bu bulgular, GLP-1 reseptör agonistlerinin olası kemik koruyucu rolünü destekliyor. Aynı zamanda nedenselliğin doğrulanması ve altta yatan mekanizmaların aydınlatılması için ileriye dönük çalışmalara duyulan ihtiyacın da altını çiziyor.

Bu, kilo verme iğnelerinin beli inceltmenin ötesinde faydaları olduğuna işaret eden bir dizi çalışmanın sonuncusu. Bilim insanları, bu ilaçların hastalığı östrojen hormonu tarafından tetiklenen belirli bir meme kanseri hasta grubuna yardımcı olabileceğini de buldu.

Diğer araştırmalar, kilo verme ilaçlarının hastalık izni süresini yarıya indirebileceğini tespit etti. Kilo verme uygulaması işleten Oviva tarafından yürütülen bir deneme, Wegovy gibi iğneler kullanan Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Sistemi'nde (NHS) kayıtlı 700 hastayı inceledi ve 6 ay içinde bir hastanın ortalama hastalık izni süresinin ayda 2,41 günden 1,18 güne düştüğünü buldu.

Oviva ayrıca, aile hekimine veya sağlık merkezine sık sık giden hasta sayısının yüzde 24,8'den yüzde 9,3'e düştüğünü tespit etti. İğneyi kullanıp herhangi bir NHS uzmanına hiç gitmeyenlerin sayısıysa yüzde 34 arttı. Öte yandan yakın zamanda 5 günden fazla hastalık izni alan katılımcıların sayısı yüzde 18,9'dan yüzde 8,8'e düştü.

Independent Türkçe

 


Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)

Nicole Wootton-Cane 

Çay da kahve de gündelik hayatta tüketilen popüler içecekler ancak uzmanlara göre biri diğerinden çok daha faydalı olabilir.

Yeni bir araştırma, düzenli çay içenlerin kemik erimesi yaşama ihtimalinin kahve içenlere göre daha düşük olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar her gün çay içenlerin, kemik mineral yoğunluğunun (KMY) içmeyenlerden yüksek olduğunu buldu. Bilim insanları bunu "anlamlı" bir sonuç olarak nitelendiriyor.

Orta düzeyde kahve tüketiminin kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Öte yandan günde 5 fincandan fazla kahve içenlerin KMY seviyelerinin düşmesi, aşırı tüketimin kemik sağlığına zarar verebileceğine işaret ediyor.

Flinders Üniversitesi ekibi, 65 yaş ve üstü yaklaşık 10 bin kadının verisini 10 yıl boyunca analiz ederek kemik yoğunluklarını ölçtü. Çay içenlerin, içmeyenlere kıyasla toplam kalça KMY'sinin biraz daha yüksek olduğunu tespit ettiler.

Uzmanlar aradaki fark mütevazı olsa da kemik yoğunluğundaki küçük iyileşmelerin bile büyük gruplarda kırık sayısını azaltabileceğini söylüyor.

Hakemli dergi Nutrients'ta yayımlanan sonuçlar, yaşam boyu alkol tüketimi daha yüksek olan kadınların kahveden daha olumsuz etkilendiğini, çayınsa özellikle obez kadınlara fayda sağladığını gösterdi.

Profesör Enwu Liu'ya göre bulgular, her gün bir fincan çay içmenin yaşlanırken kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğine işaret ediyor.

Liu "Orta düzeyde kahve içmek güvenli görünse de özellikle alkol içen kadınların çok yüksek seviyede tüketmesi pek ideal olmayabilir" diyor.

Ancak bu sonuçlara dayanarak yaşam tarzında radikal değişiklikler yapılmaması uyarısında da bulunuyor.

Araştırmacı "Sonuçlarımız, kahveyi bırakmanız veya litrelerce çay içmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmiyor" diye açıklıyor. 

Orta düzeyde çay tüketiminin kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğini ve çok fazla kahve tüketiminin, özellikle alkol tüketen kadınlar için ideal olmayabileceğini gösteriyor.

Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığının köşe taşları olmaya devam ederken, fincanınızdaki içecek de bir rol oynayabilir. Yaşlı kadınlar için günlük bir fincan çay içmek rahatlatıcı bir rutinin ötesinde, daha güçlü kemiklere doğru atılmış küçük bir adım olabilir.

Çalışma, yüksek seviyede kahve tüketiminin yaşlılarda ağrı düzeylerinin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteren bir araştırmanın ardından geldi. Bilim insanları kahve tüketimindeki artışın, azaltmaya kıyasla ağrı şiddetinde 6,56 puanlık bir artışla bağlantılı olduğunu bulmuştu.

Independent Türkçe.independent.co.uk/news