Karındeşen Jack'in kimliği 135 yıl sonra tespit edildi

Hyam Hyams'ın 1899'da akıl hastanesinde çekilen bir fotoğrafı (Londra Metropolitan Arşivleri)
Hyam Hyams'ın 1899'da akıl hastanesinde çekilen bir fotoğrafı (Londra Metropolitan Arşivleri)
TT

Karındeşen Jack'in kimliği 135 yıl sonra tespit edildi

Hyam Hyams'ın 1899'da akıl hastanesinde çekilen bir fotoğrafı (Londra Metropolitan Arşivleri)
Hyam Hyams'ın 1899'da akıl hastanesinde çekilen bir fotoğrafı (Londra Metropolitan Arşivleri)

19. yüzyıl Britanyası'nda işlediği seri cinayetlerle toplumda korku dalgası yaratan ve hiçbir zaman yakalanamayan seri katil Karındeşen Jack'in kimliğine ilişkin yeni iddialar ortaya atıldı.

Büyük büyük babası Karındeşen Jack soruşturmasını yürüten polislerden biri olan Sarah Bax Horton, o dönem görgü tanıklarının seri katilin görünümüyle ilgili verdiği detayları dönemin tıbbi kayıtlarıyla karşılaştırdı. 

Yaptığı araştırma sonucunda Karındeşen Jack'in Hyam Hyams isimli kişi olduğunu öne süren Horton, Hyams'ın cinayetlerin gerçekleştiği bölgenin merkezinde yaşadığını, puro üreticisi olduğu için bıçak kullanmayı iyi bildiğini söyledi.

Hyams'ın sara hastası ve alkolik olduğunu ve birkaç kez akıl hastanesine girip çıktığını söyleyen Horton, Karındeşen Jack olduğunu iddia ettiği kişinin eşi ve annesine satırla saldırmasının ardından gözaltına alındığını öne sürdü.

Hyams'ın tıbbi kayıtlarına ulaşan Horton, "Tarihte ilk kez, Karındeşen Jack ayırıcı fiziksel özellikler kullanılarak Hyam Hyams olarak tanımlanabilir" diye konuştu.

Görgü tanıkları Karındeşen Jack'in 30'larının ortasında görünen, bir kolunu bükemeyen ve dizlerindeki problemden kaynaklı düzensiz yürüyüşü olan bir kişi olarak tarif etmişti.

Tıbbi kayıtları inceleyen Horton, Hyams'ın cinayetlerin işlendiği 1888'de 35 yaşında olduğu, sol kolunu bükmesini ve uzatmasını engelleyen bir yaralanma yaşadığını ve topallayarak yürüdüğünü tespit etti.

Çeşitli revir ve akıl hastanelerinden alınan tıbbi kayıtlar Hyams'ın akıl sağlığındaki kötüleşmeyle Karındeşen Jack'in cinayetleri işlediği dönemin de birbiriyle örtüştüğünü ortaya koydu.

Hyams'ın sol kolunu kırdığı Şubat 1888'le kalıcı olarak akıl hastanesine kapatıldığı Eylül 1889 periyodu Karındeşen Jack'in cinayetlerinin artış gösterdiği bir dönem olarak kayda geçmişti.

Horton, cinayet periyoduyla Hyams'ın akıl sağlığı arasındaki ilişkiyi şu sözlerle açıkladı:

Özellikle ciddi epilepsi nöbetlerinden sonra çok vahşiydi. Bu durum cinayetlerin dönemselliğini açıklıyor. Görgü tanıkları garip bir yürüyüşü olduğunu söylüyordu. Dizleri zayıftı ve bacaklarını tam olarak uzatamıyordu. Ayaklarını sürür gibi yürüyordu. Bu muhtemelen epilepsinin yol açtığı beyin hasarının bir yan etkisiydi.

Görgü tanıklarının 165-170 cm boylarında geniş omuzlu birini tarif ettiklerini belirten Horton, "Hyams'ın boyu 1,70 cm'ydi ve 66 kiloydu. Fotoğrafı dikkat çekici şekilde geniş omuzlu olduğunu ortaya koyuyor" dedi.

Karındeşen Jack'in kimliğini belirlemeye yönelik çalışmalarda, daha önce aralarında öldürülmüş bir hayat kadınının ürkütücü resimlerini çizen sanatçı Walter Sickert'ın da yer aldığı bazı isimler ortaya atılmıştı.

Hyam Hyams da aslında yaklaşık 100 kişiden oluşan uzun şüpheli listesindeki isimlerden biriydi. Ancak Horton'a göre özellikleri yanlış tespit edildiği için Hyams'ın ismi hiçbir zaman öne çıkmadı.

Norton, "Onun biyografik verilerini doğru şekilde tanımlamak için çok çalıştım. Hyam Hyams asla Karındeşen Jack soruşturmasında bir şüpheli olarak tamamen araştırılmadı. Yaşayan kişilerin gizliliğini korumak için, Colney Hatch Akıl Hastanesi hasta kayıtlarını 2013 ve 2015'e kadar gizli tuttu" diye konuştu.

Norton, aile geçmişini araştırırken kendi büyük büyük babası Harry Garrett'ın 1888'den 1896'ya kadar Londra'da polis olarak görev yaptığını keşfettiğini ve bunun ardından cinayetleri araştırmaya başladığını söyledi.

Hayat kadınları ve sokakta yaşayan muhtaçları hedef alan Karındeşen Jack, kurbanlarının boğazlarını keserek ve vücutlarını doğrayarak Londra'da dehşet saçmıştı. Tarihin en gizemli suçlularından biri olan seri katil, Ağustos-Kasım 1888 periyodunda Whitechapel bölgesinde en az 6 kadını öldürmüştü.

Hyam Hyams ise 1888'in sonlarında Londra polisi tarafından akıl sağlığı gerekçe gösterilerek hastaneye kapatıldı ve 1913'teki ölümüne kadar burada tutuldu. Karındeşen Jack 1888'den sonra hiçbir cinayet işlemedi.

Independent Türkçe, Telegraph, RT



İsrail hassas bölgelere yönelik saldırıları gizleyerek ‘imaj savaşı’ veriyor

İran'ın Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam kentine düzenlediği füzeli saldırının yol açtığı yıkım (Reuters)
İran'ın Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam kentine düzenlediği füzeli saldırının yol açtığı yıkım (Reuters)
TT

İsrail hassas bölgelere yönelik saldırıları gizleyerek ‘imaj savaşı’ veriyor

İran'ın Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam kentine düzenlediği füzeli saldırının yol açtığı yıkım (Reuters)
İran'ın Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam kentine düzenlediği füzeli saldırının yol açtığı yıkım (Reuters)

Halil Musa

İsrail polisi, Hayfa şehrinde gazetecilerin çekim yaptığı bir yeri basarak bir muhabiri İsrail Savunma Bakanlığı binasından uzaklaştırdı. Tel Aviv'in askeri ve güvenlik açısından hayati öneme sahip yerlerinin görüntülenmesini engellemek için yoğun çaba sarf ettiği askeri sansür ortaya çıktı.

İsrail, İsrailli gazetecilere yönelik askeri ve hatta iç güvenlik sansürü yoluyla, hayati öneme sahip güvenlik, askeri ve diğer önemli merkezlerin bombalanmasını kolaylaştırabilecek bilgilerin ve görüntülerin yayılmasını önlemeye çalışırken, sivil yerleşim birimlerini hedef alan saldırı da ön plana çıkarmaya özen gösteriyor.

İran, İsrail’in güvenlik noktalarını, askeri üslerini ve hatta hayati öneme sahip stratejik hedeflerini füzelerle vuruyor. Ancak bu saldırılarının yol açtığı yıkımın niteliği ve boyutu ve hatta bu hedeflere ulaşma başarısı, ‘düşmanın bombardımanının sonucunu öğrenmesine yardımcı olmamak için’ gizli tutuluyor.

Şarku’l Avsat’ın Indpendent Arabia’dan aktardığı habere göre İran füzeleri dün sabah ilk kez İsrail'in kuzeyindeki Herzliya kentini ve bu kentte bulunan, Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN) binasının yanı sıra 8200 ve 9900 birimlerinin karargahlarının bulunduğu Gilead bölgesini hedef aldı.

Ancak İsrail, İran tarafından gerçekleştirilen bombalamanın sonuçları ve hedef alma konusundaki başarısına ilişkin bilgilerin yayınlanmasını askeri sansür uygulayarak yasakladı.

Hayfa rafinerisinin görüntüleri

İki gün önce Hayfa petrol rafinerisinin bombalanması ve bunun görüntülenmesi üzerine İsrailli yetkililer rahatsızlıklarını dile getirdiler. Ardından rafinerinin işletmecisi olan şirket, rafinerinin uğradığı hasar nedeniyle faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. İsrail polisi, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Polis Komiseri Daniel Levy başta olmak üzere İsrailli yetkililerin hoşgörüsüzlükleri doğrultusunda, İran tarafından füzelerle hedef alınan Hayfa Limanı’nı görüntüleyen kişiler hakkında soruşturma başlattı. Polis, tarafından yapılan açıklamada, şüphelileri sorguya aldıktan sonra çekim ekipmanlarına el koyulduğunu ve davanın ayrıntılarını ‘güvenlik şüphelerini incelemek üzere genel güvenlik kurumuna’ ilettiğini belirtti. Sosyal medya kullanıcıları, sosyal ağlarda Hayfa’daki elektrik santralinin füzeyle vurulduktan sonra alevler içinde kaldığına dair videolar yayınlarken, bazı yabancı medya kuruluşları da olayı canlı olarak ekranlarına getirdi.

Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir, füzelerin düştüğü yerlerin belgelenmesinin açıkça yasaklanmasının, düşmanın füze atışlarının isabet oranını artırmasını engellemeyi amaçladığını açıkladı.

Ben Gvir'e göre bunu yapan medya kuruluşları ciddi bir güvenlik ihlalinde bulunuyor, askeri kontrol talimatlarını ihlal ediyor ve İsrail devletinin ve vatandaşlarının güvenliğini tehlikeye atıyor. Ben Gvir, İsrail polisi ve iç güvenlik teşkilatı Şin-Bet arasında ‘bu sorumsuzca ve tehlikeli davranışı durdurmak’ için iş birliği yapıldığını söyledi.

Başarısız olan sansürleme girişimleri

Ancak İsrail'in hedef alınan yerlere tam bir sansür uygulama çabaları, sosyal medya ve canlı yayın teknolojilerinin yaygınlaşması ve bu kısıtlamaları görmezden gelmeye çalışan yabancı medya kuruluşları tarafından engelleniyor.

İsrail güvenlik güçleri üç gün önce, ABD merkezli Fox News televizyonu muhabirini İran'ın füze saldırısına maruz kalan Tel Aviv'in merkezindeki İsrail Savunma Bakanlığı önünden canlı yayını durdurmaya zorladı.

İran geçtiğimiz günlerde, Tel Aviv'in güneyindeki Rehovot kentindeki Weizmann Bilim Enstitüsü'ne, Savunma Bakanlığı (Kiryah) binasına, Hayfa'daki petrol rafinerisine ve Herzliya'daki askeri istihbarat merkezine füzeli saldırılar düzenledi.

Askeri sansür

İsrailli siyasi analist Shlomo Ganor, savaş zamanlarında askeri sansürün artmasının doğal olduğunu, düşmanın hedef aldığı yerler hakkında doğru bilgi edinerek bir sonraki saldırıda daha isabetli saldırılar yapmaya teşvik ettiğini belirtti. Her ülkenin kendini ve güvenliğini savunmak için bunu yapma hakkı olduğunu söyleyen Ganor, sıkı sansürün ancak halkın farkındalığına ve güvenlik önlemlerinin etkinliğine bağlı olarak başarıya ulaşabileceğini de sözlerine ekledi.

Ganor, füzelerin ve savaşın görünür yüzünün ardında, İsrail ve İran istihbarat teşkilatları arasında karşı tarafın hedeflerini bozmak için gizli bir savaşın döndüğünü açıkladı.

Ramallah merkezli İsrail Araştırmaları Merkezi’nden (MADAR) araştırmacı Antuwan Shalḥat, İsrail'in askeri ve hayati öneme sahip hedeflerin doğasını gizleyerek savaş hakkında sahte bir farkındalık yaratmaya çalıştığını düşünüyor.

Bunun önce askeri sansür, ardından İsrailli gazetecilerin kendi kendilerine uyguladığı otosansür yoluyla sağlandığını belirten Shalhat, bunun aynı zamanda onların denetimindeki bir güvenlik formülü olduğunu söyledi.

İsrail'deki ve yabancı ülkelerdeki resmi olmayan medya kuruluşları ile sosyal medya araçlarının, olan bitenin tamamen gizlenmesini engellediğini ifade eden Shalhat’a göre İsrail hükümeti, kontrol altına almak amacıyla söz konusu medya kuruluşlarına ve sosyal ağlara sert eleştirilerde bulunuyor.

İmaj savaşı

İsrail işleri uzmanı İsmet Mansur, sosyal medyanın ‘İsrail'in resmi yollardan baskı yapma girişimlerine rağmen askeri sansürü deldiğini’ söyledi. Mansur, askeri sansürün ‘halen çok sıkı olduğunu ve İsrail ordusu üsleri, güvenlik merkezleri ve hayati öneme sahip tesislerde olup bitenlerle ilgili yayınları kontrol ettiğini’ belirtti.

İsrail'in sahada ve hatta imaj savaşında üstün olduğunu belirten Mansur, buna karşın İsrail'in hassas bir ülke olduğunu ve her zaman kendini dokunulmaz hissettiği için, zayıf da olsa kendi mevzilerine yönelik herhangi bir saldırıyı tolere edemeyeceğini de ekledi.

İran’ın füzeli saldırılarının yarattığı coşku

İsrail ayrıca, İran’ın kendisine yönelik füzeli saldırılarının Filistin şehirlerinde ve köylerinde, Batı Şeria'da ve hatta İsrail hapishanelerinde yarattığı coşkuyla da mücadele ediyor.

İran’ın saldırılarını kutlayan herkesi tutuklayacağını ve bunun coşkusunu yaşayan Filistinli tutuklulara baskı yapacağını açıklayan İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir, “Cumartesi günü sevinmek ve kutlama yapmak istediler, tutuklanarak kutlayacaklar... Kesinlikle hoşgörü göstermeyeceğim. Bu benim politikam” ifadelerini kullandı.

Üç gün önce İsrail'in Tamra kentinde İran'ın attığı füzenin evlerine isabet etmesi sonucu dört Filistinli kadının hayatını kaybetmesini kutlayan İsraillilerin videosu sosyal medyada viral olmuştu.