Diğer gezegenlerde su ve uzaylı yaşam bulma ihtimalimiz "düşündüğümüzden 100 kat daha yüksek"

"Sıvı su bulma ihtimalimiz düşündüğümüzden 100 kat daha yüksek"

(Lujendra Ojha)
(Lujendra Ojha)
TT

Diğer gezegenlerde su ve uzaylı yaşam bulma ihtimalimiz "düşündüğümüzden 100 kat daha yüksek"

(Lujendra Ojha)
(Lujendra Ojha)

Sıvı haldeki suya ev sahipliği yapan, Dünya benzeri çok daha fazla gezegen olabileceğini öne süren yeni bir analizde, bunun Güneş Sistemi dışında uzayda yaşam bulma ihtimalini artırdığı belirtiliyor.

Lyon'daki Goldschmidt Jeokimya Konferansı'nda sunulan ve yakın zamanda Nature Communications adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmada, bir gezegenin yüzeyinde su bulunması için koşullar uygun olmasa bile yine de yüzeyinin altında sıvı su olabileceği bulundu.

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Lujendra Ojha şöyle diyor:

Çalışmamız, bu suyun pek de hesaba katmadığımız yerlerde bulunabileceğini gösteriyor. Bu da teoride yaşamın gelişebileceği ortamları bulma şansını önemli ölçüde artırıyor.

Bir gezegenin yüzeyi donmuş olsa bile, suyun yeraltında sıvılaşmasını sağlayacak kadar ısı üretilebilmesinin başlıca iki yolu var.

Bir örneğe atıfta bulunan araştırmacılar, birkaç milyar yıl önce Dünya yüzeyindeki sıvı suyun tamamen donsa da gezegenin her yerindeki suyun tamamen katı olmadığı bir zamana işaret etti.

Dünya tarihinin bu döneminde gezegenin derinliklerindeki radyoaktiviteden kaynaklanan ısı, suyu bazı yerlerde sıvı tutacak kadar ısıtabiliyordu.

Dr. Ojha, "Bunun bugün bile dondurucu soğuğa rağmen radyoaktiviteden kaynaklanan ısıyla beslenen, yeraltında büyük sıvı su göllerinin bulunduğu Antarktika ve Arktik Kanada gibi yerlerde gerçekleştiğini görüyoruz" diye açıklıyor.

Bunun halihazırda Mars'ın güney kutbunda bile gerçekleşiyor olabileceğini işaret eden bazı kanıtlar var.

Bilim insanları daha önce Güneş Sistemi'nde bile Satürn'ün Europa'sı gibi bazı uyduların, yüzeyleri tamamen donmuş olsa da yeraltında önemli miktarda sıvı su barındırdığını keşfetmişti.

Bunun nedeni bu uyduların iç kısımlarının, yörüngelerinde döndükleri büyük gezegenlerin yerçekimsel etkileriyle sürekli çalkalanmasıdır.

Dr. Ojha, "Bu, Jüpiter ve Satürn'ün uydularını Güneş sistemimizde yaşam bulmada başlıca adaylar haline getirirken, gelecekte bu cisimleri keşfetmek için birçok görev planlandı" diyor.

Yeni analizde araştırmacılar, Güneş'ten çok daha soğuk küçük yıldızlar olan M-tipi cüce adı verilen en yaygın yıldız türünün etrafındaki gezegenleri inceledi.

Samanyolu Galaksisi'ndeki yıldızların yaklaşık yüzde 70'i M-tipi cüce yıldızlar ve bugüne kadar bulunanlar arasında Dünya'ya en çok benzeyen ötegezegenler bu yıldızların yörüngesinde dönüyor.

Bilim insanları M-tipi cüce yıldızların yörüngesindeki bu tür gezegenlerde sıvı halde su üretmenin ve suyun varlığını sürdürmenin uygulanabilirliğini, yalnızca gezegenin ürettiği ısıyı göz önünde bulundurarak modelledi.

Dr. Ojha şöyle açıklıyor:

Radyoaktivitenin sıvı su üretme potansiyeli düşünüldüğünde bu ötegezegenlerin büyük bir kısmının, sıvı suyun varlığını sürdürecek kadar yeterli ısı barındırmasının düşündüğümüzden çok daha muhtemel olduğunu bulduk.

Bu tahminlerden önce, her 100 yıldıza karşılık bir kayalık gezegenin etrafında sıvı su bulunduğu düşünülüyordu.

Ancak yeni model bu oranın, doğru koşullar altında yıldız başına bir gezegene kadar çıkabileceğine işaret ediyor.

Dr. Ojha sözlerini, "Yani sıvı su bulma ihtimalimiz düşündüğümüzden 100 kat daha fazla. Samanyolu Galaksisi'nde yaklaşık 100 milyar yıldız var. Bu, evrenin başka bir yerindeki yaşamın kökeni açısından gerçekten yüksek olasılıklara işaret ediyor" diye sonlandırdı.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell