Cezayir-Fransa ilişkisi, yeni bir sınavda

Anlaşma, Fransa’da doğan ve 8 yılı aşkın bir süredir orada yaşayan Cezayirlilere Fransa vatandaşlığı verilmesini kolaylaştırmayı öngörüyor

AFP
AFP
TT

Cezayir-Fransa ilişkisi, yeni bir sınavda

AFP
AFP

Rebia Hureys

17 yaşındaki genç Nael’in Paris’in batısındaki Nanterre’de bir trafik denetimi sırasında yakın mesafeden göğsüne sıkılan polis kurşunuyla öldürülmesi, Cezayir ile Paris arasında 27 Aralık’ta imzalanan ve Fransa’daki Cezayirlilere hareket, iş ve ikamet kolaylığı sağlamayı hedefleyen göç anlaşmasının gözden geçirilmesine yönelik Fransa’daki tartışmayı alevlendirdi. Cezayir bu duruma itiraz etmemekle birlikte önerilen düzenlemelerin tek bir yönde değil, tüm tarafların lehine olmasını şart koşuyor.

Kamuoyunu sarsan ve yoğun tartışmalara yol açan hadiseden yalnızca birkaç gün önce Fransa’nın eski Cezayir Büyükelçisi Xavier Driancourt, ülkesinin hükümetine, iki ülke arasındaki göçü çerçeveleyen 1968 Anlaşması’ndan tek taraflı da olsa vazgeçmeyi tavsiye etti.

Fransa Senatosu, elim hadiseden günler sonra 88 senatörün bir karar tasarısı için teklif sunmasıyla tartışma hattına girdi. Tasarı, Fransız makamlarına, Cezayirlilerin Fransa kamu hukukundaki 5 yıla karşılık, 3 yıl ikametin ardından 10 yıllık ikamet elde etmelerine imkân tanıyan anlaşmanın iptal edilmesi çağrısında bulunuyor. Düzensiz bir durumda bulunan Cezayirli, Fransa topraklarında 10 yıl bulunduktan sonra otomatik olarak oturma izni alabiliyor.

Anlaşma ayrıca, Fransa’da doğup 8 yılı aşkın bir süre orada ikamet eden ve Fransa’nın okullarında eğitim gören Cezayirlilere Fransa vatandaşlığı verilmesinin de kolaylaştırılmasını öngörüyor. Fransız yetkililerin Cezayir uyruklu da olsa öğrencilere, araştırmacılara, sanatçılara, yazarlara, yaratıcılık ve yazarlıkla ilgisi bulunan herkese vize ve ikamet konusunda ayrıcalık tanıması da anlaşmanın maddeleri arasında yer alıyor.

Bu çağrılar, hedefleri ve zamanlaması hakkında pek çok soruyu gündeme getirdi. Cezayir-Fransa ilişkilerinin alevlenmesinin arkasında kimler var? Resmî Fransa, bu çağrılara nasıl karşılık verecek?

Cezayirli topluluğun dosyası, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un ilk cumhurbaşkanlığı döneminde ışık tuttuğu ana meselelerden biri olmuştur. Tebbun, tüm yurt dışı ziyaretlerinde ısrarla yurt dışında yaşayan Cezayirlilerle bir araya gelmek istiyor

Aşırı sağ etkisi

Fransa’daki göçmenlere, özellikle de Cezayirlilere yönelik pek çok tehdidin çeşitli sebepleri var. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkileri profesörü Nebar Süleyman’a göre bu sebeplerden biri, “başarısız hükümet politikaları ve bilhassa güney ülkelerinden gelen göçmenler ve göç karşıtı politikalarıyla tanınan aşırı sağ partilerin büyük oranda yükselişidir.”

Al Majalla’ya konuşan Nebar Süleyman, Fransa’nın tarihî bir dönüşümle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Zira ona göre aşırı sağ ittifaklar, kendilerini Macron’a dayattı ve onun döneminde Cezayir-Fransa ilişkilerinde diğer aktörler lehine büyük bir gerilemeye tanık olundu. Süleyman, değerlendirmesine şu ifadeleri ekledi:

“Ben, Fransız yetkililer ile 1968 Anlaşması’nın gözden geçirilip göçmenlere verilen ikamet ve aile birleşimi ayrıcalıklarının geri çekilmesi için baskı yapan aşırı sağ arasında büyük bir anlaşmazlık olduğunu sanmıyorum. Bu noktada bu anlaşmayı gözden geçirme sözü veren eski cumhurbaşkanı adayı aşırı Fransız siyasetçi Eric Zemmour’un açıklamalarını hatırlayalım.

Foto: 25 Ağustos 2022’de başkent Cezayir’deki cumhurbaşkanlığı sarayındaki ikili görüşmeleri öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (solda) ile Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun (sağda) tokalaşırken (AFP)
25 Ağustos 2022’de başkent Cezayir’deki cumhurbaşkanlığı sarayındaki ikili görüşmeleri öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (solda) ile Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun (sağda) tokalaşırken (AFP)

Bir Fransız ihlali

Siyasi analiste göre tüm bu etkenler Fransa’yı “AB çıktıları aleyhine olarak ulusal mevzuatı üzerinden göçmen dosyasını münferit olarak ele almaya sevk etti. Bu kararın işaretleri, vizelerin azaltılması ve aynı zamanda seçici bir yaklaşımla verilmesidir. Fransa’nın bu konudaki en tehlikeli adımı ise göçmenlerin bir dizi sebeple sınır dışı edilmesini kolaylaştıran yasaları benimsemesidir.”

28 Eylül 2021 tarihinde Fransa Hükümeti Sözcüsü Gabriel Attal, ülkesinin Fas ve Cezayir vatandaşlarına giriş vizesi verme şartlarını yüzde 50 ve 30 oranında daraltmaya karar verdiğini açıkladı.

Gabriel bu karara, bu ülkelerin, ikamet eden üç ülkenin vatandaşlarının yasal yolla iade edilmesi için konsolosluk izinleri vermeyi reddetmelerini gerekçe gösterdi. Üç ülkenin hükümetlerini, bu konuda kararlar alındığında Fransa topraklarından sürülme süreçlerinin ‘etkinliğini yavaşlatmakla’ itham eden Gabriel, “Diyalog yapıldı, sonra tehditler yöneltildi. İşte bugün bu tehditleri hayata geçiriyoruz” dedi.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, geçtiğimiz ekim ayı başlarında Fransa parlamentosu huzurunda, Fransız yetkililerin Ocak ve Temmuz 2021 arasında Cezayir uyruklulara yönelik 7 bin 731 sınır dışı etme kararı verdiğini ve bunlardan 597’sinin tutuklandığını açıkladı. Ancak Cezayirli konsolosluk yetkilileri, onların kendi topraklarına iade edilmesi için yalnızca 31 izin verdi.

Fransa Ulusal Meclisi’nin ocak ayında yayınlanan bir raporuna göre ise Fransa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’ın 2017’de iktidara gelmesinden bu yana Cezayir uyruklulara verilen vizelerde dikkate değer bir azaltma uyguladı.

Raporda yer alan istatistiklere göre başvuruların reddedilme oranı, yüzde 50’ye yakın. Bu da gösteriyor ki kaçak göçmenlerin vatan topraklarına iade edilmesi meselesi, dayanaksız bir gerekçeden başka bir şey değil ve kriz, göçmen dosyasının ötesindedir. O dönemde rapor, Fransa’ya seyahat vizesinden yararlananların sayısının 2017’de 412 binken 2019’da 274 bine düştüğünü ortaya koydu.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, geçtiğimiz ekim ayı başlarında Fransa parlamentosu huzurunda, Fransız yetkililerin Ocak ve Temmuz 2021 arasında Cezayir uyruklulara yönelik 7 bin 731 sınır dışı etme kararı verdiğini açıkladı

Cezayir’in tutumu

Gündeme başka sorular da geliyor: Anlaşmanın düzenlenmesi konusunda Cezayir’in tutumu nedir? Meseleye nasıl yaklaşacak? Sağcı hareketin Fransa’daki Cezayirli göçmenlere yönelik büyük tehdidinin yansımaları nasıl olacak?

Görünen o ki Cezayir, anlaşmanın düzenlenmesi fikrine itiraz etmiyor. Bununla birlikte değişikliğin yalnızca bir tarafın çıkarlarına hizmet etmesine karşı çıkıyor. Zira bu, özellikle Fransa kamuoyunda bu topluluğun istenmediğine dair bir eğilim olabilecek ırkçı söylemin yayıldığı bir havada Fransa topraklarındaki Cezayirli göçmenlerin haklarına yönelik ağır bir ihlal sayılır.

Geçtiğimiz ekim ayında Başbakan Eymen Abdurrahman ve Fransalı mevkidaşı Elizabeth Borne başkanlığında Cezayir’de düzenlenen üst düzey hükümet komitesinin beşinci oturumunda taraflar, dördüncü ek anlaşmanın zamanında kontrol edilmesi amacıyla, göç anlaşmasının takibinden sorumlu ikili teknik ekibin devreye sokulmasını oy birliğiyle kararlaştırdı. Ayrıca geri dönüşü ve yeniden girişi düzenleyen yasal çerçeveye riayetle ikili ilişkilere saygı duyma taahhüdü verilerek yasa dışı göçle mücadele alanında koordineli bir eylemin önemi konusunda da anlaşmaya varıldı.

Oturumun ortak bildirisinde “iki ülke arasında insani, kurumsal, bilimsel, kültürel ve ekonomik düzeylerin yanı sıra üniversite düzeyinde yapılan alışverişin güçlendirilmesine katkı sağlayan meşru hareketin artırılması, insani hareketliliğin sürekli olmasını ve derinleşmesini sağlayacak yolların düzenlenmesi ve bunun özellikle genç işçi değişimine ilişkin 2015 tarihli anlaşmayı uygulamak suretiyle, bu meseleleri organize eden ikili yasal çerçeveye riayet edilerek gerçekleştirilmesi” vurgulandı.

Foto: Cezayir’in bağımsızlığını desteklemeye yönelik bir protestoda en az 120 Cezayirlinin öldürüldüğü 17 Ekim 1961 gösterisine uygulanan baskıyı anmak için Paris’te düzenlenen bir toplantı sırasında pankart taşıyan göstericiler (AFP)
Cezayir’in bağımsızlığını desteklemeye yönelik bir protestoda en az 120 Cezayirlinin öldürüldüğü 17 Ekim 1961 gösterisine uygulanan baskıyı anmak için Paris’te düzenlenen bir toplantı sırasında pankart taşıyan göstericiler (AFP)

Bugün istenen ne?

Paris’teki siyasi seçkinlerin 1968 Anlaşması’nı değiştirme ısrarı ve Cezayirli göçmenlerin lehine olmayabilecek mekanizmalar için yeni göçmenlik yasasının benimsenmesi ihtimali ışığında siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Nebar Süleyman, “Cezayirli topluluğu kendi çıkarlarını savunan kurumsal bir yasal çerçevede örgütlemeyi ve bunu Cezayir devletiyle koordineli olarak yapmayı” tavsiye ediyor.

Cezayirli topluluğun dosyasının Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un ilk cumhurbaşkanlığı döneminde vurguladığı ana meselelerden biri olduğunu ve kendisinin her yurt dışı ziyaretinde ısrarla yurt dışında yaşayan Cezayirlilerle bir araya gelmek istediğini belirtmekte fayda var.

Cezayir Gençlik Buluşması Başkanı Mühendis Abdülmelik Laur’a göre “göç ve göçmen karşıtı ırkçı söylem, belirli zamanlarda istifade edilen seçim kartlarından başka bir şey değildir. Bu kartlar, hükümet rejimleri üzerinde bir baskı olarak da kullanır.”

Ancak konu, bir ateş topu haline geldi. Majalla’ya konuşan Laur’un ifadesiyle “Mesele kapanmıştır. Çünkü Cezayir, bu dosyaya ilişkin anlaşmalara, özellikle de ortaya çıktıkları tarihsel bağlam itibarıyla atlatılamayacak Evian Anlaşması ile 1968 Anlaşması’na saygı duymak konusunda ısrar ediyor. Cezayirliler de diğer göçmenlere kıyasla ayrıcalık sahibi ve Fransa için tarihî sorumluluklarından kaçış mümkün değil.”

28 Eylül 2021 tarihinde Fransa Hükümeti Sözcüsü Gabriel Attal, ülkesinin Fas ve Cezayir vatandaşlarına giriş vizesi verme şartlarını yüzde 50 ve 30 oranında daraltmaya karar verdiğini açıkladı

Çekiç ile örs arasında kalan Macron

Macron bugün kendisini, yabancılara karşı tiksindirici bir nefret besleyen aşırı sağ ve onun hükümet politikasına karşı söylemleri ile bu gelgitleri sona erdirme ve iki ülke arasındaki krizin nihai çözümünün yolundaki tüm engelleri aşma düşüncesi arasında kalmış durumda.

Aynı şekilde Fransa da şu an ekonomik ve toplumsal denklemde önemli bir unsuru temsil ettiği için Cezayirlilere ve diğerlerine şiddetli bir ihtiyaç duyuyor. Fransa Çalışma Bakanı Olivier Dussopt da bu ihtiyaca, yaklaşık bir hafta önce yaptığı bir basın açıklamasında dile getirdiği “Fransa’daki bazı ekonomik sektörler, göçmenler olmadan faaliyet gösteremez” sözleriyle işaret etti. Bu sözler Dussopt’un, işgücü boşluğundan mustarip sektörlerdeki işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesine ilişkin göç yasası tasarısı üzerine herhangi bir anlaşmayı reddeden sağa verdiği yanıt bağlamında geldi. Bakan, “lokanta veya ev işleri gibi bazı mesleklerde yaklaşık yüzde 3 olan ulusal ortalamaya kıyasla AB dışından yüzde 25 oranında yabancı işçi olduğunu” belirtti.

Bakan, Fransa hükümeti tarafından önerilen yeni göç yasasını geçirmek için sağ ile bir anlaşmaya varılamamasına ilişkin olarak “Ya yasa tasarısı sunarak ya da metinsiz bırakarak, ama ille de bir karar alınması gerekiyor” dedi.

Fransa hükümeti tarafından önerilen yeni göç yasası, şu iki önemli noktaya dayanıyor: Sınır dışı etme süreçlerinin etkinleştirilmesi ve entegrasyon mekanizmalarının güçlendirilmesi.

* Şarku’l Avsat okurları için Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.